Allah’a Tevekkül Etmek. (Allah’ı vekil Kılmak.) 12- Problemlerimizden kurtulmak bizim elimizdedir. Allah’a yönelin, ona ulaşmayı dileyin kurtulun. Dünya hayatında bazı zorluklar ile karşılaşırız. Bu problemlerimizden kurtulmak için başkalarından yardım isteriz. Bazen bunun için bir bedel ödemek zorunda kalırız. Hâlbuki her namazda okuduğumuz Fatiha suresinde, ” İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn. Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.” Diyoruz. İstiane, Allah’tan yardım istemektir. Yalnız senden isteriz. İfadesi ile başkalarından istemeyiz. Demek istiyoruz. Çünkü Allah her şeye kadirdir. Buna rağmen başkalarından yardım istemek. Allah’ı hafife almaktır. Gizli şirktir. Allahû Tealâ Enam suresi-17-18. Ayetlerde, “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, her şeye kaadirdir. O, kullarının üstünde kahhardır (yegâne gâlip), ve O, hakîmdir (hikmet sahibi), her şeyden haberdardır.” Buyurmaktadır. Bu mübarek ayeti tekrar okumanızı tavsiye ederim. Allah’ın çözemeyeceği hiçbir problem yoktur. O kullarının üzerinde “Kahhar”dır. Yüce Rabbimiz bizim emin olmamız için bakın ne buyuruyor. A.İmran suresi-160. Ayet, “Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur.Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler).” Alllah’ın yardımını alan kişiyi yenecek yoktur. Ayetin sonunda bu yardımı alabilmek için bir şart var. Allah’a tevekkül etmek. Yani, onun her şeye kadir olduğunu samimiyetle iman edip, yardımı sadece ondan beklemek. Bu konuda, A.İmran-139. Ayet, “Ve gevşemeyin ve mahzun olmayın! Eğer mü'min iseniz, üstün olan sizsiniz.” Buyuruluyor. Ümitsizliğe kapılmayın. Deniliyor. Eğer mümin iseniz siz üstün geleceksiniz. Bu ayetleri gördükten sonra müminlerin hâlâ problemleri olduğuna inanmak çok zor. Varsa, hak (Gerçek) mümin değildir. Çünkü müminlerin yardımcısı Allah’tır. Hz. Peygamberimiz ve onun mübarek sahabesinin o dönemde saadet asrını yaşamalarının sebebi, İslamı dört dörtlük yaşamalarıdır. Şimdi de, sorunlarımızın çözümü için rabbimize nasıl başvuracağız. Sorusunun cevabını kutsal kitabımızda araştırıyoruz. Bakara suresi-186. Ayetini inceleyelim. “Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşat olurlar).” Görüldüğü gibi Allah, “kullarımın daveti-dualarına icabet ederim.“ Buyuruyor. Ancak, taleplerimizi kabul etmek için de bir şartı var. “Onlar da benim davetime icabet etsinler.” İfadesinin ne anlama geldiğini araştırdığımızda, Yunus-25. Ayette, “Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.” Cevabını buluyoruz. Demek ki Allah bizi kendisine davet ediyor. Ankebut suresi-5. Ayeti ile de “Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o takdirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir…” ifadesi ile garanti veriliyor. Allah’ın yardımını alabilmek için, üzerimize düşen nedir? Sorumuzun cevabını, Rum-31. Ayette, “O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.” İfadesinde buluyoruz. Onun için hemen Allah’a yönelip ona ulaşmayı dileyelim. Allah’ın yardımını hak edelim. İns. aro.
|
