ALLAH’A DOST OLMAK 11-Allah bizi çok ama çok seviyor. Bir talebe karşılık, bize yardım etmeye hazırdır. Allahû Tealâ tüm yarattıkları içinde en çok insanı sever. Çünkü insana ruhundan üfürmüş. (Secde -9. Ayet) . İnsan bir fizik vücut ile dizayn edilmiş. ( Hiçr-26.Ayet ) Bir nefs ile sevva edilmiş.( Şems-8 ). Yani, insanın üç vücudu var. Zahiri âleme ait fizik vücudu, berzah âlemine ait nefsi ve emr âlemine ait ruhu var. Ruh ve nefs başka âlemlerin varlığı olmalarına rağmen, zahiri âlemde fizik vücudu mekân olarak kullanıyorlar. Bu âlemin varlığı olmadıklarından, görülemiyorlar. Varlıkları tesirleri ile biliniyor. Bunlardan ruh çok önemlidir. Zira insandan başka hiçbir mahlûkta ruh yoktur. Dünya hayatında nefsimizin afetlerinden korunmak için emanet (Nisa-58.Ayet) olarak verilmiştir. Nefsimizi afetlerinden arındırdıktan sonra Allah’a iade edilmesi gerekiyor. Ruh Allah’ın emrinden (İsra-85.Ayet) olup, daima Allah’ın emirlerinin yerine getirilmesini ister. On dokuz grup haslet (güzellik)’lere sahiptir. Buna karşılık nefsin de aynı sayıda afet (kötülük)’leri vardır. Kişi Allah yoluna girip, bir hidayetçiye tabi olduğunda, zikir yapar. Zikir Allah katından rahmet, Fazıl ve salâvat adındaki nurların göğsümüze gelmesini temin eder. Gelen bu nurlar, göğsümüzden nefsimizin kalbine açılan (Enam-125.Ayet) nur yolunu takip ederek nefsimizin kalbine ulaşır. Oradaki afetleri kapı dışarı atar. Yerine nurları doldurur. Nefsimizin kalbi, nurlandığı oranda, ruh Allah katına yükselir. Nur oranı %51 olduğunda ruh Allah’a ulaşarak, Allah’a ifna-yok olur. Bu ruhun hidayettir. Birinci teslimdir. Nefsin afetlerinden arınması da (Salih amel yapmak) nefs tezkiyesi dir. Yunus Emre, bu konu için, “Allah’a âşık olan kişi , Pür nur olur içi dışı.” Dediğini biliyoruz. Allah bizi çok seviyor. Yerlerde ve göklerde yarattığım her şeyi insanın emrine verdim. Diyor. (Casiye-13.Ayet) . Kendimizin haricinde her şey bizim için yaratılmış. Yetmez, Allah, Âdem atamızı yarattığında meleklerin ve cinlerin ona secde etmelerini istemiş. (Araf-11. Ayet). Bu olaylar da insanın üstünlüğünün ispatlarıdır. Asıl üstünlüğün nedeni Allah’a ait olan ve sonunda, ona ulaşacak olan ruhumuzdur. Allah dünya hayatında ruhlarını kendisine ulaştıran kullarını, kendisine veli-dost kabul ediyor. Bu husus Yunus-suresi-62-64. Ayetlerde anlatılmaktadır.” Muhakkak ki Allah'ın evliyasına (dostlarına), korku yoktur. Onlar, mahzun olmazlar, öyle değil mi? Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuşlardır. Onlara, dünya hayatında ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardır. Allah'ın sözü değişmez. İşte O, ferz-ül azîmdir.” Buyurulmaktadır. Bütün bu güzelliklere kavuşmanın ilk adımı Allah’a ulaşmayı dilemektir. (Rum-31. Ayet). Bu talebi kalbimizde gören Allah, ruhumuzu kendisine ulaştıracaktır. (Şura-13.Ayet). Bu kişi artık Allah’a dost olmuştur. Her konuda ona yardım edecektir. Bu sebeple yukarıdaki ayette, velinin çoğulu olan“Evliyalara korku yoktur. Onlar mahzun da olmazlar.” Buyurmaktadır. Bundan başka, Maide-105. Ayette, “Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.” Denilmektedir. Buradaki hidayet ruhun Allaha ulaşmasıdır. O halde Allah’ın dostluğunu kazanıp, dalâlette olanların kötülüklerinden bizi koruyacak olan bu güzelliğe kavuşmanın ilk adımı Allaha ulaşmayı dilemektir. Sadece bir talep ile bizi bu güzelliklere kavuşturan rabbimize sonsuz sayıda hamd ve şükür ederiz. Öyle ise hemen kalben Allah’a ulaşmayı dileyelim.İns.aro
|
