Nebi, Resul ve Evliyaların Çektikleri 5-Nebi, Resûl ve evliyalar, hayatlarını başkalarına hizmet için harcamışlardır. Yüce rabbimiz bizi çok ama çok seviyor. Bizim dünyada mutlu olmamızı, Ahiret’te de Cennette kalmamızı istiyor. Yaratıcımız olması sebebi ile bu güzelliklere nasıl kavuşacağımızı en iyi bilendir. Bu konudaki emirlerini kutsal kitaplarında bildirmiş. Bu kitaplarını bize anlatacak öğretmenlerini de her zaman ve mekânlarda görevlendirmiştir. Bu öğretmenler, Nebi resuller, nebilerin olmadığı zamanlarda, Veli Resuller ve onların bulunmadığı yerlerde varisleri olan Allah dostları olan veli mürşit evliyalardır. Ancak, günümüzde bu hususta kavram kargaşası vardır. Çünkü İblisin gayreti ile tüm Resullerin Nebi olduğu gibi bir yanlış öğreti insanlarımıza yerleştirilmiştir. Hâlbuki Yüce rabbimiz; Ahzap-40. Ayetinde, “Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü veNebîler'in (Peygamberler'in) Hatemi'dir (Sonuncusu). Allah, herşeyi en iyi bilendir.” Buyurmaktadır. Ayette, resullerin sonuncusu olduğu ifadesi yoktur. Nebilerin sonuncusudur. Ayrıca, Yunus-45. Ayette, “Her ümmetin Resûlü vardır.” Rad -7. Ayette de, “ Bütün kavimler için uyarıcı vardır.” İsra-15. Ayette de “Ve Biz, bir resûl göndermedikçe azap edici olmadık.” İfadeleri ile konuya açıklık getirilmektedir. Buna rağmen israrla inanmayanlara sözümüz yoktur. Fakat gerçek budur. Bu konuda daha pek çok ayet vardır. Fakat biz sözü uzatmamak için, üç ayet ile yetinelim. A.İmran -164. Ayette de, “Andolsun ki Allah, müminlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.” İfadesi ile bu resullerin bir nimet oldukları, görevlerinin de ayetleri okumak, tezkiye etmek, kitabı ve hikmeti öğretmek olduğunu görüyoruz. Bu mübareklerin görevleri yukarıda ifade ettiğimiz gibi, Allah’ın emirlerini insanlara anlatmaktır. Bu görevlerini yaparken başlarına gelmeyen kalmamıştır. Bazıları ateşe atılmış, bazıları taşlanmış, dışlanmış ve türlü hakaretlere maruz kalmışlar. Yetmez, Bakara-87. Ayette açıklandığı üzere, bir kısmı da öldürülmüş. Burada Allah’ın çok sevdiği resullerin öldürülmeleri yadırganabilir. Allah’ın onları çok sevdiği ve ebedi hayatlarında en yüksek derecelere ulaşmaları için, şehit olmalarına izin verdiği muhakkaktır. Hz. Peygamberimiz de çok çekmiş. Başına deve işkembesi geçirilmiş. Davasından vaz geçmesi için olmadık hakaretlere maruz kalmış. “Bir elime güneşi, bir elime ayı verseniz davamdan vaz geçmem.” Dediği hadis kitaplarında rivayet edilmektedir. Çağımızda yaşayan birçok Allah dostları da, takibata uğramış, hapislere atılmış, aşağılanmış, dışlanmış olduklarından, çoğu ülkelerini terk etmek zorunda kalmışlardır. Bir Allah dostu insanlara hizmet konusunu bir şiirinde şöyle, “Onlara adayacaksın her zerreni, …ve Allah için tükeneceksin. Allah’a adanmanın sonsuz nurlarında yükseleceksin.” Dediğini okuyoruz. Onlar ateş kelebekleri gibi, Allah yolunda dünyada yanmayı seçmişlerdir. Hz. Mevlânâ’nın “Hamdım, Piştim. Yandım.” sözü çok meşhurdur. Hz. İbrahim de, Allah için seve seve ateşe gitmeye razı olmuş. Allah da, ateşin onu yakmasına izin vermemiştir. Onlar, Allah tarafından seçilmiş kişilerdir. Onlar gibi yanmayı göze alamayız. Ancak, yollarından gitme niyetimizi ortaya koymalıyız. Bu niyet Allah’a ulaşmayı dilemektir. Allaha ulaşmayı dilemek dünya ve ahiret mutluluğunun anahtarıdır. Hemen bu anahtarı kullanalım. ins. aro
|