Bismillâhirrahmânirrahîm
إِيَّاكَ نَعْبُدُ وإِيَّاكَ نَسْتَعِينُ
İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu).
(Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz.
1. |
iyyâ-ke |
: yalnız sen, yalnız sana |
2. |
na'budu |
: (biz) kul oluruz |
3. |
ve |
: ve |
4. |
iyyâ-ke |
: yalnız sen, yalnız senden |
5. |
nestaînu |
: istiane (mürşidimizin kim olduğunu öğrenmek için özel yardım) isteriz |
AÇIKLAMA
Bismillâhirrahmânirrahîm
Allahû Tealâ insanı kul olsun diye yaratmıştır:
51/ZÂRİYÂT-56: Ve mâ halaktul cinne vel inse illâ li ya'budûn(ya'budûni).
Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.
- Kişi, Allah'a ulaşmayı dilediği anda 1. kulluk söz konusudur. Düşünce olarak kişinin kafasında Allah'a ruhunu ulaştırmak vardır.
- Mürşidine ulaştığı zaman 2. kulluktadır. Kişi mürşide tâbî olduğunda, ruhu orada vücudundan ayrılarak, Allah'a doğru yola çıkar.
- Kişinin ruhu Allah'a ulaştığı zaman 3. kulluk söz konusudur.
- Fizik vücudunu ahsen kılarak Allah'a teslim ettiğinde 4. kulluk
- daha sonra daimî zikre ulaşıp, nefsini de Allah'a teslime edince 5. kulluk gerçekleşir.
- İhlâs'a ulaştığında 6. kulluk;
- iradesini de Allah'a teslim etttiğinde 7. kulluk gerçekleşir.
İnsanlar dîn günü, Hakk günü Allah'a kul olmak üzere yola çıkmaktadırlar:
35/FÂTIR-18: Ve lâ tezirû vâziretun vizre uhrâ, ve in ted’u muskaletun ilâ himlihâ lâ yuhmel minhu şey’un ve lev kâne zâ kurbâ, innemâ tunzirullezîne yahşevne rabbehum bil gaybi ve ekâmûs salâh(salâte), ve men tezekkâ fe innemâ yetezekkâ li nefsih(nefsihî), ve ilâllâhil masîr(masîru).
Ve yük taşıyan birisi (bir günahkâr) başka birinin yükünü (günahını) yüklenmez. Eğer ağır yüklü kimse, onu (günahlarını) yüklenmeye (başkasını) çağırsa bile ondan hiçbir şey yükletilmez, onun yakını olsa dahi. Sen ancak gaybte Rabbine huşû duyanları ve namazı ikame edenleri uyarırsın. Ve kim tezkiye olursa (nefsini tezkiye ederse), o taktirde bunu sadece kendi nefsi için yapar. Ve dönüş (varış) Allah'adır (Nefs tezkiyesi ile ruh Allah'a döner, ulaşır).
Fatiha Suresi, ruhun Sıratı Mustakîm üzerinde yaptığı yolculuğu ve fethi tamamlayan bir suredir. Kur'ân-ı Kerim'in temel suresidir.
"Yalnız senden istiane isteriz."
İstiane yalnız Allah'tan istenen ve Sıratı Mustakîm'le %100 alâkalı bir yardımdır. Ruhun Allah'a doğru yola çıkması için kişi mürşidi önünde diz çöküp, tövbe eder ve devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelir ve kişinin ruhuna vücudu terketmesini emreder.
İstianenin nasıl isteneceğini ise Bakara Suresi 45 ve 46. âyetler tarif etmektedir:
2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.
2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.
Kişiyi mürşide ulaştıracak olan yardım, Allah'tan istenir. Allahû Tealâ bunun zor bir iş olduğunu ama huşû sahipleri için zor olmadığını ifade etmektedir. Sonra da huşû sahiplerini tarif etmektedir: "Onlar yakîn hasıl ederek, kesin olarak, inanırlar ki ruhlarını ölmeden evvel mutlaka Allah'a ulaştıracaklardır. Ölümden sonra da ruhları Allah'a geri döndürülecektir."
Birincisi kişinin kendi iradesiyle, dünya hayatını yaşarken, ikincisi Azrail (a.s)'ın iradesiyle ölüm anında ruhunu teslim almasıyla olmak üzere iki ayrı şekilde ruhun Allah'a dönüşü söz konusudur.
Kur'ân'ı bilmeyen dîn adamları demektedirler ki: "Ruh vücudumuza hayat veren unsurdur. Bu sebeple Azrail (A.S) gelip, ruhumuzu bizden aldığı için ölürüz." Ama Allahû Tealâ "Ölürsünüz ondan sonra Allah'a döndürülürsünüz" diyerek tam aksini ifade etmektedir.
Allahû Tealâ Secde Suresinde diyor ki:
32/SECDE-11: Kul yeteveffâkum melekul mevtillezî vukkile bikum summe ilâ rabbikum turceûn(turceûne).
De ki: "Size vekil kılınan ölüm meleği, sizi vefat ettirecek (öldürecek). Sonra Rabbinize döndürüleceksiniz."
İnsan vücudundaki elektromanyetik alanlar sona erdiğinde vücudun, ruhu da nefsi de çekme yetkisi kalmaz. Eğer kişinin ruhu vücudundaysa, ruh ve nefs ikisi beraber sigara dumanı gibi vücuttan ayrılırlar. Kişinin ruhu başının sağ tarafında nefsi de sol tarafında yere paralel olarak, vaziyet alır. Vücudun herşeyiyle birer kopyasıdırlar. İnsanlar ne zaman ruhlarını ya da nefslerini görseler kendilerinin aynısını görürler.
Kişi öldüğü zaman eğer ruhu vücudundaysa Azrail (A.S)'ın yardımcıları onu alıp Allah'a götürür. Eğer kişinin ruhu Allah'a ulaşmışsa o ruh Allah'ın katından geri gelir. Ölüm melekleri gene onu alır ve Allah'a götürür. İşte bu ikinci dönüştür. Bakara-46'da Allahû Tealâ'nın ifade ettiği ruhun ikinci defa Allah'a dönüşü, bu sebepledir.
Kişiye mürşidini Allah'tan başka kimse gösteremez. Bu sebeple istiane sadece Allah'tan istenir. Kişi hacet namazı kılar, sabreder, eğer gerçekten Allah'a ulaşmayı dilerse, Allahû Tealâ mutlaka mürşidini gösterir. Ama Allah'a ulaşmayı dilemeyen bir insan "ben Allah'a ulaşmayı istiyorum, Allah bana mürşidimi göstermiyor" diyorsa, o kişi bilsin ki, Allah sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlere mürşidini gösterir. İstek olsa Allahû Tealâ mutlaka ona mürşidini gösterir. Çünkü Allahû Tealâ, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerden engelleri alır. Ondan sonra kişi, görür, işitir, idrak eder ve davete icabet eder. Bu engeller alınmadıkça kimse davete icabet edemez.