ÂLİ İMRÂN-128

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-128
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-128

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-128>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

لَيْسَ لَكَ مِنَ الأَمْرِ شَيْءٌ أَوْ يَتُوبَ عَلَيْهِمْ أَوْ يُعَذَّبَهُمْ فَإِنَّهُمْ ظَالِمُونَ

Leyse leke minel emri şey’un ev yetûbe aleyhim ev yuazzibehum fe innehum zâlimûn(zâlimûne).

Senin için bir emir (yapacağın bir şey) yoktur. (Allah), ya onların tövbesini kabul eder veya onlara azap eder. Oysa onlar, gerçekten zalimlerdir. 
1. leyse leke : senin için yoktur, değildir, olmadı
2. min el emri : emirden, işten
3. şey'un : bir şey
4. ev yetûbe aleyhim : veya, onlara (onlar için) tövbeyi kabul eder
5. ev yuazzibe-hum : veya onları azap eder
6. fe inne-hum : oysa onlar, muhakkak
7. zâlimûne : zalimler, haksızlık edenler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ kimseye zulmetmez, derecat kaybetmesine sebebiyet vermez ama kim kendi yaptığı amellerle derecat kaybeder de, kaybettiği derecat kazandığı derecatı aşarsa, onların gidecekleri yer cehennemdir. Cehennemde ebediyyen kalacaklardır.

İnsanlar: "Yarabbi, benim gübahlarımı bağışla, bağışla." diye yıllarca Allahû Tealâ'ya dua ederler ama bunun için olması lâzımgelen asıl şeyi yapmazlar: Allah'a ulaşmayı dilemezler. Oysaki Allahû Tealâ, Allah'a ulaşmayı dileyen herkesin mutlaka cennete gideceğini garanti ediyor Kur'ân-ı Kerimi'nde. Mürşidine ulaşanın ise 2. kat cennetine ulaşabileceğini garanti ediyor ve ona ulaştığı taktirde Allahû Tealâ, onların bütün günahlarını sevaba çevireceğini de garanti ediyor, Furkan Suresinde:

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

İnsanlar bilmedikleri için insanlara zulmediyorlar. Eğer Allahû Tealâ, insanların bilmesini istiyorsa, mukaddes kitaplarla bunları indiriyorsa ve "Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?" diyorsa ve açık bir şekilde söylüyorsa "Eğer siz Bana ulaşmayı dilerseniz, sadece bu dilek, sizi mutlaka Benim cennetimin sahibi kılar. Bunu garanti ediyorum." ondan sonra diyorsa ki "Siz, Benim dînimi bilmiyorsunuz. Bilmediğiniz için cehenneme gideceğinizi söyleyen insanlar gelecek size. Onları dinleyin." Ve onlar dinlemiyorlarsa, kendilerine yanlış dînî bilgiler iletenlere inanıyorlarsa, onların söylediklerini doğru zannediyorlarsa; o zaman farklı bir olayla karşı karşıyayız.

Böylece Allah'ın iki davranışı söz konusudur: Ya kişi, tövbe ve istiğfarda bulunacaktır, Allahû Tealâ'dan bir günahın affedilmesini istiyor. Allahû Tealâ, o talebi kabul ederse, kişinin o günahını affeder. Veya kişi mürşidine ulaşacaktır. Allah'tan günahlarının affını isteyince, Allahû Tealâ, sadece bir tek günahını değil bütün günahlarını affedecektir. Bir de onları sevaba çevirecektir; çünkü devrin imamının da orada mutlaka talebi olacaktır Allahû Tealâ'dan. Bütün devirlerde devrin imamı mutlaka arşı tutan meleklerle beraber bu duayı yaparlar. Allahû Tealâ diyor ki:

40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).

Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Mu'min-7'deki talebin neticesini Allahû Tealâ Nisa-64'le garanti etmiştir.

Allah, günahları sevaba çevirir. İşte böylece görüyoruz ki; Mu'min-7'deki devrin imamı, arşı tutan meleklerin atrafındaki kişi; Nisa-64'te Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘dir, O, devrin asaleten imamıdır. Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘den sonra hayatta olanlardan biri, mutlaka huzur namazının imamı olur ama hepsi bu görevi vekâleten yerine getirmek mecburiyetindedir.

Mürşidin önünde tövbe ettiğiniz zaman, arşı tutan melekler de devrin imamı da oradadır ve onun ruhu başınızın üzerine gelip yerleşir. Allah'a ulaşmayı gerçek anlamda dilemişseniz, Allah'tan 12 ihsan aldıktan sonra mürşidinize ulaşmışsanız, o gün bütün günahlarınızı Allah sevaba çevirir.

  1. Kişi yalnız tövbe eder, Allahû Tealâ o günahını affeder.
  2. Kişi, mürşidinin önünde tövbe ettiği gün, günahlarından birini veya birkaç tanesini değil, bütün günahlarını affetmekle kalmaz Allahû Tealâ, sevaba çevirir.

Günahlarını affetmediklerine de cehennemde azap eder. Cennette, giden kişiye kıyâmetten sonra hiçbir zaman azap edilmesi mümkün değildir.

 

3/ÂLİ İMRÂN-128

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Senin için bir emir (yapacağın bir şey) yoktur. (Allah), ya onların tövbesini kabul eder veya onlara azap eder. Oysa onlar, gerçekten zalimlerdir.
Diyanet İşleri : Bu işte senin yapacağın bir şey yoktur. Allah, ya tövbelerini kabul edip onları affeder, ya da zalim olduklarından dolayı onlara azap eder.
Abdulbaki Gölpınarlı : Senin bu işle ilgin yok bile; o, dilerse tövbelerini kabul eder, dilerse zâlim olduklarından dolayı onları azaplandırır.
Adem Uğur : Ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur yahut (müslüman olsunlar da) tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye (Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
Ahmed Hulusi : Hüküm vermek sana ait değil; dilerse tövbelerini kabul eder veya azap verir. Gerçekten onlar zâlimlerdir.
Ahmet Tekin : Onlara yapılacak muameleden dolayı seni ilgilendiren bir konu yok. Allah ya onların tevbelerini, günah işlemekten vazgeçerek kendisine itaate yönelişlerini kabul eder, yahut onlara azap eder. Çünkü onlar zâlimdirler.
Ahmet Varol : Senin elinde bir şey yoktur. Allah dilerse onların tevbelerini kabul eder dilerse de zalim olmalarından dolayı kendilerine azab eder.
Ali Bulaç : (Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Ali Fikri Yavuz : Senin elinde (onları cezalandırmak veya affetmek hususunda) bir şey yok. Allahı, ya onların tevbesini kabul eder, yahut onları zâlim bulundukları için azâblandırır.
Bekir Sadak : Allah'in, onlarin tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi isiyle senin bir ilisigin yoktur; cunku onlar zalimlerdir.
Celal Yıldırım : Senin elinde emirden bir şey yoktur; Allah ya onların tevbesini kabul eder, ya da onlara azâb eder. Çünkü onlar zâlimlerdir.
Diyanet İşleri (eski) : Allah'ın, onların tevbelerini kabul veya onlara azab etmesi işiyle senin bir ilişiğin yoktur; çünkü onlar zalimlerdir.
Diyanet Vakfi : (127-128) Allah, kâfirlerden bir kısmının kökünü kessin veya onları perişan etsin, böylece bozulmuş bir halde dönüp gitsinler -ki bu işte senin yapacağın bir şey yoktur- yahut (müslüman olsunlar da) tevbelerini kabul etsin, ya da (ısrar ederlerse) onlara azap etsin diye (Allah Bedir'de size yardım etti). Çünkü onlar zalimdirler.
Edip Yüksel : Tevbelerini kabul etmesi veya işledikleri zulümden dolayı onları azaplandırması seni ilgilendirmez.
Elmalılı Hamdi Yazır : Senin elinde emirden bir şey yok, yahud onlara tevbe ettirsin ve yahud azâb etsin çünkü onlar zalimdirler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Senin elinde yapacak bir şey yok. Allah ya onların tevbesini kabul eder ya da onlara azap eder. Çünkü onlar, zalimlerdir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bu işten sana hiçbir şey düşmez. (Allah), ya onların tevbesini kabul eder, yahut onlara, zalim olduklarından dolayı azab eder.
Fizilal-il Kuran : Bu konuda senin yapabileceğin birşey yok. Allah ya onların tevbelerini kabul eder ya da zalimlikleri yüzünden onları azaba çarptırır.
Gültekin Onan : (Tanrı'nın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalim olduklarından dolayı azablandırması buyruğundan sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Hasan Basri Çantay : (Kullarımın) iş (in) den hiç bir şey sana âid değildir. (Allah) ya onların tevbesini kabul eder, yahud onları, kendileri zâlim (kimse) ler oldukları için, azâblandırır.
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) Bu işte (îman veya inkârlarında) sana düşen bir şey yoktur; ya(îmâna gelirler de Allah) onların tevbelerini kabûl eder veya (küfürde ısrarlarından dolayı)onlara azâb eder; çünki doğrusu onlar zâlimlerdir.
İbni Kesir : Senin elinde emirden bir şey yok. Allah, ya onların tevbesini kabul eder, yahut da zalim oldukları için azablandırır.
Muhammed Esed : Allah'ın onların tevbelerini kabul etmesine yahut onları cezalandırmasına karar vermek senin işin değildir (ey Peygamber,) çünkü onlar zalimlerin ta kendileridir,
Ömer Nasuhi Bilmen : Senin için emirden bir şey yoktur, ya onları tevbe ettirsin veya onları muazzeb kılsın, çünkü onlar zalim kimselerdir.
Ömer Öngüt : Bu işten dolayı senin yapacağın hiçbir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul eder, ya da onlara azap eder. Çünkü onlar zâlimdirler.
Şaban Piriş : Senin bu hususta yapacak bir şeyin yoktur. Allah, ya onların tevbesini kabul eder veya onları cezalandırır. Çünkü onlar zalimlerdir.
Suat Yıldırım : Bu hususta sana ait bir iş yoktur: Allah ister onlara tövbe nasib edip bağışlar, ister nefislerine zulmettikleri için onları cezalandırır.
Süleyman Ateş : O konuda senin yapacağın bir şey yoktur. Allâh, ya tevbelerini kabul edip onları affeder, ya da zâlim olduklarından dolayı onlara azâb eder.
Tefhim-ul Kuran : (Allah'ın) Onların tevbelerini kabul etmesi veya zalimler olduklarından dolayı azablandırması işinden sana bir şey (sorumluluk ve görev) yoktur.
Ümit Şimşek : Onların tevbelerini kabul etmek veya zulümleri yüzünden onlara azap vermek konusunda sana birşey düşmez.
Yaşar Nuri Öztürk : İş ve hüküm konusunda sana düşen bir şey yoktur. Allah ya tövbelerini kabul ederek onları bağışlar yahut da zalim oldukları için onlara azap eder.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
118.779