ÂLİ İMRÂN-91

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-91
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-91

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-91>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

إِنَّ الَّذِينَ كَفَرُواْ وَمَاتُواْ وَهُمْ كُفَّارٌ فَلَن يُقْبَلَ مِنْ أَحَدِهِم مِّلْءُ الأرْضِ ذَهَبًا وَلَوِ افْتَدَى بِهِ أُوْلَئِكَ لَهُمْ عَذَابٌ أَلِيمٌ وَمَا لَهُم مِّن نَّاصِرِينَ

İnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun fe len yukbele min ehadihim mil’ul ardı zeheben ve leviftedâ bih(bihî), ulâike lehum azâbun elîmun ve mâ lehum min nâsırîn(nâsırîne).

Muhakkak ki, inkâr edip, kâfîr olarak ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altını olsa ve onu fidye olarak verse artık asla kabul edilmez. İşte onlar, onlar için "elim azap" vardır. Ve onlar için bir yardımcı yoktur. 
1. inne ellezîne : muhakkak ki onlar
2. keferû : inkâr ettiler
3. ve mâtû : ve öldüler
4. ve hum : ve onlar
5. kuffârun : kâfir olarak
6. fe len yukbele : artık asla kabul olunmaz
7. min ehadi-him : onların birinden, hiç birinden
8. mil'u el ardı : yeryüzü dolusu
9. zeheben : altın
10. ve lev iftedâ bi-hî : ve onu fidye olarak verse
11. ulâike : işte onlar
12. lehum : onlar için vardır
13. azâbun elîmun : elim, acı azap
14. ve mâ lehum : ve onlar için yoktur
15. min nâsırîne : (yardımcılardan), yardımcı

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bir insan mürşidine ulaşınca hak mü'min olur. Allahû Tealâ kişinin kalbinde bulunan küfür kelimesinin yerine îmân kelimesini yazar.

Mü'min, îmân kelimesinin; kâfir, küfür kelimesinin sahibidir. Herkes nefsinin kalbinde küfür kelimesiyle doğar. Doğuştan itibaren bu sebeple herkes dalâlettedir. Peygamberler bile bunun dışında değillerdir. Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘e mürşidini göndermiş. Cebrail (A.S), Nur Mağarası'nda Hz. Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘e görünüyor ve O'nu kucaklıyor. Cebrail (A.S)‘dan Peygamber Efendimiz (S.A.V)‘e cezbe ulaşıyor. Mürşidine ulaştığı zaman Allahû Tealâ kalbindeki küfür kelimesini alıyor, yerine îmân kelimesini yazıyor.

Allah'a ulaşmayı dileyen birisi, Allah'tan 12 ihsanı aldıktan sonra mürşidine ulaşır, kalbine îmân yazılır. Allah'a ulaşmayı dilemeyen, 12 ihsan almamıştır. Ve Allahû Tealâ böyle olan hiç kimsenin kalbinin mührünü açmaz, kalbinin içine îmânı yazmaz. O kişi hangi mürşide ulaşırsa ulaşsın, maksadı Allah'a ulaşmak değil; mürşide ulaşıp cenneti elde etmektir.

Yardımcı mürşiddir. Kâfir olarak ölen kimse, o yardımcıya ulaşmadan ölmüş birisidir. Kişi Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dilemiş olsaydı, Allah mutlaka ona 12 ihsan verecekti, onu mutlaka Allah mürşidine ulaştıracaktı ve mutlaka mürşidine ulaştığı zaman îmân kelimesini yazacaktı ama ona bu konuda yardımcı olacak olan kişi yok. Çünkü o Allah'a ulaşmayı dilememiş, Allahû Tealâ onun başının üzerine yardımcının yani devrin imamının ruhunu göndermemiştir. Devrin imamının ruhu nasıl bir yardımcıdır? Sualin cevabı Mucâdele Suresinin 22. âyet-i kerimesindedir:

58/MUCÂDELE-22: Lâ tecidu kavmen yû’munûne billâhi vel yevmil âhîri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ve ebnâehum ve ihvânehum ev aşîretehum, ulâike ketebe fî kulûbihimul îmâne ve eyyedehum bi rûhin minh(minhu), ve yudhıluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radıyallâhu anhum ve radû anh(anhu), ulâike hizbullâh(hizbullâhi), e lâ inne hizbullâhi humul muflihûn(muflihûne).

Allah'a ve ahiret gününe (ölmeden önce Allah'a ulaşmaya) îmân eden bir kavmi, Allah'a ve O'nun Resûl'üne karşı gelenlere muhabbet duyar bulamazsın. Ve onların babaları, oğulları, kardeşleri veya kendi aşiretleri olsa bile. İşte onlar ki, (Allah) onların kalplerinin içine îmânı yazdı. Ve onları, Kendinden bir ruh ile destekledi (orada eğitilmiş olan, devrin imamının ruhu onların başlarının üzerine yerleşir). Ve onları, altından nehirler akan cennetlere dahil edecek. Onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Allah, onlardan razı oldu. Ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razı oldular. İşte onlar, Allah'ın taraftarlarıdır. Gerçekten Allah'ın taraftarları, onlar, felâha erenler değil mi?

Bir insan mürşidin önünde tövbe ederse, Allahû Tealâ onun başının üzerine devrin imamının ruhunu gönderir (Mu'min-15). Ve kişinin kalbinin içine îmân kelimesini yazar. İşte o zaman kişi, hak mü'min olur:

8/ENFÂL-4: Ulâike humul mu’minûne hakkâ(hakkan), lehum derecâtun inde rabbihim ve magfiretun ve rızkun kerîm(kerîmun).

İşte onlar gerçek mü'minlerdir. Onların Rab'lerinin yanında dereceleri vardır. Ve onlar için mağfiret (günahların sevaba çevrilmesi) vardır ve kerim bir rızık vardır.

78/NEBE-38: Yevme yekûmur rûhu vel melâiketu saffâ(saffen), lâ yetekellemûne illâ men ezine lehur rahmânu ve kâle sevâbâ(sevâben).

O gün, ruh (devrin imamının ruhu) ve (arşı tutan) melekler, saf saf hazır bulunurlar. Rahmân'ın kendisine izin verdiği kişiden başka kimse konuşamaz. Ve (izin verilen) sadece sevap söylemiştir.

40/MU'MİN-15: Refîud derecâti zul arş(arşi), yulkır rûha min emrihî alâ men yeşâu min ıbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkı).

Dereceleri yükselten ve arşın sahibi olan Allah, kullarından (Kendisine ulaştırmayı) dilediği kişinin (Allah'a ulaşmayı dilediği için Allah'ın da Kendisine ulaştırmayı dilediği kişinin) üzerine (başının üzerine) Allah'a ulaşma gününün geldiğini (o kişinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah'ın emrini tebliğ edecek) bir ruh (devrin imamının ruhunu) ulaştırır.

12 ihsan almamış olan kişinin kalbi buna müsait değildir, çünkü mühürlüdür. Onlar devrin imamına ulaşsalar, onun önünde diz çöküp tövbe etseler netice değişmez. Onlar mü'min olamazlar. Çünkü Allahû Tealâ başlarının üzerine devrin imamının ruhunu göndermez, göndermeyince hiçbir zaman îmân yazılmaz. O kişi tövbe merasimini yaparken, kendisine izin verilen 2 kişi konuşur (mürşid ve Allah'a ulaşmayı dileyen mürid). 7 şahidin huzurunda herkes müridin kalbine bakar. Allah'a ulaşma talebi varsa devrin imamının ruhu kişinin başının üzerine gelir. O, onun için bir yardımcıdır. Ayrıca kalbine bakanlar, göğsünden kalbine yol açılıp açılmadığını, kalbinin kapısının Allah'a çevrilip çevrilmediğini, kalpteki ekinnet yerine ihbat getirilip getirilmediğini görenlerdir. Allah'ın Rahîm esması kişinin üzerinde tecellideyse, ancak o zaman devrin imamının ruhu başının üzerine gelip yerleşir ve kişinin kalbinin içine îmân yazılır, kişi hak mü'min olur. Kişi mü'min olmadan bir mürşide tâbî olmuşsa, hiçbir şey olmaz. O kişinin kalbindeki küfür kelimesi aynen durur, başının üzerine devrin imamının ruhu hiçbir zaman gelmez ve kişi hiçbir zaman hak mü'min olamaz.

 

3/ÂLİ İMRÂN-91

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Muhakkak ki, inkâr edip, kâfîr olarak ölenlerin hiç birinden, yeryüzü dolusu altını olsa ve onu fidye olarak verse artık asla kabul edilmez. İşte onlar, onlar için “elim azap “ vardır. Ve onlar için bir yardımcı yoktur.
Diyanet İşleri : Şüphesiz inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, dünya dolusu altını fidye verseler bile bu, hiçbirisinden asla kabul edilmeyecektir. Onlar için elem dolu bir azap vardır. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
Abdulbaki Gölpınarlı : Gerçekten de, kâfir olanlar ve kâfir olarak ölenler yok mu, kurtulmak için dünya dolusu altın feda etseler makbule geçmez, hiçbiri kurtulmaz, onlaradır elemli bir azap ve onlara bir tek yardımcı bile yoktur.
Adem Uğur : Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.
Ahmed Hulusi : Onlar ki hakikat bilgisini inkâr ederler ve bu inkâr ile ölürler; arz dolu altını olup da fidye olarak (kurtulmak için) vermeyi düşünseler, bu asla kabul olmaz. Onlar için feci bir azap vardır ve kimse de onlara yardımcı olmaz.
Ahmet Tekin : Gerçekten kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek ört-bas edip inkârda ısrar ile, kâfir olarak yahut mürted olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden, fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsalar dahi, asla kabul edilmeyecek, kendilerini kurtaramayacaklardır. Onlar için can yakıp inleten müthiş bir azap vardır. Hiç yardım edenleri de olmayacaktır.
Ahmet Varol : İnkar edip kâfir olarak ölenlerin hiç birinden bütün yeryüzü dolusunca altın fidye verseler bile kabul edilmeyecektir. Onlar için acıklı bir azap vardır ve onların yardımcıları da yoktur.
Ali Bulaç : Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiç birisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.
Ali Fikri Yavuz : Küfre dalmış ve kâfir oldukları halde ölüp gitmiş kimseler (var ya), bunların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek olsa bile, asla hiç birinden kabul olunmaz. Bunların hakkı acıklı bir azâbdır ve kendilerine yardım edeceklerden de kimse yoktur.
Bekir Sadak : Dogrusu inkar edip, inkarci olarak olenlerin hicbirinden, yeryuzunu dolduracak kadar altini fidye vermis olsa bile, bu kabul edilmeyecektir. Iste elem verici azab onlaradir, onlarin hic yardimcilari da yoktur. *
Celal Yıldırım : Şüphesiz ki, inkâra sapıp kâfir olarak ölenler —kurtuluş fidyesi olarak— dünya dolusu altın verseler hiç birinden mümkün değil kabul edilmiyecektir. Bunlar için çok acıklı bir azâb vardır ve yardımcıları da yoktur.
Diyanet İşleri (eski) : Doğrusu inkar edip, inkarcı olarak ölenlerin hiçbirinden, yeryüzünü dolduracak kadar altını fidye vermiş olsa bile, bu kabul edilmeyecektir. İşte elem verici azab onlaradır, onların hiç yardımcıları da yoktur.
Diyanet Vakfi : Gerçekten, inkâr edip kâfir olarak ölenler var ya, onların hiçbirinden -fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsa dahi- kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azap vardır; hiç yardımcıları da yoktur.
Edip Yüksel : İnkar edip inkarcı olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye olarak verseler dahi kendilerinden kabul edilmeyecektir. Onlar acıklı bir azabı hakkettiler ve hiç bir yardımcıları da olmayacak.
Elmalılı Hamdi Yazır : küfretmiş ve kâfir oldukları halde ölüb gitmiş kimseler, her halde bunların her biri kendini kurtarmak için Dünya dolusu altın verecek dahi olsa hiç birinden kabul edilmek ihtimali yoktur, bunların hakkı elîm bir azabdır ve kendilerini kurtaracak da yoktur
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İnkar etmiş ve inkarcı olarak ölüp gitmiş kimselerin her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verecek de olsa, bu onların hiçbirinden asla kabul edilmeyecektir. Onların hakkı elim bir azaptır ve kendilerini kurtaracak da yoktur.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Muhakkak ki inkâr edenler ve kâfir oldukları halde de ölenler, yeryüzü dolusu altın fidye verseler bile hiç birisinden asla kabul edilmeyecektir. İşte dayanılmaz azab onlar içindir. Onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
Fizilal-il Kuran : Küfredip kâfir olarak ölenlere gelince, bunların hiç birinden yeryüzü dolusu kadar altını fidye olarak verse bile kabul edilmez. Onları acıklı bir azap beklemektedir, hiçbir yardımcı bulamazlar.
Gültekin Onan : Şüphesiz küfredip kafir olarak ölenler, bunların hiç birisinden, yeryüzü dolusu altını olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.
Hasan Basri Çantay : Hakıykat, küfredenler ve kendileri kâfir olarak ölenler (yok mu?) onlardan hiç birinin (bilfarz) yer yüzünü dolduracak mıkdardaki altını dahi — onu feda etse — kat'iyyen makbul olmaz. İşte onlar! Pek acıklı bir azâb onların (hakkı) dır. Kendilerinin hiç bir yardımcıları da yokdur.
Hayrat Neşriyat : Muhakkak ki o inkâr edip de kendileri kâfir kimseler olarak ölenler yok mu, artık dünya dolusu altın, velev ki (kendisini kurtarmak üzere) onu fedâ edecek (de) olsa, artık onların hiçbirinden aslâ kabûl edilmeyecektir! İşte onlar yok mu, kendileri için (pek) elemli bir azab vardır ve onlar için yardımcılardan kimse yoktur.
İbni Kesir : Doğrusu küfredip de, kafir olarak ölenler, yeryüzü dolusu altını fidye verecek olsalar yine de hiç birinden kabul edilmez. Onlar için elim bir azab vardır. Ve onların hiç yardımcıları da yoktur.
Muhammed Esed : Hakikati inkara şartlanmış olanlara ve hakikat inkarcısı olarak ölenlere gelince, yeryüzünün bütün altınları (bile) onların fidyelerini karşılayamaz. İşte onlar için acıklı bir azap vardır ve kendilerine yardım edecek hiç kimse bulamayacaklardır.
Ömer Nasuhi Bilmen : Şüphesiz o kimseler ki, kâfir oldular ve kâfirler oldukları halde öldüler, artık onların hiçbirinden yeryüzü dolusu altın feda edecek olsa elbette kabul edilmeyecektir. İşte onlar için elîm bir azap vardır. Ve onlar için yardımcılardan bir kimse yoktur.
Ömer Öngüt : İnkâra saplanmış ve kâfir olarak ölenler, dünya dolusu altını fidye vermiş olsa dahi aslâ hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Elem verici azap onlaradır, onların hiçbir yardımcıları da yoktur.
Şaban Piriş : Evet, inkâr edip, kafir oldukları halde ölenlerin hiç birinden, yeryüzünü dolduracak kadar altın fidye verse dahi asla kabul edilmeyecektir. İşte acıklı azap bunlar içindir. Onlar için bir yardımcı da yoktur.
Suat Yıldırım : İnkâr yoluna sapan ve kâfir olarak can veren kimseler, kurtuluş fidyesi olarak dünya dolusunca altın verseler de, mümkün değil, hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Bunların hakkı, çok acı bir azaptır ve kendilerini bundan kurtaracak olan da yoktur.
Süleyman Ateş : İnkâr edip kâfir olarak ölenler, dünyâ dolusu altın fidye vermiş olsa dahi hiçbirinden kabul edilmeyecektir. Onlar için acı bir azâb vardır ve onların hiçbir yardımcıları yoktur!
Tefhim-ul Kuran : Şüphesiz küfredip kâfir olarak ölenler, bunların hiç birisinden, yeryüzü dolusu altın olsa -bunu fidye olarak verse de- kesin olarak kabul edilmez. Onlar için acıklı bir azab vardır ve onların yardımcıları yoktur.
Ümit Şimşek : İnkâr edip de kâfir olarak ölenler azaptan kurtulmak için fidye olarak dünya dolusu altın verecek olsalar, hiçbirinden böyle birşey kabul edilmez. Onların hakkı acı bir azaptır; kendilerini bu azaptan kurtaracak hiçbir yardımcıları da yoktur.
Yaşar Nuri Öztürk : Gerçeği örtüp de küfre sapmış olarak ölenlere gelince, onların her biri kendini kurtarmak için dünya dolusu altın verse de asla kabul edilmeyecektir. Korkunç bir azap vardır onlar için. Hiçbir yardımcıları olmayacaktır.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
118.869