ÂLİ İMRÂN-75

Anasayfa » ÂLİ İMRÂN Suresi » ÂLİ İMRÂN-75
share on facebook  tweet  share on google  print  

ÂLİ İMRÂN-75

"ÂLİ İMRÂN Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<3/ÂLİ İMRÂN-75>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَمِنْ أَهْلِ الْكِتَابِ مَنْ إِن تَأْمَنْهُ بِقِنطَارٍ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ وَمِنْهُم مَّنْ إِن تَأْمَنْهُ بِدِينَارٍ لاَّ يُؤَدِّهِ إِلَيْكَ إِلاَّ مَا دُمْتَ عَلَيْهِ قَآئِمًا ذَلِكَ بِأَنَّهُمْ قَالُواْ لَيْسَ عَلَيْنَا فِي الأُمِّيِّينَ سَبِيلٌ وَيَقُولُونَ عَلَى اللّهِ الْكَذِبَ وَهُمْ يَعْلَمُونَ

Ve min ehlil kitâbi men in te’menhu bi kıntârin yueddihî ileyk(ileyke), ve minhum men in te’menhu bi dînârin lâ yueddihî ileyke illâ mâ dumte aleyhi kâimâ(kâimen), zâlike bi ennehum kâlû leyse aleynâ fîl ummiyyîne sebîl(sebîlun), ve yekûlûne alâllâhil kezibe ve hum ya’lemûn(ya’lemûne).

Kitap ehlinden öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah’a karşı bilerek yalan söylüyorlar. 
1. ve min : ve ...den, ...dan
2. ehli el kitâbi : kitap ehli, kitap sahipleri
3. men : kimse, kimseler
4. in te'menhu : eğer onu, ona emanet etsen
5. bi kıntârin : kantarlarca, tartı ile, ölçü ile, kantar kantar
6. yueddihî : onu iade eder, geri verir
7. ileyke : sana
8. ve minhum : ve onlardan
9. men : kimse, kimseler
10. in te'menhu : eğer onu, ona emanet etsen
11. bi dînârin : bir dinar
12. lâ yueddihî : iade etmez, geri vermez, onu
13. ileyke : sana
14. illâ mâ dumte : ancak, devamlı olmadıkça
15. aleyhi kâimen : onun üzerine, dikilici, ayakta durucu
16. zâlike : işte bu
17. bi ennehum : hiç şüphesiz onların
18. kâlû : dediler
19. leyse aleynâ : değildir, bizim üzerimize, bize
20. fî el ummiyyîne : okuma yazma bilmeyenler, ümmîler hakkında
21. sebîlun : bir yol, sorumluluk
22. ve yekûlûne : ve diyorlar
23. alâ allâhi : Allah'ın üzerine
24. el kezibe : yalan söyledi
25. ve hum : ve onlar
26. ya'lemûne : biliyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ kitap ehlini ikiye ayırmaktadır. Her peygamber devrinde bir kısım insan tâbî olmuş ve Allah'ın bütün güzelliklerini peygamberleriyle beraberce yaşamışlar. Hz. Musa ve O'na tâbî olanlar, Hz. İsa ile O'na tâbî olanlar (havariler), Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile O'na tâbî olanlar (sahâbe), Allah'ın bütün güzelliklerini, mutluluklarını yaşamışlar. Ama aynı devrede, aynı halkın içinde büyük çoğunluk tâbî olmamış. Hz. İsa, Allah'ın katına alınıncaya kadar olan sürede sadece reel olarak 12 kişi tâbî olmuş. Onlar Allah'a teslim olmayı başarmışlar, geri kalanlar onların karşılarında olmuş. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de bir azınlık, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'le olmuş.

İşte peygamberlerin bulunduğu noktadan itibaren bugünlere doğru geldikçe dünya nüfusu giderek büyüyor ama tâbî olanlar, bu kadar büyüyen nüfusun içinde giderek azalıyor. Tâbî olanların sayısının toplumun içinde giderek daha küçülmesi söz konusu. Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinde de hem Hz. Musa'ya tâbî olanlardan (yahudilerden) hem de Hz. İsa'ya tâbî olanlardan (hristiyanlardan) bir grup insan orada yaşıyordu. Ve sadece küçük gruplar asırlar boyunca kendi mürşidine tâbî olarak devrinin icabını yerine getirmişler.

İşte bunlar kendilerine kantar kantar altın verseniz iade ederken, Allah ile ilişkilerini tamamiyle kesmiş olan gruba bir tek altın dahi verseniz onu iade etmezler. Kitap sahiplerinin arasında 2 ayrı grup olduğu, 75. âyette son derece açık ve kesin bir dille anlatılıyor. Ahlâk bozukluğunun büyük gruplarda var olduğu ama birtakım insanların bu güzelliği yaşamaya devam ettiklerini görüyoruz.

İnsanların çoğu güvenilmez duruma giriyor. Ahlâk ölçüleri bozuluyor. Genel dejenerasyon, Allah'ın yoluna girmeyen insanları kapsıyor. Bugün de ne yazık ki İslâm âleminin büyük bir kısmı Allahû Tealâ'nın hidayet emirlerini en güzel standartlarda uygulamaları gerekirken onu uygulamıyorlar. Ve dejenerasyon içinde Allah'ın emirleri unutulduğu için artık insanlar ne tâbî olmayı ne hidayeti (Allah'a ulaşmayı) ne ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmeyi düşünüyorlar.

3/ÂLİ İMRÂN-75

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Kitap ehlinden öyle kimseler var ki; ona kantar kantar (altın) emanet etsen onu sana iade eder. Ve yine onlardan öyle kimseler var ki; eğer ona bir dinar emanet versen başında devamlı dikilmedikçe onu sana iade etmez. Bu onların: “Ümmiler hakkında bizim üzerimize bir yol (sorumluluk) yoktur.” demelerindendir. Allah'a karşı bilerek yalan söylüyorlar.
Diyanet İşleri : "Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana (eksiksiz) iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, “Ümmîlere karşı (yaptıklarımızdan) bize vebal yoktur” demelerinden dolayıdır. Onlar, bile bile Allah’a karşı yalan söylerler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Kitap ehlinin içinde öylesi vardır ki ona bir kantar altın emânet etsen onu, olduğu gibi öder. Öylesi de vardır ki bir altın emânet etsen ayak direyip ısrar etmedikçe geri vermez. Bu da, okuma-yazma bilmeyenlerin mallarını almada bir vebal yok bize demelerindendir. Bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Adem Uğur : Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, "Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur" demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.
Ahmed Hulusi : Kendilerine hakikat bilgisi gelmiş olanlardan öyleleri vardır ki, kantar (dolusu) emanet bıraksan, onu sana aynen iade eder. Öyleleri de vardır ki, tek bir dinar (altın) emanet etsen, tepesine dikilip zorlamadıkça sana geri vermez. Bu onların, "Bize karşı olan ümmîlerin (hakikati bilmeyenlerin) hiçbir hakkı yoktur" diye (düşünmelerinden kaynaklanır). Onlar bile bile Allâh üzerine yalan söylüyorlar.
Ahmet Tekin : Ehl-i kitaptan öyleleri vardır ki, onlara yüklerle altın ve gümüşü emanet bıraksan, onu sana noksansız iade ederler. Yine onların öyleleri vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan tepesine dikilip ısrarla istemedikçe onu sana iâde etmez. Bu da, onların:
'Ümmîlere, Mekke ve civarındaki belli kabilelere, okuyup yazması olmayan, hesap bilmeyenlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur' demeleri sebebiyledir. Onlar bile bile Allah adına yalan uyduruyorlar.
Ahmet Varol : Kitap ehlinden öylesi vardır ki, kendisine bir kantar mal emanet etsen, onu sana geri verir. Ama öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet etsen başına dikilip durmadığın sürece onu sana geri vermez. Bu onların: 'Bilgisizlere karşı bizim üzerimizde bir sorumluluk yoktur' demelerinden dolayıdır. Onlar bile bile Allah hakkında yalan söylemektedirler. [13]
Ali Bulaç : Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
Ali Fikri Yavuz : Kitap ehlinden öylesi vardır ki, kendisine bir yük altın emanet etsen onu (noksansız olarak) sana öder. Öylesi de vardır ki, ona emanet olarak bir altın versen, sen üzerine ayak direyip ısrar etmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar derler ki, câhil Arapların malını almakta bize günah ve sorumluluk yoktur. Onlar bile bile Allah’a karaşı yalan söylerler.
Bekir Sadak : Kitab ehli arasinda kantarla emanet biraksan onu sana odeyen ve bir lira emanet etsen, tepesine dikilmedikce onu sana odemeyen vardir. Bu, onlarin: «Kitabsizlara karsi uzerimize bir sorumluluk yoktur» demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karsi yalan soylemektedirler.
Celal Yıldırım : Kitap Ehlinden öylesi var ki, kendisine bir kantar (altın) emânet bıraksan, onu sana öder. Öylesi de var ki, kendisine bir dînar emânet etsen, başında dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu da onların: «Ümmîler (okur yazar olmayan kitapsızların bizim üzerimizde sorumluluktan yana bir yolu (bir hakkı) yoktur» demelerindendir. Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.
Diyanet İşleri (eski) : Kitap ehli arasında kantarla emanet bıraksan onu sana ödeyen ve bir lira emanet etsen, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemeyen vardır. Bu, onların: 'Kitapsızlara karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur' demelerindendir. Onlar bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
Diyanet Vakfi : Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet bıraksan, onu sana noksansız iade eder. Fakat onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, tepesine dikilip durmazsan onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan dolayı bize vebal yoktur» demelerindendir. Allah adına bile bile yalan söylüyorlar.
Edip Yüksel : Kitap halkından öylesi var ki kendisine yığınla emanet bıraksan sana aynen öder. Fakat onlardan öylesi de var ki kendisine bir Dinar emanet etsen, başına dikilip durmadıkça geri ödemez. 'Ümmilere karşı bizim bir sorumluluğumuz yok' dedikleri için böyle davranıyorlar ve bile bile yalanlarını ALLAH'a yakıştırıyorlar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ehli kitabdan öylesi vardır ki ona yüklerle emanet bıraksan onu sana te'diye eder, gene onlardan öylesi vardır ki ona bir dinar emanet etsen tepesine binmedikçe onu sana te'diye etmez, bunun sebebi: Çünkü bunlar bizim aleyhimize ümmilerde bir yol yoktur derler ve Allaha karşı bile bile yalan söylerler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kitap verilenlerden öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet bıraksan onu sana geri verir. Yine onlardan öylesi vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine binmedikçe onu sana vermez. Çünkü onlar: «Bizim aleyhimizde okur yazar olmayanlarda bir yol yok» derler ve Allah'a karşı bile bile yalan söylerler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle mal emanet etsen, onu sana eksiksiz iade eder. Fakat öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet etsen, tepesine dikilip durmadıkça onu sana iade etmez. Bu da onların, «Ümmîlere karşı yaptıklarımızdan bize vebal yoktur.» demelerinden dolayıdır. Ve onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylerler.
Fizilal-il Kuran : Kitap ehlinden öylesi var ki, yanına yüklü bir emanet bıraksan onu sana geri verir, buna karşılık öylesi var ki, eğer ona bir dinarcık emanet versen, sürekli tepesinde dikilmedikçe onu sana geri vermez. 'Ümmilere (kendi dinimizden olmayanlara) karşı hiçbir sorumluluğumuz yoktur' dedikleri için böyle davrananlar, böyle bile bile Allah adına yalan söylerler.
Gültekin Onan : Kitap ehlinden öylesi vardır ki, bir kantar emanet bıraksan onu sana geri verir; öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların "ümmiler [zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar] konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur" demiş olmalarındandır. Oysa kendileri (gerçeği) bildikleri halde Tanrı'ya karşı yalan söylemektedirler.
Hasan Basri Çantay : Kitablılardan öyle kimse vardır ki kendisine bir kantar (altın) emânet etsen onu sana eksiksiz öder. öyle kimse de vardır ki ona emaneten tek bir altın versen onu — sen üzerinde ayak direyib durmadıkça — sana ödemez. Bunun sebebi şudur: Onlar «Ummîler hakkında bize karşı (mes'uliyyete) bir yol yokdur» demişler (öyle fikir beslemişler) dir. Onlar Allaha karşı, kendileri de bilib durdukları halde, yalan söylerler.
Hayrat Neşriyat : Ehl-i kitabdan öylesi de vardır ki, ona yığınla (altın) emânet etsen, onu sana iâde eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar (bir altın) emânet etsen, tepesine dikilip durmazsan, onu sana iâde etmez. Bu, şübhesiz onların: 'Ümmîler (ehl-i kitab olmayanlara yaptığımız haksızlıklar) hakkında üzerimize bir yol (bir vebâl) yoktur!' demeleri sebebiyledir. Ve onlar (hakikati) biliyor oldukları hâlde, Allah’a karşı yalan söylüyorlar.
İbni Kesir : Ehl-i Kitab'dan öylesi vardır ki; kantarla emanet bıraksan; onu sana öder. Öylesi de vardır ki; bir tek altın emanet etsen; tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. Bu, onların: Ümmiler hakkında bize karşı sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar, bile bile Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
Muhammed Esed : Geçmiş vahyin izleyicileri arasında öylesi var ki, kendisine bir hazine emanet etsen sana (sadakatle) iade eder; ve öylesi de var ki ona ufak bir altın sikke emanet etsen, başında dikilmedikçe sana geri vermez; bu, onların, "Kitap ile ilgisi olmayan bu halk(a yaptığımız hiçbir şey)den dolayı bize bir suç yüklenemez" şeklindeki iddialarının bir sonucudur: (Böylece) onlar, (bile bile) Allah hakkında yalan söylerler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, kendisine bir kıntar emanet versen onu sana ödeyiverir ve onlardan öylesi de vardır ki, kendisine bir dinar emanet bıraksan onu sana ödemez, meğer ki onun üzerine ayak direyip durasın. Bunun sebebi de, «Ümmîler hakkında bizim üzerimize bir yol yoktur,» demiş olmalarıdır. Ve onlar bildikleri halde Allah Teâlâ'ya karşı yalan söylerler.
Ömer Öngüt : Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki, ona yükler dolusu mal emanet bıraksan, onu sana eksiksiz iâde eder. Fakat onların içinde öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. “Kitap ehli olmayan Araplar'ın ve sair kimselerin (hakkını yemekten dolayı) üzerimize bir sorumluluk yoktur. ” derler ve onlar Allah adına bile bile yalan söylerler.
Şaban Piriş : Kitap ehlinden; bir yük altın bıraksan onu sana iade eden kimseler vardır. Onlardan, bir dinar versen tepesine dikilmedikçe onu sana geri vermeyen kimseler de vardır. Bu, onların: -Kitapsızlara karşı üzerimize bir sorumluluk yoktur, demelerindendir. Onlar, bile bile Allah hakkında yalan söylerler.
Suat Yıldırım : Ehl-i kitaptan öylesi vardır ki kendisine yüklerle altın emanet bıraksan onları sana öder. Ama öylesi de vardır ki, bir altın bile versen başında dikilip durmadıkça onu sana geri vermez. Bunun sebebi, onların: "Ümmîler hakkında ne yaparsak mübahtır, ondan dolayı sorumlu olmayız." demeleridir. Onlar bile bile, Allah hakkında yalan uydururlar.
Süleyman Ateş : Kitap ehlinden öylesi vardır ki, ona yüklerle emânet bıraksan, onu sana öder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar versen, devamlı olarak başına dikilmeden onu sana ödemez. Onlar "Ümmilere karşı bize bir sorumluluk yoktur." dedikleri için böyle yapıyorlar ve Allah'a karşı bile bile yalan söylüyorlar.
Tefhim-ul Kuran : Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, ona bir kantar emanet bıraksan onu sana öder; onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dinar emanet bıraksan, sen, onun tepesine dikilip durmadıkça onu sana ödemez. Bu onların «ümmiler (zayıf ve bilgisizler veya Ehl-i Kitap olmayanlar) konusunda üzerinizde bir yol (sorumluluk) yoktur» demiş olmalarındandır. Oysa onlar kendileri de bildikleri halde Allah'a karşı yalan söylemektedirler.
Ümit Şimşek : Kitap Ehlinden öylesi vardır ki, kendisine yükler dolusu emanet bıraksan, onu sana geri verir. Onlardan öylesi de vardır ki, bir dinar bile emanet edecek olsan, tepesine dikilmedikçe onu sana ödemez. Buna sebep de, 'Kitap Ehli olmayanlar hakkında yaptıklarımızdan sorumlu tutulmayız' demeleridir. Böylece, Allah hakkında bile bile yalan söylüyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Ehlikitap'tan öylesi vardır ki, ona yüklerle emanet teslim etsen onu sana iade eder. Onlardan öylesi de vardır ki, ona bir dînar emanet etsen, tepesine çökmedikçe onu sana geri vermez. Bunun sebebi şudur: Onlar: "Ümmîlerin, bizim aleyhimize yol bulmaları mümkün değildir." demişlerdir. Onlar, bilip durdukları halde, Allah hakkında yalan söylerler.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 30.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199200

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
118.776