EN'ÂM-148

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-148
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-148

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-148>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

سَيَقُولُ الَّذِينَ أَشْرَكُواْ لَوْ شَاء اللّهُ مَا أَشْرَكْنَا وَلاَ آبَاؤُنَا وَلاَ حَرَّمْنَا مِن شَيْءٍ كَذَلِكَ كَذَّبَ الَّذِينَ مِن قَبْلِهِم حَتَّى ذَاقُواْ بَأْسَنَا قُلْ هَلْ عِندَكُم مِّنْ عِلْمٍ فَتُخْرِجُوهُ لَنَا إِن تَتَّبِعُونَ إِلاَّ الظَّنَّ وَإِنْ أَنتُمْ إَلاَّ تَخْرُصُونَ

Se yekûlullezîne eşrakû lev şâallâhu mâ eşraknâ ve lâ âbâunâ ve lâ harramnâ min şey’in, kezâlike kezzebellezîne min kablihim hattâ zâkû be’senâ, kul hel indekum min ilmin fe tuhricûhu lenâ, in tettebiûne illâz zanne ve in entum illâ tahrusûn(tahrusûne).

Şirk koşanlar şöyle söyleyecekler: “Şâyet Allah dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.” 
1. se yekûlu : söyleyecekler
2. ellezîne eşrekû : şirk koşanlar
3. lev şâe allâhu : eğer Allah dileseydi
4. mâ eşreknâ : biz şirk koşmazdık
5. ve lâ âbâu-nâ : ve babalarımız da yapmazdı
6. ve lâ harremnâ : ve haram kılmazdık
7. min şey'in : bir şeyi
8. kezâlike : böyle, işte böyle
9. kezzebe : yalanladı
10. ellezîne min kabli-him : onlardan öncekiler
11. hattâ : oluncaya kadar
12. zâkû : tattılar
13. be'se-nâ : azabımız
14. kul hel : var mı de
15. inde-kum : sizin yanınızda
16. min ilmin : ilimden bir şey, bir bilgi
17. fe tuhricû-hu lenâ : öyleyse onu bize çıkarın
18. in : eğer olursa
19. tettebiûne : tâbî oluyorsunuz
20. illâ ez zanne : ancak zanna
21. ve in : ve olursa
22. entum : siz
23. illâ : sadece, ancak
24. tahrusûne : yalan söylüyorsunuz (tahminde bulunuyorsunuz)

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu âyet-i kerime, insanların kendilerini müdafaa etmek için Allahû Tealâ'yı nasıl vasıta kıldıklarını gösteren ilginç bir açıklamadır. "Şâyet Allah dileseydi biz de, babalarımız da şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram kılmazdık." diyen insanlar, kendilerini tasarrufta zannetmektedirler. İnsanlar iki gruptur:

  1. Allah'ın cennetine girecek ve devamlı orada kalacak olanlar.
  2. Allah'ın cehennemine girecek ve devamlı orada kalacak olanlar.

Allah sadece şartları koşmuştur, seçim bizlere aittir. Koyduğu şartlar açık ve kesindir:

  1. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse kişi, mutlaka Allah'ın cennetine girer.
  2. Allah'ın verdiği 12 tane ihsanla mürşidine ulaşıp tâbî olursa kişi ikinci kat cennete girer.
  3. Kendisinden ayrılan ruhunu Allah'a ulaştırırsa, nefs tezkiyesine ulaşırsa ve fizik vücudu da %50'den daha fazla şeytana kul olmaktan kurtulursa, o zaman bir üst (3. kat) cennete gider. Üstelik dünya saadetinin de yarısını kazanır.
  4. Fizik vücudunu Allah'a teslim ederse daha üst cennete (4. kat) ulaşır.
  5. Nefsini Allah'a teslim ederse daha üst cennete (5. kat) ulaşır.
  6. İrşada ulaşırsa daha üst cennete (6. kat) ulaşır.
  7. Bihakkın takvaya (hakka tukatihi takva) ulaşır. Hakk'ul yakînin sahibi olursa, Allah'a köle olursa 7. kat cennete; en üst cennete ulaşır.

Allahû Tealâ, eğer insanların iradesine ipotek koysaydı ve "Siz ancak Ben dilersem dileyebilirsiniz. Ben sizi nasıl davranmanız lâzımsa öyle davrandırırım." deseydi, o zaman Allahû Tealâ, Kendi iradesiyle, onların iradesini devreden çıkartarak ikiye ayırırdı. Bir kısmını cehenneme, bir kısmını cennete atardı. Ve insanlar cehenneme ve cennete Allah'ın iradesiyle giderlerdi. Bu açıklama, bu insanların açıklamasına uymaktadır. Görülüyor ki; bu insanların Allah'ın El Adl, El Hakk esmalarından ve Allah'ın insanlara bahşettiği "serbest cüz'i irade"den haberleri yoktur.

Allahû Tealâ, El Adl esmasının sahibidir; adaleti temsil eder. Allahû Tealâ cennete gidecek evsafta (konumda) olan kulları cehenneme atacak olsa, El Adl esmasının sahibi olmaz. Allahû Tealâ, eğer insanların kazandıkları dereceler yerine onlara derecat kaybettirse, El Hakk esmasının sahibi olmaz. Allahû Tealâ üç iradeden bahsetmektedir:

  • İlâhi İrade:
      Bizatihi Allah'ın iradesi
  • Küllî irade:
      Allahû Tealâ'nın o muhteşem kompüter sistemi

      (Allah'ın bütün kainâta onunla hükmettiği)
  • Cüz'i irade:
    Kişisel irade, Allah'ın bizlere ihsan buyurduğu serbest irade

Bizi Allah'ın cennetine veya cehennemine götürecek olan bizim serbest irademizdir. Ancak kendi irademizle yaptığımız şeyler sebebiyle cehenneme gidebiliriz. Çünkü; eğer biz Allah'ın iradesiyle hareket etmiş olsaydık, Allahû Tealâ bize hükmediyor olsaydı o zaman bu, bizim için kader olurdu. Kader, başka bir iradenin bizim üzerimizde vücuda getirdiği bir tesirdir. Eğer bizim irademizin bu olayın vücuda gelmesinde bir dahli, fonksiyonu, etkisi yoksa, o zaman bu bir kader olayıdır. Bir başka cüz'i irade bize bir zarar verebilir veya bir fayda sağlayabilir. Eğer bir fayda sağlarsa, bize bu faydayı sağlayan kişi, bundan derecat kazanır. Ama biz, bize bir fayda sağlandığı zaman ne derecat kaybeder, ne de derecat kazanırız, sadece faydayı yaşarız.

Madalyonun bir yüzünde başka iradelerin bize tesiri vardır. Bu tesir bize, bizim dahlimiz olmadan bir fayda sağlar, bize mutluluk verecek bir şey olur. Biz, mutluluğu ve zevki yaşarız. Fayda tamamlanır ama derecat kaybetmeyiz ve kazanmayız. Başka bir irade bize bir zarar verirse, o başka irade derecat kaybeder. Biz de kul hakkı doğduğu için onun kaybettiği derecatı kazanırız, hayra ulaşırız.

Öyleyse kaderin, bize zarar veren negatif cephesinde bizim hayra ulaşmamız, derecat kazanmamız söz konusudur. Bir insanın cehenneme gitmesi için kaybettiği derecelerin kazandığı derecelerden fazla olması lâzımdır.

23/MU'MİNÛN-102: Fe men sekulet mevâzînuhu fe ulâike humul muflihûn(muflihûne).

O zaman kimin mizanı (sevap tartıları) ağır gelirse işte onlar, felâha erenlerdir.

23/MU'MİNÛN-103: Ve men haffet mevâzînuhu fe ulâikellezîne hasirû enfusehum fî cehenneme hâlidûn(hâlidûne).

Ve kimin mizanı (sevap tartıları) hafif gelirse, işte onlar, nefslerini hüsrana düşürenlerdir. Onlar, cehennemde ebediyyen kalacak olanlardır.

Bu insanların vasfı hüsranda olmalarıdır. Hüsranda olan insanlar, günahları sevaplarından fazla olanlardır. Eğer kader, bir insana derecat kaybettiremiyorsa, ister bize bir fayda sağlasın, ister zarar versin, her iki halde de başka birisinin yaptığı bir amel sebebiyle bizim derecat kaybetmemiz Kur'ân'a göre mümkün değildir. Bu mümkün değilse hiç kimse kader sebebiyle cehenneme gidemez.

Bu insanlar iddia ediyor ki: "Eğer Allahû Tealâ, bizim şirk koşmamızı istemeseydi o zaman biz şirk koşamazdık; atalarımız da koşamazdı ve Allahû Tealâ bizim şirk koşmamamızı isteseydi şirk koşamazdık ve haram kılmamamızı isteseydi, hiçbir şeyi haram kılamazdık." Bu insanlar aldatılmışlardır. İddiaları; Allah dilediği için şirk koşmuşlar, Allah istediği için birtakım şeylerden haramlar çıkarmışlar, birtakım şeyleri haram kılmışlardır. Allahû Tealâ sonucu söylüyor: "Gidecekleri yer cehennemdir." Eğer Allahû Tealâ'nın dilemesi söz konusuysa, olay kaderse Allah, şirk koşmak ve birtakım şeyleri haram kılmak için onların öyle yapmasını istemiş olsaydı, onlar bunları yaptıkları zaman derecat kaybetmezlerdi ve cehenneme de gitmezlerdi.

Buradaki mantık ölçülerine bakılırsa, bu insanların bu âyetler sebebiyle cehenneme gidecekleri kesindir. Allahû Tealâ: "Azabımız onlara ulaşacak. Azabımızı tattıkları zaman söylediklerinin yanlış olduğunu görecekler." diyor. Eğer bu insanlar cehenneme gidiyorsa, cehenneme gitmeleri sadece kaybettikleri dereceler sebebiyledir. Hiçbir şey, insanı cehenneme götürmez. Sadece kaybettiği derecelerin kazandığı derecelerden fazla olması gerekir. Kısaca; kaybettiği derecelerin fazla olması bir insanı cehenneme götürür.

Öyleyse bu insanlar derecat kaybetmişlerse, kader sebebiyle derecat kaybetmek mümkün olmadığı için, hem kendilerinin, hem de babalarının şirk koşmalarını ve birtakım şeyleri haram koşmalarını Allah onlara yaptırmış olsaydı, o zaman derecat kaybetmiş olmayacaklardı. Bu, kader olduğuna göre Allah'ın onlara bunu yaptırması ve böyle bir statüde bu insanların davranış biçimleri onları cehenneme götürüyorsa, cehenneme gidecekleri kesinse âyet-i kerimeden kesin bu sonuç çıkıyor ve kader hiç kimseye derecat kaybettirmeyeceğine göre bu insanlar en azından bu olaylar sebebiyle derecat kaybetmemiş olacaklardı. O zaman, Allahû Tealâ'nın dizaynına göre cehenneme gitmeleri mümkün olmayacaktı; ama cehenneme gidecekleri kesin. Cehenneme gideceklerine göre olay kesinlik kazanıyor. Kim Allah'a şirk koşarsa, Allah'ın yasak etmediği şeyleri yasak kılarsa bundan derecat kaybeder. İnsanlar, sadece kaybettikleri dereceler sebebiyle cehenneme girerler.

Bu iddianın sahiplerinin sözlerinin mânâsına bakarsak; insanlar, sadece Allah dilettiği için dilerse, Allah yaptırdığı için yaparsa o zaman yaptıklarının hiçbirisinden derecat kaybetmeleri mümkün değildir. O zaman, cehenneme gitmeleri de mümkün değildir. Allahû Tealâ herkese, onların söylediklerinin doğru olmadığını, yalan olduğunu bununla ispat ediyor. Bu insanların cehenneme gideceğini kesinleştirmiştir. Kur'ân-ı Kerim'de de Allahû Tealâ cehenneme gitmenin bir tek, kaybettiği derecelerin kazandığı derecelerden mutlaka fazla olması şartına dayalı olduğunu söylüyor.

Eğer insanlar herşeyi Allah'ın emriyle, Allah istediği için yapmış olsaydı bunun arkası sadece kaderdir. Eğer Allah kendi iradesiyle herkese tesir ediyorsa, herkes Allah'ın istediği şeyi yapıyorsa, istemediği şeyi yapmıyorsa, herşeyi kaderle yapıyorlarsa o zaman hiçbir şeyden derecat kaybetmeleri mümkün değildir. Oysa ki; bu insanların derecat kaybettikleri kesindir. Eğer yaptıkları kader olsaydı, Allah istediği için öyle yapmış olsalardı hiçbir şekilde derecat kaybetmeleri ve cehenneme gitmeleri mümkün olmayacaktı. Allahû Tealâ Kur'ân'daki âyetleriyle bunların söylediklerinin geçersiz olduğunu bizlere çok net olarak anlatıyor. Hiç kimse kader sebebiyle, Allah'ın takdir-i ilâhisi sebebiyle, Allah'ın onları kullanması sebebiyle derecat kaybedemez. Öyleyse hiç kimse kader sebebiyle, Allah'ın insanın üzerindeki tesiri sebebiyle, hangi tarzda bir tesir olursa olsun; o kişiye, ister Allahû Tealâ yaptırmış olsun, ister kendisini üzecek, ister sevindirecek olan sonuca ulaşsın her iki standartta da derecat kaybetmesi ve cehenneme gitmesi asla mümkün değildir.

Öyleyse "Allahû Tealâ isteseydi bize mani olurdu. Biz bunları yaptığımıza göre, Allahû Tealâ bize mani olmadığı için yaptık." diye bir yalana başvurmak, eski yalanlara yenilerini eklemek anlamına gelir. Kesin bir olgu vardır. Allahû Tealâ'nın dilemesiyle bir insanın birşey yapması ancak salâh mertebesinde gerçekleşir. Kim Allah'ın kölesi olursa, iradesini Allah'ın iradesine bağlar. Allah'ın emrettiği şeyleri yapar, Allah'ın yasak ettiği şeyleri de Allah yaptırmadığı için yapmaz. Allah'ın iradesiyle hareket ettiği için bu noktadan itibaren o kişi derecat kazanır, ama kaybetmez. Kişi, tasarrufta ise konu daha da öteye geçer. Sadece Allah'ın yaptırdıklarını yapabilir ve sadece Allah'ın söylettiklerini söyleyebilir ve hiçbir şekilde derecat kaybetmesi söz konusu değildir. İşte, "Allah dileseydi yaptırmazdı." sözü tasarruf makamı için geçerlidir. Allah neyi dilerse onu yaptırır ve Allahû Tealâ diyor ki: "Onların seçim hakkı yoktur." Hakkı hiyarı; olayları düzenlemekte kendi seçim hakkı yoktur. Bu sebeple de onlar kendi iradeleriyle hareket edemedikleri için yaptıklarından mesûl değillerdir. Bir yanlış dizayn da kaderiyecilerin: "Herşey kaderdir." demeleridir. Ama böyle diyenler de cehenneme gidiyor. Herşey kader olsaydı, kader sebebiyle derecat kaybetmek mümkün olmadığı için insanların hiçbirisinin cehenneme girmesi söz konusu olmazdı.

 

6/EN'ÂM-148

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Şirk koşanlar şöyle söyleyecekler: “Şâyet Allah dileseydi, biz ve babalarımız şirk koşmazdık ve hiçbir şeyi haram etmezdik.” Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: “Sizin yanınızda ilimden bir şey var mı? Öyleyse (varsa) onu bize çıkarın. Siz ancak zanna tâbî oluyorsunuz. Ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
Diyanet İşleri : Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.” Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz? Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
Abdulbaki Gölpınarlı : Şirk koşanlar diyecekler ki: Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız; hiçbir şeyi de harâm saymazdık. İşte onlardan önce gelenler de peygamberleri böyle yalanladılar da sonucu azâbımızı tattılar. De ki: Bu hususta bir bilginiz varsa hemen bildirin bize. Fakat siz, ancak zannınıza uyuyorsunuz ve ancak yalan söylüyorsunuz.
Adem Uğur : Putperestler diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
Ahmed Hulusi : Şirk koşanlar: "Eğer Allâh dileseydi, biz de babalarımız da şirk koşmazdık. . . Hiçbir şeyi de haram kılmazdık" diyecekler. . . Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar işte böyle yalanladılar. De ki: "İndînizde bize açıklayacağınız bir ilim var mı? Siz ancak zanna tâbi oluyorsunuz. . . Siz ancak tahmin üzere konuşup saçmalıyorsunuz. "
Ahmet Tekin : İlâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan putperestler:
'Allah’ın sünneti, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olsaydı ne biz, ilâhlığında, otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşardık, ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.' diyecekler. Onlardan öncekiler de, aynı şekilde peygamberleri yalanladılar. Sonunda azâbımızı tattılar.
'Elinizde bize açıklayacağınız bir bilginiz mi var? Siz kesinlikle ilme, delile dayanmayan zanlarınıza uyuyorsunuz. Ve siz kesinkes yalan-yanlış saçmalıyorsunuz' de.
Ahmet Varol : Allah'a ortak koşanlar: 'Allah dileseydi biz de babalarımız da ortak koşmaz ve bir şeyi haram kılmazdık' diyecekler. Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar da sonunda şiddetli azabımızı tattılar. De ki: 'Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve tutarsız tahminlerde bulunuyorsunuz.'
Ali Bulaç : Şirk koşanlar diyecekler ki: "Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak zan ve tahminle yalan söylersiniz."
Ali Fikri Yavuz : Allah’a ortak koşanlar (müşrikler) şöyle diyecekler: “- Eğer Allah dileseydi, ne biz müşrik olurduk, ne babalırımız, ne de bir şey haram yapabilirdik.” Bunlardan öncekiler de böyle tekzib etmişlerdi. Sonunda azabımızı taddılar. Onlara de ki: “-Sizde kitab ve hüccetten bir şey (ilim) varsa, onu bize çıkarın getirin. Siz, yalnız kendi zannınıza tabi olup yalan söylemektesiniz.”
Bekir Sadak : Puta tapanlar, «Allah dileseydi babalarimiz ve biz puta tapmaz ve hicbir seyi haram kilmazdik» diyecekler; onlardan oncekiler de, Bizim siddetli azabimizi tadana kadar boyle demislerdi. Onlara «Bize karsi cikarabileceginiz bir bilginiz var mi? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz» de.
Celal Yıldırım : Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: Allah dileseydi ne biz (putlara taparak) ortak koşardık, ne de babalarımız ortak koşardı. Ve ne de bir şeyi haram kılardık. Onlardan öncekiler de böyle yalanladılar (veya böyle yalan söylediler), sonunda kahredici azabımızı tattılar. De ki: (Bunu belgeleyecek) yanınızda ilimden bize çıkaracağınız bir şey varmı ? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve siz ancak (delilsiz, bilgisiz, yalan yanlış) atıp tutuyorsunuz.
Diyanet İşleri (eski) : Puta tapanlar, 'Allah dileseydi babalarımız ve biz puta tapmaz ve hiçbir şeyi haram kılmazdık' diyecekler; onlardan öncekiler de, Bizim şiddetli azabımızı tadana kadar böyle demişlerdi. Onlara 'Bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz ancak zanna uyuyorsunuz ve sadece tahminde bulunuyorsunuz' de.
Diyanet Vakfi : Putperestler diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz ortak koşardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan öncekiler de aynı şekilde (peygamberleri) yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. De ki: Yanınızda bize açıklayacağınız bir bilgi var mı? Siz zandan başka bir şeye uymuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.
Edip Yüksel : Ortak koşanlar, 'ALLAH dilemeseydi, ne biz, ne atalarımız ortak koşmaz ve hiç bir şeyi de haram etmezdik,' diyeceklerdir. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar aynı şekilde yalanlamışlardı. De ki: 'Yanınızda bize göstereceğiniz her hangi bir bilgi var mı? Siz ancak zanna (şüpheli ve çelişkili rivayetlere) uyuyorsunuz ve siz sadece tahminde bulunuyorsunuz.'
Elmalılı Hamdi Yazır : Müşrik olanlar diyecekler ki: Allah dilese idi ne biz müşrik olurduk ne atalarımız, ne de bir şey haram kılabilirdik, bunlardan evvelkiler de böyle tekzib etmişlerdi, nihayet azâbımızı tattılar, hiç de, ilim denecek bir şey'iniz varmı ki bize çıkarasınız? Siz sırf bir zann ardından gidiyorsunuz ve siz ancak atıyorsunuz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz, ne de babalarımız O'na ortak koşardık; hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Bunlardan öncekiler de Bizim azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanlamışlardı. Onlara de ki: «İlim denilecek birşeyiniz var mı ki, bize çıkarasınız? Siz sadece bir zannın ardından gidiyorsunuz ve siz yalnızca atıp tutuyorsunuz.»
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Allah'a ortak koşanlar diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz ortak koşardık, ne de atalarımız ortak koşardı, hiçbir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan önce yalanlayanlar da böyle söylemişlerdi de sonunda azabımızı tatmışlardı. De ki: «Yanınızda bize çıkarabileceğiniz bir bilgi mi var? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz.»
Fizilal-il Kuran : Müşrikler diyecekler ki; «Eğer Allah dileseydi, ne biz ve atalarımız O'na ortak koşar ve ne de bu şeyi yasaklardık.» Onlardan öncekilerde bu şekilde peygamberlerini yalanladılar da azabımızın acısını tattılar. Onlara de ki; «Önümüze koyacağınız bir bildiğiniz var mı? Siz sadece sanının, yakıştırmaların peşinden gidiyorsunuz, sırf tahminlere dayanıyorsunuz.»
Gültekin Onan : Şirk koşanlar diyecekler ki: "Tanrı dileseydi ne biz şirk koşardık, ne atalarımız ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık." Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: "Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var'? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak 'zan ve tahminle yalan' söylersiniz."
Hasan Basri Çantay : (Allaha) eş katanlar (sana) diyecekler ki: «Eğer Allah dileseydi ne biz, ne atalarımız (Allaha) eş koşmazdık. (Kendi kendimize) hiçbir şey'i haram da kılmazdık». Onlardan evvelkiler de (peygamberlerini) işte böyle tekzîb etdiler de nihayet bizim azabımızı tatdılar. De ki: «Nezdinizde (kitab ve huccetden) herhangi bir ilim varsa hemen onu bize çıkarın. Siz (kuru) bir zandan başka (bir şey'e) uymuyorsunuz ve siz yalan söyleyenlerden gayri kimseler değilsiniz».
Hayrat Neşriyat : (Allah’a) şirk koşanlar: 'Eğer Allah dileseydi ne (biz) şirk koşardık, ne de atalarımız! Hem hiçbir şeyi (kendi kendimize) haram kılmazdık!' diyecekler. Onlardan öncekiler (de) azâbımızı tadıncaya kadar (peygamberlerini) böyle yalanlamıştı. De ki: 'Yanınızda herhangi bir ilim var mı? Haydi, onu bize çıkarın! (Siz) zandan başkasına tâbi' olmuyorsunuz ve siz ancak çirkince yalan söylüyorsunuz.'
İbni Kesir : Şirk koşanlar diyecekler ki: Eğer Allah dileseydi; biz de, atalarımız da şirk koşmazdık. Hiçbir şeyi haram da kılmazdık. Onlardan öncekiler de, Bizim gücümüzü tadana kadar böyle dediler. De ki: Bize karşı yanınızda ortaya koyabileceğiniz bir bilgi var mı? Siz, ancak zanna uyuyorsunuz ve siz, sadece yalanlar atıyorsunuz.
Muhammed Esed : Allahtan başka şeylere ilahlık yakıştırmaya şartlanmış olanlar, "Eğer Allah dileseydi Ondan başkasına ilahlık yakıştırmazdık; atalarımız da (öyle yapmazdı); ve (Onun izin verdiği) hiçbir şeyi de yasaklamazdık" derler. Onlardan öce yaşamış olanlar da böyle yaparak hakikati yalanladılar, ta ki azabımızı tadıncaya kadar! De ki: "Bize sunabileceğiniz (kesin) herhangi bir bilgiye sahip misiniz? Siz sadece (başka insanların) zanlarına uyuyorsunuz ve kendiniz tahminde bulunmaktan başka bir şey yapmıyorsunuz."
Ömer Nasuhi Bilmen : Müşrik olanlar elbette diyeceklerdir ki: «Eğer Allah dilemiş olsa idi biz de şirke düşmezdik, babalarımız da. Ve ne de bir şeyi haram kılardık.» Onlardan evvelkiler de böyle tekzîpte bulunmuştu, nihâyet azabımızı tattılar. De ki: «Sizin yanınızda ilimden birşey var mı? Onu bize çıkarsanıza. Siz zandan başka bir şeye tâbi olmuyorsunuz ve siz ancak yalan yanlış tahminlerde bulunanlardan başka değilsiniz.»
Ömer Öngüt : Şirk koşanlar diyecekler ki: “Eğer Allah dileseydi, ne biz ne de atalarımız şirk koşmazdık, hiçbir şeyi de haram kılmazdık. ” Onlardan öncekiler de aynı şekilde yalanladılar ve sonunda azabımızı tattılar. Onlara de ki: “Yanınızda bize karşı çıkarabileceğiniz bir bilginiz var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz. ”
Şaban Piriş : Müşrikler: -Allah dileseydi babalarımız ve biz şirk koşmaz ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık., diyecekler. Onlardan öncekiler de, bizim acı azabımızı tadana kadar yalanlamışlardı. De ki: -Bize çıkarabileceğiniz bir deliliniz var mı? Siz, sadece zanna uyuyorsunuz ve sadece uyduruyorsunuz.
Suat Yıldırım : Müşrikler diyecekler ki: "Eğer Allah dileseydi, ne biz, ne de atalarımız şirk koşmaz, hiçbir şeyi de haram kılmazdık."Onlardan öncekiler de peygamberlerini yalancı saymışlardı da nihayet Bizim azabımızı tatmışlardı. De ki: "Sizin elinizde ortaya koyacağınız bir bilgi, bir belge varsa hemen çıkarıp gösterin. Ama gerçek şu ki: Siz sadece kuru bir zannın ardından gidiyorsunuz düpedüz yalan atıyorsunuz."
Süleyman Ateş : (Allah'a) Ortak koşanlar diyecekler ki: "Allâh isteseydi ne biz ne de babalarımız ortak koşmazdık, hiçbir şeyi de harâm yapmazdık." Onlardan önce yalanlayanlar da öyle demişlerdi de nihâyet azâbımızı tadmışlardı. De ki: "Yanınızda bize çıka(rıp gösterece)ğiniz bir bilgi (yazılı belge) var mı? Siz sadece zanna uyuyorsunuz ve siz sadece saçmalıyorsunuz."
Tefhim-ul Kuran : Şirk koşanlar diyecekler ki: «Allah dileseydi ne biz şirk koşardık, ne de atalarımız ve hiç bir şeyi de haram kılmazdık.» Onlardan öncekiler de, bizim zorlu azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanladılar. De ki: «Sizin yanınızda, bize çıkarabileceğiniz bir ilim mi var? Siz ancak zanna uymaktasınız ve siz ancak zan ve tahminle yalan söylersiniz.»
Ümit Şimşek : Allah'a ortak koşanlar, 'Eğer Allah dileseydi ne biz, ne de atalarımız Ona ortak koşmaz, hiçbir şeyi de haram saymazdık' diyecekler. Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar böyle yalanlıyorlardı. De ki: Bir bilginiz varsa ortaya koyun, görelim. Siz sadece bir kuruntuya kapılmış gidiyor ve düpedüz yalan söylüyorsunuz.
Yaşar Nuri Öztürk : Şirke batanlar şöyle diyecekler: "Allah dileseydi, ne biz şirke sapardık ne de atalarımız. Hiçbir şeyi haram da yapmazdık." Onlardan öncekiler de azabımızı tadıncaya kadar bu şekilde yalanlamışlardı. De ki: "Yanınızda, önümüze çıkaracağınız bir ilminiz var mı? Zandan başka bir şeye uymuyorsunuz. Sadece saçmalıyorsunuz siz."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.595