EN'ÂM-123

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-123
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-123

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-123>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَكَذَلِكَ جَعَلْنَا فِي كُلِّ قَرْيَةٍ أَكَابِرَ مُجَرِمِيهَا لِيَمْكُرُواْ فِيهَا وَمَا يَمْكُرُونَ إِلاَّ بِأَنفُسِهِمْ وَمَا يَشْعُرُونَ

Ve kezâlike cealnâ fî kulli karyetin ekâbire mucrimîhâ li yemkurû fîhâ, ve mâ yemkurûne illâ bi enfusihim ve mâ yeş’urûn(yeş’urûne).

Ve işte böylece, her kasabada (şehirde) onun mücrimlerini (günah işleyenlerini), orada sahtekârlık (hile) yapmaları için liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller. 
1. ve kezâlike : ve işte böylece
2. cealnâ : kıldık, yaptık
3. fî kulli karyetin : her kasabada, şehirde
4. ekâbire : önde gelenler, liderler
5. mucrimî-hâ : onun günahkârları
6. li yemkurû : hile yapsınlar diye (yapmaları için)
7. fî hâ : orada
8. ve mâ yemkurûne : ve hile yapamazlar, aldatamazlar
9. illâ : ancak, ...'den başka
10. bi enfusi-him : kendilerini
11. ve mâ yeş'urûne : ve bunun şuuruna varmazlar, farkında değiller

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bütün dünyada, her yerde, insanlık tarihi boyunca mücrimler, cürüm işleyecek olanlar, dostlarını seçerler. Onlar, birbirlerine dayalı olarak, cürüm ağlarını kurarlar. Allahû Tealâ, burada son derece açık olarak, her kasabada, her şehirde, her ülkede mücrimleri, ekâbir, önde gelenler yaptığını söylüyor. Ekâbir hep, hile yapanlardan oluşmuştur. Allahû Tealâ, onların kendilerini aldatması ve başka insanlara zulüm yapılması söz konusu olduğu için böyle yapmalarına müsaade ediyor.

Bu âyet-i kerime, bu konuda çok önemli bir konuya dokunuyor. Her ülkede ekâbir, büyükler, genel çerçeve içinde hep hile yapmaya yönelik kişilerdir. Ve hilelerini rahatlıkla yapabilmeleri için Allahû Tealâ, onlara zemin hazırlar. Aslında yaptıkları kendilerinden başkasına bir zarar vermez.

Birçok insan sadece bu dünya var zanneder. Dünya hayatı, asıl yaşanacak sonsuz ha-yatın yanında bir hiçtir. Burada size yapılan zulüm, işkence, haksızlık şu dünyanın geçici bir metaıdır. Ama kıyâmet gününden sonraki o sonsuz hayatta burada yapılan zulmün sonsuz katı onlara ödettirilecektir. Şu dünyayı herşey zannedenler, bu dünyada yaptıklarının karşılığını binlerce, milyonlarca, sonsuz kat olarak mutlaka orada ödeyeceklerdir.

Buradaki hayatı, 200 yıl yaşadığınızı varsayalım, orada 200 trilyon belki 200 katrilyon yıl yaşayacaksınız. Sonsuz hayatın sahibi olacaksınız; ya zulüm yapanlardan olacaksınız; ekâbirden olacaksınız ya da zulüm görenlerden olacaksınız; halk olacaksınız. Birinde Allah'ın cennetlerinde, diğerinde cehenneminde olursunuz.

İşte bu dünyanın geçici metaına aldanıp da, bu dünyada bir mevkii sahibi olan kuvvetin sahipleri, bu sebeple hep aldanmışlardır, hep başkalarına zulmetmişlerdir. Ama zalimlerin cezasını Allah verir, Allah'ın intikamı korkunç olur.

Zulüm sonsuza kadar devam etmez. Mutlaka zulmün sonu gelir.

6/EN'ÂM-123

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve işte böylece, her kasabada (şehirde) onun mücrimlerini (günah işleyenlerini), orada sahtekârlık (hile) yapmaları için liderler yaptık. Kendilerinden başkasını aldatmazlar ve farkında değiller.
Diyanet İşleri : İşte böyle, her memlekette günahkârları oranın ileri gelenleri kıldık ki oralarda hilekârlık etsinler. Hâlbuki onlar hilekârlığı ancak kendilerine yaparlar. Ama farkında olmuyorlar.
Abdulbaki Gölpınarlı : Ve böylece her şehirde, hîleler, düzenler kursunlar diye o şehrin günahkârlarını büyülttük, yücelttik, onlar ancak kendilerine karşı hîlekârlıkta bulunurlar ama bilmezler.
Adem Uğur : Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar.
Ahmed Hulusi : Böylece her şehirde ekâbiri (önde gelenleri), oranın suçluları kıldık ki, orada tuzak kursunlar. . . (Gerçekte) kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, farkında değiller!
Ahmet Tekin : Senin İslama davetine karşı savaş açan fasıkları, müşrikleri Mekkede güç-kuvvet, servet ve iktidar sahipleri haline getirdiğimiz gibi, İslama planlı cephe alarak müslümanlığı, müslüman nesilleri yozlaştıran, yok eden suçluları her ülkede büyük servet, güç ve iktidar sahipleri haline getirdik. Onlar bulundukları ülkelerde halkı hak yoldan uzaklaştırıyor, aldatıyor, asılsız iddialarını, soygun düzenlerini yürütmeyi sürdürüyorlar. Gerçekte onlar kendilerini ve birbirlerini aldatmaya devam ediyorlar. Bunun farkında değiller.
Ahmet Varol : Bu şekilde her kentin suçlularını orada hile yapsınlar diye ileri gelen kimseler kıldık. Onlar gerçekte ancak kendilerine hile yapmaktadırlar ama bunun bilincinde değiller.
Ali Bulaç : Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.
Ali Fikri Yavuz : Mekke’de olduğu gibi, her beldede de en büyük günâhkârları (mücrimleri yüksek) mevkide bulunduruyoruz ki, orada hile yapsınlar. Halbuki onlar, hileyi ancak kendilerine yapıyorlar da farkında değillerdir.
Bekir Sadak : Bunun gibi, her kasabanin bir takim ileri gelenlerini orada hile yapan suclular kildik. Oysa yalniz kendilerine hile yaparlar da farkina varmazlar.
Celal Yıldırım : İşte bunun gibi, her kasabanın ileri gelenlerini, orada hile yapıp birtakım işler çevirsinler diye o kasabanın suç işleyenleri yaptık. Oysa onlar ancak kendilerini aldatıp hile yaparlar da farkında olmazlar.
Diyanet İşleri (eski) : Bunun gibi, her kasabanın bir takım ileri gelenlerini orada hile yapan suçlular kıldık. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar.
Diyanet Vakfi : Böylece biz, her kasabada, oralarda bozgunculuk yapmaları için, günahkârlarını liderler yaptık. Onlar yalnız kendilerini aldatırlar, ama farkında olmazlar.
Edip Yüksel : Her ülkenin önde gelen suçlularına, orada hile ve entrika yapmaları için izin verdik. Aslında kendilerinden başkasını kandırmıyorlar. Ama farkında değiller.
Elmalılı Hamdi Yazır : Böyle her karyede de mücrimlerinin büyüklerini mevki'de bulundurmaktayızdır ki orada mekir yapsınlar, halbuki bunlar, mekri başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Böylece her şehirde o şehrin günahkarlarının büyüklerini, orada hilekarlık yapsınlar diye, işbaşında bulundurmaktayız. Oysa onlar, hilekarlığı başkalarına değil, kendilerine yapıyorlar da farkına varamıyorlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Böylece, her kentte ileri gelenleri, oranın suçluları yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki bunlar, kötülüğü başkasına değil kendilerine yapıyorlar da farkına varmıyorlar.
Fizilal-il Kuran : Tıpkı bunun gibi her kentin kimi ileri gelenlerini o kentin hakka karşı komplo düzenleyen azılı günahkârları yaptık. Aslında onlar kendilerine karşı komplo düzenlerler, ama bunun farkında değildirler.
Gültekin Onan : Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu günahkarları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.
Hasan Basri Çantay : (Mekkede olduğu gibi) her şehir ve kasabada da oraların günahkârlarını, o yerlerde hıylekârlık etsinler diye, büyük (tanınmış) adamlar (dan) yapdık. Halbuki onlar hıylekârlığı (başkasına değil) ancak kendilerine yaparlarda farkında olmazlar.
Hayrat Neşriyat : Ve böylece, her şehirde oranın günahkârlarını, ileri gelenler kıldık ki, orada(insanları, îmandan men' etmek için kendilerince) tuzak kursunlar! Hâlbuki ancak kendilerine tuzak kurarlar da farkına varmazlar.
İbni Kesir : Ve böylece her kasabada hile yapsınlar diye oranın ileri gelenlerini suçlular kıldık. Halbuki yalnız kendilerine hile yaparlar da farkına varmazlar.
Muhammed Esed : Ve işte böylece her ülkenin önde gelenlerini, hile ve entrika peşinde koşan suçlular durumuna sokarız: ama çevirdikleri entrikalar yalnız kendi aleyhlerine olur; ve onu da anlamazlar.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve böylece her bir beldede günahkârlarını büyükler kıldık ki, orada hilede bulunsunlar. Halbuki, onlar hilekarlık yapmazlar, ancak kendilerine yapmış olurlar da farkına varamazlar.
Ömer Öngüt : Böylece biz her memleketin ileri gelenlerini (kodamanlarını veya idarecilerini) en büyük günahkârlar yaptık ki, orada hileler çevirsinler. Halbuki onlar aslında yalnız kendilerini aldatıp hile yaparlar, amma farkında olmazlar.
Şaban Piriş : Keza her memleketin suçlularını, orada hile düzmeleri için iş başına getirdik. Oysa yalnız kendilerine hile yaparlar da farkında olmazlar.
Suat Yıldırım : Mekke’de olduğu gibi her şehirde de ileri gelen mücrimleri, yüksek mevkilerde bulundururuz ki oralarda hîleler çevirsinler. Onlar böyle yapmakla kendilerini aldatırlar da farkında olmazlar.
Süleyman Ateş : Böylece her kentin büyüklerini, oranın suçluları yaptık ki, orada tuzak kursunlar (her kentin ileri gelenlerine, tuzak kurmaları için fırsat verdik). Onlar kendilerinden başkasına tuzak kurmuyorlar, ama farkında değiller.
Tefhim-ul Kuran : Böylece biz, her ülkenin önde gelenlerini -orada hileli düzenler kursunlar diye- oranın suçlu-günahkârları kıldık. Oysa onlar, hileli düzeni ancak kendilerine kurarlar da bunun şuuruna varmazlar.
Ümit Şimşek : Mekke'de olduğu gibi, her beldede Biz oranın mücrimlerini, tuzaklarını kurmalarına fırsat vermek için, büyük mevkilere getirdik. Aslında onlar kendilerine tuzak kuruyorlar da farkına varmıyorlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Biz bu şekide her kentte/her medeniyette kodamanları, o kent ve medeniyetin suçluları yaptık ki, orada oyunlar tezgâhlayıp tuzaklar kursunlar. Aslında onlar öz benliklerinden başkasına oyun oynamıyorlar ama farkında değillir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.556