EN'ÂM-83

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-83
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-83

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-83>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَتِلْكَ حُجَّتُنَا آتَيْنَاهَا إِبْرَاهِيمَ عَلَى قَوْمِهِ نَرْفَعُ دَرَجَاتٍ مَّن نَّشَاء إِنَّ رَبَّكَ حَكِيمٌ عَلِيمٌ

Ve tilke huccetunâ âteynâhâ ibrâhîme alâ kavmih(kavmihî), nerfeu derecâtin men neşâ’(neşâu), inne rabbeke hakîmun alîm(alîmun).

Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir).  

 

1. ve tilke : ve işte bu, bunlar
2. huccetu-nâ : bizim kuvvetli delilimiz, delillerimiz
3. âteynâ-hâ : ona verdik
4. ibrâhîme : İbrâhîm
5. alâ kavmi-hî : onun kavmine karşı
6. nerfeu : yükseltiriz
7. derecâtin : dereceler
8. men neşâu : dilediğimiz kimse(ler)
9. inne : muhakkak ki
10. rabbe-ke : senin Rabbin
11. hakîmun : hakim, hüküm ve hikmet sahibi
12. alîmun : en iyi bilendir

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allah kişinin derecelerini şöyle arttırır. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse Allah'ın o kişinin mutluluğa yönelik hayatını düzenleyici yardımı, sadece o insanlara gelir. On iki tane ihsan verir ve mürşidine ulaştırır. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, onun derecelerini arttırmayı diler.

Allah'ın indinde iki nev'i insan vardır:

  1. Allah'a ulaşmayı dilemeyenler; Allah'ın pozitif yardımı bu insanlara gelmez.
  2. Allah'a ulaşmayı dileyenler, Allah'ın pozitif yardımı bu insanlara gelir.

Kişi kendine düşen birinci adımı atar; Allah'a ulaşmayı diler. İkinci adımı atıp, mürşidine ulaştığı zaman, Allah ona, 7 tane de ni'met verir. Bu ni'metlerden bir tanesi o kişinin bütün günahlarını sevaba çevirmektir.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

Sahâbenin talebi üzerine, Allahû Tealâ sahâbenin günahlarını affediyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine; sahâbenin günahlarını bir defa daha affediyor.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

İki defa affediyor. Birincisinde affediyor, sıfırlıyor. İkincisinde günahı kadar, sıfırın üstüne çıkartıyor. Bu bir kuyunun, bir cami minaresine döndürülmesi gibidir. Günahların sevaba çevrilmesi sıfırdan bir o kadar daha yukarı çıkmasıyla; Allah dereceleri artırıyor. Bu kadar da değildir. Başlangıçta Allahû Tealâ dereceleri arttırır.

Bir insan, bir derecelik, bir pozitif derecat kazanırsa; Allah ona mutlaka on katını verir, bu herkes için geçerlidir. Herkesin bu on kata hakkı olduğunu düşünür, dereceleri arttırmayı dilediği herkesin derecelerini arttırır. Ne zaman kişi mürşidine ulaşırsa o güne kadar o kulun işlediği bütün günahları da, sevaba çevirir. Böylece o kişinin günahları sıfırlanır, sevapları zaten duruyordur. Bir de günahlarının sevaba çevrilmesiyle, baştan aşağı sevabı olan bir insan olur; hiç günahı olmayan bir insan olur. O noktada Allahû Tealâ onun emanetini alırsa, o kişi sıfır günahlı bir insan olarak cennetin ikinci katına mutlaka ulaşır. Ancak Allahû Tealâ bununla da yetinmez.

Ne zaman Allah'a ulaşmayı dileyen bir insan on iki tane ihsan aldıktan sonra, mürşidine ulaşıp da ona tâbî olursa, Allahû Tealâ'nın bire on verdiği dizayn, bire yüze dönüşür ve bire yedi yüze kadar da yükselir.

2/BAKARA-261: Meselullezîne yunfikûne emvâlehum fî sebîlillâhi ke meseli habbetin enbetet seb’a senâbile fî kulli sunbuletin mietu habbeh(habbetin), vallâhu yudâifu li men yeşâu, vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Mallarını Allah yolunda harcayanların durumu, her sünbülünde (başağında) yüz adet tane (tohum) olmak üzere, yedi sünbül (başak) veren bir tek tohumun durumu gibidir. Allah, dilediği kimse için (onun rızkını) kat kat artırıp verir. Ve Allah Vâsi'dir, Alîm'dir.

Allah bunun için iki şart koşuyor:

  1. "Fî sebîlillâh olmak", ruhu vücudundan ayrılıp Allah'a doğru yola çıkmış olmak.
  2. Allah'ın kendisi için vermiş olduğu rızıklardan infâkta bulunmak.

Kişi Allah'ın ermiş evliyası olduğu zaman; herbir kazandığı derecatın karşılığının yedi yüz katını alır. İşte Allah böyle derecatı arttırır. Burada da bitmez; çünkü kişi mürşidine ulaştıktan sonra da, ne yazık ki günahlar işlemeye devam eder. Ulaştığı anda, nefsindeki afetler bütünüyle durduğu için, nefs ona çok yanlışlıklar yaptırmaya devam eder. Kişinin zikri daimî zikre doğru arttıkça, yavaş yavaş günahları çok azalır, kazandığı sevapları büyür, artar.

Sonra kişi bir gün salâha ulaşır. Salâhın birinci mertebesinde Allah o kişinin günahlarını örter. Günahlar negatif derecelerken örtülmüştür, sıfırlanmıştır. Salâhın üçüncü mertebesinde ise Allahû Tealâ kişinin, mürşidine ulaştıktan sonra işlediği günahlarını da sevaba çevirir.

İşte yeniden derecelerin artması söz konusudur. Bu, salâh makamının üçüncü mertebesinde gerçekleşir. Bir insan ancak bundan sonra iradesini de Allah'a teslim edip irşada ulaşabilir. Görülüyor ki; Allahû Tealâ, dilediğinin günahlarını devamlı, dilediğinin de pozitif (zâit) derecelerini devamlı arttırır.

 

6/EN'ÂM-83

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve işte bunlar, İbrâhîm'e, kavmine karşı verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini artırırız. Muhakkak ki; senin Rabbin hakîm (hükmün ve hikmetin sahibi)dir, alîmdir (en iyi bilendir).
Diyanet İşleri : İşte kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delillerimiz.. Biz dilediğimiz kimsenin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, hakkıyla bilendir.
Abdulbaki Gölpınarlı : İşte, İbrahîm'e, kavmine serdetmek için verdiğimiz kesin deliller bunlardı, dilediğimiz kişinin derecesini kat-kat yüceltiriz biz. Şüphe yok ki Rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, her şeyi bilir.
Adem Uğur : İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir.
Ahmed Hulusi : İşte bu, İbrahim'e halkına karşı verdiğimiz kesin kanıtımızdır. Kimi dilersek yüce mertebeler veririz! Muhakkak ki Rabbin Hakiym'dir, Aliym'dir.
Ahmet Tekin : İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerimizdir. Sünnetimize, düzenimizin yasalarına uygun olarak, irademizin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimseleri dünyada yüksek makamlara getiririz. Senin Rabbin hikmet sahibi ve hükümrandır, ilmi her şeyi kuşatır.
Ahmet Varol : Bu, İbrahim'e kavmine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. İstediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin hakimdir, bilendir.
Ali Bulaç : Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
Ali Fikri Yavuz : İşte bu (yıldızların batışında Allah’ın birliğine yapılan istidlâller), bizim hüccetimizdir ki, onları kavmine karşı İbrahime verdik. Biz dilediğimiz kimseyi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak ki Rabbin tam hikmet sahibidir, (her şeyi) kemâliyle bilendir.
Bekir Sadak : Bu, Ibrahim'e, milletine karsi verdigimiz huccetimizdir. Diledigimizi derecelerle yukseltiriz. Dogrusu Rabbin hakim'dir, bilendir.
Celal Yıldırım : İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıt ve belgelerimizdir. Dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki, Rabbin hikmet sahibidir ve (her şeyi) bilendir.
Diyanet İşleri (eski) : Bu, İbrahim'e, milletine karşı verdiğimiz hüccetimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Doğrusu Rabbin Hakim'dir, Bilen'dir.
Diyanet Vakfi : İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Biz dilediğimiz kimselerin derecelerini yükseltiriz. Şüphesiz ki senin Rabbin hikmet sahibidir, hakkıyle bilendir.
Edip Yüksel : Bunlar, halkına karşı kullanması için İbrahim'e verdiğimiz tartışma yöntemidir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Rabbin Bilgedir, Bilendir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bu işte bizim o huccetimiz ki kavmine karşı İbrahime vermişdik, biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz, şüphesiz ki rabbın hakîm, alîmdir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Bu, kavmine karşı Bizim İbrahim'e vermiş olduğumuz hüccetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hikmet sahibidir, herşeyi bilendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delillerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Muhakkak Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
Fizilal-il Kuran : Bu bizim kesin kanıtımızdır, onu kavmine karşı İbrahim'e verdik. Biz dilediğimizin derecesini kat kat yükseltiriz. Hiç kuşkusuz Rabbin hikmet sahibi ve her şeyi bilendir.
Gültekin Onan : Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz ayetimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Kuşkusuz senin rabbin hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
Hasan Basri Çantay : İşte bunlar kavmine karşı İbrâhîme ver (ib öğret) diğimiz hüccetlerdi. Biz kimi dilersek onu derece derece yükseltiriz. Şübhe yok ki Rabbin tam hikmet saahibidir, hakkıyle bilendir.
Hayrat Neşriyat : Ve işte bunlar (bizim) delillerimizdir ki, onları kavmine karşı İbrâhîm’e verdik.(Biz) dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şübhesiz ki Rabbin, Hakîm (her işi hikmetli olan)dır, Alîm (herşeyi hakkıyla bilen)dir.
İbni Kesir : İşte bu, bizim hüccetimizdir. Onu kavmine karşı İbrahim'e verdik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Ve muhakkak ki Rabbın; Hakim, Alim'dir.
Muhammed Esed : İşte bu, halkına karşı (kullanmak üzere) İbrahime verdiğimiz muhakeme tarzımızdı: (çünkü) dilediğimiz kimseyi derecelerle yüceltiriz. Şüphe yok ki Rabbiniz hikmet sahibidir, her şeyi bilendir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve işte o, Bizim hüccetimizdir ki, onu kavmine karşı İbrahim'e vermiştik. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphe yok ki, Rabbin hakîmdir, alîmdir.
Ömer Öngüt : İşte bunlar, kavmine karşı bizim İbrahim'e verdiğimiz hüccetlerimizdir. Biz dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin hikmet sahibidir, bilendir.
Şaban Piriş : Bu, kavmine karşı İbrahim’e verdiğimiz delilimizdir. Dilediğimiz kimseleri derece derece yükseltiriz. Şüphesiz Rabbim hakimdir, alimdir.
Suat Yıldırım : İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim’e verdiğimiz delillerdi. Dilediğimiz kimselerin derecelerini kat kat yükseltiriz. Muhakkak ki senin Rabbin tam hüküm ve hikmet sahibidir ve O her şeyi hakkıyla bilir.
Süleyman Ateş : İşte bunlar, kavmine karşı İbrâhim'e verdiğimiz hüccet(kanıt)lerimizdir. Dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz Rabbin hüküm ve hikmet sâhibidir, bilendir.
Tefhim-ul Kuran : Bu, İbrahim'e, kavmine karşı verdiğimiz ispatlı delilimizdir. Biz, dilediğimizi derecelerle yükseltiriz. Şüphesiz senin Rabbin, hüküm ve hikmet sahibidir, bilendir.
Ümit Şimşek : İşte bu, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz delilimizdir. Biz dilediğimizin mertebesini yükseltiriz. Şüphesiz ki Rabbin her işi hikmetle yapan, herşeyi hakkıyla bilendir.
Yaşar Nuri Öztürk : İşte bunlar, kavmine karşı İbrahim'e verdiğimiz kanıtlardır. Dilediklerimizi derece derece yükseltiriz. Senin Rabbin Hakîm'dir, Alîm'dir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.470