EN'ÂM-79

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-79
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-79

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-79>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

إِنِّي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذِي فَطَرَ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ حَنِيفًا وَمَا أَنَاْ مِنَ الْمُشْرِكِينَ

İnnî veccehtu vechiye lillezî fatares semâvâti vel arda hanîfen ve mâ ene minel muşrikîn(muşrikîne).

Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve semaları yaratan Allah'ın Zat'ına döndürdüm.Ve ben, müşriklerden değilim.  
1. innî : muhakkak ki ben
2. veccehtu : döndüm
3. vechiye : yüzümü
4. li ellezî : ki ona
5. fatare es semâvâti : semâları (gökleri) yarattı
6. ve el arda : ve arz, yeryüzü
7. hanîfen : hanif olarak (tek Allah'a inanan olarak)
8. ve mâ ene : ve ben değilim
9. min el muşrikîne : müşriklerden

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hanif fıtratı, Allah'ın katında tek dîn olan hanif dînini yaşayabilmemiz için gerekli bütün özellikleri taşıyan fıtrattır. Allah, bütün insanları hanif dînini yaşayabilecek standartta, hanif fıtratı ile yaratmıştır. Evvelki âyetlerle birleştirdiğiniz zaman ortaya hanif fıtratının gerçek vec-hesi çıkar. Hanif olmanın üç cephesi vardır.

  • Tevhid:
      Allah'a şirk koşmamak, tek Allah'a inanmaktır.
  • Vahdet:
      Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek bir fırka (fırka-i naciye) üzerinde olmak yani fırkaları ayrılmamaktır.
  • Teslim:
    28 basamakta, 7 safhada 4 teslimi (ruh, fizik vücut, nefs, irade) yerine getirmektir.

En üst seviyede hanif, dalâletten kurtulmuş olan, Allah'a ruhunu, vechini, nefsini ve iradesini teslim etmiş kişidir. Hz. İbrâhîm, Peygamberimiz (S.A.V) ve bütün peygamberlerin hepsi hanifti. Bütün peygamberlere gerçek anlamda ihsanla tâbî olanların hepsi hanifti. İşte burada hanif olmanın gerçek anlamını görüyoruz. Hz. İbrâhîm hidayetten, dalâletten ve şirkten bahsediyor. Şirk içinde olanların hepsi dalâlettedir. Bir insan birden fazla Allah'a inanıyorsa hanif olamaz. Allah'a ruhunu ulaştırması da hiçbir zaman söz konusu değildir. Allah'a fizik vücudunu, nefsini, iradesini teslim etmesi de söz konusu değildir. Birden fazla Allah'a inanan insan bu istikamette bir problemin sahibidir. Hiçbir zaman hanif ve İslâm olamaz. Allah'a teslim olması söz konusu değildir. Kişi iki, üç, dört tane Allah kabul ederse, güneşe, yıldızlara, yaptığı taşlara tapıyorsa, ama Allah'a da tapıyorsa o kişi şirk içindedir. Hiç kimseyi Allah'tan öteye geçiremezsiniz! En önde daima sadece Allah vardır.

Tabiatınız icabı, tabiatınızda meknuz olan temel şartlar muvacehesinde Allah'tan daha çok hiç kimseyi sevemezsiniz. Allah'ın size verdiği standartlar buna göre dizayn edilmiştir. Farkına varsanız da, varmasanız da iç dünyanızda ruhunuz en çok Allah'ı sevmektedir. Ruhunuzun sevgi hasleti birinci plânda Allah'ı temel faktör olarak kabul eder. Herkes, herşey, bütün nebîler, bütün resûller O'ndan sonra gelir. Sahibi olduğunuz ruh başka bir şeyi olgunlaştırmaz. Yanlışlıkların hepsi nefsinize aittir ama sevgi, ruhunuza ait bir faktör olduğu cihetle asıldan ayrı olması mümkün değildir. En çok Allah'ı sever, doğruyu bilir, Rabbini bilir, Rabbinden gelmiştir, tekrar Rabbine döneceğini kesin olarak bilir. Nefs onun gereklerini yerine getirmediği sürece devamlı nefsi, Allahû Tealâ ile birlikte cezalandırır. Allah bizim fizik vücudumuzu, ruh ise nefsimizi cezalandırır.

Öyleyse görülüyor ki Hz. İbrâhîm'in dizaynı, Kur'ân-ı Kerim'in yine bütününü kaplıyor.

Allahû Tealâ, burada Allah'a dönmek diye bir olgudan bahsediyor.

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh(mardıyyeten).

Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!

Allahû Tealâ ruhumuza emir veriyor. Ancak teslim emri sadece ruhumuza ait değildir. Fizik vücudumuza, nefsimize de aittir. Hatta irademize de aittir. Allah'ın insanlara olan vasiyeti, ruhu, vechi, nefsi, iradeyi Allah'a teslim etmeyi içerir. Ama Allah'ın bizden aldığı yemin, misak ve ahd ruhumuzu, vechimizi ve nefsimizi kaplar. Ayrıca Allahû Tealâ insanlardan iradelerinin teslimi istikametinde de misak almıştır. Ama Allah'ın vasiyeti iradenin teslimini de ihtiva edecek şekilde dört teslimi de ifade eder.

Hanif fıtratı, Allah'a herşeyimizi teslim etmek, tabiaten bizde meknuz olan bir özelliktir. Fıtraten, yaratılış olarak Allahû Tealâ bizi hanif fıtratıyla, hanif yaratılışıyla yaratmıştır. Herkes, hanif olmanın bütün özelliklerine sahip olarak yaratılmıştır ve hanif olmanın bütün standartlarının da sahibidir. Onları kullandığımız taktirde hanif olabiliriz. Ruhumuzu da, vechimizi de, nefsimizi de, irademizi de Allah'a teslim edebiliriz. Kim hanifse o müşrik olamaz, onun temel hedefi Allah'a ulaşmaktır. Çünkü hanif, tek Allah'a tapan bir insandır.

Sadece şu küçücük dünyamızda değil, bütün kâinatta hanif dîninden başka bir dîn hiç olmamıştır! Hanif dîni, Allah'a teslim olma dînidir. Allah'ın tekliğini kabul etme dînidir. Sadece Allah'a teslim olmayı muhtevasına alır.

 

6/EN'ÂM-79

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Muhakkak ki ben, hanif olarak yüzümü, yeri ve semaları yaratan Allah'ın Zat'ına döndürdüm.Ve ben, müşriklerden değilim.
Diyanet İşleri : “Ben, hakka yönelen birisi olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Ben, Allah’a ortak koşanlardan değilim.”
Abdulbaki Gölpınarlı : Hiç şüphem olmaksızın mabudumu tek tanıyarak yüzümü, gökleri ve yeryüzünü yaratana döndüm ve ben, şirk koşanlardan değilim.
Adem Uğur : Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
Ahmed Hulusi : "Muhakkak ki ben vechimi (bilincimi) hanîf (tanrı objesiz) olarak, semâlar ve arzın Fâtır'ına (her şeyi yaratış amacına göre programlayarak Yaratan'a) yönelttim. . . Ben müşriklerden değilim!"
Ahmet Tekin : 'Ben, Hakka ve tevhide yönelerek, yüzümü, yönümü, gökleri ve yeri yoktan var edene döndüm. Ben, ilâhlığında otoritesinde, mülkünde, tasarruflarında Allah’a ortak koşan, gizli şirki yaşayan, başka otoriteler de kabul eden müşriklerden değilim' dedi.
Ahmet Varol : Ben dosdoğru bir inançla yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben Allah'a ortak koşanlardan değilim.'
Ali Bulaç : "Gerçek şu ki, ben bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Ali Fikri Yavuz : Şüphesiz ben sadece hak dine (tevhîde) boyun eğip yüzümü, gökleri ve yeri yaratmış olan Allah’a çevirdim; ve ben, O’na ortak koşanlardan (müşriklerden) değilim.
Bekir Sadak : «Dogrusu ben yuzumu, gokleri ve yeri yaratana, dogruya yonelerek cevirdim, ben puta tapanlardan degilim.»
Celal Yıldırım : Hem ben şüphesiz ki yüzümü, bâtıldan uzak, hakka tamamen yönelmiş bir halde gökleri ve yeri örneksiz yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim, (diyerek inanç ve görevini açıkladı).
Diyanet İşleri (eski) : 'Doğrusu ben yüzümü, gökleri ve yeri yaratana, doğruya yönelerek çevirdim, ben ortak koşanlardan değilim.'
Diyanet Vakfi : Ben hanîf olarak, yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah'a çevirdim ve ben müşriklerden değilim.
Edip Yüksel : Ben yüzümü tümüyle, gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben ortak koşanlardan değilim.
Elmalılı Hamdi Yazır : «Ben her dinden geçib sâde hakka eğilerek yüzümü o Gökleri ve Yeri yaratmış olan fâtıre döndüm ve ben müşriklerden değilim»
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : «Ben, her dinden geçip yalnız hakka eğilerek yüzümü o gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim.» dedi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : «Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben asla Allah'a ortak koşanlardan değilim».
Fizilal-il Kuran : Ben yüzümü, dosdoğru bir şekilde, gökleri ve yeri yoktan var edene yönelttim, ben O'na ortak koşanlardan değilim.
Gültekin Onan : "Gerçek şu ki, ben hanif olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana (fetara) çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim."
Hasan Basri Çantay : «Şübhesiz ki ben, bir müvahhid (Allâhı bir tanıyıcı) olarak, yüzümü o gökleri ve yeri yaratmış olan Allaha yöneltelim. Ben müşriklerden değilim».
Hayrat Neşriyat : 'Şübhesiz ki ben, Hanîf (hakka yönelmiş) olarak yüzümü, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve ben (sizin gibi) müşriklerden değilim!'
İbni Kesir : Doğrusu ben, gerçekten yüzümü bir muvahhid olarak gökleri ve yeri yaratana çevirdim ve ben, müşriklerden değilim.
Muhammed Esed : "Bakın, ben batıl olan her şeyden uzak durarak yüzümü gökleri ve yeri var eden Allaha çevirmekteyim; ve ben Ondan başkasına ilahlık yakıştıranlardan değilim!"
Ömer Nasuhi Bilmen : «Ben muhakkak bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaradana çevirdim ve ben müşriklerden değilim.»
Ömer Öngüt : “Ben hanif olarak yüzümü, gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ben müşriklerden değilim. ”
Şaban Piriş : Ben, hanif olarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Allah’a yönelttim. Ben, asla müşriklerden değilim, demişti.
Suat Yıldırım : (78-79) Daha sonra güneşi doğarken görünce (iddianıza göre) "Rabbim, her hâlde budur, bu hepsinden daha büyük!" Batıp kaybolunca da: "Ey halkım, ben sizin Allah’a şerik koştuğunuz şeylerden berîyim." "Ben batıl dinlerden uzaklaşarak, yüzümü, gökleri ve yeri yaratan Rabbülâlemin’e yönelttim, ben asla sizin gibi müşrik değilim!" dedi.
Süleyman Ateş : "Ben yüzümü tamamen, gökleri ve yeri yoktan var edene çevirdim ve artık ben O(na) ortak koşanlardan değilim!"
Tefhim-ul Kuran : «Gerçek şu ki, ben, bir muvahhid olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana çevirdim. Ve ben müşriklerden değilim.»
Ümit Şimşek : 'Ben, bütün bâtıl inanışlardan uzak bir şekilde, gökleri ve yeri yoktan yaratana yüzümü çevirdim. Ben müşriklerden değilim.'
Yaşar Nuri Öztürk : "Ben bir hanîf olarak yüzümü gökleri ve yeri yaratana döndürdüm. Müşriklerden değilim ben."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.477