EN'ÂM-60

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-60
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-60

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-60>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَهُوَ الَّذِي يَتَوَفَّاكُم بِاللَّيْلِ وَيَعْلَمُ مَا جَرَحْتُم بِالنَّهَارِ ثُمَّ يَبْعَثُكُمْ فِيهِ لِيُقْضَى أَجَلٌ مُّسَمًّى ثُمَّ إِلَيْهِ مَرْجِعُكُمْ ثُمَّ يُنَبِّئُكُم بِمَا كُنتُمْ تَعْمَلُونَ

Ve huvellezî yeteveffâkum bil leyli ve ya’lemu mâ cerahtum bin nehâri summe yeb’asukum fîhi li yukdâ ecelun musemmâ(musemmen), summe ileyhi merci’ukum summe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne).

Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek.  

 

1. ve huve : ve O
2. ellezî : o ki
3. yeteveffâ-kum : sizi vefat ettirir
4. bi el leyli : geceleyin
5. ve ya'lemu : ve bilir
6. mâ cerahtum : kazandığınız şeyler
7. bi en nehâri : gündüzleyin
8. summe : sonra
9. yeb'asu-kum : sizi beas eder, diriltir, gönderir
10. fî hi : onun içinde
11. li yukdâ : olması için, takdir edilenin tamamlanması için
12. ecelun : bir zaman, ömür
13. musemmâ : isimlendirilmiş, belirlenmiş
14. summe : sonra
15. ileyhi : ona
16. merciu'-kum : sizin merciiniz, dönüş yeriniz, dönüşünüz
17. summe : sonra
18. yunebbiu-kum : size haber verecek
19. bi-mâ : o şeyi
20. kuntum : siz ...oldunuz
21. ta'melûne : yapıyorsunuz

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada önemli bir nokta var. Nerede "vefat" kelimesi geçerse o, bir ölüm kabul ediliyor. Oysa ki Allahû Tealâ burada "uyku" için kullanmaktadır. Bir sonraki âyet-i kerimede ise "ölüm" anlamında kullanmıştır.

Arapça'da vefa, sadık kalmak, iade etmek, yerine getirmek demektir. Ahde vefa, verdiğiniz sözü yerine getirmek anlamına gelir. Türkçe'de ise, kendine düşenleri yerine getirmeyen kişiler için "vefasız" derler. Ahde vefa etmeyenler; ahdini yerine getirmeyenler, sözünü tutmayanlar için kullanılır.

Allahû Tealâ bu konuda: “Allah ile olan ahdlerinizi ifa edin, yerine getirin, ahdinize vefa edin.” diyor.

6/EN'ÂM-152: Ve lâ takrebû mâlel yetîmi illâ billetî hiye ahsenu hattâ yebluga eşuddeh(eşuddehu), ve evfûl keyle vel mîzâne bil kıst(kıstı), lâ nukellifu nefsen illâ vus’ahâ ve izâ kultum fa’dilû ve lev kâne zâ kurbâ, ve bi ahdillâhi evfû, zâlikum vassâkum bihî leallekum tezekkerûn(tezekkerûne).

Yetimin malına, o en kuvvetli çağına gelinceye kadar, en güzel şekliyle olmadıkça yaklaşmayın. Ölçü ve tartıyı adaletle yerine getirin. Kimseyi gücünün dışında (bir şey ile) sorumlu tutmayız. Söylediğiniz zaman, yakınınız olsa bile, artık adaletle söyleyin. Allah'ın ahdini yerine getirin (ifa edin). Böylece tezekkür edersiniz diye, (Allah) işte böyle, size onunla vasiyet (emir) etti.

"İfa" kelimesi de, "yerine getirmek" kelimesi de aynı kökten gelir (vefa: ifa, ifa etmek, ye-rine getirmek). Eğer Türkçe'deki "vefat etme" kelimesi istikametinde kullanılmış olsaydı, "geceleri sizi öldürür" tarzında Türkçeleştirmemiz gerekirdi.

Bu âyette çok önemli bir kelime geçiyor. Allahû Tealâ "yeteveffâkum", sonra da "beas" kullanıyor. Biri genel anlamda "öldürmek", vefat ettirmek, diğeri de genel anlamda "diriltmek" oluyor. Oysa ki Allahû Tealâ, bu âyette bu kelimeyi "uykuya sokmak" ve "uykudan uyandırmak" şeklinde ifade etmektedir. Ölüm ve dirilme kelimeleri gerçekten Kur'ân-ı Kerim boyunca kullanılan iki kelimedir.

Hristiyanlarla İslâm arasında hep bir anlaşmazlık söz konusudur. Hristiyanlar Hz. İsa'nın asıldığını, çarmıha gerildiğini, çarmıha gerildikten sonra öldüğünü, öldükten sonra da Allah'ın katına ref edildiğini söylerler. Oysa ki Allahû Tealâ, Kur'ân-ı Kerim'de “Romalı askerler geldiği zaman biz, ihanet eden 13. havarinin yüzünü Hz. İsa'nın yüzüne çevirdik. Hz. İsa'yı da göğe aldık, ref ettik.” diyor. Gene bu "muteveffâ" kelimesini kullanmış. Romalı askerler de, yüzü Hz. İsa'ya çevrilen kişiyi götürmüşler ve çarmıha germişler. Çarmıha gerilip ölen Hz. İsa değil, 13. havaridir. Allahû Tealâ'nın kullandığı ifade, Hz. İsa'nın ölmeden Allah'ın katına ref edilmiş olmasıdır. Orada "muteveffâ", vefa kökünden gelen kelime kullanıldığı için, Kur'ân-ı Kerim tefsirlerinin birçoklarında “Allahû Tealâ, Hz. İsa'yı öldürdü ve katına aldı.” deniyor. Hayır öldürmedi. Bu tarzda bir uyku haline sokarak onu katına aldı. Bir ölüm söz konusu olmamıştır.

Öyleyse konunun doğrusunu ispat edici âyet-i kerimeleri En'am Suresinin 60 ve 61. âyetleridir. Allahû Tealâ, "vefat ettirmeyi" 61. âyet-i kerimede "ölüm" için kullanmaktadır. Oysa aynı kelimeyi 60. âyet-i kerimede uyku için kullanmıştır. Vefa; "ödedi, yerine getirdi, ifa etti" anlamındadır. Yeteveffa; tam olarak "iade eder, geriye çevirir, geriye gönderir, ifa eder" anlamındadır. Burada Allahû Tealâ bu kelimeyi kullanarak ‘muteveffâ', ‘yeteveffâ' kelimesinin sadece ölüm değil, ölümün dışında bir mânâ içerdiğini göstermektedir; nefsin bedenden ayrılmasını ifade eden bir anlamı söz konusudur.

Allahû Tealâ, ölüm haline girmeyi de, uyku haline girmeyi de bu kelimeyle ifade etmektedir. Kelimelerin geldiği köklerle, ifade ettiği mânanın ne kadar değişik sonuçlara ulaştığını bu iki âyet-i kerime çok açık bir şekilde göstermektedir.

 

6/EN'ÂM-60

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve geceleyin sizi vefat ettiren (uykuya sokan), gündüzleri ne kazandığınızı bilen, sonra “ecel-i müsemmanın” (belirlenmiş zamanın, ömrün) tamamlanması için gündüzün içinde sizi tekrar dirilten O'dur. Sizin dönüşünüz sonra O'nadır. Sonra, yapmış olduklarınızı size haber verecek.
Diyanet İşleri : O, geceleyin sizi ölü gibi kendinizden geçirip alan (uyutan) ve gündüzün kazandıklarınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlanıncaya kadar gündüzleri sizi tekrar diriltendir (uyandırandır). Sonra dönüşünüz yalnız O’nadır. Sonra O, işlemekte olduklarınızı size haber verecektir.
Abdulbaki Gölpınarlı : O, öyle bir Tanrıdır ki geceleyin âdeta sizi öldürür, gündüzün ne çeşit işlerde bulunacağınızı bilir, sonra sizi gündüz diriltir de mukadder olan ölümünüze dek bu, böyle gider, ölümden sonra da dönüp varacağınız yer, onun tapısıdır, sonra ne yaptıysanız hepsini size haber verir.
Adem Uğur : Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
Ahmed Hulusi : O'dur ki, sizi gecenin içinde vefat (beden farkındalıksız yaşam) ettirir (uyku ölümün kardeşidir: Hadis); gündüzde ne yaptığınızı bilir. . . Sonra takdir edilmiş ömür tamamlanıncaya kadar sizi gündüzleri bâ's eder. . . Sonra dönüşünüz O'nadır. . . Sonra yaptıklarınızı size haber verir (yaşamınızı işin hakikati yönünden değerlendirtir)!
Ahmet Tekin : Ruhlarınızı alarak geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzkü faaliyetlerinizi ve kazançlarınızı bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye, ölüm ânı gelinceye kadar, gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O’dur.
Sonra hesap vermek üzere O’nun huzuruna götürüleceksiniz. Daha sonra O bütün işlediğiniz amelleri birer birer ortaya koyarak sizi hesaba çekecektir.
Ahmet Varol : Sizi geceleri öldüren [5] ve gündüzleri ne işlediğinizi bilen sonra belirli sürenin tamamlanması için gündüzleri sizi yeniden dirilten O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'na olacak, sonra yaptıklarınızı size bildirecektir.
Ali Bulaç : Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir.
Ali Fikri Yavuz : O’dur ki, sizleri geceleyin uyutarak ölü gibi yapıyor, gündüz de yaptığınız işleri biliyor. Sonra takdir edilen ömür tamamlansın diye, sizi gündüz uyandırıyor. Nihayet dönüşünüz O’nadır. Sonra O, dünyada yapmış olduğunuz işleri, size haber verecektir. (Sizi hesaba çekecektir.)
Bekir Sadak : Geceleyin sizi olu gibi uyutan, gunduzun yaptiklarinizi bilen, mukadder olan hayat sureniz doluncaya kadar gunduzleri sizi tekrar kaldiran O'dur. Sonra donusunuz O'nadir, islediklerinizi size bilidirecektir. *
Celal Yıldırım : Geceleyin sizi uyutup ölü gibi yapan, gündüzleyin neler kazanacağınızı bilen, sonra da belirlenmiş eceliniz tamamlansın diye sizi {süreli olarak) uyutup kaldıran O'dur. Sonra da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonunda yapageldikleriniz! size bir bir haber verir.
Diyanet İşleri (eski) : Geceleyin sizi ölü gibi uyutan, gündüzün yaptıklarınızı bilen, mukadder olan hayat süreniz doluncaya kadar gündüzleri sizi tekrar kaldıran O'dur. Sonra dönüşünüz O'nadır, işlediklerinizi size bildirecektir.
Diyanet Vakfi : Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün de ne işlediğinizi bilen; sonra belirlenmiş ecel tamamlansın diye gündüzün sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra dönüşünüz yine O'nadır. Sonunda O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
Edip Yüksel : O'dur, geceleyin sizi öldüren, gündüzün ne işlediğinizi bilen, belli yaşam süresi dolsun diye gündüzleyin sizi dirilten... Sonra dönüşünüz O'nadır ve yaptıklarınızı size haber verecektir.
Elmalılı Hamdi Yazır : O odur ki sizleri geceleyin kendinizden geçirir alır, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilir tutar, sonra sizi onun içinde ba'seder ki mukadder olan bir ecel tamamlansın, sonra onadır yine nihayet dönümünüz, sonra size haber verecek neler işliyordunuz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : O'dur sizleri geceleyin kendinizden geçiren, bununla beraber gündüz kazandıklarınızı bilen, sonra belirlenmiş olan bir ecel (ölüm süreci) tamamlansın diye gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran. Sonra O'nadır yine dönüşünüz. Sonra size neler yaptığınızı haber verecektir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sizi geceleyin ölü gibi uyutan, gündüzün ne yaptıklarınızı bilen, sonra ölüm ânı gelinceye kadar gündüzleri sizi uyandırıp kaldıran O'dur. Sonunda da dönüşünüz ancak O'nadır. Sonra bütün yaptıklarınızı size O haber verecektir.
Fizilal-il Kuran : Sizi geceleyin öldüren ve gündüzleyin neler yaptığını bilen O'dur. Sonra O sizi gündüzleyin diriltir, belirli hayat süreniz dolsun diye, sonra O'nun huzuruna döneceksiniz de O yapmış olduklarınızı size haber verecektir.
Gültekin Onan : Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir.
Hasan Basri Çantay : Geceleyin sizi öldüren (öldürür gibi uyutan), gündüzün ne elde etdiğinizi bilen, sonra sizi o zaman (diriltircesine) uyandıran Odur. Tâki (böyle böyle) muayyen olan bir ecelin (bir ömrün) hükmü icra ve itmam edilmiş olsun. Yine dönüşünüz ancak Onadır. (Bundan) sonra ise O, size (dünyâda) ne yapardınız haber verecekdir.
Hayrat Neşriyat : Geceleyin sizi (bir nevi' ölüm olan uyku ile) öldüren ve gündüzün ne kazandığınızı bilen, sonra belirli bir ecelin tamamlanması için onda (o gündüz vakti) sizi dirilten (uyandıran) da O’dur. Sonra dönüşünüz ancak O’nadır; sonra (da O, dünyada)yapmakta olduklarınızı size haber verecektir.
İbni Kesir : O'dur, geceleyin sizi kendinizden geçiren. Gündüzün de ne yaptığınızı bilir. Sonra sizi oraya geri dönderir ki, belirli bir ecelin hükmü yerine gelsin. Sonra sizin dönüşünüz O'nadır. Sonra da ne yaptığınızı size haber verecektir.
Muhammed Esed : Odur sizi geceleyin ölü (gibi) yapan ve gündüzün ne yaptığınız bilen. O, sizi (Kendisi tarafından) tespit edilen ömrü tamamlamak üzere her gün hayata geri döndürür. En sonunda Ona döndürüleceksiniz: ve o zaman (hayatta) yaptığınız bütün şeyleri size gösterecektir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve O, o Zât-i Kibriya'dır ki, sizleri geceleyin uykuya daldırır ve gündüzün ne kazandığınızı bilir. Sonra ondan gündüzün uyandırır. Tâ ki mukadder olan ecel nihâyete ersin. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra size ne işler yapar olduğunuzu haber verecektir.
Ömer Öngüt : Sizi geceleyin öldüren O'dur. Gündüzleyin ne yaptığınızı bilir. Sonra belirlenmiş süre tamamlansın (eceliniz gelsin) diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır. Sonra da O, yaptıklarınızı size haber verecektir.
Şaban Piriş : Geceleyin sizi öldüren O’dur. Belirli bir sürenin geçmesi için sizi yeniden dirilttiği gündüzleri de ne yaptığınızı bilir. Sonra dönüşünüz O’na olacak ve O size ne yapmış olduğunuzu haber verecektir.
Suat Yıldırım : O’dur ki geceleyin uykuda sizi kendinizden geçirip alır, gündüzün ne işlediğinizi bilir. Mukadder olan ömür müddetiniz doluncaya kadar, bu bilincinizi alıp, gündüzün sizi uyandırma sürecini devam ettiren de O’dur. Bu sürecin sonunda da dönüşünüz O’na olacak ve O size yaptıklarınızı bir bir bildirip karşılığını verecektir.
Süleyman Ateş : O'dur ki, geceleyin sizi öldürür (gibi uyutur), gündüzün ne işlediğinizi bilir; sonra belirlenmiş süre geçirilip tamamlansın diye gündüzün sizi diriltir. Sonra dönüşünüz O'nadır; sonra (O, dünyâda) yaptıklarınızı size haber verecektir.
Tefhim-ul Kuran : Sizi geceleyin öldüren (uyutan) ve gündüzün 'güç yetirip etkilemekte (yapıp kazanmakta) olduklarınızı' bilen, sonra adı konulmuş ecel doluncaya kadar onda sizi dirilten (uyandıran) O'dur. Sonra 'en son dönüşünüz' O'nadır. Sonra yapmakta olduklarınızı size O haber verecektir.
Ümit Şimşek : Gece sizi öldüren, gündüz ne işlediğinizi bilen, sonra belirlenmiş eceliniz doluncaya kadar sizi dirilten Odur. Sonra da dönüşünüz Onadır; O size yaptıklarınızı haber verir.
Yaşar Nuri Öztürk : O, odur ki, geceleyin sizi öldürür. Gün boyunca neler yapıp neler kazandığınızı bilir. Sonra, belirlenmiş süre işletilip tamamlansın diye, gün içinde sizi diriltir. Nihayet O'nadır dönüşünüz. Sonra, yapıp ettiklerinizi size haber verecektir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.451