EN'ÂM-54

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-54
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-54

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-54>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَإِذَا جَاءكَ الَّذِينَ يُؤْمِنُونَ بِآيَاتِنَا فَقُلْ سَلاَمٌ عَلَيْكُمْ كَتَبَ رَبُّكُمْ عَلَى نَفْسِهِ الرَّحْمَةَ أَنَّهُ مَن عَمِلَ مِنكُمْ سُوءًا بِجَهَالَةٍ ثُمَّ تَابَ مِن بَعْدِهِ وَأَصْلَحَ فَأَنَّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ

Ve izâ câekellezîne yu’minûne bi âyâtinâ fe kul selâmun aleykum ketebe rabbukum alâ nefsihir rahmete ennehu men amile minkum sûen bi cehâletin summe tâbe min ba’dihî ve asleha fe ennehu gafûrun rahîm(rahîmun).

Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de: “Selâm üzerinize olsun. Rabbiniz, kendi üzerine "rahmeti" yazdı. Öyle ki; sizden, kim cahillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra tövbe eder (mürşidin önünde) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi yaparsa), o taktirde muhakkak ki O (Allah), Gafur’dur (mağfiret edendir), Rahîm'dir (rahmet nurunu gönderendir).” 
1. ve izâ : ve olduğu zaman
2. câe-ke : sana geldi
3. ellezîne yu'minûne : îmân eden kimseler
4. bi âyâti-nâ : âyetlerimize
5. fe kul : o zaman söyle
6. selâmun aleykum : selâm üzerinize olsun
7. ketebe : yazdı
8. rabbu-kum : sizin Rabbiniz
9. alâ nefsi-hi : kendi üzerine
10. er rahmete : rahmet
11. enne-hu : muhakkak ki O, öyle ki
12. men amile : kim yapar
13. min-kum : sizden
14. sûen : bir kötülük
15. bi cehâletin : cahillikle
16. summe : sonra
17. tâbe : tövbe etti (mürşidin önünde)
18. min ba'di-hî : ondan sonra
19. ve asleha : ve ıslâh oldu
20. fe enne-hu : o taktirde, muhakkak ki o
21. gafûrun : gafur, mağfiret edendir
22. rahîmun : rahîm, rahmet nurunu gönderen

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ bir kötülükten sonra kişinin tövbe etmesini ve ıslâh olmasını ele almıştır. Her kötülükten sonra bir insan tövbe edebilir. Bu, Allahû Tealâ'nın bir dizaynıdır. Fakat bir tövbe müessesesi ıslâhla son buluyorsa, o alelâde bir tövbe olamaz. Islâhla biten bir tövbe için kişinin kendi kendisine “Yarabbim benim günahımı affet” demesi yetmez. Kişi bir günahının affedilmesi için Allahû Tealâ'dan tövbe dilediği zaman, onun için mesele bitmez; bu bir çözüm ve bir sonuç değildir. Allahû Tealâ o günahı ya affeder ya affetmez. Ama bu âyette ıslâhla noktalanan bir tövbe müessesesi vardır. Anlıyoruz ki; bu tövbe mürşidin önünde yapılan bir tövbedir. Kişiyi, Allahû Tealâ seçmiştir. O kişi Allah'a ulaşmayı dilemiştir. O kişi Allah'a yönelmiş, mürşidine ulaşmış, önünde diz çöküp tövbe etmiştir. Başlangıç için dalâlette olan bu kişi, önce hidayet üzere olmuş, sonra mürşidin önünde tövbe etmiş ve 2. seviye hidayette olmuştur. Allah'a ulaşmayı dileyince dalâlet bitmiştir. Sonra ruhunu Allah'a ulaştırmış, böylece ruhunu Allah'a teslim etmiştir. Sonra fizik vücudunu ve daha sonra nefsini de Allah'a teslim etmiştir. Sonra iradesini de Allah'a teslim etmiştir. Ve böylece bütün teslimleri yerine getirmiştir.

Allahû Tealâ, bir insanın cahillikle yaptığı işlerden sonra sahâbe gibi ıslâh olabileceğini ifade ediyor. Sahâbenin arasında kan davaları vardı, kanlı katillerdi. Ama sonra ıslâh oldular. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in önünde, irşad makamının önünde günahlarının affını dilemiş, tövbe etmişlerdi.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Peygamber Efendimiz (S.A.V) de Allahû Tealâ'dan onların günahlarının affını dilemişti. Ve böylece iki taraf da Allahû Tealâ'dan günahlarının affını dilemiş oldu. Allahû Tealâ da sahâbenin talebi üzerine, sahâbenin günahlarını affetmiş ve Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in sahâbe hakkındaki talebi üzerine de onların günahlarını bir defa daha affetmiştir. Onların günahlarını sevaba çevirmiştir.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

Bir insan ancak mürşidin önünde yapılan bir tövbeyle, ihsanla tâbî olabildiği taktirde, mü'min olabilir, Allah'a ulaşmayı dileyerek... Kişi Allah'a ulaşmayı diler ve Allah'a yönelir. Allah ona 12 tane ihsan verir, mürşidine ulaştırır. Bu, ıslâhın başlama noktasıdır. Kim mürşidine ulaşırsa, ulaştığı an ıslâh; nefs tezkiyesi başlamıştır. Nefsin kalbindeki afetler adım adım yok olur. Ruhun hasletleri faziletler olarak nefste yerleşir. Ve ıslâh olma fiili başlar. Islâh olma müessesesi sadece bu açıdan geçerlidir. Islâhat yani ıslâh olma söz konusudur. Islâh olmanın bütün insanlara göre son noktası, bihakkın takvanın sahibi olmaktır, iradeyi de Allah'a teslim etmektir. Bir tek istisnasıyla; devrin imamı bihakkın takvanın da ötesine geçerek, tasarruf rızasının ve tasarruf takvasının sahibi olur.

Kişi tövbe ettiği sırada Allah mağfiret eder. Sonra, aynı zamanda da rahmetini göndererek, nefsin ıslâhına bununla başlar. Allahû Tealâ, Allah'a ulaşmayı dileyen bir insanı derhal işitir, bilir ve görür. Ve Rahmân esmasıyla ona tesir etmeye başlar. Bu, Allah'ın Rahmân esmasını kullanması işlevidir. Rahmân esması kişiye, mürşidine ulaşmasını sağlar. Ulaştığı anda Allah kişinin o güne kadar olan bütün günahlarını, kişinin talebi üzerine affeder. Devrin imamının talebi üzerine de bir defa daha affeder. Ve iki defa af, mağfireti ifade eder.

Kişinin ıslâh olması, nefsindeki bütün afetleri daimî zikir yoluyla yok etmesi, yerine ruhun bütün hasletlerini getirip nefsin kalbine yerleştirebilmesidir. İşte bu, ıslâhattır, nefsin ıslâh olmasıdır. Hiç kimse ruhun ıslâhından bahsedemez. Çünkü ruh, ıslâhın en üst noktasına göre dizayn edilmiştir. Ama nefs ıslâhtan eser olmayan bir standartta kişiye verilir. Kişi hayata başlar. Bütün kötülükleri işleyecek olan 19 tane afet kişinin nefsindedir. Nefs %100 afetlerle doludur. Bütün güzellikleri işleyecek olan 19 tane haslet ruhun kalbindedir. Ve eşit şartlarla kulvara girilir. Hayırlarda yarış orada başlar. Bu, yarışın başlangıç noktasıdır. Ama hayırlarda yarışmanın gerçekleştiği yer, kişinin daimî zikre ulaştığı ve nefsinin kalbinde hiç afet kalmadığı noktadır. Burası ulûl'elbab makamıdır.

 

6/EN'ÂM-54

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Âyetlerimize inanan kimseler sana geldiği zaman, onlara şöyle de: “Selâm üzerinize olsun. Rabbiniz, kendi üzerine “rahmeti” yazdı. Öyle ki;sizden, kim cahillikle bir kötülük yapar, sonra onu yaptıktan sonra tövbe eder (mürşidin önünde) ve ıslâh olursa (nefs tezkiyesi yaparsa), o taktirde muhakkak ki O (Allah), Gafur'dur (mağfiret edendir), Rahîm(rahmet nurunu gönderen)'dir.”
Diyanet İşleri : Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman, de ki: “Selâm olsun size! Rabbiniz kendi üzerine rahmeti (merhameti) yazdı. Şöyle ki: Sizden kim cahillikle bir kabahat işler de sonra peşinden tövbe eder, kendini düzeltirse (bilmiş olun ki) O, çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.”
Abdulbaki Gölpınarlı : Âyetlerimize inananlar sana gelince de ki: Esenlik size, Rabbiniz, rahmet etmeyi kendisine gerekli kılmıştır; şüphe yok ki içinizden biri, bilgisizlik yüzünden bir kötülük yapar da sonradan tövbe eder, halini düzene korsa muhakkak ki Tanrı, suçları örter, yarlıgar, rahîmdir.
Adem Uğur : Ayetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Ahmed Hulusi : (Esmâ'nın açığa çıkışı olan) işaretlerimize iman edenler sana geldiklerinde de ki: "Selâmun aleyküm. . . Rabbiniz rahmeti nefsine yazmıştır! Sizden her kim bilgisizlikten bir kötülük yapar da, arkasından tövbe eder ve (hâlini) düzeltirse, muhakkak ki O, Ğafûr'dur, Rahıym'dir. "
Ahmet Tekin : Âyetlerimize, Kur’ân’a iman edenler, sana geldikleri zaman onlara:
'Selâmün aleyküm! (Allah’ın selâmı ve selâmeti size olsun, siz selâmete ereceksiniz). Rabbiniz rahmetini, merhametini ihsan edeceğini yazılı olarak kendisine farz kıldı, ilke edindi. Sizden kim bilmeyerek bir kötülük yapar, kusur işler; ardından da günahlardan vazgeçerek Allah’a itaate yönelir, tevbe edip, kendisini ıslah eder, din ve dünya işlerini, sosyal ilişkilerini düzelterek, geliştirerek yaşarsa, bilsin ki Allah çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.' de.
Ahmet Varol : Ayetlerimize iman edenler yanına geldiklerinde de ki: 'Size selam olsun. Rabbiniz rahmet etmeyi üzerine aldı. Sizden kim bilmeden bir kötülük işler de sonra arkasından tevbe eder ve durumunu düzeltirse (bilsin ki) Allah bağışlayıcıdır, rahmet edicidir.'
Ali Bulaç : Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: "Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse şüphesiz, O, bağışlayandır, esirgeyendir."
Ali Fikri Yavuz : Âyetlerimize iman edenler sana geldiği zaman şöyle de: “- Allah’ın selâmeti üzerinize olsun, Rabbiniz, size, rahmet ve merhamet vaad buyurdu. Öyle ki, içinizden kim bilmiyerek bir fenalık yapmış da arkasından tevbe edip (hâlini) düzeltmişse (Allah’ın ona mağfireti vardır). Muhakkak ki Allah Gafûrdur, Rahîm’dir.
Bekir Sadak : Ayetlerimize inananlar sana gelince: «Size selam olsun» de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalik isler de arkasindan tovbe eder ve nefsini duzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi uzerine almistir. O, bagislar ve merhamet eder.
Celal Yıldırım : Âyetlerimize inananlar sana geldiklerinde, de ki: Selâm size, Rabblniz kendine rahmeti gerekli kılmıştır. Şüphesiz ki sizden kim bilmeyerek bir kötülük (veya günah) işler, sonra de tevbe edip kendini düzeltirse, Allah şüphesiz ki çok bağışlayandır ve çok merhamet edendir.
Diyanet İşleri (eski) : Ayetlerimize inananlar sana gelince: 'Size selam olsun' de. Rabbiniz, sizden kim bilmeyerek fenalık işler de arkasından tövbe eder ve nefsini düzeltirse, ona rahmet etmeyi kendi üzerine almıştır. O, bağışlar ve merhamet eder.
Diyanet Vakfi : Âyetlerimize inananlar sana geldiğinde onlara de ki: Selâm size! Rabbiniz merhamet etmeyi kendisine yazdı. Gerçek şu ki: Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini ıslah ederse, bilsin ki Allah çok bağışlayan, çok esirgeyendir.
Edip Yüksel : Ayetlerimize inananlar sana gelince, 'Size selam olsun. Rabbiniz merhametli davranmayı prensip edindi. Bunun için, her kim bilmeyerek işlediği bir kötülükten sonra tevbe ederek kendini düzeltirse, bilsin ki O Bağışlayandır, Rahimdir.'
Elmalılı Hamdi Yazır : Âyetlerimize iyman ediyor olanlar yanına geldikleri zaman da de ki «selâm sizlere rabbınız kendine rahmeti yazdı, içinizden her kim bir cahillikle bir kabahat yapmış, sonra arkasından tevbe edib düzelmiş ise ona karşı gafur, rahîm olmayı irade buyurdu
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ayetlerimize iman edenler, yanına geldikleri zaman de ki: «Selam sizlere! Rabbiniz kendine rahmeti yazdı. Sizden kim bir cahillikle bir kötülük yapmış, sonra arkasından tevbe edip düzelmiş ise, ona karşı bağışlayan, esirgeyendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Âyetlerimize inananlar sana geldikleri zaman onlara şöyle söyle: «Selam olsun size! Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden her kim bilmeyerek bir kötülük işleyip de sonra arkasından tevbe eder, kendini düzeltirse, muhakkak ki O, bağışlayan, esirgeyendir».
Fizilal-il Kuran : Ayetlerimize inananlar sana gelince onlara de ki: «Selâm size, Rabbiniz merhametliliği üzerine görev yazdı, buna göre içinizden kim bilmeyerek bir kötülük işler de arkasından tevbe edip kendini ıslâh ederse, hiç kuşkusuz, Allah bağışlayıcıdır, merhametlidir.»
Gültekin Onan : Bizim ayetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: "Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) islah ederse kuşkusuz O, bağışlayandır, esirgeyendir."
Hasan Basri Çantay : Ayetlerimize îman (da sebat) edenler sana geldiği zaman de ki: «Selâm sizlere. Rabbiniz kendi üzerine (şu) rahmeti yazdı: İçinizden kim bilmeyerek bir fenalık yapıb da sonra arkasından tevbe etmiş ve düzelmiş ise şübhesiz ki O, çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.
Hayrat Neşriyat : O hâlde âyetlerimize îmân edenler sana geldikleri zaman artık de ki: 'Selâm size! Rabbiniz, (size) rahmet (etmey)i kendi üzerine yazmıştır. Şübhesiz o (rahmet) ki, içinizden kim câhillikle bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip (hâlini) ıslâh ederse, artık şübhesiz ki O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.'
İbni Kesir : Ayetlerimize iman edenler, sana geldiklerinde de ki: Selam size. Rabbınız rahmeti kendi üzerine yazdı. İçinizden her kim ki bilmeyerek bir fenalık yapar da arkasından tevbe eder ve ıslah ederse; şüphesiz O; Gafur'dur, Rahim'dir.
Muhammed Esed : Mesajlarımıza inananlar sana geldiklerinde de ki: "Size selam olsun! Rabbiniz rahmet ve merhameti kendisine ilke edinmiştir, böylece sizden biri bilgisizlikten dolayı kötü bir fiil işler ve sonra tevbe edip dürüst ve erdemlice bir hayat yaşarsa O(nun) çok affedici ve rahmet kaynağı (olduğunu görecek)tir".
Ömer Nasuhi Bilmen : Âyetlerimize imân edenler, sana geldikleri zaman de ki: «Selâm sizlere. Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı ki, sizden her kim bir cehaletle bir kötü iş işlese de ondan sonra tevbe etse ve ıslah-ı halde bulunsa şüphesiz ki, o Rabbiniz çok yarlığayıcıdır, çok esirgeyicidir.»
Ömer Öngüt : Âyetlerimize inananlar sana geldiklerinde onlara de ki: “Üzerinize selâm olsun!” Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar, sonra ardından tevbe edip de kendini düzeltirse, şüphesiz ki Allah bağışlar ve merhamet eder.
Şaban Piriş : Ayetlerimize iman edenler yanına geldikleri zaman: De ki: Selam size Rabbiniz, kendi üzerine rahmeti gerekli kıldı. Bu sebeple, içinizden kim cahillikle bir kötülük işler de ardından tevbe edip, halini düzeltirse, şüphesiz Allah bağışlayan ve merhamet edendir.
Suat Yıldırım : Âyetlerimize iman edenler sana geldikleri zaman onlara:"Selam sizlere!" de! Rabbiniz merhameti kendi Zatına temel bir ilke edinmiştir. Sizden kim bilmeyerek bir günah işler de sonra ardından tövbe eder ve halini düzeltirse Onun da gafur ve rahîm (çok affedici ve merhametli) olduğunu bilmelidir."
Süleyman Ateş : Âyetlerimize inananlar, sana geldikleri zaman: "Size selâm olsun, de, Rabbiniz, kendi üzerine rahmeti yazmış(yaratıklarına acımayı prensip edinmiş)tir. Sizden kim, bilmeyerek bir kötülük yapar da sonra ardından tevbe eder, uslanırsa muhakkak ki O, bağışlayandır, esirgeyendir."
Tefhim-ul Kuran : Bizim ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: «Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim bir cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tevbe eder ve (kendini) ıslah ederse kuşku yok, O, bağışlayandır, esirgeyendir.»
Ümit Şimşek : Âyetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, sen onlara de ki: Size selâm olsun. Rabbiniz kendi üzerine rahmeti yazdı. Sizden kim bir cahillik edip de kötülük işler, sonra ardından tevbe eder ve durumunu düzeltirse, Onun çok bağışlayıcı ve çok merhamet edici olduğunu görecektir.
Yaşar Nuri Öztürk : Ayetlerimize iman edenler sana geldiğinde şöyle söyle: "Selam size! Rabbiniz, benliği üzerine rahmeti yazmıştır. İçinizden her kim bilgisizlikle bir kötülük işler de ardından tövbe edip halini düzeltirse, hiç kuşkusuz, Allah çok affedici, çok merhametlidir."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.504