EN'ÂM-52

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-52
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-52

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-52>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَلاَ تَطْرُدِ الَّذِينَ يَدْعُونَ رَبَّهُم بِالْغَدَاةِ وَالْعَشِيِّ يُرِيدُونَ وَجْهَهُ مَا عَلَيْكَ مِنْ حِسَابِهِم مِّن شَيْءٍ وَمَا مِنْ حِسَابِكَ عَلَيْهِم مِّن شَيْءٍ فَتَطْرُدَهُمْ فَتَكُونَ مِنَ الظَّالِمِينَ

Ve lâ tatrudillezîne yed’ûne rabbehum bil gadâti vel aşiyyi yurîdûne vechehu, mâ aleyke min hısâbihim min şey’in ve mâ min hısâbike aleyhim min şey’in fe tatrudehum fe tekûne minez zâlimîn(zâlimîne).

Ve sabah akşam, Rab’lerinin Zat’ını dileyerek dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden olursun. 
1. ve : ve
2. lâ tatrudi : kovma
3. ellezîne : o kimseler, onlar
4. yed'ûne : dua ederler
5. rabbe-hum : Rab'lerine
6. bi el gadâti : sabah ile, sabah vakti
7. ve el aşiyyi : ve akşam
8. yurîdûne : dilerler
9. veche-hu : O'nun vechini, Zat'ını
10. mâ aleyke : senin üstüne değil, yoktur
11. min hısâbi-him : onların hesaplarından
12. min şey'in : bir şey
13. ve mâ : ve yoktur
14. min hısâbi-ke : senin hesabından
15. aleyhim : onların üzerine
16. min şey'in : bir şey
17. fe tatrude-hum : artık onları kovarsan
18. fe tekûne : o zaman sen olursun
19. min ez zâlimîne : zâlimlerden

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada Allahû Tealâ'nın bir dizaynı söz konusudur. Bu âyet-i kerime sabah akşam, günün her vaktinde Allah'ın Vech'ini, Zat'ını dileyenlerden bahsetmektedir. Bu bize hemen Rad Suresinin 20,21,22. âyetleriyle illiyet rabıtasını kurdurmalıdır.

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

13/RA'D-22: Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûs salâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(dâri).

Onlar, sabırla Rab'lerinin vechini (Zat'ını, Zat'a ulaşmayı ve Allah'ın Zat'ını görmeyi) dileyenler ve namazı ikame edenler, onları rızıklandırdığımız şeylerden gizli ve açıkça infâk edenlerdir. Ve seyyiati, hasenat ile (iyilikle) savan kimselerdir. İşte onlar için, bu dünyanın (güzel bir) akıbeti (sonucu) vardır.

13/RA'D-23: Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(bâbin).

Adn cennetleri (vardır). Onların babalarından ve eşlerinden ve zürriyyetlerinden salâha ulaşan kimseler, ona (adn cennetlerine) girerler. Ve her kapıdan melekler, onların yanlarına girerler.

“Allah'a ulaşmak yoktur, ruhun Allah'a ulaşması mümkün olamaz. Çünkü insana hayat veren ruhtur, ruhunuz vücudunuzdan ayrıldığı an ölürsünüz.” safsatasına Allahû Tealâ burada cevap vermektedir. Allahû Tealâ bu âyette "yuridûne vechehu" kullanmış: “Allah'ın Zat'ını dileyerek dua edenler.” Rad Suresinin 22. âyetinde "vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim" kullanmış, “Onlar sabırla Allah'ın Zat'ını ibtiga ederler, isterler, dilerler.”

"Yuridûne" de aynı şeyi ifade eder: "Dilemek, irade etmek."

"İbtiga etmek" de dilemek, istemek anlamına gelir. Üstelik Allahû Tealâ "vechi" demekle çok büyük bir ölçüyü devreye almıştır. Evvela Allah'ın Zat'ını dilemek, Allah'ın Zat'ına ulaşmayı dilemektir. 21. basamakta ruh Allah'a ulaşır ama "Allah'ın Zat'ını görmek" deyince bu, 28. basamağın 5. 6. 7. mertebelerini işaret eder ve insanı; insanı kâmil yapan ve kemâlâtın en üst noktasına ulaştıran bir özellik taşır. Kişiyi adn cennetinin sahibi yapar. Allahû Tealâ burada her iki standardı da ifade etmektedir. Allah'ın Zat'ını dilemek yani Allah'ın Zat'ını irade etmek. Rad-22'de hem Zat'a ulaşmayı, hem Zat'ı görmeyi dilemek istikametinde kullanılmıştır. En'am Suresinin 52. âyet-i kerimesi Rad Suresinin 22. ve 23. âyetleriyle paralel bir anlam taşımaktadır.

 

6/EN'ÂM-52

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve sabah akşam, Rab'lerinin Zat'ını dileyerek dua edenleri kovma.Onların hesabından senin üzerine, senin hesabından onların üzerine bir şey yoktur. Artık onları kovarsan, o zaman sen zalimlerden olursun.
Diyanet İşleri : Rab’lerinin rızasını isteyerek sabah akşam O’na dua edenleri yanından kovma. Onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovasın. Eğer kovarsan zalimlerden olursun.
Abdulbaki Gölpınarlı : Sabah, akşam, râzılığını dileyerek Rablerine duâ edenleri kovma; ne onlardan, herhangi bir hususta sen sorumlusun, ne de senin amelinden onlara bir şey sorulur, onun için onları kovup da haksızlık edenlerden olma.
Adem Uğur : Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki onları kovup ta zalimlerden olasın!
Ahmed Hulusi : "HÛ"nun vechini dileyerek, sabah akşam Rablerine dua edenleri yanından uzaklaştırma. . . Onların yaptıklarının sonucundan sana bir sorumluluk düşmediği gibi, senin yaptıklarının sonucundan da onlara bir şey düşmez ki onları uzaklaştırasın. . . (Bunu yaparsan) o takdirde zulmetmiş olursun.
Ahmet Tekin : Sadece Allah’ın rızasını dileyerek, sabahları erken ve akşama doğru Rablerine kulluk, ibadet ve dua edenleri kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin. Onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun takdirde Allah’ın emirlerine âsi olan zâlimlerden olursun.
Ahmet Varol : Rabblerinin rızasını umarak sabah akşam O'na yalvaranları yanından kovma. Onların hesaplarından senin üzerine senin hesabından da onların üzerine bir sorumluluk yok ki, onları yanından kovup da zalimlerden olasın.
Ali Bulaç : Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde birşey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.
Ali Fikri Yavuz : Rablerinin rızasını dileyerek sabah ve akşam O’na dua edenleri (fakirleri), fakirlerle bir arada bulunmak istemiyen müşriklerin arzusuna uyarak, yanından kovma. Onların (o fakirlerin görünüşte iyi olan halleri hakikatte fena olsa bile) hesabından sana hiç bir şey gerekmez ve senin hesabından da onlara bir şey yoktur. Bunun için, onları kovarsan, zulmedenlerden olursun.
Bekir Sadak : Sabah aksam, Rabblerinin rizasini isteyerek O'na yalvaranlari kovma. Onlarin hesabindan sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabindan da onlara bir sorumluluk yoktur ki onlari kovarak zulmedenlerden olasin.
Celal Yıldırım : Allah'ın hoşnutluğunu dileyerek sabah-akşam Rablarına duâ edip (kulluk görevlerini yerine getirmeye) çalışanları (huzurundan ya da meclisinde bulunmaktan) kovma ; onların hesabından sana bir şey yok, senin hesabından da onlara bir şey yok ki onları kovup haksızlıkta bulunanlardan olasın.
Diyanet İşleri (eski) : Sabah akşam, Rabblerinin rızasını isteyerek O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovarak zulmedenlerden olasın.
Diyanet Vakfi : Rablerinin rızasını isteyerek sabah akşam O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk; senin hesabından da onlara herhangi bir sorumluluk yoktur ki bunları kovup da zalimlerden olasın!
Edip Yüksel : Sabah akşam Rab'lerine yalvarıp sadece O'nun hoşnutluğunu arzulayanları kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin. Senin hesabından da onlar sorumlu değil. Onları kovarsan zalim olursun.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve öyle rablarının cemalini istiyerek sabah, akşam ona dua edenleri yanından koğayım deme, sana onların hisabından bir şey yok, senin hisabından da onlara bir şey yok ki biçareleri koğub da zalimlerden olacaksın
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Rablerinin rızasını isteyerek, sabah-akşam O'na dua edenleri yanından kovayım deme! Sen onların hesabından sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değildirler ki, biçareleri kovup da zalimlerden olasın.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Sırf Allah'ın rızasını dileyerek sabah akşam Rab'lerine dua edenleri huzurundan kovma. Onların hesabından sen sorumlu değilsin, onlar da senin hesabından sorumlu değiller. Onları yanından kovduğun takdirde zalimlerden olursun.
Fizilal-il Kuran : Sırf Rabblerinin rızasını dileyerek sabah, akşam O'na yalvaranları yanından kovma, onların hesabından sana ve senin hesabından onlara bir şey düşmez ki, bu yüzden onları kovarak zalimlerden olasın.
Gültekin Onan : Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını)- dileyerek rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde birşey (yükümlülük), senin hesabından da birşey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.
Hasan Basri Çantay : Sabah, akşam Rablerine, sırf Onun cemâlini dileyerek, düâ edenleri (huzurundan) koğma. Onların (kâfirlerin) hesabından hiç bir şey sana, senin hesabından hiç bir şey de onlara âid değildir. Onları (fakirleri) koğarsın (amma) zaalimlerden olursun.
Hayrat Neşriyat : Ve O’nun rızâsını isteyerek sabah akşam Rablerine duâ edenleri kovma! Onların(fakir mü’minleri senin yanında görmek istemeyen o müşriklerin) hesâbından sana bir şey yok, senin hesâbından da onlara bir şey yok ki onları (o mü’minleri) kovup da zâlimlerden olasın!
İbni Kesir : Sabah, akşam Rabblarına, rızasını dileyerek dua edenleri kovma. Onların hesabından sana bir şey yoktur, senin hesabından onlara bir şey yoktur ki onları kovasın da zalimlerden olasın.
Muhammed Esed : O halde, Rablerinizin rızasını isteyerek sabah akşam Ona yalvaranları(n hiç birini) yanından kovma. Sen onlardan hiçbir şekilde sorumlu değilsin -tıpkı onların da hiçbir şekilde senden sorumlu olmadıkları gibi- bu nedenle onları kovma hakkına sahip değilsin: yoksa zalimlerden olurdun.
Ömer Nasuhi Bilmen : O zâtları yanından kovma ki, sabah ve akşam Rablerine O'nun cemalini dileyerek dua ederler. Senin aleyhine onların hesabından birşey yoktur, ve senin hesabından da onların üzerine birşey yoktur ki, onları kovup da zalimlerden olasın.
Ömer Öngüt : Sabah akşam Rablerinin cemâlini dileyerek O'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk yoktur, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yoktur ki onları kovasın ve zâlimlerden olasın.
Şaban Piriş : Hoşnutluğunu isteyerek sabah akşam Rab’lerine dua edenleri kovma. Onların hesabından sana bir şey ve senin hesabından onlara bir şey yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın.
Suat Yıldırım : Sabah akşam Rab’lerine, sırf O’nun cemaline ve rızasına müştak olarak niyaz edenleri yanından kovma. Ne sen onlardan, ne de onlar senden sorumlu değilsiniz ki onları kovup da zalimlerden olasın.
Süleyman Ateş : Sabah akşam Rablerinin rızâsını isteyerek, O'na yalvaranları kovma. Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabından da onlara bir sorumluluk yok ki, onları kovup da zâlimlerden olasın!
Tefhim-ul Kuran : Sabah akşam -O'nun yüzünü (rızasını) dileyerek- Rablerine dua edenleri kovma. Onların hesabından senin üzerinde birşey (yükümlülük), senin hesabından da bir şey (yükümlülük) yoktur ki onları kovman gereksin. Yoksa zalimlerden olursun.
Ümit Şimşek : Sabah akşam Rablerinin rızasını dileyerek Ona dua edenleri yanından kovma. Ne onların hesabından sana bir sorumluluk vardır, ne senin hesabından onlara. Sakın onları kovup da zalimlerden olma.
Yaşar Nuri Öztürk : Sabah akşam, yüzünü isteyerek Rablerine yalvarıp yakaranları kovma! Onların hesabından bir şey sana ait olmadığı gibi, senin hesabından bir şey de onlara ait değildir. O halde onları kovarsan zalimlerden olursun.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.501