EN'ÂM-51

Anasayfa » EN'ÂM Suresi » EN'ÂM-51
share on facebook  tweet  share on google  print  

EN'ÂM-51

"EN'ÂM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<6/EN'ÂM-51>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَأَنذِرْ بِهِ الَّذِينَ يَخَافُونَ أَن يُحْشَرُواْ إِلَى رَبِّهِمْ لَيْسَ لَهُم مِّن دُونِهِ وَلِيٌّ وَلاَ شَفِيعٌ لَّعَلَّهُمْ يَتَّقُونَ

Ve enzir bihillezîne yehâfûne en yuhşerû ilâ rabbihimleyse lehum min dûnihî veliyyun ve lâ şefîun leallehum yettekûn(yettekûne).

 

1. ve enzir : ve uyar, ikaz et
2. bi-hi : onunla
3. ellezîne yehâfûne : korkan kimseler
4. en yuhşerû : haşrolmak
5. ilâ rabbi-him : Rab'lerine
6. leyse lehum : onların yoktur
7. min dûni-hî : O'ndan başka
8. veliyyun : bir dost
9. ve lâ şefîun : ve şefaat eden yoktur
10. lealle-hum : umulur ki böylece onlar
11. yettekûne : takva sahibi olurlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ burada şefaat müessesesinden bahsediyor. İnsanlar arasında “Biz Hz. Muhammed (S.A.V)'in ümmetiyiz. Kıyâmet günü hepimize şefaat edecek, biz de O'nun ümmeti olduğumuz için doğru cennete gireceğiz.” şeklinde bir görüş vardır. Bu tamamen İblisin bir palavrasıdır. İnsanlar da o günde kendilerine gerçekten şefaat edileceğini ve cenneti haketmedikleri halde cennete gireceklerini düşünürler. Allahû Tealâ, "kıyâmet günü hiç kimseden hiç kimseye şefaatin bir fayda vermeyeceğini" söylüyor.

Şefaat; Allahû Tealâ'nın, sahâbenin talebi üzerine onların günahlarını affetmesi, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in talebi üzerine günahlarını bir defa daha affetmesi, yani sevaba çevirmesidir. Günahlarının sevaba çevrilmesi, Allahû Tealâ'nın onlara mağfiret etmesidir.

4/NİSÂ-64: Ve mâ erselnâ min resûlin illâ li yutâa bi iznillâh(iznillâhi), ve lev ennehum iz zalemû enfusehum câûke festagferûllâhe vestagfere lehumur resûlu le vecedûllâhe tevvâben rahîmâ(rahîmen).

Ve Biz, (hiç) bir resûlü, Allah'ın izniyle kendilerine itaat edilmesinden başka birşey için göndermedik. Ve onlar nefslerine zulmettikleri zaman, eğer sana gelselerdi, böylece Allah'tan mağfiret dileselerdi ve Resûl de onlar için mağfiret dileseydi, mutlaka Allah'ı, (iki tarafın da) tövbelerini (onların tövbesini ve Resûl'ün mağfiret talebini) kabul eden ve rahmet edici olarak bulurlardı.

Kim Allah'a ulaşmak üzere bir mürşidin önünde tövbe ederse ve nefs tezkiyesine (amilüssalihata) başlarsa, Allah onun günahlarını sevaba çevirir.

25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ(rahîmen).

Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).

İşte bu Allahû Tealâ'nın mağfiret etmesidir.

Allah'la sahâbe arasında ve Allah'la Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasında mağfiret; sahâbe ile Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasında şefaat söz konusudur. Peygamber Efendimiz (S.A.V) onların günahlarının affını dilediğinde, bu dileme işleminin adına Kur'ân-ı Kerim "şefaat" diyor. Şefaat, günahların affedilmesi konusunda Allahû Tealâ'dan talepte bulunmaktır. Her devirde devrin imamı bunu yapar.

40/MU'MİN-7: Ellezîne yahmilûnel arşa ve men havlehu yusebbihûne bi hamdi rabbihim ve yu’minûne bihî ve yestagfirûne lillezîne âmenû, rabbenâ vesi’te kulle şey’in rahmeten ve ilmen fagfir lillezîne tâbû vettebeû sebîleke vekıhim azâbel cahîm(cahîmi).

Arşı tutan melekler ve onun etrafındaki kişi (devrin imamı), Rab'lerini hamd ile tesbih ederler ve O'na îmân ederler. Ve âmenû olanlar için (Allah'tan) mağfiret dilerler: "Rabbimiz, Sen herşeyi rahmetle (rahmetinle) ve ilimle (ilminle) kuşattın. Böylece (mürşidin önünde) tövbe edenleri ve senin yoluna (Sıratı Mustakîm'e) tâbî olanları mağfiret et (günahlarını sevaba çevir). Onları cehennem azabından koru!”

Peygamber Efendimiz (S.A.V) de zaten Devrin İmamı'ydı, üstelik de asaleten imamıydı. Öyleyse peygamberlerin bulunmadığı devirlerde vekâleten de olsa arşı tutan meleklerle beraber bulunan Huzur Namazı'nın İmamı, Allah'ın indinde görev yaparken Allahû Tealâ'dan hep talepte bulunur. Bu şefaattir. Ve tövbe eden kişi hayattayken gerçekleşir. Şefaat, kıyâmet günü için geçerli değildir. İşte Allahû Tealâ'nın da bütün insanlar için talebi, hayattayken kendilerine şefaat edilmesidir. Ama bunun vasıtalı olarak gelmesi lâzımdır:

  1. Kişinin Allah'a ulaşmayı dilemesi lâzımdır.
  2. 12 tane ihsanla mürşidine ulaşması lâzımdır.

Böylece orada hazır bulunan devrin imamıyla beraber diğer 6 şahitle (Allah da dahil olmak üzere), Allahû Tealâ'nın dizaynı içerisinde, kişi tâbiiyeti gerçekleştirdiği an, devrin imamının şefaati söz konusu olur ve Allah onların bütün günahlarını sevaba çevirir.

Aynı zamanda Allahû Tealâ'nın orada, tövbe merasiminin yapıldığı anda bir de velîsi vardır. O mutlaka evliyadır. Kim tövbeye muhatapsa irşad makamına Allahû Tealâ'nın getireceği veya getirdiği birisidir. Ama zaten onun ruhu tâbî olanın başına gelmeyecektir. Kişinin başının üzerine gelecek olan devrin imamının ruhudur.

Burada Allahû Tealâ bir de takvadan söz etmektedir. Kur'ân-ı Kerim 7 grup takvadan bahsetmektedir.

  • 3. basamakta kim Allahû Tealâ'ya ulaşmayı dilerse, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) takvasına ulaşır, âmenûlar takvasının sahibi olur.
  • Ne zaman mürşidine ulaşırsa, kalbine îmân yazıldığı için 14. basamakta tâbiiyet takvasının sahibi olur.
  • 21. basamakta ruhu Allah'a ulaşır ve kişi evvab takvanın sahibi olur (Ruhu Allah'ın Zat'ında ifna olduğu için).
  • 25. basamakta fizik vücudunu Allah'a teslim eder, muhsinler takvasının sahibi,
  • 26. basamakta nefsinin kalbindeki bütün afetler yok olduğu için ulûl'elbab takvasının sahibi olur,
  • 27. basamakta irşada ulaşarak irşad (muhlisler) takvasının,
  • 28. basamağın 4. kademesinde iradesini de Allah'a teslim ederek bihakkın takvanın sahibi olur. Ve hemen ardından 28. basamağın 5. kademesinde irşada memur ve mezun kılınır.

Ve Devrin İmamı ise tasarruf takvasının sahibidir.

 

6/EN'ÂM-51

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve Rab'lerine haşrolunmaktan korkan kimseleri, onunla uyar. Onların, O'ndan (Allah'tan) başka bir dostu ve şefaat edeni yoktur. Böylece onlar takva sahibi olurlar.
Diyanet İşleri : Kendileri için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi bulunmaksızın, Rab’lerinin huzurunda toplanmaktan korkanları, Allah’a karşı gelmekten sakınsınlar diye, onunla (Kur’an ile) uyar.
Abdulbaki Gölpınarlı : Rablerinin tapısında hasredilmeden korkanları Kur'ân'la korkut ve çekinsinler diye de bildir ki onlara, Rablerinden başka ne bir dost vardır, ne de bir şefaatçi.
Adem Uğur : Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar.
Ahmed Hulusi : Rablerine haşrolunmalarından korkanları O'nunla (nefslerindeki Esmâ kuvvelerinin yaşatacakları konusunda) uyar. . . Onların O'nun dûnunda ne bir Veliyy'i ve ne de bir şefaat edicisi vardır. . . Umulur ki takvayı gerçekleştirirler.
Ahmet Tekin : Toplanıp Rablerinin huzuruna getirileceklerinden korkanları, Kur’ân ile uyar. Onlar için Allah’ın dışında, kulları durumundakilerden ne bir velî, bir koruyucu, ne bir otorite, ne de bir şefaatçi vardır. Umulur ki, Allah’a sığınırlar, emirlerine yapışır, günahlardan arınıp azaptan korunurlar, kulluk ve sorumluluk şuuruyla, haklarına ve özgürlüklerine sahip çıkarak şahsiyetli davranırlar, dinî ve sosyal görevlerinin bilincinde olurlar.
Ahmet Varol : Rabblerinin huzuruna çıkarılacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyar. Onlar için O'ndan (Allah'tan) başka dost ve şefaatçi yoktur. Umulur ki sakınırlar.
Ali Bulaç : Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp korkut; onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar.
Ali Fikri Yavuz : Rableri huzurunda toplanacaklarından korkanları, sen Kur’an’la korkut ki, onların, Rablerinden başka ne bir dostu, ne de bir şefaatçisi yoktur. Gerektir ki, onlar, sakınırlar.
Bekir Sadak : Rablerine toplanacaklarindan korkanlari Kuran ile uyar. O'ndan baska bir dost ve aracilari yoktur. Umulur ki Allah'tan sakinalar.
Celal Yıldırım : Ve bunun (Kur'ân) ile Rabbınıza haşr olunacaklarına (inanıp) korkanları uyar; onlara Rablarından gayri ne bir sahip çıkan dostları, ne de bir şefaatçileri vardır; ola ki, (Allah'tan) korkup kötülüklerden sakınırlar.
Diyanet İşleri (eski) : Rablerine toplanacaklarından korkanları Kuran ile uyar. O'ndan başka bir dost ve aracıları yoktur. Umulur ki Allah'tan sakınalar.
Diyanet Vakfi : Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an ile) uyar. Onlar için Rablerinden başka ne bir dost, ne de bir aracı vardır; belki sakınırlar.
Edip Yüksel : Rab'lerinin huzuruna çıkacaklarının heyecanıyla dolanları onunla (Kuran'la) uyar: O'ndan başka bir sahipleri ve şefaatçıları (aracıları) yok. Belki korunurlar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Hem bununla şunları inzar eyle ki rablarının huzuruna haşrolunacaklarından korkarlar, öyle ki kendileri için onun huzurunda ne bir dost ne bir şefâatci yok, gerektir ki onlar korunurlar
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Öyleki, kendileri için O'nun huzurunda ne bir dost ne de bir şefaatçı vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an'la uyar. Onlar için Allah'tan başka ne bir dost, ne de bir şefaatçi vardır. Gerekir ki Allah'tan korkarlar.
Fizilal-il Kuran : Rabblerin huzurunda toplanacaklarından korkanları Kur'an aracılığı ile uyar. Onlar için Allah dışında bir dost ya da aracı yoktur. Ola ki, günahlardan sakınırlar.
Gültekin Onan : Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kuran'la) uyarıp korkut. Onlar için ondan başka ne velileri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar.
Hasan Basri Çantay : Rablerine (götürülüb) toplanacaklarından korkanları sen onunla (Kur'an ile) inzâr et ki onların Ondan (Rablerinden) başka ne bir yâri, ne de bir şefaatçisi yokdur. (Senin bu inzârın) onların sakınmaları içindir.
Hayrat Neşriyat : Ve Rablerinin huzûrunda toplanacaklarından korkanları, onunla (Kur’ân ile)korkut; onlar için O’ndan (O Rablerinden) başka ne bir dost, ne de bir şefâatçi vardır; tâ ki(günahlardan) sakınsınlar.
İbni Kesir : Rabblarına toplanacaklarından korkanları, sen onunla uyar. O'ndan başka bir dost ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki sakınalar.
Muhammed Esed : Kendilerini Allaha karşı koruyacak veya Onun nezdinde şefaat edecek birisi olmadan Allahın huzurunda toplanmaktan korkanları böylece uyar ki Ona karşı sorumluluklarının bilincine (tam olarak) varabilsinler.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve onunla o kimseleri korkut ki, onlar Rablerinin huzuruna haşrolunacaklarından korkarlar bir halde ki, onlar için ondan başka bir yar, bir şefaatci yoktur. Umulur ki, ittikada bulunurlar.
Ömer Öngüt : Rablerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları onunla uyar. O'ndan başka bir dostları ve şefaatçileri yoktur. Umulur ki Allah'tan korkarlar.
Şaban Piriş : Rab’lerinin huzurunda toplanacaklarından korkanları (vahy) ile uyar ki onların Allah’tan başka velileri ve şefaatçıları yoktur. Umulur ki korunurlar.
Suat Yıldırım : Allah’ın huzurunda toplandıklarında, Allah’tan başka birtakım tanrıların, kendilerini kurtaracaklarına inanan o kimseleri sen Kur’ân’la uyar ki, O’nun huzurunda kendilerini savunacak ne bir hamileri, ne de bir şefaatçileri olmayacaktır. Böylece umulur ki bu şirkten sakınırlar.
Süleyman Ateş : Rablerin(in huzûru)na toplanacakların(a inanıp bu durum)dan korkanları onunla uyar ki; kendilerinin, O'ndan başka ne dostları, ne de destekçileri yoktur. (Onları uyar), belki korunurlar.
Tefhim-ul Kuran : Rablerine (götürülüp) toplanacaklarından korkanları onunla (Kur'an'la) uyarıp korkut; onlar için ondan başka ne veli'leri vardır ne şefaatçileri. Umulur ki korkup sakınırlar.
Ümit Şimşek : Rablerinin huzuruna çıkarılmaktan korkan ve Ondan başka bir dostu yahut şefaatçisi olmayan kimseleri sen bu Kur'ân ile uyar; olur ki sakınırlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Rablerinin huzurunda haşredileceklerinden korkanları, o vahiy ile uyar ki korunabilsinler. Onların O'ndan başka ne bir dostu vardır ne de şefaatçısı.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 31.10.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164165

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
91.542