A'RÂF-179

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-179
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-179

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-179>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَلَقَدْ ذَرَأْنَا لِجَهَنَّمَ كَثِيرًا مِّنَ الْجِنِّ وَالإِنسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لاَّ يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ أَعْيُنٌ لاَّ يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ آذَانٌ لاَّ يَسْمَعُونَ بِهَا أُوْلَئِكَ كَالأَنْعَامِ بَلْ هُمْ أَضَلُّ أُوْلَئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ

Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîran minel cinni vel insi, lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).

Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir. 
1. ve lekad : ve andolsun ki
2. zere'nâ : yarattık, hazırladık
3. li cehenneme : cehennemi
4. kesîren : çok
5. min el cinni : cinlerden
6. ve el insi : ve insanlar
7. lehum : onların vardır
8. kulûbun : kalpler
9. lâ yefkahûne : fıkıh edemezler, idrak edemezler
10. bi-hâ : onunla
11. ve lehum : ve onların vardır
12. a'yunun : gözler
13. lâ yubsırûne : göremezler
14. bi-hâ : onunla
15. ve lehum : ve onların vardır
16. âzânun : kulaklar
17. lâ yesmeûne : işitemezler
18. bi-hâ : onunla
19. ulâike : işte onlar
20. ke el en'âmi : hayvanlar gibi
21. bel hum : hayır onlar, hatta onlar
22. edallu : daha çok dalâlette
23. ulâike : işte onlar
24. hum el gâfilûne : onlar gâfil olanlardır

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu âyet-i kerime, hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak bir şekilde insanların çoğunun cehenneme gideceğini göstermektedir. Cehenneme gidecek olan insanlar, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Eğer Allah'a ulaşmayı dileseler Allahû Tealâ, bunu işitir, bilir ve görür. Rahmân esmasıyla tecelliye başlar. Rahmân esması, birinci etapta onların gözlerindeki hicab-ı mestureyi alır. Böylece irşad makamını alelâde bir insan olarak değil, irşad makamı olarak görmeye başlarlar. Ve o noktadan itibaren ondan nefret etmezler. Onu sevmeye başlarlar. Allahû Tealâ, onların kulaklarındaki vakrayı alır. Ve işitmeye başlarlar ve irşad makamına ulaşmak için, davete icabet için hazır hale gelirler. Onların kalplerindeki ekinneti, negatif çalışan kompüter sistemini alır, yerine ihbat koyar. Sonra Allah, onların kalplerine ulaşır. Kalplerinin nur kapısını Allah'a çevirir. Göğüslerinden kalplerine bir nur yolu açar. Zikir yaptıkça Allah'tan gelen nurlar, kalbe girebilsin, ulaşabilsin diye...

Mührün kenarlarından sızabilen rahmet partikülleri, kalbin içine %2 (%1, sonra %1 daha) oranında yerleşirler. Bu yerleşme, o kişinin huşû sahibi olduğunu ifade eder. Huşû sahibi olan kişilereyse Allahû Tealâ, mutlaka mürşidlerini gösterir. Allah'ın gösterdiği mürşidlere ulaştıkları zaman o insanlar, mürşide ulaşmış olurlar (14. basamak). Ve hidayet (ruhun Allah'a ulaşması) buradan başlar.

İşte Allah'ın söylediği cehenneme gidecek olan insanlar, kalplerinde fıkıh hassası olduğu halde fıkıh edemeyenlerdir. Fıkıh edememelerinin sebebi, kalplerinde idrake engel olan ekinnetin olmasıdır. Gözlerinde hicab-ı mesture vardır, irşad makamını, irşad makamı olarak göremezler. Kulaklarında vakra vardır, irşad makamının söylediklerini işitemezler. Kalpleri kör, sağır, dilsizdir. İdrak edemezler, işitemezler, göremezler.

İşte bu insanlara Allahû Tealâ "ölüler" diyor. Bu insanlar, Allah'a ulaşmayı dilememiş olan, âmenû olmayan insanlardır. Âmenû olmadıklarını, Allah'a ulaşmayı dilemediklerini hem işitemediklerinden (kulaklarındaki vakra alınmamış); hem göremediklerinden (gözlerindeki hicab-ı mesture alınmamış); hem idrak edemediklerinden (kalplerindeki ekinnet alınmamış ve yerine ihbat konulmamış) anlıyoruz.

Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e diyor ki: “Sen mezardaki ölülere işittiremezsin. Onlar ölülerdir. Söylediklerini işitmezler. Benim davetime sadece işitenler icabet eder.” (En'am-36, Neml-80). Hiç kimse başlangıçta, davete icabet edemez. Çünkü kulaklarında vakra vardır. İnsanlar, başlangıçta gözlerinin üzerinde hicab-ı mesture adında bir perde olduğu için irşad makamına, alelâde bir insana bakar gibi bakarlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'i de herhangi bir insan olarak kabul etmişlerdir. Allah'ı temsil ettiğini, Allah'ın Nebî'si, (Peygamber'i) olduğunu idrak edememişlerdir. Allah'ın temsil edildiği bir insanla, başka bir insanı mukayese etmek imkânına sahip değillerdir. Ne zaman Allah sizi seçmiş ise siz, Allah'a ulaşmayı dilemişseniz ve Allah, sizin üzerinize Rahmân esmasıyla tecelli etmeye başlamışsa ilk olarak, gözlerdeki hicab-ı mestureyi alır ve sizin, baktıktan sonra irşad makamını, irşad makamı olarak görmenizi temin eder. İkinci olarak, kulaklardaki vakrayı alır ve O'nun söylediklerini işitmeye başlarsınız. İşitmeye başladığınız anda, davete icabet edersiniz. İcabet ederseniz şu dünyadaki nadir mutlu insanlardan olursunuz. Çünkü davete icabetiniz, ruhunuzu da, vechinizi de, nefsinizi de, iradenizi de birer birer Allah'a teslim etmekle noktalanacaktır. İşte bunların hepsinin de adı, ayrı ayrı hidayetlerdir.

Allah'ın "ölüler" diye hitap ettiği insanların özellikleri; gözleri varken görememeleri, kulakları varken işitememeleri, kalpleri varken idrak edememeleridir (İsra-45,46). Öyleyse bunlar mutlaka uzak dalâlet içindeki kişilerdir. Mutlak olarak cehenneme gireceklerdir. İşte Allahû Tealâ cehennemi, insanların ve cinlerin çoğu için hazırlamıştır.

6/EN'ÂM-36: İnnemâ yestecîbullezîne yesmeûn(yesmeûne), vel mevtâ yeb’asuhumullâhu summe ileyhi yurceûn(yurceûne).

(Davete) ancak işitenler icabet eder. Ve Allah, ölüleri (ölü olan sem'î isimli işitme hassasını, ölü olan fuad isimli idrak hassasını, ölü olan basar isimli görme hassasını) diriltir. Sonra ona döndürülürler. (Hayatta iken ruhu mürşid eliyle Allah'a döndürülür.)

27/NEML-80: İnneke lâ tusmiul mevtâ ve lâ tusmius summed duâe izâ vellev mudbirîn(mudbirîne).

Muhakkak ki sen, ölülere işittiremezsin ve arkasını dönüp kaçan sağırlara da (Allah'ın) davetini işittiremezsin.

17/İSRÂ-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).

Sen Kur'ân'ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah'a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

17/İSRÂ-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).

O'nu (Kur'ân'ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur'ân'da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

 

7/A'RÂF-179

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.
Diyanet İşleri : Andolsun biz, cinler ve insanlardan, kalpleri olup da bunlarla anlamayan, gözleri olup da bunlarla görmeyen, kulakları olup da bunlarla işitmeyen birçoklarını cehennem için var ettik. İşte bunlar hayvanlar gibi, hatta daha da aşağıdadırlar. İşte bunlar gafillerin ta kendileridir.
Abdulbaki Gölpınarlı : Andolsun ki biz, cinlerin ve insanların çoğunu cehennem için yarattık; onların kalpleri vardır; düşünmezler onunla; gözleri vardır, görmezler o gözlerle; kulakları vardır, duymazlar o kulaklarla. Onlar dört ayaklı hayvanlara benzerler, hattâ daha da sapıktır onlar. Onlardır gaflette kalanların ta kendileri.
Adem Uğur : Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.
Ahmed Hulusi : Andolsun ki cinn ve insten çoğunu cehennem yaşamı için yaratıp, çoğalttık! Ki onların kalpleri (şuurları) var, (hakikati) kavrayamazlar; gözleri var bunların, onlarla baktıklarını değerlendiremezler; kulakları var, onlarla duyduklarını kavrayamazlar!. . İşte bunlar en'am (evcil hayvanlar) gibidirler; belki daha da şaşkın! Onlar gâfillerin (gılaf içinde - kozalarında yaşayanların) ta kendileridir!
Ahmet Tekin : Andolsun biz, hakkı ve hayrı anlamazlıktan gelen, akılları ve kalpleri; Allah’ın birliğinin, kudretinin, düzeninin delillerini görmezlikten gelen gözleri; Allah’ın kitabını, peygamberinin tebliğini, öğütlerini duymazlıktan gelen kulakları olan; özgürce seçme hakkına sahip cin ve insan neslinin hak dine itibar etmeyen çoğunu, sonuçta cehennemi boylayacaklarını bile bile yaratıp çoğalttık. İşte onlar hayvanlar gibidir, duyu organlarında insanlara mahsus mânâ ve anlayış bulunmaz. Belki hayvanlardan daha başıboş, daha şaşkın, daha başıbozuk, daha çok helâke maruzdurlar. Onlar, işte onlar tam manasıyla gaflet içindedirler.
Ahmet Varol : Cehennem için de insanlardan ve cinlerden pek çok kimse yarattık ki onların kalpleri vardır, onlarla anlamazlar, gözleri vardır onlarla görmezler ve kulakları vardır onlarla duymazlar. Bunlar hayvanlar gibi hatta daha aşağıdırlar. İşte bunlar gafillerdir.
Ali Bulaç : Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Ali Fikri Yavuz : Yemin olsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır; bu kalblerle gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır; onlarla görmezler (ibret almazlar). Kulakları vardır; onlarla nasihat dinlemezler. İşte bunlar, hayvanlar gibidir; doğrusu daha sapık ve şaşkındırlar. Gafil olanlar da işte bunlardır.
Bekir Sadak : And olsun ki, cehennem icin de bircok cin ve insan yarattik; onlarin kalbleri vardir ama anlamazlar; gozleri vardir ama gormezler; kulaklari vardir ama isitmezler. Iste bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapiktirlar. Iste bunlar gafillerdir.
Celal Yıldırım : Şanıma and olsun ki, cin ve insanlardan birçoğunu Cehennem için yarattık; kalbleri vardır onunla (hakkı) anlamazlar, gözleri vardır onunla (hakikati) görmezler, kulakları vardır, onunla (doğruyu) işitmezler. İşte bunlar (bu şuursuzlar) hayvanlar gibidir, belki daha da sapık ve şaşkındırlar, işte gafiller ancak bunlardır!.
Diyanet İşleri (eski) : And olsun ki, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık; onların kalbleri vardır ama anlamazlar; gözleri vardır ama görmezler; kulakları vardır ama işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibi hatta daha sapıktırlar. İşte bunlar gafillerdir.
Diyanet Vakfi : Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.
Edip Yüksel : İnsanlardan ve cinlerden çok sayıda kişiyi cehenneme mahkum ettik. Kalpleri var, fakat kavrayamazlar; gözleri var, fakat görmezler; kulakları var, fakat işitmezler. Onlar, çiftlik hayvanları gibidir, hatta daha da kötü... Ve onlar, olup bitenden habersizdirler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Celâlim hakkı için Cinn-ü İnsten bir çoğunu Cehennem için yarattık, onların öyle kalbleri vardır ki onlarla doymazlar, ve öyle gözleri vardır ki onlarla görmezler ve öyle kulakları vardır ki onlarla işitmezler, işte bunlar behaim gibi, hattâ daha şaşkındırlar, işte bunlar hep o gafiller
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Andolsun ki, cin ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, onunla gerçeği anlamazlar, gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır ama onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvan gibidirler, hatta daha şaşkındırlar. İşte o gafiller ancak bunlardır.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Andolsun ki, cinlerden ve insanlardan birçoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, fakat onunla gerçeği anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. İşte bunlar hayvanlar gibidirler. Hatta daha da aşağıdırlar. Bunlar da gafillerin ta kendileridir.
Fizilal-il Kuran : Andolsun ki, birçok cini ve insanı cehennemlik olarak yarattık. Onların kalpleri var. Fakat anlamazlar, gözleri var, fakat görmezler, kulakları var, fakat işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler. Hatta hayvanlardan da sapıktırlar. Onlar gaflet içindedirler.
Gültekin Onan : Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık). Kalpleri vardır fakat bununla kavramazlar; gözleri vardır fakat bununla görmezler; kulakları vardır fakat bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha da aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Hasan Basri Çantay : Andolsun ki biz cin ve insden bir çoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalbleri vardır, bunlarla idrâk etmezler; gözleri vardır, bunlarla görmezler; kulakları vardır, bunlarla işitmezler. Onlar dört ayaklı hayvanlar gibidir. Hattâ daha sapıkdırlar. Onlar gaflete düşenlerin ta kendileridir.
Hayrat Neşriyat : Celâlim hakkı için, cinlerden ve insanlardan birçoğunu (kendi irâdeleriyle hak edecekleri üzere) Cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır, (ancak kendi küfürleri sebebiyle artık) onlarla (hakkı zevk edip) anlamazlar; onların gözleri vardır (ama) onlarla(Allah’ın delîllerini) görmezler; onların kulakları da vardır, (ama) onlarla (İlâhî nasîhatleri)işitmezler! İşte onlar hayvanlar gibidir; hattâ daha da aşağıdırlar. İşte onlar, gafillerin ta kendileridir.
İbni Kesir : Andolsun ki; Biz cinn ve insanlardan bir çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalbleri vardır; anlamazlar, gözleri vardır; görmezler, kulakları vardır; duymazlar. Onlar; hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapıktırlar. İşte onlar; gafillerin kendilerdir.
Muhammed Esed : Gerçek şu ki, Biz, cehennem için, kalpleri olup da gerçeği kavrayamayan, gözleri olup da göremeyen, kulakları olup da işitmeyen görünmez varlıklardan ve insanlardan çok canlar ayırmışızdır. Hayvan sürüsü gibidir bunlar; hayır hayır, doğru yolu kavramakta onlardan da aşağı: Körcesine dalıp gitmiş olanlar işte böyleleridir.
Ömer Nasuhi Bilmen : Andolsun ki, cinden ve insten çoklarını cehennem için yarattık, onların kalbleri vardır ki, onlar ile anlayamazlar ve onların gözleri vardır ki, onlar ile göremezler ve onların kulakları vardır ki, onlar ile işitemezler. Onlar hayvanlar gibidirler, belki onlar daha sapıktırlar. İşte gâfil olanlar onlardır.
Ömer Öngüt : Andolsun ki biz cinlerden ve insanlardan pek çoğunu cehennem için yarattık. Onların kalpleri vardır, fakat o kalplerle anlamazlar. Gözleri vardır, fakat onlarla görmezler. Kulakları vardır, fakat onlarla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidirler, hatta daha da sapık ve şaşkındırlar. Ve işte onlar gafillerdir.
Şaban Piriş : Cinlerden ve insanlardan çoğunu cehennemlik kıldık. Çünkü onların kalpleri vardır. Onunla anlayış göstermezler. Gözleri vardır, onunla görmezler, kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir, hatta onlardan da aşağıdırlar. İşte onlar gafillerdir.
Suat Yıldırım : Biz cehennem için cinlerden ve insanlardan öyle kimseler yarattık ki onların kalpleri vardır ama bu kalplerle idrâk etmezler, gözleri vardır onlarla görmezler, kulakları vardır onlarla işitmezler. Hasılı onlar hayvanlar gibi, hatta onlardan da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır.
Süleyman Ateş : Andolsun, cehennem için de birçok cin ve insan yarattık ki kalbleri var, fakat onlarla anlamazlar; gözleri var, fakat onlarla görmezler; kulakları var, fakat onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir, hattâ daha da sapık... Ve işte gâfiller onlardır!
Tefhim-ul Kuran : Andolsun, cehennem için cinlerden ve insanlardan çok sayıda kişi yarattık (hazırladık.) Kalbleri vardır bununla kavrayıp anlamazlar, gözleri vardır bununla görmezler, kulakları vardır bununla işitmezler. Bunlar hayvanlar gibidir, hatta daha aşağılıktırlar. İşte bunlar gafil olanlardır.
Ümit Şimşek : Cinlerden de, insanlardan da Biz pek çok Cehennemlikler yarattık. Onların kalpleri vardır, anlamazlar; gözleri vardır, görmezler; kulakları vardır, işitmezler. Onlar hayvan gibi, hattâ daha da şaşkındırlar. Onlar gafillerin tâ kendileridir.
Yaşar Nuri Öztürk : Yemin olsun ki biz, insanlardan ve cinlerden birçoğunu cehennem için yarattık. Kalpleri var bunların, onlarla anlamazlar; gözleri var bunların, onlarla görmezler; kulakları var bunların, onlarla işitmezler. Davarlar gibidir bunlar. Belki daha da şaşkın. Gafillerin ta kendileridir bunlar.

 

 

 

Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 1.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
109.649