A'RÂF-148

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-148
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-148

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-148>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَاتَّخَذَ قَوْمُ مُوسَى مِن بَعْدِهِ مِنْ حُلِيِّهِمْ عِجْلاً جَسَدًا لَّهُ خُوَارٌ أَلَمْ يَرَوْاْ أَنَّهُ لاَ يُكَلِّمُهُمْ وَلاَ يَهْدِيهِمْ سَبِيلاً اتَّخَذُوهُ وَكَانُواْ ظَالِمِينَ

Vettehaze kavmu mûsâ min ba’dihî min huliyyihim iclen ceseden lehu huvâr(huvârun), e lem yerev ennehu lâ yukellimuhum ve lâ yehdîhim sebîlen ittehazûhu ve kânû zâlimîn(zâlimîne).

Musa (A.S)'nın kavmi, ondan sonra (Musa A.S'ın Tur dağına gitmesinden sonra) ziynet eşyalarından, böğüren (ses çıkaran) bir buzağı heykeli (yapıp) onu (ilâh) edindiler. Onun, onlarla konuşmadığını ve onları yola hidayet etmediğini (hidayete erdirmediğini) görmüyorlar mı? Onu (ilâh) edindiler ve zalimler oldular.  
1. vettehaze (ve ittehaze) : ve edindiler
2. kavmu mûsâ : Musa'nın kavmi
3. min ba'di-hî : ondan sonra
4. min huliyyi-him : kendilerinin süs ve ziynet eşyaların dan
5. iclen : bir buzağı
6. ceseden : cansız cisim, heykel, ceset
7. lehu : onun var
8. huvârun : böğüren, böğürme sesi
9. e lem yerev : görmüyorlar mı
10. enne-hu : muhakkak o, onun, ...... olduğunu
11. ve lâ yehdî-him : ve onları hidayet etmiyor
12. sebîlen : yol
13. ittehazû-hu : onu edindiler
14. ve kânû : ve oldular
15. zâlimîne : zalimler, zulmedenler

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hz. Musa, Allahû Tealâ ile 40 gün süre ile beraber olmuş ve levhaları almıştır. Bu süre içerisinde aşağıda Hz. Harun ile birlikte bulunan İsrail halkı, ses çıkaran, buzağı gibi böğüren heykeli kendilerine tanrı edinmişler, ona ibadet etmeye ve tapmaya başlamışlardır. O heykel, onları sebîle hidayet etmemiştir. Sebîle hidayet etmek, sebîle ulaştırmak çok önemli bir konudur.

Tarîk da, sebîl de "yol" demektir. Allahû Tealâ diyor ki: “Andolsun ki Biz üzerinize 7 kat yol halkettik, yarattık.” (Mu'minûn-17)

Allahû Tealâ, 7 tane yol; 7 tane gök katını birbirine bağlayan bir Tarîki Mustakîm'i oluşturmuştur. Hidayete, Allah'a, bir sebîl (yol) ile ulaşılır (Âli İmrân-73). Allah, Allah'a ulaşmayı dileyenleri mutlaka sebîle, Sıratı Mustakîm'e, teslim yollarına, selâm yollarına ulaştırır (Hac-54).

Allahû Tealâ, Allah'a ulaşmayı dileyen kişiyi, 12 tane ihsanla mürşidine ulaştırır. Kişi, mürşidine ulaştığı zaman ruhu, vücudundan ayrılıp Allah'a doğru yola çıkar. Allahû Tealâ diyor ki: Habibim de ki: “Ben sizlerden bir ücret istemiyorum. Benim ücretim Allah'a aittir. Ama ben hepinizden Allah'a giden bir yol, Allah'a ulaştıran bir sebîl ittihaz etmenizi istiyorum.” (Hud-29)

Bu sebîl, "Sıratı Mustakîm" adını alır ki; iki yatay, iki dikey sebîlden oluşur. Birinci sebîlin birinci kesimi, tövbe ettiğiniz yerden, tâbî olduğunuz kişinin dergâhına kadar olan kesimdir. Oradan da devrin imamının dergâhına kadar olan, (yeryüzünün sathına paralel) bir yolla beraber; iki tane yolun biraraya gelmesiyle bir yatay sebîl oluşur. Bütün devirlerde devrin imamının dergâhı, mutlak olarak Tarîki Mustakîm'in başlangıcıdır. Allah'ın katına bütün ruhları ulaştıran altın kapı, onun dergâhındadır. Burada, Allah'ın vücuda getirdiği yolların dikey olanı başlar. Bu yol, zemin kat olan dünyayı, 7. gök katına bağlar, 7 tane tarîkten oluşur. Allah, onları asla tarîke ulaştırmaz. Sıratı cehenneme ulaştırır ve onlar orada ebediyyen kalacaklardır (Nisa-169).

Allah'ın dizaynında, iki tane ayrı yol vardır:

1- Allah'a ulaştıran yol.

2- Cehenneme ulaştıran yol.

Birinci yatay sebîlden sonra başlayan Tarîki Mustakîm, 7 tane gök katını aşarak 7. gök katına ulaşır:

Zemin kattan 1. kata kadar 1. sebîl.

Birinci kattan 2. kata kadar 2. sebîl.

3. kata kadar 3. sebîl.

4. kata kadar 4. sebîl.

5. kata kadar 5. sebîl.

6. kata kadar 6. sebîl.

7. kata kadar 7. sebîl vardır.

Yukarıya doğru uzayan bu yol, bir altın kapıyla açılır, 7. katta da bir altın kapıyla sona erer. Üzeri baklava dilimli, tek kanatlı bu kapının üzerinde kapı tokmağı gibi bir şey mevcut değildir. 7. kattaki ile zemin kattaki kapı, birbirinden küçük bir ayrılık gösterir. 7. kattaki fetih kapısı, dışarıdan girişin kapısıdır. 7. kattaki kapının altında genişliği 1,5 - 2 metre olan bir merdiven, beyaz mermerden, 7 basamaklıdır. Basamak bir sahanlığa ulaşır. İki tarafında, iki tane trabzan vardır. Trabzanlar, 7 tane altın halkadan oluşan bir zincirle birbirine bağlıdır. Allahû Tealâ'nın "evliya" dediği, fetih kendisine müyesser olan ruh, elindeki altın kılıçla zincire bir defa vurur. Ve altın zincir ikiye ayrılır. 7 mermer basamağın üzerinde bulunan altın kapı, (zemin kattaki bu kapı ile devrin imamının dergâhındaki kapı aynı hüviyettedir) açılır. Kişi, oradan geçerek tavandan yukarı çıkar. Fetih kapısından geçtiği için "fetih sahibi" olur. Kişi 7. katı fetheder.

Buraya kadar Allahû Tealâ'nın Tarîki Mustakîm (istikamet üzere bir yol) dediği, 7 tane yoldan oluşan dikey bir sebîl, 7 tane gök katını aşarak tamamlanır. 7. katın 1. âleminden itibaren sağa doğru bir yolculuk yapılır. Buraya kadar yatay bir sebîl söz konusudur. Kişinin tâbî olduğu yerden, ana dergâha ulaştığı noktaya kadar geçen yatay sebîl gibi bu da, yatay bir sebîldir. Ruh, 7. katın 7 tane âlemini aşarak Sidret-ül Münteha'ya kadar ulaşır. Sonra dikey bir yolculukla, Yokluk'ta olan Allah'ın Zat'ına ulaşır. İnsan ruhu, Allah'ın Zat'ında yok olur (Nebe-39). O sebîl, hidayete erdiren yoldur. Yola ulaştırmak, neticede hidayete ermeyi oluşturur.

Sıratı Mustakîm'in (sebîlin), hidayet yolu olarak devreye girmesi ve kişiyi Allah'a ulaştırması, bu standartlarda cereyan eder. Sebîle ulaştırmak, o sebîl vasıtası ile ruhun Allah'a ulaştırılmasını ifade eder.

23/MU'MİNÛN-17: Ve lekad halaknâ fevkakum seb'a tarâika ve mâ kunnâ anil halkı gâfilîn(gâfilîne).

Ve andolsun ki Biz, sizin üzerinizde 7 yol yarattık ve Biz, yaratmaktan gâfil değiliz.

3/ÂLİ İMRÂN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeşâ’(yeşâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).

Ve (Ehli Kitap): “Sizin dîninize tâbî olandan başkasına inanmayın.” (dediler). (Habibim onlara) De ki: “Muhakkak ki hidayet Allah'a ulaşmaktır. (İnsanın ruhunun ölmeden önce Allah'a ulaşmasıdır.) Size verilenin bir benzerinin, bir başkasına verilmesidir.” Yoksa onlar, Rabbiniz'in huzurunda, sizinle çekişiyorlar mı? (Onlara) De ki: “Muhakkak ki fazl Allah'ın elindedir. Onu dilediğine verir.” Ve Allah, Vâsi'dir (ilmi geniştir, herşeyi kapsar), Alîm'dir (en iyi bilendir).

22/HACC-54: Ve li ya’lemellezîne ûtul ılme ennehul hakku min rabbike fe yu’minû bihî fe tuhbite lehu kulûbuhum, ve innallâhe le hâdillezîne âmenû ilâ sırâtın mustakîm(mustakîmin).

Ve kendilerine ilim verilenlerin, onun (irşad makamının, Velî Resûl'ün, Nebî Resûl'ün) söylediklerinin Rabbinden bir hak olduğunu bilmeleri, O'na îmân etmeleri, onların kalplerinin O'nu (Allah'ı) idrak etmesi (kalplerinden ekinnetin alınıp yerine ihbat sistemi konarak kalplerin mutmain olması) içindir. Muhakkak ki Allah, âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) mutlaka Sıratı Mustakîm'e hidayet edendir.

11/HÛD-29: Ve yâ kavmi lâ es’elukum aleyhi mâlâ(mâlen), in ecriye illâ alâllâhi ve mâ ene bi târidillezîne âmenû, innehum mulâkû rabbihim ve lâkinnî erâkum kavmen techelûn(techelûne).

Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.

4/NİSÂ-169: İllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâ(yesîren).

Ancak cehennem yoluna (hidayet eder, ulaştırır), onlar orada ebediyyen kalacak olanlardır. Ve bu, Allah için kolaydır.

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).

İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

 

7/A'RÂF-148

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Musa (A.S)'nın kavmi, ondan sonra (Musa A.S'ın Tur dağına gitmesinden sonra) ziynet eşyalarından, böğüren (ses çıkaran) bir buzağı heykeli (yapıp) onu (ilâh) edindiler. Onun, onlarla konuşmadığını ve onları yola hidayet etmediğini (hidayete erdirmediğini) görmüyorlar mı? Onu (ilâh) edindiler ve zalimler oldular.
Diyanet İşleri : Mûsâ’nın kavmi onun (Tur’a gitmesinin) ardından, ziynet eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli (yaparak ilâh) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara hiçbir yol göstermediğini görmediler mi? (Böyle iken) onu (ilâh) edindiler de zalim kimseler oldular.
Abdulbaki Gölpınarlı : Mûsâ'nın kavmi, o gittikten sonra ziynet eşyasından bir buzağı yaptılar. O buzağı, böğürüyordu da. O buzağının kendileriyle konuşmayacağını, onlara doğru yolu göstermeyeceğini görüp anlamadılar mı da ona sarıldılar ve kendilerine kıydılar, yazık ettiler.
Adem Uğur : (Tûr'a giden) Musa'nın arkasından kavmi, zinet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tanrı olarak) benimsediler ve zalimler oldular.
Ahmed Hulusi : Musa'nın halkı ondan sonra (yani Musa'nın Tur'a çıkışından sonra), kendilerinin değerli süs eşyalarından meydana gelen, (buzağı gibi) böğürebilen buzağı heykeli edindiler. . . Fark edemediler mi ki o (heykel) onlarla ne kelâm edebiliyor ne de bir yola hidâyet edebiliyor? Onu (ilâh) edindiler ve zâlimler oldular (nefslerine zulmettiler)!
Ahmet Tekin : Mûsâ’nın arkasından kavmi, süs takılarından yapılmış, böğüren bir buzağı heykelini put haline getirmişlerdi. O buzağının kendileriyle konuşamayacağını, kendilerine bir yol gösteremeyeceğini görmüyorlar mıydı, düşünemiyorlar mıydı? Yine de onu put haline getirdiler, şirke girdiler, zâlim oldular.
Ahmet Varol : Musa'nın kavmi, onun ardından [9] süs eşyalarından yapılmış, buzağı görünümde ve böğürmesi olan bir heykeli (ilah olarak) benimsediler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve kendilerini bir yola iletmediğini görmediler mi? Onu benimsediler ve zalim kimseler oldular.
Ali Bulaç : (Tura gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilah) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de, zulmedenler oldular.
Ali Fikri Yavuz : Tûr’a çıkan Mûsa’nın arkasından, geride kalan kavmi, süs eşyalarından bir buzağı heykeli yapıp onu tanrı edindiler, ki onun bir böğürmesi de vardı. Buzağının kendileriyle konuşamayacağını, onlara bir yol gösteremiyeceğini görmediler mi de onu tanrı edindiler? Böylece zâlimlerden oldular.
Bekir Sadak : Musa'nin ardindan milleti, ziynet takimlarindan, canliymis gibi boguren bir buzagi heykeli yaparak onu tanri edindiler. O buzaginin kendileriyle konusmadigini ve yol da gostermedigini gormediler mi? Onu tanri olarak benimseyip kendilerine yazik ettiler.
Celal Yıldırım : Musa'nın (belirlenen vakitte Tûr Dağı'na çıkması) ardından kavmi, kendi zînetlerinden üç boyutlu böğüren bir buzağı heykeli yapıp (tanrı) edindiler. O buzağının kendileriyle konuşamıyacağını ve bir yol da gösteremiyeceğini görmediler mi ?! Onu kendilerine ilâh edindiler; zaten onlar zâlimler idiler.
Diyanet İşleri (eski) : Musa'nın ardından milleti, ziynet takımlarından, canlıymış gibi böğüren bir buzağı heykeli yaparak onu tanrı edindiler. O buzağının kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu tanrı olarak benimseyip kendilerine yazık ettiler.
Diyanet Vakfi : (Tûr'a giden) Musa'nın arkasından kavmi, zinet takımlarından, böğürebilen bir buzağı heykelini (tanrı) edindiler. Görmediler mi ki o, onlarla ne konuşuyor ne de onlara yol gösteriyor? Onu (tanrı olarak) benimsediler ve zalimler oldular.
Edip Yüksel : Musa'nın halkı kendisinden sonra, süs eşyalarından, böğürmesi olan bir buzağı heykeli yapıp putlaştırdılar. Onun, konuşmaktan ve kendilerine yol göstermekten aciz olduğunu görmediler mi? Onu benimseyerek zalimlerden oldular.
Elmalılı Hamdi Yazır : Musânın arkasından ise kavmi tutmuşlar huliyyatlarından bir dana: böğüren bir heykel idinmişlerdi, görmemişler miydi ki o, onlara bir söz de söyliyemezdi, bir yol da gösteremezdi, fakat onu idindiler ve zalim idiler
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Musa'nın arkasından kavmi tutmuş takılarından bir dana, böğüren bir heykel edinmişlerdi. Onun kendilerine bir söz söylemediğini ve bir yol göstermediğini görmemişler miydi? Fakat onu tanrı edindiler ve zalimdiler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Musa'nın arkasından kavmi, tutmuş süs takılarından böğüren bir buzağı heykeli edinmişlerdi. O buzağının kendilerine bir söz söylemediğini ve bir yol gösteremediğini görmemişler miydi? Fakat yine de onu tanrı edindiler ve zalimlerden oldular.
Fizilal-il Kuran : Soydaşları, Musa'nın ardından, ziynet eşyalarından yapılmış, böğürme sesi verebilen bir buzağı heykelini ilâh edindiler. Oysa görmüyorlar mıydı ki, O onlarla ne konuşabiliyor ve ne de kendilerine bir yol gösterebiliyor? Onlar bu heykeli ilâh edinerek, zalimlerden oldular.
Gültekin Onan : (Tur'a gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi süs eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapacak Tanrı) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (Tanrı) edindiler de zulmedenler oldular.
Hasan Basri Çantay : («Tuur» a giden) Musânın arkasından kavmi zînet takımlarından bir buzağı heykel (i yapıb onu Tanrı) edindiler ki onun (inek gibi) bir böğürmesi de vardı. Onun kendileriyle konuşmayacağını, onlara bir yol da gösteremeyeceğini görmediler mi ki ona tutundular, kendilerine yazık ediciler oldular?
Hayrat Neşriyat : Ve kendisinin (Tûr dağına gitmesinin) ardından Mûsâ’nın kavmi, ziynet eşyâlarından (yapılmış) böğürmesi olan bir buzağı heykelini (ilâh) edindiler; görmediler mi ki gerçekten o, ne onlarla konuşuyor, ne de onlara bir yol gösteriyor! Onu (ilâh) edindiler ve zâlimler oldular.
İbni Kesir : Musa'nın kavmi; onun ardından, zinet takımlarından canlıymış gibi böğüren bir buzağı heykeli edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve bir yol da göstermediğini görmediler mi ki, tanrı edindiler de zalimlerden oldular?
Muhammed Esed : Ve Musa'nın halkı, onun yokluğunda, süs eşyalarından (yaptıkları), içinden boğuk bir ses çıkaran bir buzağı heykeline tapmaya başladılar. Bunun kendileriyle ne konuşabileceğini ne de onlara hiçbir biçimde yol gösteremeyeceğini görmüyorlar mıydı sanki? (Öyleyken yine de) ona tapmaya devam ettiler, çünkü zalim kimselerdi onlar:
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve Mûsa'nın kavmi, O'ndan sonra ziynet takımlarından bir buzağı böğürmesi olan bir heykel edindiler. Onlar görmediler mi ki, o kendileriyle konuşamaz ve onlara bir yol gösteremezdi. Onu (ilâh) edindiler ve zalimler oluverdiler.
Ömer Öngüt : Musa'nın kavmi; onun ardından kendi ziynetlerinden canlıymış gibi böğüren buzağı heykeli yaparak onu ilâh edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve yol da göstermediğini görmediler mi? Onu ilâh olarak benimsediler ve zâlimler oldular.
Şaban Piriş : Musa’nın kavmi, onun ardından süs eşyalarından (yapılmış) böğüren bir buzağı heykelini ilah edindiler. onun kendileriyle konuşmadığını ve onlara bir yol göstermediğini görmüyorlar mı? Ona bağlandılar, tapındılar ve kendilerine yazık ettiler.
Suat Yıldırım : Mûsâ Tevrat’ı almak için ayrıldıktan sonra ümmeti, zinet takımlarından, böğürür gibi ses çıkaran bir buzağı heykeli yapıp tanrı edindiler. Görmemişler miydi ki o heykel onlara hitap edemiyordu, kendilerine yol da gösteremiyordu. Fakat buna rağmen onu tanrı edindiler ve zalimlerden oldular.
Süleyman Ateş : Mûsâ kavmi, kendisin(in, Rabbi ile mülâkâta gitmesin)den sonra kendilerinin zinet takımlarından yapılmış, böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tanrı diye) benimsediler. Görmediler mi ki o, ne kendilerine söz söylüyor, ne de onlara yol gösteriyor? Onu benimsediler ve zâlimler(den) oldular.
Tefhim-ul Kuran : (Tura gitmesinin) Ardından Musa'nın kavmi, süsleme eşyalarından böğürmesi olan bir buzağı heykelini (tapılacak ilâh) edindiler. Onun kendileriyle konuşmadığını ve onları bir yola da yöneltip iletmediğini (hidayete erdirmediğini) görmediler mi? Onu (tanrı) edindiler de, zulmedenler oldular.
Ümit Şimşek : Musa'nın arkasından, onun kavmi, ziynet eşyalarından böğüren bir buzağı heykeli yapıp onu tanrı edindi. Görmüyorlar mıydı ki, o heykel ne kendileriyle konuşur, ne de onlara bir yol gösterebilirdi. Onu tanrı edinmekle zalimlerden oldular.
Yaşar Nuri Öztürk : Musa'nın kavmi, onun Allah'la konuşmaya gidişinden sonra, süs eşyalarından oluşmuş, böğürebilen bir buzağı heykelini ilah edinmişti. Görmediler mi ki, o onlarla ne konuşabiliyor ne de kendilerine yol gösterebiliyor? Onu benimsediler ve zalimler haline geldiler.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 1.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
109.818