A'RÂF-131

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-131
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-131

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-131>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

فَإِذَا جَاءتْهُمُ الْحَسَنَةُ قَالُواْ لَنَا هَذِهِ وَإِن تُصِبْهُمْ سَيِّئَةٌ يَطَّيَّرُواْ بِمُوسَى وَمَن مَّعَهُ أَلا إِنَّمَا طَائِرُهُمْ عِندَ اللّهِ وَلَكِنَّ أَكْثَرَهُمْ لاَ يَعْلَمُونَ

Fe izâ câethumul hasenetu kâlû lenâ hâzih(hâzihî), ve in tusibhum seyyietun yettayyerû bi mûsâ ve men meah(meahu), e lâ innemâ tâiruhum indallahi ve lâkinne ekserehum lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Artık onlara bir hasene geldiği zaman: “Bu bizim(hakkımız)dır.” dediler. Ve onlara bir kötülük isabet edince (onu) Musa (A.S) ve beraberindekilerin uğursuzluğu sayıyorlar. Fakat onların uğursuzluğu Allah tarafından değil mi? Ve lâkin onların çoğu bilmiyorlar.  
1. fe : artık, bundan sonra
2. izâ : ...dığı zaman
3. câet-hum el hasenetu : onlara iyilik geldi
4. kâlû : dediler
5. lenâ : bizim
6. hâzihi : bu
7. ve in : ve eğer
8. tusib-hum : onlara isabet eder
9. seyyietun : bir kötülük
10. yettayyerû : uğursuz sayarlar
11. bi mûsâ : Musa ile
12. ve men mea-hu : ve onunla beraber olan kimse(ler)
13. e lâ : değil mi
14. innemâ : fakat, ama, öyle olması
15. tâiru-hum : onların uğursuzluğu
16. inde allâhi : Allah'ın katında
17. lâkinne : fakat, lâkin
18. eksere-hum : onların çoğu
19. lâ ya'lemûne : bilmezler, bilmiyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada iki gruptan bahsedilmektedir:

1- Hz. Musa'nın kavminden (İsrail) olup, Hz. Musa'ya tâbî olmayan ve çoğunluğu teşkil eden büyük grup.

2- Hz. Musa'ya tâbî olan ve onunla beraber olan küçük grup.

Büyük grup gene aynı kavimdendir ve Hz. Musa'nın, firavuna: “Bırak da benimle beraber gelsinler, buradan ayrılsınlar.” dediği insanlardır. Bu insanlar, kendilerine bir iyilik geldiği ve hoşlarına giden bir olayla karşılaştıkları zaman: “Biz buna lâyığız.” hoşlarına gitmeyen bir olayla karşılaştıklarında da: “Bu bir uğursuzluktur. Bunun sebebi Hz. Musa ve ona tâbî olanlardır.” demektedirler.

Her devirde Allah'ın resûllerine veya nebîlerine, tâbî olanlar ve olmayanlar olarak mutlaka iki taraf vardır. Her devirde aynı olay tekerrür etmiş, resûller büyük çoğunluk tarafından, inkâr edilmiştir (Mu'minûn-44). Ama her ümmette küçük bir azınlık (büyüğün %10'u bulmayan bir grup, belki çok daha az) mutlaka o resûllere tâbî olmuşlardır. Kurtuluşa ulaşanlar da onlardır. Kavmin geri kalan kesiminin ne yazık ki kurtuluşu mümkün değildir.

23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne).

Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü'min olmayan kavim (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.

 

7/A'RÂF-131

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Artık onlara bir hasene geldiği zaman: “Bu bizim(hakkımız)dır.” dediler. Ve onlara bir kötülük isabet edince (onu) Musa (A.S) ve beraberindekilerin uğursuzluğu sayıyorlar. Fakat onların uğursuzluğu Allah tarafından değil mi? Ve lâkin onların çoğu bilmiyorlar.
Diyanet İşleri : Fakat onlara iyilik geldiği zaman, “Bu bizimdir, (biz çalışıp kazandık)” derler. Eğer başlarına bir kötülük gelirse, Mûsâ ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzluk sebebi ancak Allah katında (yazılı)dır. Fakat çokları bilmezler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Onlara bir iyilik gelince hakkımızdı bu zâten derler, bir kötülük geldi mi Mûsâ'nın ve onunla berâber bulunanların uğursuzluğuna verirlerdi. İyice bil ki uğradıkları uğursuzluk, Allah'tandı, fakat çoğu bilmezdi bunu.
Adem Uğur : Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, "Bu bizim hakkımızdır" derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ahmed Hulusi : Onlara bir iyilik geldiğinde: "Bu bizim getirimizdir" dediler. . . Onlara bir kötülük geldiğinde de, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yordular. . . Dikkat edin, onların uğursuzluk kabul ettiği, ancak Allâh indîndedir. . . Fakat onların çoğunluğu bunu kavrayamaz!
Ahmet Tekin : Kendilerine bir iyilik, bolluk gelince:
'Bu bizim hakkımızdır' dediler. Başlarına bir kötülük gelince de, bunu Mûsâ ile beraberindekilerin uğursuzluğundan saydılar. Şunu unutmayın, onların uğurları ve uğursuzlukları, hayır ve şerden payları, Allah katında yazılıdır. Fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Ahmet Varol : Onlara bir iyilik geldiğinde: 'Bu bizim hakkımızdır' derlerdi. Başlarına bir kötülük geldiğinde de Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır [8], ancak çoğu bunu bilmez.
Ali Bulaç : Onlara bir iyilik geldiği zaman "Bu bizim için" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Ali Fikri Yavuz : Fakat onlara (firavun ailesine) iyilik ve bolluk geldiği zaman: “- Bu bizim hakkımızdır.” dediler. Başlarına bir fenalık geldiği zaman da, beraberindekilerin uğursuzluğuna yoruyorlardı. Dikkat edin! İyilik ve kötülüğü yaratmak ancak Allah’ın kudretiyledir. Fakat onların çoğu (bunu) bilmezler.
Bekir Sadak : Onlara bir iyilik geldigi zaman; «Bu bizden oturudur» derler, bir fenaliga ugrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanlarin ugursuzluguna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin ugradigi ugursuzluk Allah katindandir, fakat cogu bunu bilmezler.
Celal Yıldırım : Kendilerine iyilik geldiği zaman, «bu bize lâyıktır» derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorumlarlardı. Haberiniz olsun ki, onların uğursuzlukları Allah katındadır, ne var ki çoğu bunu bilmezler.
Diyanet İşleri (eski) : /.Onlara bir iyilik geldiği zaman; 'Bu bizden ötürüdür' derler, bir fenalığa uğrarlarsa da, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna verirlerdi. Bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
Diyanet Vakfi : Onlara bir iyilik (bolluk) gelince, «Bu bizim hakkımızdır» derler; eğer kendilerine bir fenalık gelirse Musa ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlardı. Bilesiniz ki, onlara gelen uğursuzluk Allah katındandır, fakat onların çoğu bunu bilmezler.
Edip Yüksel : Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, 'Bunu biz hakkettik,' derler, kendilerine bir kötülük dokunduğu zaman ise Musa ve beraberindekileri uğursuzlukla suçlarlardı. Doğrusu, onların uğursuzluğu ALLAH tarafından kararlaştırılır. Ancak çokları bilmezler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman ha, bu bizim hakkımız dediler, ve başlarına bir kötülük gelirse Musâ ile ma'ıyyetindekilerden teşe'üm ediyorlardı, şum kuşları ise ancak Allah yanındadır ve lâkin ekserîsi bilmezlerdi
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman: «İşte bu bizim hakkımızdır.» dediler. Başlarına bir kötülük gelirse Musa ile yanındakilerin uğursuzluğuna verirlerdi. Uğursuzluk kuşları ise Allah'ın yanındadır. Fakat çoğu bilmezlerdi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Fakat kendilerine iyilik geldiği zaman, işte bu bizim hakkımızdır, dediler, başlarına bir kötülük gelince de, işte bu Musa ile yanındakilerin uğursuzluğu yüzünden, dediler. İyi bilin ki, onların uğursuzluğu Allah katındandır. Lâkin çoğu bunu bilmezler.
Fizilal-il Kuran : Onlar bir iyilikle karşılaşınca «bu kendimizden kaynaklanıyor» derler. Fakat eğer başlarına bir kötülük gelecek olursa, bunu Musa ile arkadaşlarının uğursuzluğuna yorarlar. Oysa onların kaderlerini belirleme yetkisi sırf Allah'ın tekelindedir, fakat çoğu bunu bilmiyor.
Gültekin Onan : Kendilerine bir iyilik geldiği zaman, "Bu bizim için (biz bunu hakettik)" dediler; onlara bir kötülük isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Tanrı katında asıl uğursuz (kötülük kaynağı) olanlar kendileridir.
Hasan Basri Çantay : Fakat onlara iyilik gelince: «Bu, bizim hakkımızdır» dediler. Eğer kendilerine bir fenalık da gelirse Musa ile onun berâberindekilere uğursuzluk yüklerlerdi. Gözünüzü açın ki onların uğursuzluğu ancak Allah tarafındandır. Fakat çokları bilmezler.
Hayrat Neşriyat : İşte onlara iyilik geldiği zaman: 'Bu bizim (hakkımız)dır' derler. Ama onlara bir kötülük isâbet ederse, Mûsâ ve onunla berâber olanları uğursuz sayarlardı. Dikkat edin! Onların uğursuzluğu (kendi amellerinden olup) ancak Allah katındandır; fakat onların çoğu bilmezler.
İbni Kesir : Onlara bir iyilik geldiğinde: Bu, bizim içindir, dediler. Şayet kendilerine bir kötülük gelirse; Musa ile beraberindekilere uğursuzluk yüklerdi. Dikkat edin, onların uğursuzluğu ancak Allah katındadır, fakat çoğu bilmezler.
Muhammed Esed : Fakat onlar, kendilerine ne zaman bir iyilik erişse "Bu (zaten) bizim hakkımızdı!" derler, ne zaman da başları dara düşse bunu Musa ve onun yandaşlarının uğursuzluğuna verirlerdi. Yoo! Şüphesiz, onların uğur(suzluk)ları Allah tarafından öngörülmüştür; ne var ki, çoğu (bunu) bilmez.
Ömer Nasuhi Bilmen : Fakat onlara güzellik gelince, «Bu bizim hakkımızdır» dediler. Onlara bir kötülük isabet ederse Mûsa ile ve O'nunla beraber olanlar ile teşe'ümde bulunurlardı. Haberiniz olsun ki, onların şeameti ancak Allah tarafındandır. Fakat onların pek çokları bilmezler.
Ömer Öngüt : Onlara bir iyilik geldiği zaman: “Bu bizim hakkımızdır. ” derlerdi. Bir kötülük dokununca, Musa ve onunla beraber olanların uğursuzluğuna yorarlardı. İyi bilin ki, kendilerinin uğradığı uğursuzluk Allah katındandır, fakat çoğu bunu bilmezler.
Şaban Piriş : Onlara bir iyilik geldiği zaman “bu bizim hakkımızdır” derler, onlara bir kötülük dokunduğu zaman onu Musa ve onun yanındakilerin uğursuzluğuna verirlerdi. Dikkat edin, onların uğursuzluğu sadece Allah katındandır. Fakat onların çoğu bilmiyorlar.
Suat Yıldırım : Onlara iyilik, bolluk geldiğinde: "Hâ işte bu bizim hakkımız! Kendi becerimizle bunu elde ettik!" derlerdi. Eğer kendilerine bir kötülük gelirse onu, Mûsa ile beraberindeki müminlerin uğursuzluklarına verirlerdi. Dikkat edin, iyiliği olduğu gibi kötülüğü de yaratmak, ancak Allah’ın kudretiyledir fakat onların çoğu bilmezler.
Süleyman Ateş : Onlara bir iyilik geldiği zaman: "Bu, bizimdir (kendi becerimizle bunu elde ettik)" derler; kendilerine bir kötülük ulaşırsa, Mûsâ ve onunla beraber olanları uğursuz sayarlar(onların yüzünden belâya uğradıklarını sanırlar)dı. İyi bilinki, onların uğursuzluğu Allâh katındadır, fakat çokları bilmezler.
Tefhim-ul Kuran : Onlara bir iyilik geldiği zaman «Bu bizim için» dediler; onlara bir kötülük de isabet ettiğinde (bunu da) Musa ve beraberindekilerin bir uğursuzluğu olarak yorumlarlardı. Haberiniz olsun, Allah katında asıl uğursuz olanlar kendileridir; ama onların çoğu bilmezler.
Ümit Şimşek : Başlarına bir iyilik gelince 'Bu bizim hakkımız' der, kötülük gelince de Musa ile beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Heyhat! Onların uğursuzluğu Allah katındandı da çoğu bunu bilmiyordu.
Yaşar Nuri Öztürk : Onlara bir iyilik geldiğinde, "bu bizimdir" derlerdi. Kendilerine bir kötülük dokunduğunda ise Musa ve beraberindekilerin uğursuzluğuna yorarlardı. Gözünüzü açın! Onların uğursuzluk kuşu Allah katındadır. Fakat çokları bilmiyorlar.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 1.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
109.748