A'RÂF-39

Anasayfa » A'RÂF Suresi » A'RÂF-39
share on facebook  tweet  share on google  print  

A'RÂF-39

"A'RÂF Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<7/A'RÂF-39>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَقَالَتْ أُولاَهُمْ لأُخْرَاهُمْ فَمَا كَانَ لَكُمْ عَلَيْنَا مِن فَضْلٍ فَذُوقُواْ الْعَذَابَ بِمَا كُنتُمْ تَكْسِبُونَ

Ve kâlet ûlâhum li uhrâhum fe mâ kâne lekum aleynâ min fadlin fe zûkûl azâbe bimâ kuntum teksibûn(teksibûne).

Ve onların evvelkileri, sonrakilere: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle azabı tadın.” dediler.  
1. ve kâlet : ve dedi (dediler)
2. ûlâ-hum : onların evvelkileri
3. li uhrâ-hum : onların sonrakilere
4. fe : böylece
5. mâ kâne lekum : sizin yoktur
6. aleynâ : bize
7. min fadlin : üstünlükten (bir üstünlük)
8. fe zûkû el azâbe : o zaman tadın, azabı
9. bi-mâ : o şey (şeyler) sebebiyle
10. kuntum teksibûne : kazandığınız, kazanmış olduğunuz

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Burada azap söz konusudur. Ne yazık ki aldatılanlar; aldatıldıklarını ölürken de, cehennemde de anlarlar. Ama artık çok geç kalmışlar ve hilenin kurbanı olmuşlardır. Onlara dînlerini öğreten, doğru olduğunu iddia eden ve aslında doğruyu, bilerek inkâr eden o mütekebbir insanların kurbanı olanlar, cehennemde onlara verilen iki kat azabı gördükleri zaman: "Hayır siz bilmiyorsunuz, bildikleriniz yanlış ve bizi de kendinizle beraber mahvettiniz. Şimdi bizim için de azabı tadın." derler.

Kur'ân-ı Kerim'de Allah'ın lânetine muhatap olanlar, başkalarını da saptırmış olanlardır. Başkalarını suç işlemeye teşvik ederek o suçu işletenlere; onların günahlarından, kaybettikleri derecelerden pay vardır. Bütün insanlar, cinler, yaptıklarının bedelini mutlaka ya cezalarla ödeyeceklerdir ya da onlara mükâfat olarak ödenecektir.

Dünya da, cennet de insanlar içindir. Dünyada haseneyi yaşayanlar, cennette de haseneyi yaşarlar. Dünyada cehennemi yaşayanlar, cehennemde de cehennemi yaşarlar. Birçok insan, mutluluğun zenginlikle ve buna mümasil şeylerle sağlanabileceğini düşünürler. Oysa ki; iç dünyanızda, dış dünyanızda, Allah ile olan ilişkilerinizde kesintisiz bir sulh ve sukûn hali; mutluluğu, dünya saadetini oluşturur. Allah'a ulaşmayı dilemekse, cennet saadetini mutlaka kazandırır.

Bu dünya, doğruyu öğrenip tatbik edebilenler için bir mutluluklar dünyasıdır. İşte bizler, bahtlı bir topluluğuz. Allah'a sonsuz hamd ve şükrederiz. Çünkü; Allah Bize mutluluğun reçetesini verdi ve sizler onu tatbik edenlersiniz. Hem bu dünyada mutlu olursunuz, hem de Allah'ın cenneti sizler içindir. Ve siz söylediklerimizi inceledikçe, Allah'ın âyetlerini yalanlayanların durumlarını, herkesten daha doğru idrak edersiniz. Ne yazık ki insanların %90'ından fazlası sizin bildiklerinizi bilmiyor. Ne yazık ki kurtuluşları da mümkün değildir.

7/A'RÂF-39

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve onların evvelkileri, sonrakilere: “Sizin bizden bir üstünlüğünüz yok. Öyleyse kazanmış olduğunuz şeyler sebebiyle azabı tadın.” dediler.
Diyanet İşleri : Öncekiler sonrakilere, “Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Artık kazanmış olduğunuz şeylere karşılık, azabı tadın” derler.
Abdulbaki Gölpınarlı : Evvelce girenler, sonrakilere diyecekler ki: Sizin bir üstünlüğünüz yok bize, kazandığınız suçlar yüzünden tadın azâbı.
Adem Uğur : Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
Ahmed Hulusi : Öncekiler de sonrakilere: "Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. . . Uygulamalarınızın getirisi olarak yaşayın azabı!" derler.
Ahmet Tekin : İktidar sahibi liderler, halka:
'Sizin bize göre farklı bir tarafınız yok. O halde, siz de işlediğiniz ameller, yüklendiğiniz günahlar sebebiyle azâbı tadın.' derler.
Ahmet Varol : Öncekiler de sonrakilere: 'Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktu. Kazandıklarınıza karşılık azabı tadın' derler.
Ali Bulaç : (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."
Ali Fikri Yavuz : Önceki öncüler de sonrakilere; “- Sizin de bize karşı bir üstünlüğünüz olmadı. Artık kendi yaptığınızın cezası olan azabı tadın”, derler.
Bekir Sadak : Oncekiler sonrakilere, «Sizin bizden bir ustunlugunuz yoktu, kazandiginiza karsilik azabi tadin» derler. *
Celal Yıldırım : Öncekiler sonrakilere, «Sizin bize karşı bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandığınıza karşılık azabı tadın I» diyecekler.
Diyanet İşleri (eski) : Öncekiler sonrakilere, 'Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın' derler.
Diyanet Vakfi : Öncekiler de sonrakilere derler ki: Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de yaptıklarınıza karşılık azabı tadın!
Edip Yüksel : Öncekiler sonrakilere, 'Sizin bize bir üstünlüğünüz yoktur. Kazandıklarınızdan ötürü azabı tadın,' dediler.
Elmalılı Hamdi Yazır : Öndekiler de sonrakilere derler ki: sizin de bize karşı bir meziyyetiniz olmadı, artık kendi kesbinizin cezası, tadın azabı
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Öndekiler de sonrakilere: «Sizin bize karşı hiçbir üstünlüğünüz olmadı. Artık kendi kazancınızın cezası olarak tadın azabı.» derler.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Öncekiler de sonrakilere derler ki: «Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. O halde yaptıklarınızdan dolayı azabı tadın».
Fizilal-il Kuran : Öncekiler de, kendilerinden sonrakilere, «Sizin de bizden bir farkınız yoktu. O halde siz de işlediğiniz kötülüklerin karşılığı olan azabı çekiniz» derler.
Gültekin Onan : (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: "Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın."
Hasan Basri Çantay : Onların evvelkileri de sonrakilerine: «Sizin bize karşı hiçbir üstünlüğ (ünüz) yokdur. O halde ne kazanmış idiyseniz karşılığı olan azabı tadın» dedi (diyecek).
Hayrat Neşriyat : Öncekiler ise sonrakilere: 'Hâlbuki (bu mevzu'da) sizin bizim üzerimize hiç bir üstünlüğünüz olmadı, öyle ise kazanageldiğiniz (günahlar) yüzünden azâbı(nızı) tadın!' derler.
İbni Kesir : Öncekiler de sonrakilere: Sizin bizden bir üstünlüğünüz yoktur. Öyleyse ne kazandıysanız karşılığı olan azabı tadın, derler.
Muhammed Esed : Ve öncekiler, sonrakilere şöyle diyecek: "Demek ki, hiçbir bakımdan bizden üstün kimseler değilmişsiniz! Öyleyse, yaptığınız bütün o kötülükler için, tadın bu azabı!"
Ömer Nasuhi Bilmen : Öndekiler de, sonrakilere diyeceklerdir ki: «Sizin için bizim üzerimize bir fazl (ve rüçhan) yoktur. Binaenaleyh (siz de) kazanır olduğunuz şey sebebiyle azabı tadınız.»
Ömer Öngüt : Öncekiler sonrakilere: “Sizin bizden üstünlüğünüz yoktu, kazandığınıza karşılık azabı tadın!” derler.
Şaban Piriş : Öncekiler ise, kendilerinden sonra gelenlere: -Sizin, bizden bir üstünlüğünüz yoktur, siz de kazanmış olduklarınıza karşılık azabı tadın!” derler.
Suat Yıldırım : Bu sefer öndekiler de sonrakilere derler ki: "Gördünüz ya, sizin bize karşı bir ayrıcalığınız olmadı, artık kendi işlediklerinizin cezası olarak tadın azabı!"
Süleyman Ateş : Öncekiler de sonrakilere dediler ki: "Sizin bize bir üstünlüğünüz yok. O halde siz de kazandıklarınıza karşılık azâbı tadın!"
Tefhim-ul Kuran : (Bu sefer) Önde gelenler, sonda yer alanlara diyecekler ki: «Sizin bize göre bir üstünlüğünüz yoktur, kazandıklarınıza karşılık olarak azabı tadın.»
Ümit Şimşek : Öncekiler de sonrakilere 'Sizin bize bir üstünlüğünüz yok ki,' derler. 'Siz de kendi kazandıklarınızın azabını tadın.'
Yaşar Nuri Öztürk : Öncekiler de sonrakiler için şöyle konuşurlar: "Artık sizin, bizim üzerimizde bir üstünlüğünüz yok. O halde kazandıklarınıza karşılık azabı tadın."
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 3.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122, 123, 124, 125, 126, 127, 128, 129, 130, 131, 132, 133, 134, 135, 136, 137, 138, 139, 140, 141, 142, 143, 144, 145, 146, 147, 148, 149, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 157, 158, 159, 160, 161, 162, 163, 164, 165, 166, 167, 168, 169, 170, 171, 172, 173, 174, 175, 176, 177, 178, 179, 180, 181, 182, 183, 184, 185, 186, 187, 188, 189, 190, 191, 192, 193, 194, 195, 196, 197, 198, 199, 200, 201, 202, 203, 204, 205206

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
109.795