YÛNUS-107

Anasayfa » YÛNUS Suresi » YÛNUS-107
share on facebook  tweet  share on google  print  

YÛNUS-107

"YÛNUS Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<10/YÛNUS-107>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَإِن يَمْسَسْكَ اللّهُ بِضُرٍّ فَلاَ كَاشِفَ لَهُ إِلاَّ هُوَ وَإِن يُرِدْكَ بِخَيْرٍ فَلاَ رَآدَّ لِفَضْلِهِ يُصَيبُ بِهِ مَن يَشَاء مِنْ عِبَادِهِ وَهُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

Ve in yemseskallâhu bidurrin fe lâ kâşife lehu illâ hû(hûve), ve in yuridke bi hayrin fe lâ râdde li fadlih(fadlihi), yusîbu bihî men yeşâu min ibâdih(ibâdihi), ve huvel gafûrur râhîm(râhîmu).

Ve eğer Allah, sana bir zarar (bir darlık) dokundurursa, artık onu, O'ndan (Allah'tan) başka giderecek kimse yoktur. Ve eğer sana (senin için) bir hayır isterse, o taktirde O'nun fazlını geri çevirecek kimse yoktur. O'nu kullarından dilediği kimseye isabet ettirir. Ve O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nurunun sahibi).  
1. ve in yemseske allâhu : ve Allah eğer dokundurursa (isabet ettirirse)
2. bi durrin : bir zarar, bir darlık, bir sıkıntı
3. fe lâ : artık yoktur
4. kâşife : gideren kimse (giderecek kimse)
5. lehu : onun için, onu, ona
6. illâ hûve : ondan başka
7. ve in yurid-ke : ve eğer senin için (sana) isterse
8. bi hayrin : bir hayrı
9. fe lâ : o taktirde yoktur
10. râdde : geri çeviren kimse (geri çevirecek kimse)
11. li fadli-hi : onun fazlını
12. yusîbu : isabet ettirir
13. bi-hi : onu
14. men yeşâu : kimi dilerse, dilediği kimse
15. min ibâdi-hi : onun kullarından
16. ve huve : ve o
17. el gafûru : gafurdur, mağfiret edendir
18. er râhîmu : rahîmdir, rahmet nurunu gönderendir

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Yunus Suresinin 107. âyet-i kerimesi hayır ve şerr konularına ışık tutacak bir başka âyet-i kerimedir. Allahû Tealâ hayrı, şerri, fazlı ve zararı beraberce almıştır burada.

Bu âyet-i kerimede Allah'ın mutlak hakimiyeti dile getirilmiştir. Hiç kimse Allah'ın gereklerinin, dileklerinin dışında bir sonuca ulaşamaz. Allah'ın bize bir zarar dokundurması da bir hayır dokundurması da mümkündür. Buradaki ifadeye dikkat! Allahû Tealâ, "bir zarar ve bir hayır" diyor. Allah "bir hayır, bir şerr" demiyor. Öyle bir şey deseydi Allah'ın kanununa ters düşecekti.

Şer, bir kişinin kaybettiği derecelerdir. Allah'ın insanlara bir zarar veya bir fayda vermesi söz konusudur. Allahû Tealâ, fayda için çok manidar bir şekilde "hayır" kelimesini kullanmıştır. Yani Allah sana, senin derecat kazanacağın bir olayı vücuda getirebilir. Sen bu olaydan Allah'ın sebebiyle derecat kazanabilirsin, o bir hayırdır. Eğer Allahû Tealâ sana bir zarar vermek isterse bu zararı vücuda getirir, kimse de bunları senden geri çeviremez. Eğer Allahû Tealâ, senin için bir hayır oluşturmayı dilerse, bir fazlı sebebiyle sana bir hayır verirse onu reddedebilecek olan, geri çevirecek olan kimse yine yoktur.

Öyleyse Allahû Tealâ burada enteresan bir ifade kullanıyor. Birbirinin zıddı olduğu halde "hayır" ve "şer" kullanmıyor. "Hayır" ve "zarar" kullanıyor. Allahû Tealâ, hayrı oluşturan şeyin de fazl olduğunu söylüyor.

Kur'ân-ı Kerim'de fazl kelimesinin mânâsına dikkat edin. Fazl, evvelâ bir nurun adıdır. Allahû Tealâ, zikir yaptığınız zaman size rahmet nurlarıyla beraber fazl nurlarını da gönderir. Rahmet nurlarıyla beraber salâvât nurlarını da gönderir. Öyleyse fazl, fazilet adı verilen güzellikleri nefsin kalbinde vücuda getirecek olan, Allah'ın güzel bir ni'metidir. Ama burada fazl, insana derecat kazandıran bir olay olarak değerlendirilmiştir.

Allahû Tealâ, ne zaman hayır kelimesini kullanırsa bilin ki orada kazandığınız dereceler vardır. Ne zaman başka birine bir iyilikte bulunursanız bir derecat kazanırsınız ve böylece hayır işlemiş olursunuz. Ne zaman birisine bir kötülük yaparsanız derecat kaybedersiniz, böylece şerr işlemiş olursunuz.

Eğer birisi size bir zarar vermiş ise bu sizin üzerinizde bir hayır oluşturur. Çünkü, zarar veren kişi, o zararı verdiği için kul hakkı doğmuştur. O kişi ne kadar derecat kaybetmiş ise kul hakkı üzerinde olan kişi, kul hakkını oluşturan olayın kaybedilen derecesini aynen kazanır. Bir hırsız, birinin malını çaldığı zaman derecat kaybeder. Malı çalınan kişi için kul hakkı, malın çalındığı an doğmuştur. Kul hakkının doğduğu anda, hırsızın kaybettiği derecat mal sahibine işlenir. Yani zalimin kaybettiği derecat mazlumun, zulüm görenin amel defterine hayır olarak, kazandığı dereceler olarak işlenir. İşte Allahû Tealâ, burada o kişiye derecat kazandıran davranış biçimini fazl olarak adlandırmıştır. Sizin iradenizin dışında size Allahû Tealâ bir musîbet isabet ettirebilir. O, Allah. Dilerse bunu yapar. Allahû Tealâ'nın vücuda getirdiği bu olay, size hayır, derecat kazandırır. Üzülürsünüz ama derecat kazanırsınız.

Sünnetullahın vücuda getirdiği bir olay size bir zarar vermiş ise bu da bir fazldır ve derecat kazandırır. Allahû Tealâ "Allah size bir hayır dokundurursa" demiyor, "Bir zarar dokundurursa" diyor. Ama "size bir hayrın ulaşmasını isterse" diyor. O hayrı kazandıracak olan Allahû Tealâ'nın fazlı başka bir iradenin size bir zarar vermesiyle size onu kazandırıyor. Allah'ın iradesinin sizin üzerinizde bir zarar getirmesi söz konusu olmuyor. Allahû Tealâ'nın buradaki fazlı; bir aracı, bir serbest irade, bir cüz'i irade, size bir zarar veriyor. Allahû Tealâ, size bir zarar verilmesini irade ediyor yani engellemiyor, olmasını uygun görüyor. Böylece Allahû Tealâ size fazlından bir yardımda bulunuyor. Çünkü başka bir serbest iradenin bir zarar vermesine Allahû Tealâ sizin derecat kazanmanızı, hayra ulaşmanızı istediği için müsaade ediyor. Allahû Tealâ "fazlımdan vücuda getiririm bunu" diyor. Allahû Tealâ'nın fazlı, bir müsaade, bir serbest iradedir.

İşte olaya Allahû Tealâ'nın müsaade etmesi veya Allahû Tealâ'nın o olayın vücuda gelmesini irade etmesi, istemesi ve olayın ister küllî irade (sünnetullah) tarafından ister bir serbest (cüz'i) irade tarafından oluşturulması, kul hakkı sebebiyle sizin amel defterinize pozitif rakamların geçtiği bütün olaylar sizin için hayırdır.

Allahû Tealâ size derecat kazandırırken de irade eder. İster başka bir iradeyi devreye sokarak, ister kendi iradesiyle talepte bulunsun, buna "fazl" diyor. Fazlından hayır oluşturuyor, derecat kazandırıyor. Zararın Allahû Tealâ tarafından vücuda getirilmesi söz konusudur.

Sonuç: Eğer Allahû Tealâ, sizin üzerinizde bir zarar vücuda getirirse bundan mutlaka derecat kazanıyorsunuz ve Allahû Tealâ, zarar vermeyi dilediyse hiçbir kuvvet onun aksini vücuda getiremez. O zarar mutlaka vücuda gelir. Allahû Tealâ sizin için bir hayır irade ettiyse O'nun fazlını çevirecek kimse yoktur, fazlını mutlaka size isabet ettirir. Allahû Tealâ burada "O gafurdur, mağfiret edendir yani derecat kazandırandır" diyor. Olaylarla derecat kazanmanıza, hayra ulaşmanıza sebebiyet verir.

Olayı bütünleştirirsek, Allahû Tealâ burada hem zarar kelimesini hem hayır kelimesini hem fazl kelimesini ve bunların hepsini isabet ettirmeyi aynı mânâda kullanmıştır. Allahû Tealâ, zararı dokundurursa, böylece zarar dokunarak hayrı (derecat kazanmanızı) irade etmiş ise hayır kazanmanızı istemiş ise "Bu O'nun fazlındandır" diyor. Üç ayrı cepheden de aynı sonucu görüyoruz:

  1. Allahû Tealâ, birisine bir hayır dilediği için zararı dokundurur, zararın oluşmasına müsaade eder (kişi derecat kazanır ki, bu hayırdır).
  2. Allah, kişiye bir hayır, derecat kazandırmak için hayrı irade etmişse bunun için kişiye bir zarar dokundurur. Ve kişiye bir zararı dokundurması ve ona (derecat) hayır kazandırması, zararı dilediği kişiye isabet ettirmesi hepsi aynı olayın birer parçasıdır.
  3. Allahû Tealâ, kimin için hayır irade ederse, ona bir hayır ulaşmasını isterse o kişiye bir zarar dokundurur, o kişiye bunu fazlıyla isabet ettirir. Hayır, zarar, isabet ettirmek, dilemek ve hiç kimsenin buna mani olamaması, bunların hepsi 107. âyet-i kerimenin muhtevasıdır.

Öyleyse Allahû Tealâ; zararı dokundurur, hayrı irade eder, ister ve fazlı ile isabet ettirir. Bu hayrı kazandırdığı cihetle bu âyette derecat kazandırdığı için Gafur'dur ve rahmetiyle fazlını gönderdiği için Rahîm'dir.

Yunus Suresinin 107. âyet-i kerimesi, hayır ve şerr konusunda bütün tereddütleri ortadan kaldıracak olan bir güzel açıklamayı beraberinde getirmektedir. Âyette geçen her kelime daha evvel öğrendiğimiz birçok şeyi birarada çağrıştırıyor. Allahû Tealâ, Allah'ın bir zarar dokundurmaktan muradının, bir hayır (derecat) kazandırmak olduğunu ve bu hayrı (kazandırdığı derecatı), bu zararı kişiye fazlıyla ulaştırdığını, hayır kazandırdığı için de mağfiret eden olduğunu ve bunu fazlıyla kazandırdığını, fazlı ise rahmetiyle gönderdiğini bütün boyutlarıyla ifade etmiştir.

 

10/YÛNUS-107

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve eğer Allah, sana bir zarar (bir darlık) dokundurursa, artık onu, O'ndan (Allah'tan) başka giderecek kimse yoktur. Ve eğer sana (senin için) bir hayır isterse, o taktirde O'nun fazlını geri çevirecek kimse yoktur. O'nu kullarından dilediği kimseye isabet ettirir. Ve O; Gafûr'dur (mağfiret eden), Rahîm'dir (rahmet nurunun sahibi).
Diyanet İşleri : Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.
Abdulbaki Gölpınarlı : Allah, sana bir zarar verirse o zararı, ondan başka giderecek yoktur ve hayır etmek dilerse de ihsânını reddeden bulunmaz; bunu, kullarından dilediğine verir ve odur suçları örten rahîm.
Adem Uğur : Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O'nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
Ahmed Hulusi : Allâh sende bir sıkıntı açığa çıkarırsa, onu O'ndan başka kaldıracak yoktur! Eğer sende bir hayır irade ederse, O'nun lütfunu geri çevirecek de yoktur! O, lütfunu kullarından dilediğine nasip eder. . . O Ğafûr'dur, Rahıym'dir.
Ahmet Tekin : Eğer Allah senin başına bir felâket bir sıkıntı getirir, ekonomik darboğaza düşürürse, Allah’tan başka kimse onu gideremez. Allah senin için bir hayır murad ederse, onun lütfunu engelleyecek de yoktur. Lütfunu kullarından sünnetine, düzeninin yasalarına uygun olarak, iradesinin tecellisine tâbi, akıllı ve sorumlu kimselere nasip eder. O çok bağışlayıcı, engin merhamet sahibidir.
Ahmet Varol : Allah sana bir sıkıntı verirse onu yine O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer senin için bir iyilik dilerse O'nun lütfunu da geri çevirecek yoktur. O bunu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayıcıdır, merhamet edicidir.'
Ali Bulaç : Allah sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Ali Fikri Yavuz : Eğer Allah, sana bir keder dokunduracak olursa, onu Allah’dan başka giderecek yoktur ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da onun ihsanını geri çevirecek yoktur. Allah, ihsan ve fazlını kullarından dilediğine nasib eder. Allah Gafûr’dur, Rahîm’dir.
Bekir Sadak : Allah sana bir sikinti verirse, onu O'ndan baskasi gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarindan diledigine verir. O, bagislayandir, merhametlidir.
Celal Yıldırım : Eğer Allah sana bir zarar, bir sıkıntı dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir iyilik dilerse, O'nun nîmet ve ihsanını reddedecek de yoktur; onu kullarından dilediğine eriştirir. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Diyanet İşleri (eski) : Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O'ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse O'nun nimetini engelleyecek yoktur. O'nu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.
Diyanet Vakfi : Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun keremini geri çevirecek de yoktur. O, hayrını kullarından dilediğine eriştirir. Ve O bağışlayandır, esirgeyendir.
Edip Yüksel : ALLAH sana bir zarar dokundurursa onu, O'ndan başka ortadan kaldıracak yoktur. Senin için bir iyilik dilerse, O'nun lütfunu da geri çevirecek yoktur. Kullarından dilediğine bunu verir. O, Bağışlayandır, Rahimdir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa onu ondan başka açacak yoktur ve eğer o sana bir hayır murad ederse o vakıt de onun fadlını reddedecek yoktur, o, onu kullarından dilediğine nasîb eder, o öyle gafûr, öyle rahîmdir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Ve eğer Allah sana bir keder dokunduracak olursa, onu O'ndan başka açacak yoktur; ve eğer O, sana bir hayır dilerse o zaman da O'nun lütfunu reddedecek yoktur. O, lütfunu kullarından dilediğine nasip eder. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Ve eğer Allah, sana bir zarar dokunduracak olursa, onu O'ndan başka giderecek yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse, o zaman da O'nun hayrını engelleyebilecek kimse yoktur. O, lütfunu dilediği kuluna nasip eder. Allah çok yarlığayıcı, çok esirgeyicidir.
Fizilal-il Kuran : Allah sana bir sıkıntı verirse onu yine ancak Allah giderir. Sana bir iyilik dilediği takdirde O’nun nimetini engelleyecek bir kuvvet de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, Gafûr dur, Rahîm dir.
Gültekin Onan : Tanrı sana bir zarar dokunduracak olsa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettirir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Hasan Basri Çantay : Eğer Allah sana (her hangi yüzden bir keder,) bir zarar dokundurursa onu kendinden başka hiç bir açıcı (giderici) yokdur. Eğer sana bir hayır da dilerse Onun fazl (-u kerem) ini geri çevirici hiç bir (kuvvet) de yokdur. O, bunu kullarından dilediğine erişdirir. O, çok yarlığayıcı çok esirgeyicidir.
Hayrat Neşriyat : Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, artık onu O’ndan başka açacak (kaldıracak)olan kimse yoktur! Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun ih sânını geri çevirecek kimse de yoktur! (O,) bunu (bu ihsânını) kullarından dilediğine ulaştırır. Çünki O, Gafûr (çok bağışlayan)dır, Rahîm (çok merhamet eden)dir.
İbni Kesir : Allah sana bir sıkıntı verirse; onu yine ancak Allah giderir. Sana biri iyilik dilediği takdirde; onun lütfunu geri çevirecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine verir. O, Gafur'dur, Rahim'dir.
Muhammed Esed : Ve (bil ki,) eğer senin başına Allah bir darlık, bir sıkıntı saracak olsa, O'ndan başka onu giderecek yoktur: Ve eğer hakkında iyilik, genişlik diliyorsa, O'nun lütuf ve cömertliğini engelleyebilecek kimse de yoktur; O lütuf ve cömertliğini kullarından dilediğine nasip eder. Çünkü çok acıyan, esirgeyen gerçek bağışlayıcı O'dur.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer Allah Teâlâ sana bir zarar dokundurursa artık O'ndan başka onu bir açacak yoktur. Ve eğer sana bir hayır dilerse artık O'nun fazlını reddedecek de yoktur. Bunu kullarından dilediğine eriştirir ve gafûrdur rahîmdir.
Ömer Öngüt : Eğer Allah sana bir zarar bir sıkıntı verirse, onu senden kaldıracak O'dur. Eğer sana bir hayır ve iyilik dilerse, lütfuna kimse mâni olamaz. O bunu kullarından dilediğine eriştirir. O çok bağışlayan, çok merhamet edendir.
Şaban Piriş : Allah sana bir sıkıntı verirse, onu O’ndan başkası gideremez. Sana bir iyilik dilerse; O’nun nimetini engelleyecek yoktur. Onu kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, merhametlidir.
Suat Yıldırım : Eğer Allah sana bir sıkıntı, bir zarar dokundurursa, onu yine O’ndan başka giderecek yoktur. Şayet sana hayır dilerse, o durumda O’nun bu lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, lütfunu ihsanını kullarından dilediğine eriştirir. O, öyle gafur, öyle rahîmdir! (affı, merhamet ve ihsanı boldur).
Süleyman Ateş : Eğer Allâh sana bir zarar dokundursa onu, yine O'ndan başka kaldıracak yoktur ve eğer sana bir hayır dilese, O'nun keremini de geri çevirecek yoktur. Hayrını, kullarından dilediğine verir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Tefhim-ul Kuran : Allah sana bir zarar dokunduracak olursa, O'ndan başka bunu senden kaldıracak yoktur. Ve eğer sana bir hayır isterse, O'nun bol fazlını geri çevirecek de yoktur. Kullarından dilediğine bundan isabet ettir. O, bağışlayandır, esirgeyendir.
Ümit Şimşek : Allah sana bir zarar verecek olsa, bunu Ondan başkası kaldıramaz. Senin için bir hayır murad ederse, Onun lütfunu geri çevirebilecek kimse de olmaz. O lütfunu kullarından dilediğine nasip eder. O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.
Yaşar Nuri Öztürk : Allah sana bir zarar dokundurursa, onu kaldıracak olan başkası değil, yine O'dur. O sana bir hayır dilerse, O'nun lütfunu reddedecek yoktur. Kullarından dilediğini lütfuyla nasiplendirir. Gafûr'dur O, Rahîm'dir.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108109

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
60.093