YÛNUS-19

Anasayfa » YÛNUS Suresi » YÛNUS-19
share on facebook  tweet  share on google  print  

YÛNUS-19

"YÛNUS Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<10/YÛNUS-19>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَمَا كَانَ النَّاسُ إِلاَّ أُمَّةً وَاحِدَةً فَاخْتَلَفُواْ وَلَوْلاَ كَلِمَةٌ سَبَقَتْ مِن رَّبِّكَ لَقُضِيَ بَيْنَهُمْ فِيمَا فِيهِ يَخْتَلِفُونَ

Ve mâ kânen nâsu illâ ummeten vâhideten fahtelefû, ve lev lâ kelimetun sebekat min rabbike le kudiye beynehum fîmâ fîhi yahtelifûn(yahtelifûne).

Ve insanlar, tek bir ümmetten başka olmadı (tek bir ümmetti). Sonradan ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Rabbinden bir söz (kelime) geçmiş (verilmiş) olmasaydı, onların aralarında ihtilâfa düştükleri şey hakkında mutlaka hüküm verilirdi.  

 

1. ve mâ kâne en nâsu : ve insanlar olmadı
2. illâ : ...den başka
3. ummeten : bir ümmet(ten)
4. vâhideten : tek, bir
5. fahtelefû (fe ihtelefû) : bundan sonra ihtilâfa, (anlaşmazlığa) düştüler
6. ve lev : ve eğer
7. lâ kelimetun : bir söz olmasaydı
8. sebekat : geçti, geçmiş
9. min rabbike : senin Rabbinden
10. le kudiye : mutlaka vuku bulurdu, olurdu, hüküm verilirdi
11. beyne-hum : onların aralarında olan
12. fî-mâ : o şeyde
13. fî-hi : onun hakkında
14. yahtelifûne : ihtilâfa düşüyorlar

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ tek bir sözle, tek dînin bütün delillerini ortaya koymuştur. Hüküm, kıyâmet günü mahkeme-i kübrada verilir. Eğer Allah'ın bir sözü olmasaydı, Allah her devirde hesabı görürdü, işi bitirirdi ve her devirde Allah açıklardı ki, tek bir dîn vardır, ikinci bir dîn hiç olmamıştır. Bu âyetle, Şura Suresinin 13. âyet-i kerimesi arasında işte bu sebeple illiyet rabıtası vardır:

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

Allahu Tealâ, Hz. İbrâhîm'in, Hz. Nuh'un, Hz. Yâkub'un, Hz. Musa'nın, Hz. İsa'nın, hepsinin aynı dînin, aynı şeriatin sahibi olduğunu söylüyor. Peygamber Efendimiz (S.A.V)'e diyor ki: "Sana da aynı şeriati, şeriat kıldık."

Bütün dînler bir tek dîn, bütün şeriatler tek bir şeriattir.

Allahû Tealâ'nın Kur'ân'da indirdiği şeriat, bütün zaman parçalarının şeriatidir. Tek bir şeriat... İkinci bir şeriat hiç olmamıştır.

Allahû Tealâ burada: "İnsanlar başlangıçta tek bir ümmetten başka olmadı." diyor. Yani kocaman bir insan topluluğunun, büyük kısmı putları, başka şeyleri kendilerine ilâh edinmişlerdir. Allah'ın kutsal kitaplarına dayalı olan dîni yaşayanlar ise tek bir ümmet oluşturmuşlar, tek bir dîni yaşamışlardır. Bu dîn, Hz. İbrâhîm'in hanif dînidir.

Allahû Tealâ buyuruyor ki:

30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).

O'na (Allah'a) yönelin (Allah'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

Hz. Âdem'den kıyâmet günü doğacak olan son bebeğe kadar herkes hanif fıtratıyla yaratılmıştır ve yaratılacaktır. Hiç istisnası yoktur. Herkesin yaratılışta vücuda gelen hüviyeti sadece hanif dînini yaşamaya açıktır. Herkesin gözlerinde hicab-ı mesture, kulaklarında vakra, kalbinde ekinnet vardır. Herkesin kalbinin nur kapısı şeytana dönük, herkesin kalbi mühürlüdür. Hiç kimsenin göğsünden kalbine nur yolu açılmış değildir. Bütün insanların kalplerindeki şeytanın zulmet kapısı açıktır, Allah'ın kapısı mühürlüdür. Bütün insanların kalplerinin içinde doğuşlarından itibaren küfür vardır. Kalplerine, Allah'a ulaşmayı dileyene kadar îmân girmeyecektir.

49/HUCURÂT-14: Kâletil a’râbu âmennâ, kul lem tu’minû ve lâkin kûlû eslemnâ ve lemmâ yedhulil îmânu fî kulûbikum, ve in tutîullâhe ve resûlehu lâ yelitkum min a’mâlikum şey’â(şey’en), innallâhe gafûrun rahîm(rahîmun).

Araplar: “Biz âmenû olduk.” dediler. (Onlara) de ki: “Siz âmenû olmadınız (Allah'a ulaşmayı dilemediniz). Fakat: “Teslim olduk.” deyin. Kalplerinize (içine) îmân girmedi. Ve eğer Allah'a ve O'nun Resûlü'ne itaat ederseniz (Allah'a ulaşmayı dilerseniz), amellerinizden bir şey eksiltmez. Muhakkak ki Allah, Gafur'dur, Rahîm'dir.”

Bütün insanların, nefslerinin kalbi doğuşlarından itibaren %100 afetlerle doludur.

Küfür, şeytanın içinde bulunduğu o korkunç muhtevadır. Şeytan, hiçbir zaman nefs tezkiyesi yapmamıştır, hiçbir zaman fizik vücudunu, nefsini Allah'a teslim etmemiştir, kalbinde her zaman küfür kelimesi var olarak kalmıştır. Hiç değişmemiştir, kıyâmete kadar da böyle kalacaktır.

 

10/YÛNUS-19

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve insanlar, tek bir ümmetten başka olmadı (tek bir ümmetti). Sonradan ihtilâfa (ayrılığa) düştüler. Rabbinden bir söz (kelime) geçmiş (verilmiş) olmasaydı, onların aralarında ihtilâfa düştükleri şey hakkında mutlaka hüküm verilirdi.
Diyanet İşleri : İnsanlar (başlangıçta tevhit inancına bağlı) tek bir ümmet idiler; sonra ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesiyle ilgili olarak ezelde) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, ayrılığa düştükleri hususlarda aralarında derhal hüküm verilir (işleri bitirilir)di.
Abdulbaki Gölpınarlı : İnsanlar, ancak tek bir ümmetti, sonradan ayrılıklara düştüler. Rabbinin ezelî takdîri olmasaydı ayrılıklara düştükleri şeyler hakkında çoktan aralarında bir hüküm verilirdi, mücrimler, çoktan helâk olup giderdi.
Adem Uğur : İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).
Ahmed Hulusi : İnsanlar tek bir ümmetten (İslâm fıtratı üzere yaratılma gerçeği) başka bir şey değildi, ayrılığa düştüler! (Anlatılmak istenen; varoluşun, zamansallıkla anlaşılan değil, her an geçerliliği olan olduğu. Şöyle ki: Her insanın, yaratılış olarak İslâm fıtratı üzere tek bir esasa göre meydana geldiği, anne-babasının dinini benlenince ayrılığın oluştuğuna işaret ediliyor. A. H. ) Eğer Rabbinden öne geçmiş bir söz (kullukların gereğinin yaşanması hükmü) olmasaydı, hakkında ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verilirdi.
Ahmet Tekin : İnsanlar yaratılışları icabı aslında aynı inancı ve düşünceyi paylaşan bir tek milletti. Hür iradeleri ve seçme özgürlükleri olduğu için daha sonra farklı inançlara ve düşüncelere sahip oldular.
Eğer insanların sorumlu tutularak muhakeme edileceği, mükâfata nâil olanla cezaya müstehak olanların hükümlerinin kesinleşeceği ile ilgili, rahmeti gazabına baskın olan Rabbinin koyduğu-kurduğu, mühlet verilen bir düzen olmasaydı, insanların ihtilaf ettikleri konularda, aralarında âcilen yargı gerçekleştirilir, hüküm icra edilirdi.
Ahmet Varol : İnsanlar sadece bir tek ümmetti ancak sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbin tarafından önceden belirlenmiş bir takdir olmasaydı aralarında ayrılığa düştükleri şeylerde kesin hüküm verilirdi.
Ali Bulaç : İnsanlar, tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Ali Fikri Yavuz : İnsanlar ilk önce, yalnız tek bir ümmetti (aynı dine bağlıydılar) Sonra ayrılığa düştüler (bir çok batıl dinlere ayrıldılar.) Eğer Rabbinden ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı (cezaları âhirete bırakılmamış olaydı), o ihtilâf edip durdukları şeylerde şimdiye kadar aralarında hüküm verilmiş bitmişti; (hemen üzerlerine azab inerdi).
Bekir Sadak : Insanlar bir tek ummettiler,sonra ayriliga dustuler; sayet Rabbinden, daha once bir takdir gecmemis olsaydi, aralarinda ihtilafa dustukleri seyler hakkinda hukum coktan verilmis olurdu.
Celal Yıldırım : İnsanlar ancak bir tek ümmet idi; sonra ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz (hükme bağlanıp) geçmemiş olsaydı, elbette ihtilâfa düştükleri şey hakkında hüküm verilirdi de (iş) bitmiş olurdu.
Diyanet İşleri (eski) : İnsanlar bir tek ümmettiler, sonra ayrılığa düştüler; şayet Rabbinden, daha önce bir takdir geçmemiş olsaydı, aralarında ihtilafa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
Diyanet Vakfi : İnsanlar sadece bir tek ümmetti, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer (azabın ertelenmesi ile ilgili) Rabbinden bir söz (ezelî bir takdir) geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilirdi (Derhal azap iner ve işleri bitirilirdi).
Edip Yüksel : İnsanlar bir tek toplumdu; sonra anlaşmazlığa düştüler. Rabbinin vermiş olduğu bir sözü olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilecekti.
Elmalılı Hamdi Yazır : İnsanlar bir tek ümmetti, sonra ıhtilâf ettiler, eğer rabbından ezelde bir kelime sebketmiş olmasa idi o ıhtilâf edib durdukları şeylerde şimdiye kadar beynlerinde huküm verilmiş bitmişti.
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : İnsanlar birtek ümmet idi, sonra ayrılığa düştüler, eğer Rabbinden daha önce geçmiş bir hüküm olmasaydı, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında hüküm verilmiş, bitmiş olurdu.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : İnsanlar, aslında bir tek ümmet idiler, sonra ihtilafa düşüp ayrı ayrı oldular. Eğer Rabbinden bir karar çıkmamış olsa idi, ihtilaf edip durdukları şeyler hakkında şimdiye kadar aralarında çoktan hüküm verilmiş olurdu.
Fizilal-il Kuran : Tüm insanlar tek bir ümmetten ibaretti, sonra görüş ayrılığına düştüler. Eğer Rabbinin daha önce kesinleşmiş bir kararı olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri konularda aralarında hemen hüküm verilirdi.
Gültekin Onan : İnsanlar tek bir ümmetten başka değildi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Hasan Basri Çantay : İnsanlar bir tek ümmetden başka (bir şey) değildi. Sonra ihtilâfa düşdüler. Eğer Rabbinden bir söz (ezelî bir takdîr) geçmiş olmasaydı hakkında ihtilâf edegeldikleri şeylere dâir aralarında (şimdiye kadar) muhakkak hüküm verilmiş, bitmişdi bile..
Hayrat Neşriyat : Hâlbuki insanlar ancak (inanan ve güzel ameller işleyen) tek bir ümmetti; sonra ihtilâfa düştüler. Eğer Rabbin tarafından (hak ettikleri azâbın te’hîrine dâir) önceden(söylenmiş) bir söz olmasaydı (cezâları hemen gelir ve) üzerinde ihtilâf etmekte oldukları şeyler hakkında, aralarında elbette (çoktan) hüküm verilmiş olurdu.
İbni Kesir : İnsanlar tek bir ümmetten başka bir şey değildir. Sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbından daha önce bir söz geçmemiş olsaydı; ayrılığa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
Muhammed Esed : Ve (bil ki,) bütün insanlık sadece bir tek topluluk halindeydi, ama sonradan ayrı görüşleri benimsemeye başladılar. Şayet (bu konuda) Rabbinin katında önceden belirlenmiş bir karar olmasaydı düştükleri bütün bu ayrılıklar (daha başlangıçta) çözümlenmiş olurdu.
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve insanlar bir ümmetten başka değildi. Sonra ihtilafa düştüler. Eğer Rabbin tarafından geçmiş bir kelime bulunmasa idi, onların arasında ihtilâfa düştükleri şey hususunda elbette ki (derhal) hükmolunurdu.
Ömer Öngüt : İnsanlar ilk önce bir tek ümmet idiler, sonradan ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden ezelde bir takdir geçmemiş olsaydı, ihtilâfa düştükleri şeyler hakkında hüküm çoktan verilmiş olurdu.
Şaban Piriş : İnsanlar tek ümmetti, sonra ayrıldılar. Rabbinden daha önce bir söz verilmemiş olmasaydı; ayrılığa düştükleri konuda aralarında hüküm verilirdi.
Suat Yıldırım : İnsanlar aslında tek ümmet idi. Başlangıçta hepsi tevhid inancına sahip iken sonra aralarında ihtilaf çıktı.Şayet Allah’tan nihaî hükmü kıyamete bırakma şeklinde önceden yapılmış bir vaad olmasaydı, ihtilaf ettikleri konudaki hüküm çoktan verilmiş, azap tepelerine inmiş olurdu.
Süleyman Ateş : İnsanlar bir tek milletten başka bir şey değildi, ama ayrılığa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz geçmemiş olsaydı, ayrılığa düştükleri konuda hemen aralarında hüküm verilir(işleri bitirilir)di.
Tefhim-ul Kuran : İnsanlar, tek bir ümmetten başka değillerdi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer Rabbinden geçmiş (verilmiş) bir söz olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey konusunda mutlaka aralarında hüküm verilmiş olurdu.
Ümit Şimşek : İnsanlar tek bir ümmet idi; sonra anlaşmazlığa düştüler. Eğer bu konuda daha önce Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, anlaşmazlığa düştükleri şey için aralarında hüküm şimdiden verilirdi.
Yaşar Nuri Öztürk : İnsanlar bir tek ümmetten başka değilken ihtilafa düştüler. Eğer Rabbinden bir söz öne geçmemiş olsaydı, tartışıp durdukları konuda aralarında hüküm verilir/iş mutlaka bitirilirdi.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108109

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
60.090