HÛD-120

Anasayfa » HÛD Suresi » HÛD-120
share on facebook  tweet  share on google  print  

HÛD-120

"HÛD Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<11/HÛD-120>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَكُلاًّ نَّقُصُّ عَلَيْكَ مِنْ أَنبَاء الرُّسُلِ مَا نُثَبِّتُ بِهِ فُؤَادَكَ وَجَاءكَ فِي هَذِهِ الْحَقُّ وَمَوْعِظَةٌ وَذِكْرَى لِلْمُؤْمِنِينَ

Ve kullen nakussu aleyke min enbâir rusuli mâ nusebbitu bihî fuâdek(fuâdeke) ve câeke fî hâzihil hakku ve mev’ızatun ve zikrâ lil muminîn(muminîne).

Ve sana anlattığımız şeylerin hepsi, resûllerin haberlerindendir. Onlarla senin kalbindeki fuad hassasını (fiziğin ötesindeki idrak) sağlamlaştırırız. Ve bunda (bu haberlerde) sana hak, mü'minlere öğüt ve zikir geldi.  
1. ve kullen : ve hepsini, hepsi
2. nakussu : anlattık, naklettik
3. aleyke : sana
4. min enbâi : haberlerden
5. er rusuli : resûller
6. : şey
7. nusebbitu : sabitleştiririz, sağlamlaştırırız
8. bi-hi : onunla
9. fuâde-ke : senin kalbindeki idrak hassasını (fiziğin ötesine açık idrak)
10. ve câe-ke : ve sana geldi
11. fî hâzihi : bunda
12. el hakku : hak
13. ve mev'ızatun : ve öğüt
14. ve zikrâ : ve zikir
15. li el muminîne : mü'minler için, mü'minlere

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Hud Suresinin 120. âyet-i kerimesi çok önemli bir konu olan "fuad"ı içermektedir. İnsan kalbinin idrak müessesesi iki ayrı safhadan oluşur:

  1. Fıkıh
  2. Fuad

Fıkıh, dünya hayatına; fuad, fiziğin ötesine yönelik idraktir.

1. basamakta olaylar yaşanır. 2. basamakta olaylardan gerekli dersler çıkartılır, olaylar karşısında kişinin tavrı belli olur. Allahû Tealâ, kişiyi tavırları neticesinde seçer veya seçmez.

İşte kişi, 1. basamaktan 2. basamağa kadar Allah'a göre ölüdür. Baş gözlerinde hicab-ı mesture olduğu için irşad makamına bakar ama onu göremez. Kulaklarında vakra olduğu için onun sözlerini duyar ama işitemez. O sözlerin irşada müteallik mânâsına varamaz. Allahû Tealâ bu ölüler için buyuruyor:

35/FÂTIR-22: Ve mâ yestevîl ahyâu ve lel emvât(emvâtu), innallâhe yusmiu men yeşâu, ve mâ ente bi musmiin men fîl kubûr(kubûri).

Ve hayy (diri) olanlar ve ölüler eşit olmaz. Muhakkak ki Allah, dilediğine işittirir. Ve sen, kabirlerde (mezarlarda) olanlara işittirici değilsin.

Öyleyse hem gözleri kör hem kulakları sağır hem de kalpleri fıkıh edemez, idrak edemez. Allahû Tealâ, eğer idrak edemeyen bu insanları seçmiş ise onlar Allah'a ulaşmayı dilemiş ise Allah bu ölüleri "canlı" hale getirir. Allahû Tealâ o kişinin kalbindeki Allah'a ulaşma talebini görür, bilir ve ona Rahîm esmasıyla tecelli eder.

Kişi 3. basamakta Allah'a ulaşmayı dilediği zaman, Rahîm esmasına muhatap olur, burası 4. basamaktır. 5. basamakta Rahîm esmasının ilk tesiri, kişinin gözlerindeki hicab-ı mestureyi alır ve o kişi irşad makamına baktığı zaman onu mürşid olarak görmeye başlar. Allahû Tealâ, kulakları irşada müteallik olan şeyleri işitsin diye kulaklarındaki vakrayı alır ve kişilerin kulakları işitmeye başlar. Uzuvlar üzerindeki engellerle birlikte görme, işitme ve idrak hassalarındaki engeller de alınır. Sonra kalpte bulunan ekinneti alır yerine ihbat koyar ve kişinin kalbi bunları idrak etmeye, fıkhetmeye başlar. Yani 7. basamakta ölü canlanır. Allahû Tealâ 14. basamakta bu kişiyi mürşidine ulaştırır, 21. basamakta o kişinin ruhunu Allah'a ulaştırır ve 22. basamakta ruhunu Allah'a teslim eder. 25. basamakta fizik vücudunu Allah'a teslim eder. 26. basamakta kişiyi daimî zikrin sahibi kılar.

Daimî zikrin sahibi kıldığı zaman kişi bir defa daha hayata gelir. Evvelâ dünya hayatını yaşayan bu kişi Allah'a göre ölüydü. Baş gözleri görmüyordu, baş kulakları duymuyordu ve dünyaya müteallik şeyleri kalbi fıkıh etmiyordu. Ama bu kademede kişi daimî zikre ulaştığı zaman Allahû Tealâ baş gözünü değil kalp gözünü açar. Kişi fiziğin ötesini görmeye başlar. Kalp kulağını açar, fiziğin ötesinde Allah'ın söylediklerini işitmeye başlar. Kalp gözüyle ve kalp kulağıyla idrak eder. İşte bu idrakin Kur'ân-ı Kerim'deki adı "fuad"dır.

Allahû Tealâ burada "senin fuadın" demektedir. Bu, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in fuada sahip olduğunun son derece açık bir ifadesidir. Öyleyse Allahû Tealâ'nın "nusebbitu" "tespit ederiz" dediği şey, kalbin tespitidir. Başlangıçta kalbimizde fıkıh da fuad da yoktur. 7. basamakta, baş gözümüz, baş kulağımız açılır o zaman "fıkıh" sahibi oluruz, fizik âleme müteallik olan hususları anlarız, idrak ederiz; dünya hayatı için ölüyken dirilmiş oluruz. 26. basamakta daimî zikirle birlikte kalpteki fuad hassası çalışmaya başlar ve fiziğin ötesi için bir ölüyken kişi hayata gelir, fuad sahibi olur. Yani kalbindeki idrak hassası fiziğin ötesinde de çalışmak için hazırdır.

7/A'RÂF-179: Ve lekad zere’nâ li cehenneme kesîren minel cinni vel insi lehum kulûbun lâ yefkahûne bihâ ve lehum a’yunun lâ yubsırûne bihâ ve lehum âzânun lâ yesmeûne bihâ, ulâike kel en’âmi bel hum edallu, ulâike humul gâfilûn(gâfilûne).

Ve andolsun ki; cehennemi, insanların ve cinlerin çoğuna hazırladık (yarattık). Onların kalpleri vardır, onunla fıkıh (idrak) etmezler. Onların gözleri vardır, onunla görmezler. Onların kulakları vardır, onunla işitmezler. Onlar hayvanlar gibidir. Hatta daha çok dalâlettedirler. İşte onlar, onlar gâfillerdir.

 

11/HÛD-120

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Ve sana anlattığımız şeylerin hepsi, resûllerin haberlerindendir. Onlarla senin kalbindeki fuad hassasını (fiziğin ötesindeki idrak) sağlamlaştırırız. Ve bunda (bu haberlerde) sana hak, mü'minlere öğüt ve zikir geldi.
Diyanet İşleri : (Ey Muhammed!) Peygamberlerin haberlerinden, kendileriyle senin kalbini pekiştirdiğimiz her bir haberi sana aktarıyoruz. Bunlarda, sana hak, mü’minlere de bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
Abdulbaki Gölpınarlı : Peygamberlere âit haberlerin hepsinden, gönlünü yatıştıracak olanlarını, sana hikâye ediyoruz ve bu kıssalarda, sana gerçek haberler, inananlara da öğüt ve ibret var.
Adem Uğur : Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.
Ahmed Hulusi : Rasûllerin haberlerinden her birini sana anlatmamızın sebebi anlayışını oturtmak içindir. . . Bu sûreyle de sana hak bildirilmiş, iman edenlere hatırlatma ve öğüt (ders) verilmiştir.
Ahmet Tekin : Rasullerin karşılaştıkları sıkıntılı durumlardan bazılarını, senin aklını, kalbini peygamberlik görevini ifaya, eziyetlere tahammüle hazır hale getirecek, ihtiyatını ve cesaretini artıracak olanların hepsini sana kıssalarıyla anlatıyoruz. Bu sûrede sana doğru bilgiler anlatılıyor, mü’minlere de bir öğüt, bir uyarı, bir hatırlatma yapılıyor.
Ahmet Varol : Peygamberlerin haberlerinden kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz. Bunda sana hak ve mü'minlere öğüt ve uyarı geldi.
Ali Bulaç : Sana elçilerin haberlerinden -kalbini sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda sana hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
Ali Fikri Yavuz : Peygamberlerin haberlerinden kalbini kuvvetle tatmin edeceğimiz her haberi, sana hâdise olarak anlatıyoruz. Bu sûrede de sana hak, müminlere bir öğüt ve bir ihtar geldi.
Bekir Sadak : Peygamberlerin baslarindan gecenlerden, sana anlattigimiz her sey, senin gonlunu pekistirmemizi saglar; sana bu belgelerle gercek; inanananlara da ogut ve hatirlatma gelmistir.
Celal Yıldırım : (İşte ey Muhammed !) Gelip gecen peygamberlerin olup biten bu haberlerinden senin kalbini yatıştırıp pekiştirecek kadarını sana anlattık. Bu sûrede de sana hak; mü'minlere öğüt ve (düşünüp gerçeği daha iyi kavrayabilmeleri için) hatırlatma gelmiştir.
Diyanet İşleri (eski) : Peygamberlerin başlarından geçenlerden, sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar; sana bu belgelerle gerçek; inananlara da öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
Diyanet Vakfi : Peygamberlerin haberlerinden senin kalbini (tatmin ve) teskin edeceğimiz her haberi sana anlatıyoruz. Bunda sana gerçeğin bilgisi, müminlere de bir öğüt ve bir uyarı gelmiştir.
Edip Yüksel : Günlünü pekiştirmek için elçilerin tarihlerinden sana yeterince aktarmaktayız. Bunda, senin için gerçek, ve inananlar için de bir aydınlatma ve uyarı gelmiştir.
Elmalılı Hamdi Yazır : Peygamberlerin haberlerinden kalbini tesbit edeceğimiz her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz, bu sûrede de sana hak ve mü'minlere bir mev'ıza ve tezkir geldi
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Peygamberlerin haberlerinden kalbini kuvvetlendireceğimiz her türlüsünü sana anlatıyoruz. Bu surede de sana gerçek, mü'minlere bir öğüt ve uyarı geldi.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Peygamberlere ait haberlerden kalbini yatıştıracak olanlardan her türlüsünü sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda da sana bir hakikat, müminlere de bir öğüt ve ibret gelmiştir.
Fizilal-il Kuran : Sana anlattığımız, önceki peygamberlerin hayatına ilişkin her olay, gönlünü ferahlatmayı ve azmini pekiştirmeyi amaçlıyor. Bu hikâyeler sana gerçeği ilettikleri gibi mü'minler için de öğüt ve hatırlatma niteliğindedirler.
Gültekin Onan : Sana elçilerin haberlerinden yüreğini (fuadek) sağlamlaştıracak doğru haberler aktarıyoruz. Bunda sana hak ve müminlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
Hasan Basri Çantay : Peygamberlerin haberlerinden — onunla kalbini (tatmin ve) tesbîit edeceğimiz — her çeşidini sana kıssa olarak anlatıyoruz. Bunda, (bu sûre ile) de sana hak ve mü'minlere bir öğüd ve bir muhtıra gelmişdir.
Hayrat Neşriyat : (Ey Resûlüm!) Peygamberlerin haberlerinden, kendisi ile senin kalbini takviye edeceğimiz herşeyi sana anlatıyoruz. Bunda (bu sûrede) de sana hak ve mü’minlere bir nasîhat ve bir ihtar geldi.
İbni Kesir : Peygamberlerin haberlerinden hepsini senin kalbini bunlarla pekiştirmek için sana anlatıyoruz. Bununla sana hak, mü'minlere de öğüt ve nasihat geldi.
Muhammed Esed : Ve böylece, elçilerin haberlerinden senin yüreğini güçlendirecek her şeyi sana anlatıyoruz. Öyle ki, bu kıssalarla hak ulaşıyor sana ve ayrıca müminlere de bir öğüt, bir hatırlatma.
Ömer Nasuhi Bilmen : Peygamberlerin bütün haberlerinden kendisiyle kalbini tesbit edeceğimiz olanlarını sana hikaye ediyoruz. Ve bunda sana hak ve mü'minler için bir öğüt ve bir muhtıra gelmiştir.
Ömer Öngüt : Peygamberlerin haberlerinden sana anlattığımız her şey, senin gönlünü pekiştirmemizi sağlar. Bunda da sana hak ve müminlere de bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
Şaban Piriş : Bizim sana her bir peygamberin haberini anlatmamız senin kalbini sağlamlaştırmak içindir. Bu konuda sana gerçek olan, güzel öğüt ve uyarı gelmiştir.
Suat Yıldırım : Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini takviye edecek her şeyi sana anlatıyoruz. Bu sûrede de sana hak ve gerçek, müminlere de bir öğüt ve talimat gelmiştir.
Süleyman Ateş : Peygamberlerin haberlerinden, senin kalbini sağlamlaştıracak her şeyi sana anlatıyoruz. Bunda da sana hak ve inananlar için bir öğüt ve ibret gelmiştir.
Tefhim-ul Kuran : Sana peygamberlerin haberlerinden -kalbini kendisiyle sağlamlaştıracak- doğru haberler aktarıyoruz. Bunda da sana hak ve mü'minlere bir öğüt ve uyarı gelmiştir.
Ümit Şimşek : Peygamberlerin haberlerinden senin kalbine sebat verecek kıssaları Biz sana anlatıyoruz. Bu kitapta da sana hakkın tâ kendisi, mü'minler için bir öğüt ve hatırlatma gelmiştir.
Yaşar Nuri Öztürk : Resullerin haberlerinden, kendisiyle kalbini destekleyip sağlamlaştıracağımız her şeyi sana anlatıyoruz. Bunun içinde sana hak gelmiştir. Bunda, inananlar için bir öğüt ve hatırlatma da vardır.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53, 54, 55, 56, 57, 58, 59, 60, 61, 62, 63, 64, 65, 66, 67, 68, 69, 70, 71, 72, 73, 74, 75, 76, 77, 78, 79, 80, 81, 82, 83, 84, 85, 86, 87, 88, 89, 90, 91, 92, 93, 94, 95, 96, 97, 98, 99, 100, 101, 102, 103, 104, 105, 106, 107, 108, 109, 110, 111, 112, 113, 114, 115, 116, 117, 118, 119, 120, 121, 122123

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
64.619