RA'D-31

Anasayfa » RA'D Suresi » RA'D-31
share on facebook  tweet  share on google  print  

RA'D-31

"RA'D Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<13/RA'D-31>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

وَلَوْ أَنَّ قُرْآنًا سُيِّرَتْ بِهِ الْجِبَالُ أَوْ قُطِّعَتْ بِهِ الأَرْضُ أَوْ كُلِّمَ بِهِ الْمَوْتَى بَل لِّلّهِ الأَمْرُ جَمِيعًا أَفَلَمْ يَيْأَسِ الَّذِينَ آمَنُواْ أَن لَّوْ يَشَاء اللّهُ لَهَدَى النَّاسَ جَمِيعًا وَلاَ يَزَالُ الَّذِينَ كَفَرُواْ تُصِيبُهُم بِمَا صَنَعُواْ قَارِعَةٌ أَوْ تَحُلُّ قَرِيبًا مِّن دَارِهِمْ حَتَّى يَأْتِيَ وَعْدُ اللّهِ إِنَّ اللّهَ لاَ يُخْلِفُ الْمِيعَادَ

Ve lev enne kur’ânen suyyirat bihil cibâlu ev kuttıat bihil ardu ev kullime bihil mevtâ, bel lillâhil emru cemîâ(cemîan), e fe lem yey’esillezîne âmenû en lev yeşâullâhu le hedân nâse cemîâ(cemîan),ve lâ yezâlullezîne keferû tusîbuhum bi mâ sanaû kâriatun ev tehullu karîben min dârihim hattâ ye’tiye va’dullâh(va’dullâhi), innallâhe lâ yuhliful mîâd(mîâde).

Eğer gerçekten onunla dağlar yürütülen veya onunla yer yarılan veya onunla ölüler konuşturulan bir Kur’an olsaydı bile, bütün işler (emirler) Allah’ındır (Allah’a aittir). Âmenû olanlar hâlâ (onların iman etmelerinden) ümitlerini kesmediler mi? Allah dilemiş olsaydı insanların hepsini elbette hidayete erdirirdi. Kafir olan kimselere, yaptıklarından dolayı büyük bir musibetin (cezanın, felâketin) isabet etmesi veya yurtlarının (evlerinin) yakınına musibetler hulul etmesi, Allah’ın vaadi gelinceye kadar devam eder. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez. 
1. ve lev enne : ve eğer gerçekten olsaydı
2. kur'ânen : Kur'ân
3. suyyiret : yürüttü
4. bi-hi : onunla
5. el cibâlu : dağlar
6. ev : veya, yahut
7. kuttıat : yarıldı (parçalandı)
8. bi-hi : onunla
9. el ardu : yer
10. ev : veya, yahut
11. kullime : konuşturuldu
12. bi-hi : onunla
13. el mevtâ : ölüler
14. bel : fakat, ama
15. li allâhi : Allah'ın, Allah'a ait
16. el emru : emir, işler
17. cemîan : bütün, hepsi
18. e fe lem : hâlâ olmadı mı
19. ye'yesi : ümidini kesiyor
20. ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
21. en : olması
22. lev : eğer, ise
23. yeşâu allâhu : Allah diler
24. le hede en nâse : elbette insanları hidayete erdirir
25. cemîan : tümünü, hepsini
26. ve lâ yezâlu : ve zail olmaz, devam eder
27. ellezîne keferû : inkâr eden kimseler
28. tusîbu-hum : onlara isabet eder
29. bi-mâ : sebebiyle
30. sanaû : yaptılar
31. kâriatun : büyük bir musîbet (ceza), felâket
32. ev : veya
33. tehullu : gelir, iner, girer, hulul eder
34. karîben : yakın
35. min dâri-him : yurtlarından, evlerinden (yurtlarına, evlerine)
36. hattâ : oluncaya kadar
37. ye'tiye : gelir
38. va'du allâhi : Allah'ın vaadi
39. inne allâhe : muhakkak Allah
40. lâ yuhlifu el mîâde : vaadinden dönmez

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ'nın vaadinden birincisi, Allah'ın kâfirlere olan ölüm vaadi; ikincisi, Mekke'nin fetholunacağı, Allah'ın nusret (yardım) vaadidir.

Bu âyet-i kerime için bir rivayet söz konusudur: Mekke müşrikleri bir gün şehir dışına çıkıp otururlar. Peygamber Efendimiz (S.A.V) de yanlarına gelip onları İslâm'a davet eder. İçlerinden birinin (Abdullah İbn-i Meyyetel Mahsuni): "Mekke'nin şu intibaı bize sıkıntı veriyor. Bunları dağları buradan yürüt de tarlalar aç, nehirler olsun ziraat yapalım. Sonra da "Kasay" gibi atalarımızdan bazılarını dirilt de sözlerinin doğru olup olmadığını onlar söylesinler." demesi üzerine bu âyet-i kerime indirilmiştir.

13/RA'D-31

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Eğer gerçekten onunla dağlar yürütülen veya onunla yer yarılan veya onunla ölüler konuşturulan bir Kur'an olsaydı bile, bütün işler (emirler) Allah'ındır (Allah'a aittir). Amenu olanlar hâlâ (onların iman etmelerinden) ümitlerini kesmediler mi? Allah dilemiş olsaydı insanların hepsini elbette hidayete erdirirdi. Kafir olan kimselere, yaptıklarından dolayı büyük bir musibetin (cezanın, felâketin) isabet etmesi veya yurtlarının (evlerinin) yakınına musibetler hulul etmesi, Allah'ın vaadi gelinceye kadar devam eder. Muhakkak ki Allah vaadinden dönmez.
Diyanet İşleri : Kendisiyle dağların yürütüleceği veya yeryüzünün parçalanacağı, ya da ölülerin konuşturulacağı bir Kur’an olacak olsaydı (o yine bu kitap olurdu). Fakat bütün emir yalnız Allah’ındır. İman edenler anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, inkâr edenlere yaptıkları işler sebebiyle devamlı olarak, ya büyük bir felaket gelecek veya o felaket yurtlarının yakınına inecektir. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez.
Abdulbaki Gölpınarlı : Kur'ân'la dağlar yürütülse, yahut yeryüzü parçalansa, yahut da ölü konuşsa. Fakat bütün işler, ancak Allah'ın. İnananlar anlamazlar mı ki Allah dileseydi bütün insanları doğru yola sevk ederdi. Kâfir olanlarsa, yaptıklarına karşılık, Allah'ın vaadi yerine gelinceye dek, bir belâya uğrayıp dururlar, yahut da yurtlarına yakın bir yere iner bu belâ. Şüphe yok ki Allah, vaadinden dönmez.
Adem Uğur : Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vâdi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vâdinden asla dönmez.
Ahmed Hulusi : Eğer ki, kendisi (okunarak) dağların yürütüldüğü yahut arzın parça parça edildiği veya kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir Kur'ân olsaydı bu (gene iman etmezlerdi)! Hayır, Hüküm tümüyle Allâh'ındır! İman edenler açıkça bilmediler mi, eğer Allâh dileseydi elbette insanların hepsini hakikate erdirirdi! Hakikat bilgisini inkâr edenlere gelince, kendi eserleri dolayısıyla; kendilerine veya yurtlarının yakınına bir musîbet isâbet etmekten geri kalmaz. . . Tâ ki Allâh vaadi gelinceye kadar. . . Muhakkak ki Allâh vaadinden dönmez!
Ahmet Tekin : Eğer okunan bir kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla ovalar, pınarlar, nehirler oluşturmak için yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı, o kitap, yine bu Kur’ân olurdu, gene de iman etmeyeceklerdi. Fakat emir, plan, düzen, icraat bütünüyle Allah’ındır. İman edenler, Allah’ın sünnetinin, düzeninin yasaları içinde, iradesinin tecellisine uygun olması halinde, bütün insanları hidayete erdireceğini hâlâ anlayamadılar mı? Allah’ın dinine, mü’minlere karşı düzenledikleri tertipler, insanlığa zarar vermek için ürettikleri nükleer, kimyevî ve biyolojik silahlar, meşrû olmayan düzenleme, iş ve faaliyetleri yüzünden kulluk sözleşmesindeki ortak taahhütlerini, Allah’a iman, kulluk ve sorumluluk bilincini şuur altına iterek örtbas edip inkârda ısrar edenlerin, kâfirlerin başlarına beyinlerini parçalayacak gülle gibi peşpeşe felâketler yağacak. Yahut da yurtlarının civarında, yakınlarında âfetler eksik olmayacak. En sonunda Allah’ın va’di, tehdidi gerçekleşecek. Allah belirlenmiş hesap gününü gerçekleştirme sözünden dönmeyecek ve ertelemeyecektir.
Ahmet Varol : Kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yerlerin yarıldığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (onlar yine iman etmezlerdi). Hayır. Bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi. İnkâr edenlerin başlarına yaptıklarından dolayı ya şiddetli bir bela gelir ya da yurtlarının yakınına iner. Allah'ın vaadi gelinceye kadar bu böyle devam eder durur. Şüphesiz Allah vaadinden dönmez.
Ali Bulaç : Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu). Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. İnkâr edenler, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)
Ali Fikri Yavuz : Bir Kur’an ki, eğer onunla dağlar yürütülse veya onunla arz parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa, yine o kâfirler, ona iman etmezler. Fakat bütün iş ve kudret, yalnız Allah’a mahsustur. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette bütün insanlara hidayet buyururdu. O kâfirler ise, kendi yaptıkları yüzünden başlarına musîbet inecek ve yahud o musîbet, yurdlarının yakınına konacak, nihayet Allah’ın vaadi gelecektir. Doğrusu Allah vaadinden dönmez.
Bekir Sadak : Eger Kuran ile daglar yurutulmus veya yeryuzu parcalanmis yahut oluler konusturulmus olsaydi, kafirler yine de inanmazlardi. Oysa butun isler Allah'a aittir. Inananlarin, «Allah dilese butun insanlari dogru yola eristirebilir» gercegini akillari kesmedi mi? Allah'Ùn sozu yerine gelinceye kadar, yaptÙklarÙ isler sebebiyle inkar edenlere bir belanÙn dokunmasÙ veya evlerinin yakÙnÙna inmesi devam eder durur. Allah, verdigi sozden suphesiz caymaz. *
Celal Yıldırım : Eğer bu Kur'ân ile dağlar yürütülseydi veya yer onunla parça parça edilseydi, ya da ölüler onunla konuşturulsaydı, (emin ol Peygamberim, o inkarcı azgınlar yine de imân etmezlerdi veya bu gibi haller ve olaylar ancak Kur'ân ile mümkün olabilirdi). Ne var ki, bütün emir (ve hüküm) Allah'ındır. O imân edenler (inkarcılardan umut kesip) anlamadılar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. O küfredenlerin işledikleri sanatları durmadan başlarına belâ indirecek veya yurtlarının hemen yanıbaşına düşecek de bu hal Allah'ın va'di gelinceye kadar (sürüp gidecek).
Diyanet İşleri (eski) : Eğer Kuran ile dağlar yürütülmüş veya yeryüzü parçalanmış yahut ölüler konuşturulmuş olsaydı, kafirler yine de inanmazlardı. Oysa bütün işler Allah'a aittir. İnananların, 'Allah dilese bütün insanları doğru yola eriştirebilir' gerçeğini akılları kesmedi mi? Allah'ın sözü yerine gelinceye kadar, yaptıkları işler sebebiyle inkar edenlere bir belanın dokunması veya evlerinin yakınına inmesi devam eder durur. Allah, verdiği sözden şüphesiz caymaz.
Diyanet Vakfi : Eğer okunan bir Kitapla dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulsaydı (o Kitap yine bu Kur'an olacaktı). Fakat bütün işler Allah'a aittir. İman edenler hâla bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi? Allah'ın vâdi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecek. Allah, vâdinden asla dönmez.
Edip Yüksel : Kendisiyle dağlar yürütülen, yahut yeryüzü parçalanan, yahut ölüler dirilten bir Kuran olsaydı bile (onlar yine inanmazdı). Tüm işler ALLAH'ın kontrolündedir. İnananlar hâlâ anlamadılar mı ki ALLAH dileseydi tüm insanları doğruya ulaştırırdı. İnkar edenler, ALLAH'ın sözü yerine gelinceye kadar yaptıklarına karşılık olarak ya başlarına ya da yakınlarına konacak bir felakete uğrayıp duracaklardır. ALLAH sözünden dönmez.
Elmalılı Hamdi Yazır : Bir kur'an, onunla dağlar yürütülse veya onunla Arz parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa!.. Fakat bütün emir Allahın, daha iyman edenler, kâfirlerden ümidi kesip anlamadılar mı ki Allah dilese idi elbette insanlara hep birden hidayet buyurdu, o küfredenler onların kendi san'atlar ile başlarına musîbet inip duracak veyahud yurtlarının yakınına konacak, nihayet Allahın va'di gelecek, her halde Allah miadını şaşırmaz
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Kendisiyle dağların yürütüldüğü veya yerin parçalandığı yahut kendisiyle ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı... Fakat bütün emir Allah'ındır! İman edenler, kafirlerden ümidi kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara hep birden hidayet buyururdu; o küfredenler, onların kendi sanatları yüzünden başlarına musibet inip duracak ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah'ın va'di gelecek! Şüphesiz ki Allah va'dinden şaşırmaz!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Bir Kur'ân ki, onunla dağlar yürütülse veya onunla yer parçalansa veya onunla ölüler konuşturulsa (o yine bu Kur'an olurdu). Fakat emir bütünüyle Allah'ındır. İman edenler, kâfirlerden ümit kesip daha anlamadılar mı ki, Allah dileseydi, elbette insanların hepsine toptan hidayet buyururdu. O küfürde direnenlerin kendi sanatlarıyla başlarına musibet inip duracak, ya da yurtlarının yakınına konacak. Nihayet Allah'ın vaadi gelecek. Muhakkak ki, Allah vaad ettiği zamanı şaşırmaz.
Fizilal-il Kuran : Eğer dağların yürümesini, yeryüzünün parçalanmasını ve ölüler ile konuşabilmeyi sağlayan bir kitap olsaydı, o bu Kur'an olurdu. Fakat tüm yetki Allah'ın tekelindedir. Dilese, Allah'ın bütün insanları doğru yola ileteceğini, mü'minler halâ kesinlikle anlamadılar mı? İşledikleri kötülükler yüzünden kâfirlerin başlarına sürekli olarak belâlar gelir, ya da bu belâlar yurtlarının yakınına iner. Sonunda Allah'ın verdiği söz gerçekleşir. Kuşku yok ki, Allah sözünden caymaz.
Gültekin Onan : Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kuran olsaydı [yine bu Kuran olurdu]. Hayır, buyruğun tümü Tanrı'nındır. İnananlar hala anlamadılar mı ki eğer Tanrı dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirirdi. Küfredenler, Tanrı'nın vaadi gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Tanrı verdiği sözden dönmez (veya miadını şaşırmaz).
Hasan Basri Çantay : Bir Kur'an ki eğer onunla dağlar (yerlerinden koparılıb) yürütülseydi veya onunla yer parça parça edilseydi, yahud onunla ölüler konuşdurulsaydı (İşte o, ancak bu kitâb-ı kerîm olurdu). Fakat bütün emir (ve kudret-i mutlaka) yalınız Allahındır. îman edenler haalâ şu hakikati bilmediler mi ki Allah dileseydi elbette insanların hepsine birden hidâyet ederdi. O kâfirler (e gelince:) Allahın va'di (erişinceye) kadar kendi sun (-u taksıyrleri, küfürleri, kötü amel) leri yüzünden ya ansızın başlarına büyük belâ çatıb duracak, yahud (o belâ) yurdlarının yakınına konacakdır. Şübhesiz ki Allah va'dinden dönmez.
Hayrat Neşriyat : Hem doğrusu bir Kur’ân ki, eğer kendisiyle dağ lar yürütülseydi veya o nunla arz parçalansaydı veya onunla ö lüler konuşturulsaydı (onlar yine îmân et mezlerdi)! Fakat bütün emirler Allah’a âiddir. Î mân edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dileseydi bütün insanları elbette hidâyete erdirirdi. İnkâr edenler i se, onlara kendi yaptık ları (isyan lar) yü¬zün den belâ gelme ye devâm edecek ve ya (o be lâ) yurt larının yakınına inecektir. Nihâyet Allah’ın (mü’ min lere olan) va' di (Mekke’nin fetih zamânı) gele cek tir. Şüb he siz ki Allah, va'dinden dönmez.
İbni Kesir : Şayet Kur'an ile; dağlar yürütülmüş veya yeryüzü parçalanmış, yahut ölüler konuşturulmuş olsaydı; kafirler yine de inanmazlardı. Halbuki bütün işler Allah'a aittir. İnananlar hala anlamadılar mı ki; Allah dileseydi bütün insanları doğru yola eriştirirdi. Ve yaptıklarından dolayı Allah'ın vaadi yerine gelene kadar küfredenlerin ya başına veya evlerinin yakınına bir bela gelirdi. Şüphesiz Allah, verdiği sözden caymaz.
Muhammed Esed : (Onlar) kendisiyle dağların yürütüldüğü, yeryüzünün yarılıp açıldığı, ölülerin konuşturulduğu (ilahi) bir metin (dinlemiş olsalardı ona da inanmazlardı)! Oysa, olacak olan her şeye karar verme gücü yalnızca Allah'a aittir. Peki, inananlar hala anlamadılar mı ki, eğer Allah öyle olmasını dileseydi bütün insanlığı doğru yola yöneltirdi? Fakat, o hakkı inkara şartlanmış olanlara gelince, işledikleri kötülüklerden ötürü, böylelerinin başlarına her an beklenmedik bir felaket çullanmaktan ya da yurtlarının yanına / yakınına inmekten geri kalmaz, ta ki Allah'ın verdiği söz yerine gelinceye kadar; gerçek şu ki, Allah verdiği sözü yerine getirmekten asla geri durmaz!
Ömer Nasuhi Bilmen : Ve eğer bir Kur'an ki, onunla dağlar yürütülmüş veya onunla yer parçalanmış veya onunla ölüler söyletilmiş olsa idi işte bu Kur'an ile olmuş olurdu. Fakat bütün emir Allah'ındır. İmân edenler anlamadılar mı ki, Allah Teâlâ dileyecek olsa idi elbette bütün insanları hidâyete erdirirdi. Kâfirlere gelince onlara kendi kötü amelleri sebebiyle bir felaket isabet edip duracaktır. Veya Allah'ın vaadi gelinceye değin o felaket yurtlarının yakınında hulûl edecektir. Şüphe yok ki, Allah Teâlâ verdiği söze muhalefet etmez.
Ömer Öngüt : Eğer Kur'an ile dağlar yürütülseydi veya onunla yer parçalansaydı, yahut onunla ölüler konuşturulmuş olsaydı (kâfirler yine de inanmazlardı). Hayır! Bütün işler Allah'a âittir. İman edenler hâlâ bilmediler mi ki, Allah dileseydi bütün insanları hidayete erdirirdi. Allah'ın vaadi gelinceye kadar inkâr edenlere, yaptıklarından dolayı ya ansızın büyük bir belâ gelmeye devam edecek veya o belâ evlerinin yakınına inecektir. Şüphesiz ki Allah vaadinden aslâ dönmez.
Şaban Piriş : Kur’an ile dağlar yürütülse veya yeryüzü parçalansa yahut ölüler konuşturulsa... Bilakis, bütün emir Allah’ındır. İman edenler bilmiyorlar mı ki, Allah dileseydi bütün insanları doğru yola iletebilirdi. Allah’ın sözü yerine gelinceye kadar, yaptıkları işler sebebiyle inkar edenlere bir belanın dokunması veya evlerinin yakınına inmesi devam eder durur. Allah, verdiği sözden dönmez.
Suat Yıldırım : Eğer dağları yürütecek, yeri paramparça edecek, ölüleri bile konuşturacak bir kitap olsaydı, işte o, bu Kur’ân olurdu!Bu müminler hâlâ öğrenmediler mi ki Allah dileseydi bütün insanları hidâyet eder, doğru yola koyardı. O kâfirlerin kendi yaptıkları işler sebebiyle başlarına durmadan bela inecek veya ülkelerinin hemen yanıbaşına düşecek ve bu hal Allah’ın vaad ettiği kıyamet gelinceye dek sürecek. Allah asla sözünden caymaz.
Süleyman Ateş : Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yahut arzın parçalandığı, yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'ân olsaydı!.. Hayır, bütün işler Allah'a âittir. İnananlar hâlâ anlamadılar mı ki, Allâh dileseydi, bütün insanları yola iletirdi? Yaptıkları işler yüzünden inkâr edenlerin başlarına âni belâ(lar) gelmeğe devam edecek, yahut yurtlarının yakınına konacak (yahut sen onların yurtlarının yakınına konacaksın), Allâh'ın va'di gelinceye kadar bu böyle sürüp gidecektir. Allâh sözünden caymaz.
Tefhim-ul Kuran : Eğer kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı veya ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an olsaydı (yine bu Kur'an olurdu) . Hayır, emrin tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ anlamadılar mı ki, eğer Allah dilemiş olsaydı, insanların tümünü hidayete erdirmiş olurdu. Küfre sapanlar, Allah'ın va'di gelinceye kadar, yaptıkları dolayısıyla ya başlarına çetin bir bela çatacak veya yurtlarının yakınına inecek. Şüphesiz Allah, verdiği sözden dönmez. (Veya miadını şaşırmaz.)
Ümit Şimşek : Eğer bu Kur'ân kendisiyle dağların yürütüldüğü, yerin parçalandığı, ölülerin konuşturulduğu bir kitap olsa, onlar yine inanmazdı. Fakat emir ve irade bütünüyle Allah'ındır. İman edenler daha anlamadı mı ki, Allah dileseydi bütün insanlara hidayet nasip ederdi? İşleye işleye sanat haline getirdikleri kötülükler yüzünden, en sonunda Allah'ın vaadi erişinceye kadar o kâfirlerin başına felâketler inmeye devam edecek yahut yurtlarının yakınına kadar ulaşacaktır. Şüphesiz ki Allah vaadinden dönmez.
Yaşar Nuri Öztürk : Kendisiyle, dağların yürütüldüğü yahut yerkürenin parçalandığı yahut ölülerin konuşturulduğu bir Kur'an mı olsaydı! Hayır, iş ve oluşun tümü Allah'ındır. İman edenler hâlâ ümidi kesip anlamadılar mı ki, Allah dileseydi elbette insanlara tümden hidayet verirdi. O küfre sapanlara gelince, sanayi olarak ürettiklerinin sonucu halinde başlarına gülle, tokmak türünden belalar inmeye devam edecek yahut o belalar onların yurtlarının yakınına konacak. Ta, Allah'ın vaadi gelinceye değin. Allah, vaadine asla ters düşmez.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 4243

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
24.578