RA'D-29

Anasayfa » RA'D Suresi » RA'D-29
share on facebook  tweet  share on google  print  

RA'D-29

"RA'D Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<13/RA'D-29>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

الَّذِينَ آمَنُواْ وَعَمِلُواْ الصَّالِحَاتِ طُوبَى لَهُمْ وَحُسْنُ مَآبٍ

Ellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti tûbâ lehum ve husnu meâb(meâbin).

Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah’a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların. 
1. ellezîne âmenû : âmenû olan kimseler
2. ve amilû es sâlihâti : ve salih amel işleyenler
3. tûbâ : çok güzel, en güzel, ne hoş, gözü aydın, ne mutlu
4. lehum : onlar için, onlara
5. ve husnu : ve en güzeli
6. meâbin : dönüş, dönme yeri, sığınak

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Allahû Tealâ, Al-i İmran-14 ve Nebe-39'da buyuruyor ki:

3/ÂLİ İMRÂN-14: Zuyyine lin nâsi hubbuş şehevâti minen nisâi vel benîne vel kanâtîril mukantarati minez zehebi vel fıddati vel haylil musevvemeti vel en’âmi vel hars(harsi), zâlike metâul hayâtid dunyâ, vallâhu indehu HUSNUL MEÂB(meâbi).

İnsanlara, "kadınlara, oğullara, kantar kantar biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma atlara, hayvanlara ve ekinlere olan sevgiden oluşan" şehvetleri (aşırı düşkünlükleri) güzel gösterildi. Bunlar, dünya hayatının menfaatleridir. Ve Allah, O'nun katındaki en güzel sığınaktır.

78/NEBE-39: Zâlikel yevmul hakk(hakku), femen şâettehaze ilâ rabbihî meâbâ(meâben).

İşte o gün (mürşidin eli Hakk'a ulaşmak üzere öpüldüğü ve ona tâbî olunduğu gün), Hakk günüdür. Dileyen (Allah'a ulaşmayı dileyen) kişi, kendisine Rabbine ulaştıran (yolu, Sıratı Mustakîm'i) yol ittihaz eder. (Allah'a ulaşan kişiye Allah) meab (sığınak, melce) olur.

Meab, sığınak; evvab, sığınağa sığınan (meaba ulaşıp sığınan) demektir. Bu sebeple ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıranlar için Allahû Tealâ, "evvab" kelimesini kullanmaktadır. Kaf Suresinin 31 ve 32. âyetlerinde Allahû Tealâ buyuruyor:

50/KAF-31: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîne gayre baîdin.

Ve cennet, takva sahipleri için uzak olmayarak yaklaştırıldı.

50/KAF-32: Hâzâ mâ tûadûne li kulli evvâbin hafîz(hafîzin).

İşte size vaadolunan şey budur (cennettir). Bütün evvab (ruhu Allah'a ulaşarak sığınmış), ve hafîz olanlar (başlarının üzerine devrin imamının ruhu ulaşmış olanlar) için.

Kim ruhunu Allah'a ulaştırırsa, o kişi cennetin 3. katına ehil olur. Bütün evvab olanlar için vaadolunan şey, 3. kat cennettir. Ve bu kişi, evvab takvanın sahibi olarak 3. kat cennete ulaşacaktır. Evvab olduğu, meaba sığındığı için, vücudundan ayrılan ruhu ait olduğu yere, geldiği yere geri döndüğü için vaadolunduğu cennet 3. kat cennettir. Allah'ın herkes için ulaşmayı hedeflediği şey, evvelâ "hafîz" sonra "evvab" olmaktır. Yani kim Allah'a ulaşmayı dilerse, Allah ona mutlaka 12 ihsan verir, mürşidine ulaştırır.

Tâbî olduğu anda başının üzerinde devrin imamının ruhu oluşur. O kişi bir muhafız tarafından korunma altına alınmıştır. Şeytan tarafından asırlarca evvel Babil şehrinde insanlara öğretilmeye başlanan (Harut ile Marut adlı iki melek bu konuda vazife almışlar) sihrin (büyünün) ve cinlerin insanlara zarar vermesi bu muhafızla önlenir. O kişi hipnoz edilemez, illüzyon numaraları ile aldatılamaz. Ve Allahû Tealâ, muhafaza altına alınan kişilerin toplamına "kavim" demektedir. Allahû Tealâ diyor ki:

13/RA'D-11: Lehu muakkibâtun min beyni yedeyhi ve min halfihî yahfezûnehu min emrillâh(emrillâhi), innallâhe lâ yugayyiru mâ bi kavmin hattâ yugayyirû mâ bi enfusihim, ve izâ erâdallâhu bi kavmin sûen fe lâ meredde leh(lehu), ve mâ lehum min dûnihî min vâl(vâlin).

Onları (o kavimdekileri), önünden ve arkasından (önden arkaya doğru uzanan) takip edenler (devrin imamlarını koruyan muhafız melekler) vardır. Allah'ın emrinden olup, onları korurlar. Muhakkak ki; Allah, onlar nefslerinde olan şeyi (hidayette kalma konusundaki niyetlerini) bozmadıkça, bir kavimde olan şeyi bozmaz (devrin imamının ruhunu başlarının üzerinden almaz). Ve Allah, bir kavme ceza vermeyi dilediği zaman, artık onu reddedecek (mani olacak kimse) yoktur. Ve onlar için, ondan başka koruyan bir dost yoktur.

"Âmenû olanlar için meabın en güzeli onların" ifadesinde Allahû Tealâ vuslat olayını vermektedir. Kişi sadece âmenû olmakla (Allah'a ulaşmayı dilemekle) kalmamış, salih amel de işlemeye başlamıştır. Bu kişi, mü'min olmak şerefine ermiştir. Çünkü Allahû Tealâ, kalbin içine îmânı yazmış ve bu kişiyi Kendisine doğru yönlendirmiştir. Ruhu, nefs tezkiyeleri boyunca Allah'a doğru yükselecektir. Emmare, levvame, mülhime, mutmainne, radiye, mardiyye ve tezkiye kademelerinde birer gök katını aşacak olan ruh, sonunda Allah'ın Zat'ına ulaşacak, meaba varacak, Allah'ın Zat'ına sığınacak, sarılacak, Allah'ın Zat'ında yok olacaktır. Böylece meaba sığınmış yani evvab hüviyetine girmiş olacaktır. Rad-29, önemli bir âyet-i kerime olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu âyette evvelâ âmenû olmak (Allah'a ulaşmayı dilemek: 7. basamak), sonra nefs tezkiyesine başlamak (14. basamak) ve sonra da meaba sığınmak (22. basamak) vardır.

 

13/RA'D-29

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Âmenû olanlar (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenler) ve salih amel (nefsi ıslâh edici amel) yapanlar ne mutlu onlara ve meabın (sığınağın) (en) güzeli onların.
Diyanet İşleri : İnanan ve salih amel işleyenler için, mutluluk ve güzel bir dönüş yeri vardır.
Abdulbaki Gölpınarlı : İnananlara ve iyi işlerde bulunanlara gelince: Kutluluk da onlara, dönüp varılacak güzel yurt da.
Adem Uğur : İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.
Ahmed Hulusi : İman edip imanın gereğini yaşayanlar var ya, onlara Tûba (cennet ağacı) ve hakikatlerindekini yaşamanın güzellikleri vardır.
Ahmet Tekin : İman ederek, hâlis niyet ve amaçlarla, İslâm esaslarını, İslâmî düzeni hayata geçirenlere, iş barışı içinde bilinçli, planlı, mükemmel, meşrû, faydalı, verimli çalışarak nimetin-ürünün bollaşmasını sağlayanlara, yerinde, haklı çıkışlar yaparak, düzelmeye, iyiliğe, iyileştirmeye ön ayak olanlara, cârî-kalıcı hayırlar-sâlih ameller işleyenlere ne mutlu! Varacakları yer de ne güzel bir yerdir.
Ahmet Varol : İman edip salih ameller işleyenler, mutluluk ve arılacak yerin güzeli onlaradır.
Ali Bulaç : İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır).
Ali Fikri Yavuz : İman edip de sâlih ameller işliyenler (var ya), ne mutlu onlara! Ahirette güzel barınak da onların!
Bekir Sadak : Inanan ve yararli is iyleyen kimseler icin hos bir hayat ve donulecek guzel bir yer vardir.
Celal Yıldırım : İmân ettikten sonra güzel ve yararlı amellerde bulunanlara müjde ve mutluluk; bir de dönülecek güzel bir yer var!
Diyanet İşleri (eski) : İnanan ve yararlı iş işleyen kimseler için hoş bir hayat ve dönülecek güzel bir yer vardır.
Diyanet Vakfi : İman edip iyi işler yapanlara ne mutlu! Varılacak güzel yurt da onlar içindir.
Edip Yüksel : İnanıp erdemli bir hayat sürenler için müjde ve en güzel dönüş yeri vardır.
Elmalılı Hamdi Yazır : Onlar ki iyman etmişlerdir ve salih ameller işlemektedirler, ne hoş, tubâ onların, istikbal güzelliği onların
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Onlar ki iman etmiş ve iyi işler istemektedirler; ne hoş mutluluk onların, istikbal güzelliği de onların!
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : Onlar ki, iman etmişler ve salih ameller işlemişlerdir, ne mutlu onlara, varacakları yer de ne güzeldir!
Fizilal-il Kuran : İman edip iyi ameller işleyenlere ne mutlu, onları güzel bir gelecek beklemektedir.
Gültekin Onan : İnanıp salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Dönüş yerinin (meab) güzeli (onlarındır).
Hasan Basri Çantay : Îman edib de güzel işler (hareketler ve ibâdetler) yapanlar: Ne mutlu onlara! (Nihayet) dönüb gidilecek güzel yurd da (onların).
Hayrat Neşriyat : Îmân edip sâlih ameller işleyenlere ne mutlu! Varılacak güzel yer de onlar içindir.
İbni Kesir : İnanmış olup salih ameller işleyenler için, hoş bir hayat ve güzel bir gelecek vardır.
Muhammed Esed : (Evet,) imana erişen ve dürüst ve erdemli davranan o kimseler ki, kendileri için (bu dünyada) huzurlu bir hayat, (ahirette de) varılacak yerlerin en güzeli ayırılmıştır!"
Ömer Nasuhi Bilmen : O kimseler ki, imân ettiler ve sâlih sâlih amellerde bulundular, fevz-ü necât onlara, dönüp gidilecek güzel bir yurd da onlara.
Ömer Öngüt : Onlar ki iman etmişler ve sâlih ameller işlemişlerdir. Ne mutlu onlara! Varacakları yer de ne güzeldir!
Şaban Piriş : İman edip doğruları yapanlar için hoş bir hayat ve güzel bir istikbal vardır.
Suat Yıldırım : Ne mutlu iman edip de makbul ve güzel işler yapanlara!Eninde sonunda dönüp gidilecek güzel yurt onların olacak.
Süleyman Ateş : İşte mutluluk ve güzel gelecek, o inanıp güzel işler yapanlarındır.
Tefhim-ul Kuran : İman edip salih amellerde bulunanlar, ne mutlu onlara. Varılacak yerin güzel olanı (onlarındır) .
Ümit Şimşek : İman edip de güzel işler yapanlar için müjde ve mutluluk, bir de varılacak güzel bir yer vardır.
Yaşar Nuri Öztürk : İman edip hak ve barış uğruna iyi işler yapanlara mutluluk ve müjde var, güzel bir gelecek var.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 4243

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
24.710