İBRÂHÎM-43

Anasayfa » İBRÂHÎM Suresi » İBRÂHÎM-43
share on facebook  tweet  share on google  print  

İBRÂHÎM-43

"İBRÂHÎM Suresi" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

<<<<<14/İBRÂHÎM-43>>>>>

Bismillâhirrahmânirrahîm

مُهْطِعِينَ مُقْنِعِي رُءُوسِهِمْ لاَ يَرْتَدُّ إِلَيْهِمْ طَرْفُهُمْ وَأَفْئِدَتُهُمْ هَوَاء

Muhtıîne mukniî ruûsihim lâ yerteddu ileyhim tarfuhum, ve ef’idetuhum hevâ’(hevâun).

Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Ve onların kalpleri heva ile (nefsin afetleriyle) doludur (nefsin afetlerinden ibarettir).  
1. muhtiîne : hızla gidenler, koşanlar
2. mukniî : kaldıranlar, dik tutanlar (gözleri bir şeye doğru devamlı bakar şekilde)
3. ruûsi-him : onların başları, başlarını
4. lâ yerteddu : dönmez, dönemez, çevrilmez
5. ileyhim : onlara, kendilerine
6. tarfu-hum, : onların bakışları
7. ve ef'idetu-hum : ve onların kalpleri
8. hevâun : heva (hevesler), nefsin afetleri (vardır)

AÇIKLAMA

Bismillâhirrahmânirrahîm

Bu âyette, cehenneme gidecek olanlar anlatılmaktadır.

Bütün insanların, doğuşlarından itibaren, nefslerinin kalpleri afetlerle doludur ve kalplerinde afetten başka hiçbir şey yoktur. Nefsin kalbi, Allah'ın bütün emirlerine karşı çıkan, asla yapmak istemeyen; yasak ettiği her fiili de işlemek isteyen bir özellik taşır. Buna karşılık, bütün insanların ruhlarının kalpleri de sadece hasletlerle doludur.

Bu âyette Allahû Tealâ, kalpleri heva ile dolu insanlardan bahsetmektedir. Heva ile dolu olan, nefsin kalbidir. Yani anlaşılmaktadır ki; kıyâmet günü 2. defa ölüm ve 2. defa dirilme olmuş; nefs, fizik vücudun içine girmiş, kişinin kalbi hevayla dolmuştur. Allahû Tealâ, Tekvir Suresinin 7. âyet-i kerimesinde o gün (kıyâmet günü) vücutların nefslerle birleştiğini ifade etmektedir:

81/TEKVÎR-7: Ve izen nufûsu zuvvicet.

Ve nefsler eşleştirildiği (fizik vücutla birleştiği) zaman.

Allahû Tealâ, nefs ve fizik vücudun beraberce cehenneme gideceğine bu âyet-i kerimeyle kesinlik kazandırmaktadır. Çünkü burada "Onların kalpleri heva ile doludur." buyurmaktadır. Heva, nefsin afetlerinin genel adı olup bütün afetler, hevayı oluşturur.

Allahû Tealâ, Kasas Suresinin 50. âyet-i kerimesinde de hevalarına tâbî olanlardan bahsetmektedir:

28/KASAS-50: Fe in lem yestecîbû leke fa’lem ennemâ yettebiûne ehvâehum, ve men edallu mimmenittebea hevâhu bi gayri huden minallâh(minallâhi), innallâhe lâ yehdil kavmez zâlimîn(zâlimîne).

Bundan sonra eğer sana icabet etmezlerse (senin hidayete erdirme davetine uymazlarsa), bil ki onlar heveslerine tâbîdirler. Allah'tan bir hidayetçi olmaksızın (hidayetçiye değil de) kendi heveslerine tâbî olandan daha çok dalâlette kim vardır? Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.

 

14/İBRÂHÎM-43

Bismillâhirrahmânirrahîm

İmam İskender Ali Mihr : Başlarını dik tutarak (gökyüzüne doğru devamlı bakarak) koşanlar! Onların bakışları, kendilerine dönemez. Ve onların kalpleri heva ile (nefsin afetleriyle) doludur (nefsin afetlerinden ibarettir).
Diyanet İşleri : O gün başlarını dikerek (çağırıldıkları yere doğru) koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönmez, kalpleri de bomboştur.
Abdulbaki Gölpınarlı : O gün, başları göğe çevrilmiş, koşup dururlar, göz çevirip kendilerine bile bakmazlar ve yürekleri bomboştur.
Adem Uğur : Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
Ahmed Hulusi : (İşte o gün onlar) zillet içinde bakarak, başlarını dikerek (yardım arayışında) koşuşur hâldedirler. . . Kendilerini göremez bir hâldedirler! Ne düşüneceklerini bilemezler!
Ahmet Tekin : O gün onlar, kalpleri, zihinleri bomboş olarak, kendilerine göz ucuyla bile bakamaz bir durumda, başları göğe dikilmiş bir vaziyette medet beklercesine davet edene doğru koşarlar.
Ahmet Varol : (O gün) başlarını dikerek koşarlar. Gözleri hiç kendilerine doğru dönmez. Kalpleri ise bomboştur.
Ali Bulaç : Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Kalbleri (sanki) bomboştur.
Ali Fikri Yavuz : Öyle ki, başlarını dikerek koşacaklar; gözleri, kendilerine bile dönüp bakamıyacak. Kalblerinin içi ise, hayır namına her şeyden boştur.
Bekir Sadak : O gun baslari kalkmis, gozleri kendilerine donemeyecek sekilde sabit kalmis, gonulleri bombos halde kosup duracaklardir.
Celal Yıldırım : (O gün) başları yukarıya dikilmiş, gözlerini kendilerine (bile) çevirip bakamazlar; kalbleri de bomboş halde koşarlar.
Diyanet İşleri (eski) : O gün başları kalkmış, gözleri kendilerine dönemeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş halde koşup duracaklardır.
Diyanet Vakfi : Zihinleri bomboş olarak kendilerine bile dönüp bakamaz durumda, gözleri göğe dikilmiş bir vaziyette koşarlar.
Edip Yüksel : Başları boyunları üstüne kaskatı dikilmiş, göz kapakları kıpırdamaksızın korkudan dolayı zihinleri bomboş bir halde koşuşurlar.
Elmalılı Hamdi Yazır : Başlarını dikerek koşarlar, nazarları kendilerine dönmez, ve yüreklerinin içi bom boş hevâ kesilmiştir
Elmalılı (sadeleştirilmiş) : Başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez ve yüreklerinin içi bomboş hava kesilir.
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) : O gün, başlarını dikerek koşacaklar, gözleri kendilerine bile dönmeyecek ve gönülleri bomboş kalacaktır.
Fizilal-il Kuran : O gün onlar havaya dikilmiş başları ile, hiçbir tarafa bakamayan donuk gözleri ile duyarlıktan yoksun, bomboş gönülleri ile hızlı hızlı koşarlar.
Gültekin Onan : Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Yürekleri (efidetühüm) (sanki) bomboştur.
Hasan Basri Çantay : (O haldeki) hepsi de başlarını dikerek koşacaklar. Gözleri kendilerine bile dönüb bakamayacak. Kalblerinin içi ise (müdhiş korkularından dolayı akıldan) bomboşdur.
Hayrat Neşriyat : (O gün onlar, artık) başlarını (kendilerine her seslenene) korkuyla kaldıranlar olarak(çağrıldıkları yere) koşacak olan kimselerdir; (öyle ki) bakışları kendilerine (bile) dönemez. Kalbleri ise bomboştur (kapıldıkları dehşetten dolayı hiçbir şey anlamazlar).
İbni Kesir : O gün; başları kalkmış, gözleri kendilerine dönmeyecek şekilde sabit kalmış, gönülleri bomboş olarak koşup duracaklardır.
Muhammed Esed : O Gün onlar, başları (bir medet ararcasına) yukarı kalkık, bakışları kendi hallerini göremeyecek kadar çarpılmış, ve kalpleri bomboş, oradan oraya koşuşup dururlar.
Ömer Nasuhi Bilmen : (Öyle ki) Başlarını yukarıya dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine dönüp bakamaz ve yürekleri ise bomboş hava kesilmiş bulunur.
Ömer Öngüt : Başlarını dikerek koşarlar. Gözleri kendilerine bile dönüp bakamayacak şekilde sabit kalmış. Gönülleri ise bomboştur.
Şaban Piriş : Gözleri, bakışları kendilerine dönemeyecek şekilde donuklaşmış ve başları dikilmiş olarak dururlar. Gönülleri ise bomboş...
Suat Yıldırım : O gün onlar başlarını dikmiş, gözleri donup kalmış, kalpleri bomboş koşup dururlar.
Süleyman Ateş : (O gün) başlarını dikerek koşarlar, bakışları kendilerine dönmez, (öyle donup kalmıştır sanki). Yüreklerinin içi de bomboş havadır. (Şaşkınlıktan, kafalarında düşünce adına bir şey kalmamıştır).
Tefhim-ul Kuran : Başlarını dikerek koşarlar, gözleri kendilerine dönüp çevrilmez. Kalbleri de (sanki) bomboştur.
Ümit Şimşek : O gün onlar başlarını dikmiş, kendilerine bakacak halleri kalmamış, kalpleri havalanmış, koşuşup durmaktadırlar.
Yaşar Nuri Öztürk : Başlarını dikerek koşuşurlar. Bakışları kendilerine dönmez. Yürekleri tamamen boşalmıştır.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 4.11.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]

1, 2, 3, 4, 5, 6, 7, 8, 9, 10, 11, 12, 13, 14, 15, 16, 17, 18, 19, 20, 21, 22, 23, 24, 25, 26, 27, 28, 29, 30, 31, 32, 33, 34, 35, 36, 37, 38, 39, 40, 41, 42, 43, 44, 45, 46, 47, 48, 49, 50, 5152

Sure Adına Göre Sırala

 

 

 

 

Sayfa Ziyaret Sayacı
28.535