İmam İskender Ali Mihr | : | Veya öğüt alır, böylece bu öğüt ona fayda verir. |
Diyanet İşleri | : | Yahut öğüt alacak da bu öğüt kendisine fayda verecek. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Yahut da öğüt alacaktır da ondan faydalanacaktır. |
Adem Uğur | : | Yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. |
Ahmed Hulusi | : | Yahut hatırlatılanı düşünecek de böylece o zikra (hatırlatma) kendisine fayda verecek! |
Ahmet Tekin | : | Yahut öğüt alacak da, o öğüt ona fayda verecek. |
Ahmet Varol | : | Yahut öğüt alacak ve öğüt ona yarar sağlayacaktır? |
Ali Bulaç | : | Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak. |
Ali Fikri Yavuz | : | Yahud öğüd alacaktı da, o öğüt kendisine fayda verecekti. |
Bekir Sadak | : | Yahut ogut alacakti da bu ogut kendisine fayda verecekti. |
Celal Yıldırım | : | (3-4) Ne bilirsin, belki o temizlenecek veya öğüt alacaktı da o öğüt ona fayda verecekti ? |
Diyanet İşleri (eski) | : | Yahut öğüt alacaktı da bu öğüt kendisine fayda verecekti. |
Diyanet Vakfi | : | (1-4) (Peygamber), âmânın kendisine gelmesinden ötürü yüzünü ekşitti ve çevirdi. (Resûlüm! onun halini) sana kim bildirdi! Belki o temizlenecek, yahut öğüt alacak da o öğüt ona fayda verecek. |
Edip Yüksel | : | Yahut ta öğüt alacak ve ona mesajın yararı dokunacaktı. |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Veya öğüt belliyecek de o öğüt kendine fâide verecek |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | Veya öğüt alacak da öğüt kendisine fayda verecek. |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Veya öğüt belleyecek de öğüt ona fayda verecek. |
Fizilal-il Kuran | : | Yahut öğüt alacak da bu öğüt, kendisine fayda verecek. |
Gültekin Onan | : | Veya öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak. |
Hasan Basri Çantay | : | Yahud öğüd olacakdı da (senin) bu öğüd (ün) kendisine fâide verecekdi. |
Hayrat Neşriyat | : | (3-4) (Habîbim, yâ Muhammed!) Hâlbuki sana ne bildiriyor ki, belki o (günahlardan)temizlenecekti veya nasîhat alacak da bu nasîhat kendisine fayda verecekti! |
İbni Kesir | : | Yahut öğüt alacaktı da bu, kendisine fayda verecekti. |
Muhammed Esed | : | yahut (hakikat) hatırlatılacak ve bu hatırlatma kendisine fayda verecekti. |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | Yahut öğüt dinleyecek de kendisine o öğüt fâide verecektir. |
Ömer Öngüt | : | Yahut öğüt alacaktı da, bu öğüt kendisine fayda verecekti. |
Şaban Piriş | : | Veya öğüt alacak da öğüt ona fayda verecektir. |
Suat Yıldırım | : | (3-4) Ne bilirsin, belki de alacağı öğütle arınacaktı. Yahut nasihati dinleyip ondan yararlanacaktı? |
Süleyman Ateş | : | Yahut öğüt dinleyecek de öğüt, kendisine yarayacak. |
Tefhim-ul Kuran | : | Ya da öğüt alacak; böylelikle bu öğüt kendisine yarar sağlayacak. |
Ümit Şimşek | : | Yahut öğüt alacak, öğütten faydalanacaktı. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Belki de düşünüp taşınacak da öğüt kendisine yarayacak. |