İmam İskender Ali Mihr | : | Veya çok fakir bir miskini (doyurmaktır). |
Diyanet İşleri | : | (14-16) Yahut şiddetli bir açlık gününde kendisiyle yakınlığı olan bir yetimi, yahut yerde sürünen bir yoksulu doyurmaktır. |
Abdulbaki Gölpınarlı | : | Yahut yerlere döşenmiş bir yoksulu. |
Adem Uğur | : | Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. |
Ahmed Hulusi | : | Yahut toprağa uzanıp kalmış yoksula yedirip doyurmaktır. |
Ahmet Tekin | : | Veya aç, açık, toprağa bulanmış çevresi, çaresi olmayan yoksulları doyurmaktır. |
Ahmet Varol | : | Yahut toprakta sürünen bir yoksulu. [1] |
Ali Bulaç | : | Veya sürünen bir yoksulu. |
Ali Fikri Yavuz | : | Yahud toprak üstüne yığılan miskine... |
Bekir Sadak | : | (14-16) Yahut, aclik gununde, yakini olan bir oksuzu, yahut topraga serilmis bir yoksulu doyurmaktir. |
Celal Yıldırım | : | (14-15-16) Veya açlık gününde (kıtlık zamanında) hısım sayılan bir yetime veya yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula yedirmektir. |
Diyanet İşleri (eski) | : | (14-16) Yahut, açlık gününde, yakını olan bir öksüzü, yahut toprağa serilmiş bir yoksulu doyurmaktır. |
Diyanet Vakfi | : | (11-16) Fakat o, sarp yokuşu aşamadı. O sarp yokuş nedir bilir misin? Köle azat etmek veya açlık gününde yakını olan bir yetimi, yahut aç açık bir yoksulu doyurmaktır. |
Edip Yüksel | : | Yahut düşkün bir yoksulu... |
Elmalılı Hamdi Yazır | : | Veya toprak döşenen bir miskîne |
Elmalılı (sadeleştirilmiş) | : | veya toprak döşenen (hiçbir varlığı olmayan) bir yoksula... |
Elmalılı (sadeleştirilmiş - 2) | : | Veya hiçbir şeyi olmayan yoksula. |
Fizilal-il Kuran | : | Hiçbir şeyi olmayan yoksulu, |
Gültekin Onan | : | Veya sürünen bir yoksulu. |
Hasan Basri Çantay | : | yahud toprakda sürünen bir yoksula. |
Hayrat Neşriyat | : | (14-16) Veya bir açlık gününde akrabâlığı olan bir yetîmi veya toz toprak içinde kalmış bir yoksulu doyurmaktır. |
İbni Kesir | : | Yahut yerde sürünen bir yoksula. |
Muhammed Esed | : | yahut toprağa uzanıp kalmış olan (yabancı) bir yoksulu, |
Ömer Nasuhi Bilmen | : | (15-16) Karabet sahibi olan bir yetime. Veyahut yerlere serilmiş bir yoksula. |
Ömer Öngüt | : | Yahut da yere serilmiş (bitkin, kimsesiz) bir yoksula. |
Şaban Piriş | : | Veya sürünen bir düşkünü. |
Suat Yıldırım | : | Ya da yeri yatak, (göğü yorgan yapan, barınacak hiçbir yeri olmayan) fakiri doyurmaktır. |
Süleyman Ateş | : | Yahut hiçbir şeyi olmayan yoksulu. |
Tefhim-ul Kuran | : | Veya sürünen bir yoksulu. |
Ümit Şimşek | : | Veya toza toprağa bulanmış yoksula. |
Yaşar Nuri Öztürk | : | Yahut ezilmiş, boynu bükük bir yoksulu. |