Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Gaybe İman Etmek - Mü'minlerin Samimiyet Testi - okyay derneği

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Gaybe İman Etmek - Mü'minlerin Samimiyet Testi - okyay derneği
share on facebook  tweet  share on google  print  

Gaybe İman Etmek - Mü'minlerin Samimiyet Testi - okyay derneği

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Gaybe

Gaybe İman Etmek

Mü'minlerin Samimiyet Testi

Gaybe İman, bilinmeyen, etkisi fizik olarak görülmeyen, hususlara iman manasınadır. Gaybi olaylar, Allâh’ın dostları olan Nebi resul ve bazı  veli resuller hariç, görülemez. Etkileri ile bilinir. Kur’ânı Kerimde ifade edildiği gibi, Örnek vermek gerekirse evliyaların ve Şehitlerin Allah’ı Gönül gözleri ile görüp, müşahede ettikleri, bilinmektedir. Kâinattaki harika düzen ve dizaynı görüp de bunları düzenleyen bir yaratıcı olmadan kendiliğinden meydana geldiğine inanmak büyük bir aptallıktır. Bu sebeple, Müslümanlar gaybe inanır. Bu husus İmanın esaslarındandır.  Bu konuda pek çok ayet var. Bunlardan sadece birkaç tanesini inceleyelim.

2/BAKARA-3: Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn.

“Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allah'a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler).”

72/CİNN-26: Âlimul gaybi fe lâ yuzhiru alâ gaybihî ehadâ (ehaden).

“O (Allah), gaybı bilendir. Fakat O, gaybını hiç kimseye izhar etmez (açıklamaz).”

72/CİNN-27: İllâ menirtedâ min resûlin fe innehu yesluku min beyni yedeyhi ve min halfihî rasadâ. (rasaden).

“Resûllerden razı oldukları (tasarruf rızasına ulaşmış olanları) hariç! O taktirde, muhakkak ki O (Allah), onların önünden ve arkasından gözetenler sevkeder ki,”

Ayetlerde görüldüğü gibi Gaybe iman, imanın şartlarındandır. Allah’ın nebileri ile tasarruf rızasına ulaşan evliyalar haricinde gaybi bilen yoktur. Allah, kainatta meydana gelen olayları sünnetullahı gereği bir sebebe bağlanmış. Bu sebeplerin bazıları araştırmadan sonra görülür. Bazı olayların sebebi görülmez, bilinmez. Bir hikmet gereği gizli bırakılmış, tüm insanlara izhar edilmemiştir. Bu hikmetin, dinimizin teslim dini olmasından kaynaklandığını değerlendiriyorum. Kalpten samimiyetle iman çok değerlidir. Çünkü fizik olarak görülme imkânı olmayan, etkileri ile bilinen yaratıcıya inanmak çok kıymetlidir. Her şey açıkça bilindikten sonra İmanın değeri kalmaz. Hz. Peygamberimiz insanları davet ederken bu hususa çok dikkat edermiş.

6/EN'ÂM-50: Kul lâ ekûlu lekum indî hazâinullâhi ve lâ a’lemul gaybe ve lâ ekûlu lekum innî melek(melekun), in ettebiu illâ mâ yûhâ ileyy (ileyye), kul helyestevîl a’mâ ve lbasîr (basîru),e fe lâ tetefekkerûn (tetefekkerûne).

“De ki: “Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Ve gaybı bilmiyorum. Size, muhakkak ki ben bir meleğim demiyorum. Ancak bana vahyedilene tâbî olurum.” “Basiretle gören ve görmeyen bir olur mu, hâlâ tefekkür etmiyor musunuz?” de.”

7/A'RÂF-188: Kul lâ emliku linefsî nef’an ve lâ darran illâ mâşaallâh(mâşaallâhu), ve lev kuntu a’lemul gaybe lesteksertu minel hayri ve mâ messeniyes sûu in ene illâ nezîrun ve beşîrun li kavmin yu’minûn (yu’minûne).

“De ki: “Allah'ın dilemesi hariç, ben kendime fayda veya zarar verecek güce malik değilim. Eğer ben gaybı bilseydim, hayrı mutlaka çoğaltırdım, bana bir kötülük dokunmazdı. Ben ancak mü'min olan kavim için bir nezir (uyaran) ve müjdeleyiciyim.”

2/BAKARA-4: Vellezîne yu’minûne bi mâ unzile ileyke ve mâ unzile minkablik (kablike) ve bil âhireti hum yûkınûn. (yûkınûne).

“Onlar (takva sahipleri) ki, sana indirilene ve senden önce indirilenlere (bütün semavî kitaplara) îmân ederler ve onlar ahirete yakîn hasıl ederler (yakîn seviyesinde kesin olarak inanırlar).”

Görüldüğü gibi Hz. Peygamberimiz insanlara Allah’ın indirdiği kitaplara imana davet ediyor. Basiretle gören ve görmeyen ifadesi ile Kendisinin bazı şeyleri müşahede ettiğini anlatmak istiyor. Üçüncü ayette önceki kitaplara da iman edilmesi gerektiği anlatılıyor. Bu ayette takva sahiplerinin, yakîn (Kesin) seviyesinde (Görerek veya kalpten) inandığı bildiriliyor.

Teslim Dini=İslam

İslam Arapça “Slm” kökünden gelir. Selam, selamet, sulh ve sükûn demektir. Bu fiilin başına Arapça elif harfi geldiğinde, İslam olur. Türkçe, teslim demektir. Fiilin başına “mim” geldiğimde Müslim olur.  Türkçe, teslim olmak, Müslüman, teslim olan kişi, Müslimun teslim olanlar (Çoğul) manasındadır. Netice olarak İslam, Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmaktır. Samimi bir Müslüman Kainatın, (Birilerinin dediği gibi Tabiat kanunu gereği kendiliğinden oluşmuş değil) her şeyi bilen Allah tarafından yaratılmış dizayn edilmiş olduğuna inanır. Bu konuda şüpheye düşmeden iman eder.

Bu hususta  yıllar önce basında okuduğum. Bir olayı anlatmak istiyorum. Medya mensubu ismi lazım değil, rahmetli bir yazarımız, ataist bir arkadaşı ile vapura biniyor. Boğaziçi köprüsünün altından geçerken, karşıdan gelen bir vapuru göstererek, Bak, “Bu vapur şimdi köprünün ayağına çarpacak .” diyor. Arkadaşı da “Amma yaptın. Niye çarpsın. O içeriden yönetiliyor.” Diye cevap verince, “Görmediğin kaptana inanıyorsun da, bu kainatın kaptanı olan Allah’a inanmıyorsun” Diye cevap vererek ataist arkadaşına iyi bir ders verir.

Gerçekten kainatın yapısında Akıllara durgunluk veren deliller var. Bu konuda biz de, bir  örnek vermek istiyoruz. Gök yüzünde galaksilerin yapısı ve hareketi ile dünyadaki tüm maddelerin en küçük parçası olan atom’un yapısı ve hareketinin aynı şekil ve istikamette olması her iki maddenin, aynı (Hâşâ) elden çıkma olduğunu gösterir. Mevlevi dervişlerinin hareketleri ile Haç’ça giden hacıların Kabe’nin etrafında tavafları (dönüşleri) de aynı şekil ve istikamette (sağdan-sola) dır. Bu husus, İslami öğretinin, Allah’ın hak dini olduğunu  tüm inanmayanlara ispat eden bir husustur.

Bu örneklerden sonra inanmayanlara sözümüz yok. Biz inanıyoruz. Dünya ve ahiret mutluluğunun İslam’ı yaşamakla mümkün olacağına inanıyoruz. İman ediyoruz. İslam’ı yaşamanın ilk başlangıcı, Allah’a yönelip, onun emir ve yasaklarının hak olduğuna inanmaktır. Çünkü, Allah’ın tüm emir ve yasaklarında temel amaç, bizim dünya ve ahiret  mutluluğumuzdur. Allah kullarını çok ama çok sever. Bizim dünyada mutlu ve ahiret’te de, bizim için hazırladığı cennetinde yaşamamızı ister. Emir ve yasakları bunu temin etmeye yöneliktir. Allah’ın bizim ibadetlerimize ihtiyacı yoktur. İbadetlerimizden biz faydalanıyoruz.

Bu hususun da iyi anlaşılması için, idrak edebildiğim kadarı ile birkaç örnek vermek istiyorum. Namaz ve zikir ibadetimiz ile Ruhumuz Allah katına yükselir. Nefsimiz afetlerinden arınır. Fizik vücudumuz namaz hareketleri ile fiziki esneklik kazanır. Zekat ibadeti ile Zengin ve fakir arasında sevgi ve saygı vücuda gelir. Bu paylaşım ile güvenlik pekişir. Haç ibadeti ile Müslümanlar arasında tanışma, kaynaşma dolayısı ile tüm kavim ve cemiyetler arasında sıcak bir sevgi meydana gelir. Bunun gibi Allah’ın tüm emir ve yasaklarında bizim idrak edemediğimiz daha nice hikmetler, güzellikler vardır. Bu sebeple yaratıcımız olan Allah, kendisinin emir ve yasaklarına her hangi bir tereddüt olmadan, teslim olmamızı istiyor. Bu sebeple islam Teslim dinidir

10/YÛNUS-25: Vallâhu yed'û ilâ dâris selâm(selâmi), ve yehdî men yeşâu ilâ sırâtin mustekîm(mustekîmin).

Ve Allah, teslim (selâm) yurduna davet eder ve (teslim yurduna, Zat'ına ulaştırmayı) dilediği kimseyi, Sıratı Mustakîm'e ulaştırır.

42/ŞÛRÂ-47: İstecîbû li rabbikum min kabli en ye’tiye yevmun lâ meredde lehu minallâh(minallâhi), mâ lekum min melcein yevme izin ve mâ lekum min nekîr(nekîrin).

Rabbinize icabet edin (Allah'a ulaşmayı dileyin), Allah tarafından geri döndürülmeyecek olan günün gelmesinden önce. İzin günü, sizin için bir sığınak yoktur. Ve sizin için bir inkâr yoktur (yaptıklarınızı inkâr edemezsiniz).

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn(tunsarûne).

Ve Rabbinize (Allah'a) yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız

Yukarıdaki üç ayette görüldüğü gibi Allah bizi kendisine davet ediyor. Bu davete dünya hayatında sağlığımızda yerine getirmemiz isteniyor. Ancak, bu husus iblis tarafından unutturulmuş. Çağımız Müslümanların çoğunluğu böyle bir farziyet’ten haberi yok. Çok küçük tasavvuf grupları haricinde bu tatbikat yok. Yakınlarımıza bunu söylediğimizde dünya hayatında ruhen Allah’a ulaşmak idrak edilemiyor. Bu hususta lki ayeti daha inceleyelim.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).” 

2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne).

Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).      

Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, Allah bu konuda bizden, özgür irademiz ile kendisine yönelmemizi istiyor. Bunun samimi olarak yapılması halinde, kendisine ulaşmamızı bizzat yerine getireceğini (Ankebut-5. Ayette) bildiriyor. Görüldüğü gibi mutluluk elimizin altında, Allah’ın garantisi içindedir. Yeter ki samimiyetle iman ederek ona ulaşmayı dileyelim. Evliyalara erenler denilmesinin sebebi budur. Onlar Allah’a teslim oldukları için dünya hayatında (Onun veli resullerini rehber edindikleri ve onun evliyalarına tabi oldukları için) yanlış yapmazlar. Yaptıkları tüm hareketleri ile derecât kazanır. Nefsinin afetlerine uymadıkları için mutlu olur. Hayatlarını mutluluklar içinde tamamlarlar.

Tüm bu güzelliklere kavuşmak için Allah’a yönelip, Kılınan Hacet namazı sonunda onun gösterdiği bir veli resulüne tabi olmak, onun gözetiminde Nefsimizin afetlerinden arındırılması ile mümkündür. Hidayet çağının bir müjdesi olarak bu hususu okuyucularımızın dikkatine sunarak yazımızı tamamlayalım.16 Aralık 2018

lutfitumtürk@hotmail.com                                                                                                     Lütfi TÜMTÜRK

 

 

 

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 16.12.2018
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
31.622