Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

İmanın Şartlarını Doğru Anlamak-2 Yevm’il ahir’e İman

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » İmanın Şartlarını Doğru Anlamak-2 Yevm’il ahir’e İman
share on facebook  tweet  share on google  print  

İmanın Şartlarını Doğru Anlamak-2 Yevm’il ahir’e İman

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
İmanın

İmanın Şartlarını Doğru Anlamak-2

Yevm’il ahir’e İman

İslamı doğru yaşayabilmek için, İmanın şartlarını iyi anlamak gerekir. Önceki yazımızda resullere iman konusunu açmaya çalıştık. Bu yazımızda da yevm’il ahir (Ahiret gününe inanmak) konusunun ayrıntısına girmek istiyorum. Bu konuyu kur’ân ayetleri ile izah etmeye çalışalım. Önce “Yevm’il Ahir” kelimesinin yapısı ve manasını inceleyelim. “Yevm” Arapça gün demektir. “Ahir” kelimesi ise, ötesi, sonrası, diğeri demektir. “Yevm-il ahir” sonraki gün, önceki (Yevm-il Evvel)’in günün ötesi, sonucu manasındadır. Ahir, Arapça müennes (Dişi) bir kelimedir. Kelime sonuna “et” takısı alırsa, “Ahiret”  (erkek) müzekker kelime olur. Manası değişmez. Ahir ve ahiret kelimeleri aynı anlamdadır. Kutsal kitabımızda bu kavram çeşitli konularda kullanılmıştır.

24/NÛR-14: Ve lev lâ fadlullâhi aleykum ve rahmetuhu fîd dunyâ vel âhırati le messekum fî mâ efadtum fîhi azâbun azîm (azîmun).

“Eğer dünya ve ahirette Allah'ın rahmeti ve fazlı sizin üzerinize olmasaydı, içine daldığınız şeyden (iftiradan, dedikodudan) dolayı size mutlaka büyük azap dokunurdu.”

14/İBRÂHÎM-27: Yusebbitullâhullezîne âmenû bil kavlis sâbiti fil hayâtid dunyâ ve fil âhıreh(âhıreti), ve yudıllullâhuz zâlimîne ve yef’alullâhu mâ yeşâ’(yeşâu).

“Allah âmenû olanları (ölmeden önce Allah'a ulaşmayı dileyenleri) sabit sözle dünya ve ahiret hayatında sebat ettirir. Ve zalimleri dalâlette bırakır. Allah dilediği şeyi yapar.”

3/ÂLİ İMRÂN-114: Yu’minûne billâhi vel yevmil âhiri ve ye’murûne bil ma’rûfi ve yenhevne anil munkeri ve yusâriûne fîl hayrât(hayrâti), ve ulâike mines sâlihîn(sâlihîne).

“Onlar, Allah'a ve yevmil âhire îmân ederler, mâruf (irfan) ile emreder ve kötülükten nehyederler (men ederler) ve hayırlara koşarlar. İşte onlar, sâlihlerdendir.”

Yukarıdaki ilk iki ayette ahiret, dünya hayatından sonra yaşanacak olan hayat manasına kullanılmış. Üçüncü ayette ise Allah’a iman etmenin ötesi, sonucu olan (Ruhen) Allah’a ulaşmak anlatılıyor. Günümüz insanları ahir veya ahiret kelimelerinin hepsini ölümden sonra yaşanacak olan hayat manasında algılamaktadır. Allah ise, kendisine inanan kullarının emirlerine itaat etmelerini, geçici olan dünya hayatında nefislerini afetlerinden arındırdıktan sonra,  kendilerine emanet olarak üfürdüğü (Secde-9)  ruhlarını kendisine iadesini kast etmektedir.  Bu hususun iyi anlaşılması için, bu konuda birkaç ayeti inceleyelim.

39/ZUMER-54: Ve enîbû ilâ rabbikum ve eslimû lehu min kabli en ye’tiyekumul azâbu summe lâ tunsarûn (tunsarûne).

“Ve Rabbinize (Allah'a)yönelin (ruhunuzu Allah'a ulaştırmayı dileyin)! Ve size azap gelmeden önce O'na (Allah'a) teslim olun (ruhunuzu, vechinizi, nefsinizi, iradenizi Allah'a teslim edin). (Yoksa) sonra yardım olunmazsınız.”

10/YÛNUS-7: İnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn (gâfilûne).

“Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.”

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

“Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.”

Yukarıdaki ilk ayette, Allah’a yönelip, ona teslim olmamız emrediliyor. Sonraki iki ayet’te de, Allah’ın bu emrini yerine getiren ve getirmeyenlerin durumları anlatılıyor. Kutsal kitabımızın pek çok ayetinde,  “Allah’a iman” kelimesinden sonra gelen “Yevm’il ahir” kavramı, Allah’ın fizik vücudumuza üfürdüğü, ruhumuzun dünya’da yaşarken Allah’a ulaştırılması anlatılmaktadır. Fakat şeytan insanları saptırmak için bu kavramı ölümden sonra yaşanacak olan hayat manasına çevirmiş. Böylece imanın önemli şartlarından birinin yanlış algılanmasına ve insanların dalalette kalmalarına sebep olmuştur.

Önceki yazımızda açıklandığı gibi İslam, teslim dinidir. Allah’a ve onun emir yasaklarına teslim olmaktır. İlk teslim edilecek şey, Allah’ın bize emanet olarak üfürdüğü (secde-9) ruhumuz’un iadesidir. Allah’a iman etmenin ötesi olan Yevm’il ahir, ruhun teslimidir. Bu kavramı ahiretten sonra yaşanacak olan hayat olarak algılamak şeytanın saptırmasıdır. “Yerm’il ahire iman” iman’ın önemli bir şartıdır. Kâfirler Allah’a iman etmedikleri gibi ruhen ona ulaşmayı da inanmazlar. Hâlbuki Müslüman, Hıristiyan, Musevi ve hatta Budistler bile, dünya hayatından sonra, bir ahiret hayatı olduğunu inanmayan kimse yok. Bunu kimse inkar etmiyor.

4/NİSÂ-136: Yâ eyyuhellezîne âmenû âminû billâhi ve resûlihî vel kitâbillezî nezzele alâ resûlihî vel kitâbillezî enzele min kabl(kablu), ve men yekfur billâhi ve melâiketihî ve kutubihî ve rusulihî vel yevmil âhıri fe kad dalle dalâlen baîdâ(baîden).

“Ey âmenû olanlar! Allah'a ve O'nun Resûl'üne ve Resûl'üne indirdiği Kitab'a ve daha önce indirdiği Kitab'a îmân edin. Ve kim, Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, resûllerini ve yevm'il âhiri (sonraki ahir gününü) inkâr ederse, o taktirde uzak bir dalâletle sapmış olur.”

Yukarıdaki ayette geçen “Yevm’in Ahir” e inanmak, insanların dünya hayatında nefislerini tezkiye ettikten sonra, ruhen Allah’a ulaşmak (Ona teslim olmak) manasında olduğu açıktır. Onun için dinimize teslim dini denilmiştir. İblis bu konuyu saptırdığı için, insanlarımız imanın bu şartını, ahiret hayatına iman olarak algılanmaktadır. O zaman İmanın şartlarında eksiklik oluyor. Onun için ayette, bu hususu inkâr edenlerin uzak bir dalalette kaldıkları bildiriliyor. Fakat çağımızda tasavvufu yaşayan çok küçük gruplar haricinde bu gerçek, maalesef bilinmemektedir. Bu konuda tatmin olamayan okuyucularımız için iki ayet daha inceleyelim.

7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn (ya’melûne).

“Ve onlar ki; âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşmasını) tekzip ettiler (yalanladılar) ve onların amelleri, heba oldu. Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır?”

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ (veznen).

“İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.”

Yukarıdaki ilk ayette, Allah’ın ayetlerini ve ahirete ulaşmayı inkâr edenlerin amellerinin boşa gittiği bildiriliyor. İkinci ayette de Allah’ın ayetlerini ve ona mülaki (Ulaşma) olmayı inkâr edenlerin de amellerinin boşa gittiği anlatılıyor. Her iki ayette de, Allah’ın ayetlerini inkâr etme ile amellerin boşa gitmesi ortak olduğuna göre, matematiksel bir hesaplama ile bu iki kavramı kaldırdığımızda, “Allah’a mülaki olma = Ahirete iman” olduğunu görülür. Öyle ise yevmil ahir veya ahiret kavramlarının Allah’a ulaşma olduğu çok açık olarak anlaşılıyor.

Allahû Teâlâ, Yevm’il ahir kavramına özel bir önem vermiş. Kutsal kitabımızın pek çok ayetinde Allah’a imanın hemen arkasından yevm’il ahire iman, mümin olmanın bir şartı olarak kabul edilmiştir. Fakat iblis insanları saptırmak için kavram kargaşası yaratarak insanların dalalette kalmalarına sebep olmaktadır. Bu kadar izahın yeterli olduğunu tahmin ediyorum.  Okuyucularımız Allah’ın emirlerini tam doğru bir şekilde algılamak niyeti ile konuyu incelediklerinde Allah’ın yardımı ile yanlışlarını düzelteceklerdir.

İmanın şartları verilen yukarıdaki Nisa – 136. Ayet incelendiğinde, Rabbimizin iman konusuna ne kadar önem verdiği anlaşılacaktır. Resulüne iman dedikten sonra, bir de resullerine (diğer resuller) iman ifadesi veriliyor. Resullerine indirilen kitap denildikten sonra, daha önce indirilen kitaplar ifadesi ile diğer kitaplara da iman edilmesi kast ediliyor. Onun için, insanlarımız da konuları dikkatle incelemeli, iblisin saptırmasına gelmemelidir. Yevm’il ahir kavramının ruhun Allah’a ulaştırılarak ona teslim edilmesi olduğunu iman ettikten sonra, bunun nasıl başarılacağını soran okuyucularımız için, bu hususu da, çok kısaca açmak istiyorum.

Yüce rabbimiz kullarını çok seviyor. Onların dünyada mutlu olmalarını ve ahirette de cenneti hak etmelerini istiyor. Bunun için bize düşen şey, Allah’a yönelip onun emir ve yasaklarına teslim olmayı niyet ve talep etmekten ibarettir. Allahû Teâlâ bu talebimizi kalbimizde gördüğü anda, bizim manevi konuları iyi anlamamız için organlarımız üzerine olan engelleri kaldırıyor. Bizi, sevdiği bir veli resulüne yönlendiriyor. Dünya hayatında yaşayan bu Allah dostunun rehberliğini kabul ettiğimizde tüm problemlerimiz çözülüyor. Dünya hayatında kısmen de olsa mutluluğu yaşamaya başlıyoruz. Bunun ötesi Allah’a aittir. Şura-13 ve Rad-27. Ayetlerde Allah, kendisine yönelen kullarını  “Kendime ulaştıracağım. diyor. Bu konu Allah’ın garantisi altındadır.

Biz tavsiye edilen, Allah isminin tekrarı olan, zikri çekmeye başladığımızda Allah’tan gelen rahmet ve fazıl nurları, nefsimizin kalbine ulaşarak, oradaki karanlıkları atıp, kalbimizi aydınlatmaya başlıyor. Bu aydınlanma %51 olduğunda ruhumuz Allah’a ulaşıyor. Böylece İlk teslim olan yevm’il ahiri yerine getirmiş oluyoruz.

29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât (leâtin), ve huves semîul alîm.

“Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.”

Görüldüğü gibi Rabbimiz bu konuda garanti veriyor. Kim dilerse onu kendisine ulaştırıp, hidayete erdiriyor. Hidayete ermek bu kadar kolay ve basittir. Bu güzellik ve kolaylık çağımızda maalesef unutulmuş, terk edilmiş. Fakat hidayet çağının bir özelliği olarak, bu konuyu hamd olsun açmaya çalıştık. Tüm okuyucularımızın konuyu idrak ederek, Allah’a ulaşmayı dileyip, dünya ve ahiret saadetini kazanmalarını dilerim. Bu vesile ile okuyucularımızın yeni Hiçri yıllarını ve Muharrem ayını, aşure günlerini kutlar. Bu mübarek günlerin dünyamızı saran Pandemi felaketinden kurtuluşuna sebep olmasını dilerim. İns.

27 Ağustos 2020

lutfitumturk@hotmail.com.                                                                                Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 29.08.2020
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
31.671