Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Dünya’nın Bir Virüs ile İmtihanı Allah’ın Sınavı

Anasayfa » Güncel Olayların Yorumları » Dünya’nın Bir Virüs ile İmtihanı Allah’ın Sınavı
share on facebook  tweet  share on google  print  

Dünya’nın Bir Virüs ile İmtihanı Allah’ın Sınavı

"Güncel Olayların Yorumları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Dünya’nın

Dünya’nın Bir Virüs ile İmtihanı

Allah’ın Sınavı

Acziyetimizin İspatı ;

Modern dünya, gelişmiş teknolojisine rağmen, küçük bir virüs ile baş edemiyor. Dünya’ya meydan okuyan küçük devletleri dizayn etmeye kalkan kibir abideleri, tüm kâinatı yaratan Allah’ın küçük bir yaratığı karşısında aciz kaldı. Yeni tip Corona Virüs denilen bu yaratık, Cumhurbaşkanı, Başbakan falan tanımıyor.  Zengin, fakir ayırt etmeden herkesi diz çöktürüyor. Okumuş, âlim tanımıyor. Doktor, mühendis ayırt etmiyor. Çocuk ve gençlere dokunmadan, özellikle olgunlaşmış, insanları idare etme iddiasında olan yaşlı erkekleri daha çok seviyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Virginia’da halka açık bir toplantıda, başta Suudi Arabistan olmak üzere, zengin Arap ülkelerini tehdit eder şeklindeki sözlerini unutamıyorum. Gazeteci Cemal Kaşıkçıyı vahşice katleden diktatör Suudileri sevmiyorum. Ancak, bir İslam ülke liderinin, bu şekilde aşağılanması çok ağırıma gitmişti. Trump bu hitabında Suudi Kral’ı Selman’a hitaben ,“Kral, sizi savunmak için kıçımızı yırtıyoruz. ABD’nin desteği olmadan iki hafta bile iktidarda kalamazsınız. Sizde çok para var.” Şeklinde uyardığını ve hemen 100 Milyar Dolar ödediklerini söylemişti. Diplomatik nezaketten uzak bu kaba davranış, gelişmişliğin verdiği şımarıklık.

Modern teknolojinin bu güne kadar tespit edemediği, nereden geldiği belli olmayan, bu yeni Corona Virüs, (Mukaddes Kudüs’ü İsrail’in Başşehri olarak tanıdığını ilan eden) kibir abidelerine kimin yaratıcı olduğunu adeta ispat etmeye çalışıyor. Tüm teknolojileri ve zenginliklerine rağmen, bir virüs ile baş edemiyor. Aciz kalıyorlar. Bu durum, Firavun’un  bir sivrisinek ile alt edilmesini akla getiriyor. Onun için biz de  “Çok böbürlenmeyin. Sizden büyük Allah var.” Demek istiyoruz.  O mazlumların koruyucusudur.

İlk defa Çin’ın Vuhan şehrinde ortaya çıkan bu Virüs tüm dünyaya yayıldı. Olayı ciddiye almayan İtalya ve İran çok bedel ödedi. Halen de ödüyorlar. Trump gibi, kendisini nimetten sayan, diğer bir kibir abidesi, Fransa Başkanı Macron da aciz kaldı. Ülkelerinde sokağa çıkma yasağı ilan ettiler. Tüm tedbirlere rağmen virüs tüm Avrupa’ya yayıldı. Bu ülkelerde sanayi durdu. Sosyal faaliyetler askıya alındı. Her şey alt üst oldu.

Dünyayı dizayn etmeye kalkan bu kendisini bilmezler, her şeyi bırakıp sadece ülkelerini nasıl kurtaracaklarını düşünüyor. Ancak, bu olay neden başımıza geldi. Hangi hatayı yaptık. Bu felaketten hangi dersi çıkarmamız lazım. Diye düşünen yok. Hâlbuki Allah, kutsal kitaplarında insanları bazı felaketler ile imtihan edileceklerini bildiriyor. Kutsal kitabımızda, bu konuda pek çok ayet var. Biz sadece İki tanesini inceleyelim.

9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn (yezzekkerûne).

“Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah'a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah'ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar).”

29/ANKEBÛT-4: Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn (yahkumûne).

Yoksa seyyiat işleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanımızı geçeceklerini mi sandılar? Hüküm verdikleri şey ne kötü!

Görüldüğü gibi tüm kâinat Allah’ın kontrolü altındadır. Mazlumları sömüren zalimleri, zamanı geldiğinde cezalandırıyor. Zulüm karşısında, sesini çıkartmayan, Suriye halklarını kış kıyamette ülkelerinden kovan. Bu zülme rıza gösteren, destek olan. Masum halkların Müslüman olmaları sebebi ile dışlanması, itilip kakılmasına ses çıkarmayanlar da nasibini alacaklardır. Bu rezilliğe ses çıkarmayıp zalimlerden yana olan müminlerin yanında, daima haktan yana olan, bu sebeple sömürgeci batının hedefi haline gelen ülkemiz de etkilendi.

Bu sebeple,  tüm dünya gibi ülkemizde de kargaşa yaşanıyor. Virüsün yayılmaması için, tüm eğitim kurumları kapatıldı. Turizm, sanayi ve küçük esnaf kan ağlıyor. Özellikle yaşlılar olmak üzere, halkın evlerine kapanması isteniyor. Bunlar yetmez gibi, Camilerimiz de kapatıldı. Cuma namazlarının bile cemaat ile kılınmasına izin verilmiyor. Bunlardan başka Kâbe’ye umre ziyaretleri yapılamıyor. Geçmiş senelerde,  Kabe’nin kapanmasına sebep olacak kadar felaketlerden olduğunu hiç duymadım. Tavafın durdurulması ne derece doğrudur.

Hz. Peygamberimizin, “Bulaşıcı hastalık olan yerlere gitmeyin. Bulunduğunuz yerde böyle bir hastalık varsa dışarı çıkmayın.”  Ve  “Bulaşıcı hastalıklardan Arslan’dan kaçar gibi kaçın.” Şeklinde hadisleri olduğunu biliyoruz. Bu hadisler günümüz karantinasını ifade ediyor. İran karantina tedbirine başvurmadığı için büyük bedel ödüyor. Hamd olsun bizim hükümetimiz bu olayı başından itibaren sıkı tutuyor. Halkımız da devletimizin tedbirlerini bozmamak için yasaklara uyuyor. Camilerimizin kapatılmasına bile ses çıkarılmadı.    

2/BAKARA-155: Ve le nebluvennekum bi şey’in minel havfi vel cûi ve naksın minel emvâli vel enfusi ves semerât (semerâti), ve beşşiris sâbirîn (sâbirîne).

“Ve sizi mutlaka korku ve açlıktan ve mal, can ve ürün eksikliğinden imtihan ederiz. Ve sabredenleri müjdele.”

Müslüman Allah’a teslim olan kişidir. Bu afetlerin Allah’ın sınavı olduğunu düşünür. Hükümetin aldığı tedbirlere riayet eder. Bu konuda ikilik veya itiraz çıkarılmasına rıza gösterilmez. Bunda Allah’ın bir hikmeti olduğunu düşünür. Sabrederek derecât kazanır. Yukarıdaki ayet bunu ifade ediyor. Bununla birlikte başımıza gelen bir afetin toplumun bir hatasından kaynaklandığını, bu olaylarda Allah’ın bir mesajı olduğunu düşünerek tefekkür eder. Olayların gerçek nedenini yalnız Allah ile onun bildirdiği sevgili dostları olan veliler bilir. Ben de, acizane bu felaketlerden idrak edebildiğimiz kadarı ile çıkardığımız dersi, okuyucularımızla paylaşmak isterim.

Çağımızda, İslam ülkeleri dahil, Hz. Peygamber ve onun sahabesinin yaşadığı kur’ândaki İslam yaşanmıyor. Kutsal kitabımız okunuyor. Fakat mesajlarına dikkat edilmiyor. Allah ne mesaj vermek istedi diye kimse merak etmiyor. Kur’an’a inanıyoruz deniliyor. Fakat emirlerine riayet edilmiyor. Kur’ândaki İslam’ı yaşamaya çalışan çok az sayıdaki mutasavvıflar, dinde aşırıya gidenler olarak vasıflandırılıyor. Toplum arasında kınanıp, dışlanıyorlar. Günümüz İslam devletlerinde kur’ân hükümleri değil, el yazması kitaplar ile amel ediliyor.

İslam ülkeleri, yer altı zenginliklerine rağmen, sefilleri yaşıyor.  Bilim ve teknoloji bakımından geri kalmış. İslam ülkelerinin hemen hepsi, birbiri ile kavgalı, aralarında birlik ve beraberlik yok. Arap ve İslam birliği için kurulmuş, uluslararası örgütler bile ayrımcılığa vesile oluyor. Hıristiyan ülkeleri ile işbirliği yapılıyor. Yukarıda verdiğimiz örnekte görüldüğü gibi, sömürgeci büyük devletlere itaat ediliyor. Bu halleri ile uluslararası toplumlar tarafından eziliyor ve dışlanıyorlar.

Osmanlının yıkılmasından bu yana Müslümanlar eziliyor. Bu durumun böyle devam etmesinin sakıncaları sadece Türkiye ve onun Cumhurbaşkanı tarafından dillendiriliyor. Bu haklı itiraza, küçük balkan toplumları ile bir tek Katar’dan başka, hiç bir İslam devletinden destek gelmedi. Hemen hepsi sömürgeci Hıristiyan devletlerinden korkuyor. Ama Allah’tan korkmuyorlar. Ezilen İslam toplumlarından kaçan masum Müslümanların Avrupa’ya göç hadisesinde, Yunan ve Avrupalı sözde medenilerin, zavallı göçmenlere reva gördükleri eziyet ortada. Göçmenlerin çocuklarını istiyorlar. Amaçları o garibanları İslam’dan uzaklaştırıp, Hıristiyanlaştırmak.

Bu insanlar medeni olabilir mi? İngiltere hükümeti virüs salgınına karşı tedbir almadan yaşlılarını açıkça ölüme göndermek istedi. Onların devlete pahalıya mal olduğunu düşünerek, kendi halkına bile acımayan bu insanların İslam göçmenlerine iyi davranış sergilemeleri mümkün değildir. Bu sapık düşüncenin tepki görmesi üzerine salgına karşı tedbir almaya başladılar. Avrupa birliği salgın karşısında Yunanistan’ı bile yalnız bıraktı. Bunların kendi aralarında, birbirlerine saygıları yok. Hâlâ AB’ye girmek için çaba harcayan Türk siyasilerine şaşıyorum.

İslam ülkelerinin kurtuluşu, Müslümanların yeniden kur’âna sarılmasına ve Türk İslam birliğinin kurulmasına, bağlıdır. Osmanlı döneminde İslam yaşandığı için güçsüz masumlar ezilmemiştir. Osmanlı Sultanları Dünyada ezilen tüm halklara yardım etmiş. Bu sebeple Hıristiyan Mora yarım adası ile Cezayir, Arabistan gibi İslam toprakları bir mücadele verilmeden Osmanlı hâkimiyetini kabul ettiler. Osmanlı topraklarında İslam yaşandığı için Allah’ın yardımı ile Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve diğer tüm halklar 600 yıl huzur içinde yaşadı. Osmanlının yıkılmasından bu yana, başta Kudüs, Filistin ve tüm orta doğu Yahudi zulmü altında eziliyor. Mübarek üç aylar hürmetine, Allah’ın yardımı ile Türk ve İslam birliğinin kurulması, İslam toplumlarının sömürüden kurtulması dileği ve duası ile yazımızı tamamlayalım.

24/Mart/2020

lutfitumturk@hotmail.com

Kaynak : Lütfi Tümtürk
Tür : Diğer Tarih : 26.03.2020
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
22.824