EN BÜYÜK DÜŞMANIMIZ ŞEYTAN
Allahû Tealâ yaratılış zincirinin son halkasında en çok sevdiği mahlûku olan insanı yaratmıştır. Nitekim Rabbimiz daha evvel yarattığı cin ve meleklere "Âdem (A.S)'a secde edin." diye emir buyurmuştur. İblis (şeytan) Âdem (A.S)'a secde etmemiştir.
7/A'RÂF-11: Ve Andolsun ki; sizi biz yarattık. Sonra size suret (şekil) verdik. Sonra meleklere: "Âdem (A.S)'a secde edin." dedik. İblis hariç, secde ettiler. O, secde edenlerden olmadı.
7/A'RÂF-12: (Allahû Tealâ) şöyle buyurdu: "Sana (secde etmeyi) emrettiğim zaman, seni secde etmekten men eden nedir? İblis: "Ben ondan hayırlıyım, beni ateşten ve onu nemli topraktan (balçıktan) yarattın." dedi.
7/A'RÂF-13: (Allahû Tealâ): Öyleyse oradan in! Artık orada senin kibirlenmen olmaz. Hemen oradan çık. Muhakkak ki, sen alçaklardansın." buyurdu.
Nefsleri olmayan melekler Hz.Âdem'e hemen secde etmiştir. Ama bir nefse ve nefsindeki 19 afete sahip olan iblis, kibir afeti sebebiyle secde etmemiş, Allah'ın katından kovulmuştur.
Bu sebeple iblis, Hz.Âdem'e ve onun zürriyetine düşman olmuştur.
7/A'RÂF-14: (Şeytan): "Beas gününe (dirileceğimiz güne, kıyamet gününe) kadar bana izin (mühlet) ver." dedi.
7/A'RÂF-15: (Allahû Tealâ): "Muhakkak ki sen izin ( mühlet) verilenlerdensin." buyurdu.
7/A'RÂF-16: (İblis): "Bundan sonra, beni azdırman sebebiyle, mutlaka Senin Sıratı Mustakimine Onlara karşı (mani olmak için) oturacağım." dedi.
7/A'RÂF-17: Sonra, elbette onlara, önlerinden, arkalarından, sağlarindan ve sollarından geleceğim ve onların çoğunu şükredenlerden bulmayacaksın.
7/A'RÂF-18: (Allahû Tealâ): Kınanmış (hor görülmüş) ve kovulmuş olarak oradan çık!" dedi. "Elbette onlardan kim sana tâbi olursa, mutlaka sizin hepinizden cehennemi (tamamen) dolduracağım."
7/A'RÂF-19: Ve ey Âdem! Sen ve zevcen cennette yerleşin (oturun) sonra da, dilediğiniz yerden yiyin. Ve bu ağaca yaklaşmayın. O zaman ,(yaklaşırsanız ikiniz) zalimlerden olursunuz.
20/TÂHÂ-117: Bunun üzerine, (Âdem a.s'a şöyle) dedik. "Ey Âdem! Muhakkak ki bu (şeytan), senin için ve zevcen (eşin) için düşmandır. Sonra sakının (dikkat edin ki) sizin ikinizi (de) cennetten çıkarmasın. O zaman şakî olursunuz.
İblis, Allah'a rağmen cesaret ederek, Âdem (A.S) 'la Havva Anamız'ı, Allah'ı suçlayarak kandırmıştır. İblisin hayatı hep yalan söylemekle geçmiştir ve kıyâmete kadar da hep böyle olacaktır. Eğer o ağaca yaklaşmasalardı ebediyyen cennette olacaklardı. Oysa iblis onları kandırmış, ağaçtan yemelerini temin etmiştir. İblis öyle bir mahlûktur ki; Allahû Tealâ ne derse, onun mutlaka aksini söyler, insanları inandırır. İnsanları doğru olduğu kanısına ulaştırmaya çalışır.
20/TÂHÂ-120: Böylece şeytan, ona vesvese verdi. Dedi ki: "Ey Âdem! Sana, ebedilik ağacına ve sona ermeyecek bir saltanata, delâlet edeyim mi (ulaşmanı sağlayayım mi)?"
20/TÂHÂ-121: Bunun üzerine ikisi de ondan (o ağaçtan) yediler. O zaman ikisinin de edep yerleri kendilerine açıldı. Cennet yapraklarından üzerlerine örtmeye başladılar. Ve Âdem, Rabbine asi oldu, böylece azdı.
Âdem (A.S) itaatsizlik sebebiyle cennetten dünyaya indirilmiştir.
20/TÂHÂ-123: (Allahû Tealâ şöyle) dedi: "İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, delalette kalmaz ve şâkî olmaz."
Hz.Âdem, Allahû Tealâ'nın emrini dinlememenin ve o ağaca yaklaşmanın, meyvesinden yemenin ne kadar yanlış bir şey olduğunu, Allah'ın emirlerini mutlaka yerine getirmenin gerekli olduğunu idrak etmektedir.
Bu idrakin neticesinde, Âdem (A.S) Allah'a tövbe eder. Allahû Tealâ, Âdem (A.S)'a sadece konuşmasını değil, nasıl tövbe etmesi lazım geldiğini de öğretmiştir.
2/BAKARA-37: Sonra Âdem, Rabbinden kelimeleri telakki etti (öğrendi) (ve Rabbine tövbe etti). Bunun üzerine (Allah), onun tövbesini kabul buyurdu. Muhakkak ki O, Tevvab'tır (tövbeleri kabul edendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir.
Sonra Allahû Tealâ Âdem (A.S)'ın tövbesini kabul etmiş ve onu hidayete erdirmiştir.
20/TÂHÂ-122: Sonra Rabbi onu seçti. Böylece onun tövbesini kabul etti ve onu hidayete erdirdi.
HERŞEY İNSAN İÇİN, İNSAN ALLAH İÇİN YARATILMIŞTIR;
Allahû Tealâ, insanı kâinatın en üstün varlığı olarak yaratmış ve yeryüzünde olanların hepsini insanın emrine amade kılmıştır.
2/BAKARA-29: O (Allah) ki, yeryüzünde olanların hepsini sizin için yarattı. Sonra (kudret ve iradesiyle) göğe yönelip, onları da yedi (kat) gök olarak düzenledi. Ve o, Alîm'dir (herşeyi en iyi bilendir).
45/CÂSİYE-13: Ve göklerde ve yerde olanların hepsini kendinden (bir lütuf olarak) size musahhar (emre amade) kıldı. Muhakkak ki bunda, tefekkür eden bir kavim için mutlaka âyetler (ibretler) vardır.
Öyleyse insan Allah katında en çok sevilen mahlûktur. Bu sebepledir ki Yüce Rabbimiz insanı yeryüzünün hükümdarı, halifesi kılmıştır.
2/BAKARA-30: Ve Rabbin meleklere: Muhakkak ki Ben yeryüzünde bir halife kılacağım." demişti. (Melekler de): Orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birisini mi yaratacaksın? Biz Seni, hamd ile tesbih ve seni taktis ediyoruz." dediler. (Rabbin de): Muhakkak ki Ben, sizin bilmediklerinizi bilirim." buyurdu.
Bu âyette zikredilen halife Allah'ın tasarruf ettiği, kâinatı Allah adına tedbir ettiği, yeryüzünün hükümdarı olan halifedir. Peygamberlerin yaşadığı devirde halife mutlaka Allah'ın nebîsi, peygamberidir.
Peygamberlerin yaşamadığı devirlerde ise, kavim resullerinin arasından seçilen ve peygamberin mirasını bir bütün olarak devralan devrin imamı, o devrin halifesidir.
Devam edecek. Allah razı olsun..
|