Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

İSLÂM'IN 28 BASAMAĞI- ÜÇÜNCÜ BASAMAK: ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK

Anasayfa » Tasavvuf Kavramları » İSLÂM'IN 28 BASAMAĞI- ÜÇÜNCÜ BASAMAK: ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK
share on facebook  tweet  share on google  print  

İSLÂM'IN 28 BASAMAĞI- ÜÇÜNCÜ BASAMAK: ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK

"Tasavvuf Kavramları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
İSLÂM'IN
ÜÇÜNCÜ BASAMAK:
ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK;
 
Allah'a ulaşmayı dilemek, kişinin hayatında verdiği en önemli karardır, hayatının dönüm noktasıdır. Cennetle cehennem arasında bir kapı vardır. O kapının cennete açılmasını temin edecek olan aksiyonunuz bir dilektir; Allah'a ulaşmayı dilemek. Böylesine basit , bu kadar kolay bir dizaynla cennet sizin olabilir.
 
Bir tarafta bir insan olsun; namaz kılsın, oruç tutsun, zekât versin, hacca gitsin, kendi kendine "Lâ İlâhe İllallah Muhammeden Resûlullah" desin, İslam'ın 5 tane şartını 60 yıl, 70 yıl yerine getirsin. Fakat Allah'a ulaşmayı dilemeden ölsün. Bu kişinin kurtuluşu , Allah'ın cennetine girmesi mümkün değildir. Son derece açık bir ifadeyle Yûnus Suresi 7 ve 8. âyetlerde Allahû Tealâ bunu açıklamaktadır.
 
10/YÛNUS-7: Muhakkak ki onlar, Bize ulaşmayı (hayatta iken ruhlarını Allah'a ulaştırmayı) dilemezler. Dünya hayatından razı olmuşlardır ve onunla doyuma ulaşmışlardır ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardır.
 
10/YÛNUS-8: İşte onların kazandıkları (dereceler) gereğince varacakları yer ateştir (cehennemdir).
Allah ile olan ilişkilerinizde muhtevaya dikkatle bakın. O, Allah'a ulaşmayı dilemenizi istiyor; Allah'a mülâki olmayı dilemek, Allah'a ruhu ölmeden önce ulaştırmayı dilemek.. Kişinin böyle bir talebi yoksa onun gideceği yer cehennemdir.
 
Peki bu talebi yerine getirseydi ne olacaktı? Allahû Tealâ, bu konunun işaretlerini ayrı ayrı âyetlerde, birkaç yerde birden vermiştir:
 
29/Ankebut-5: Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.
 
29/ANKEBÛT-6: Ve kim cihad ederse, o taktirde sadece kendi nefsi için cihad eder. Muhakkak ki Allah, âlemlerden müstağnidir (hiçbir şeye ihtiyacı yoktur).
 
Allahû Tealâ Ankebût-5'de diyor ki: "Kim Allah'a mülâki olmayı: ruhunu ölmeden evvel Allah'a ulaştırmayı dilerse, Allah'ın tesbit ettiği o gün mutlaka gelecektir. O kişi ruhunu mutlaka Allah'a ulaştıracaktır." Hûd Suresinin 29. âyet-i kerimesinde başka bir açıdan (sonuç açısından), bir başka garantiyi veriyor Allahû Tealâ.

11/HÛD-29: Ve ey kavmim! Buna (tebliğ ettiğim şeylere) karşılık sizden mal olarak (bir şey) istemiyorum. Eğer ücretim (ecrim) varsa ancak Allah'a aittir. Ve ben âmenû olanları (Allah'a ulaşmayı dileyenleri) tardedecek (uzaklaştıracak, kovacak) değilim. Muhakkak ki onlar, Rab'lerine mülâki olacaklar (ulaşacaklar). Ve lâkin ben, sizi cahillik eden bir kavim olarak görüyorum.
 
"Hz.Nuh kavmine dedi ki: Ey kavmim! Ben bu yanımda bulunan âmenū olanları, Allah'a ulaşmayı dileyenleri yanımdan kovamam. Onların hepsi mutlaka ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıracaklardır"
 
Görüyorsunuz ki Allah'a mutlaka ulaşacak olanlar, âmenû olanlar yani Allah'a ulaşmayı dileyenlerdir. Allahû Tealâ'nın kanunu şöyledir: "Kim bana ulaşmayı dilerse Ben onu mutlaka Kendime ulaştırırım."
 
13/RA'D-27: Ve kâfirler: "O'na, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?" derler. De ki: Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi delâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir)."
 
Dünya ve ahiret saadetinin ilk adımı bu kalbî dilektir. Gelecekte kazanacağımız bütün güzellikler, bütün mutluluklar bu talebin olmasına bağlıdır.
 
İnsanların Allah'a kul olmaları, kulluk etmeleri Allahû Tealâ tarafından emredilmiştir. Allahû Tealâ "kul" kelimesiyle, "ibadet eden" kelimesini birbirinden ayırmıştır. İkisi de aynı kökten gelmektedir. Abd; Allah'ın kulu, Abid; Allah'a ibadet eden demektir. 
Allahû Tealâ insanları, Allah'a ibadet etsinler diye değil, "Allah'a kul olsunlar" diye yaratmıştır. İbadet etmek, Allah'a kul olmanın sadece bir bölümüdür. Kulluğun kuvveden fiile çıkmadan evvelki safhası, Allah'a ulaşmayı dilemektir. Allah'a ulaşmayı dilemek, Allah'a kul olmanın başlangıcıdır.
 
39/ZUMER-17: Ve onlar ki; taguta (insan ve cin şeytanlara)  kul olmaktan içtinap ettiler (kaçındılar, kendilerini kurtardılar). Çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaşmayı dilediler). Onlara müjdeler vardır. Öyleyse kullarımı müjdele!
 
Allah'a kul olmayı dilemek, O'nu istemek konusunda insanların çoğu "Tabiî istiyoruz. Hiç Allah istenmez mi?" derler. 
 
Bu istemek, ne yazık ki sözlerle değil kalben olmalıdır. Ancak kalben Allah'a dönen ve yönelen insanı, Allah, görür, bilir. Ve onu Kendisine ulaştırır.
 
Öyleyse Allahû Tealâ, Allah'ın Zat'ına ruhumuzu ölmeden evvel ulaştırmamızı farz kılmışmıdır, kılmamış mıdır? Konumuzu bu açıdan inceleyelim..!
 
 
ALLAH'A ULAŞMAYI DİLEMEK ÜZERİMİZE 12 DEFA FARZ KILINMIŞTIR?
 
Allah'a ulaşmayı dilemek Kur'ân-ı Kerim'de tam 12 defa üzerimize farz kılınmıştır.
 
13/RA'D-21: Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

Devam edecek. Allah razı olsun.
Kaynak : İmam İskender Ali Mihr
Tür : Diğer Tarih : 17.04.2019
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
42.284