HER TOPLUMDA ALLAHIN HİDAYETÇİ RESULLERİ VARDIR. BUNLAR İNSANLARI ALLAH’A ÇAĞIRIR. Toplumumuzda, Allah dostlarına karşı düşmanlık hiç bitmiyor. Cahil, her tavrı ile şeytanın yoldaşı olan kâfir ve münafıkların düşmanlığını anlıyorum. Ancak âlim geçinen, okumuş cahiller de, kendilerinin bilemediği, gerçekleri açıklamaya çalışan bu mübareklere, hemen sahte Peygamber yaftasını yapıştırıyor. Her şeyi çok bildiğini sanan Medya ve basınımız da konuyu hiç araştırmadan, bu sansasyonu allayıp pullayıp halkımıza sunuyor. Kişinin defalarca “Ben Nebi-Peygamber değil, Allah’ın bir velisi, nebi olmayan resulüyüm.” Diye çırpınmasına rağmen, Nebi-Resul kavramlarının içeriğini, aralarındaki farkı bilmeyen, cahillere nasıl anlatacaksın. İşin yoksa uğraş dur. Sağlam delil gösteriyorsun. Onlara hiç bakmadan, iftiralarını öne sürüp, yanlışta ısrar ediyorlar. Bunları ikna etmenin zorluğunu bilen Allah dostları, bu gafilleri kırmamak için, aman resul kavramı yerine, Allah dostları ifadesini kullanıverelim. Şeklinde Olaya yaklaşıyor. Kardeşler arasında anlaşmazlık çıkmasını engellemeye gayret ediyorlardı. Artık, bu rezalete son verilmeli, Gerçekler açıkça topluma sunulmalıdır. Toplumumuz içinde herkes yanlışta ısrar etmez. Gerçekleri araştırıp öğrenmek isteyenler, bu cehaleti görmelidir. Yanlışta israr edenler utanmalıdır. Onun için, nebilerin olmadığı dönemlerde tüm toplumlar içinde Allah’ın görevli resulleri olduğuna dair, kutsal kitabımızda pek çok ayet var. Ancak, kavram kargaşasına meydan vermemek için, biz sadece birkaç ayet yetinelim. 5/MÂİDE-19: Yâ ehlel kitâbi kad câekum resûlunâ yubeyyinu lekum alâ fetretin min er rusuli en tekûlû mâ câenâ min beşîrin ve lâ nezîrin fe kad câekum beşîrun ve nezîr(nezîru) vallâhu alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun). “Ey Kitap ehli! Resûllerin (peygamberlerin) fetret devrinde (aralarının kesildiği zamanda), sizlere gerçekleri açıklayan Resûl'ümüz (elçimiz) gelmişti. “Bize bir müjdeleyici ve de uyarıcı gelmedi.” dersiniz diye (dememeniz için). Oysa size "müjdeleyici ve uyarıcı" bir Resûl gelmişti. Allah her şeye kaadirdir.” 23/MU'MİNÛN-44: Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etbâ’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(ehâdîse), fe bu’den li kavmin lâ yu’minûn(yu’minûne). “Sonra Biz, resûllerimizi ardarda (arası kesilmeksizin) gönderdik. Her ümmete resûlü geldiği zaman, her defasında onu yalanladılar. Biz de onları, birbiri arkasından (helâk ettik). Ve onları efsane kıldık. Artık mü'min olmayan kavim (Allah'ın rahmetinden) uzak olsun.” 16/NAHL-36: Ve le kad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budûllâhe vectenibût tâgût(tâgûte), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(dalâletu), fe sîrû fîl ardı fanzurû keyfe kâne âkıbetul mukezzibîn(mukezzibîne). “Ve andolsun ki Biz, bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûl beas ettik (hayata getirdik, vazifeli kıldık). (Allah'a ulaşmayı dileyerek) Allah'a kul olsunlar ve taguttan (insan ve cin şeytanlardan) içtinap etsinler (sakınıp kurtulsunlar) diye. Onlardan bir kısmını (Resûlün daveti üzerine Allah'a ulaşmayı dileyenleri), Allah hidayete erdirdi ve bir kısmının (dilemeyenlerin) üzerine dalâlet hak oldu. Artık yeryüzünde gezin. Böylece yalanlayanların akıbetinin, nasıl olduğuna bakın (görün).” Yukarıdaki Ayetler, tüm kavimler içinde nebi olmayan, veli resullerin olduğunu ve daima olacağını açıkça ispat ediyor. Hangi meale bakılırsa bakılsın. Tüm mealler ufak nüans farklılıkları ile bu gerçekleri ifade etmek zorunda kalıyor. Buna rağmen iftiracılar peygamberimiz son resul idi. Artık resul gelmeyecek diye, kör inatlarına devam edeceklerdir. Onun için bu konuyu da açıklayan bir ayeti daha inceleyelim. 33/AHZÂB-40: Mâ kâne muhammedun ebâ ehadin min ricâlikum, ve lâkin resûlallâhi ve hâtemen nebiyyin(nebiyyine), ve kânallâhu bi kulli şey’in alîmâ(alîmen). “Muhammed (A.S), sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası olmamıştır (değildir). Fakat Allah'ın Resûl'ü ve Nebîler'in (Peygamberler'in) Hatemi'dir (Sonuncusudur). Allah, herşeyi en iyi bilendir.” Görüldüğü gibi Hz. Peygamberimiz resullerin değil, Nebilerin hatemidir. Onun için Allah’ın resulü ve nebilerin sonuncusu olduğunu bildiriliyor. Resullerin sonuncusu olsa idi, Allah bunu açıkça bildirirdi. O zaman yukarıdaki ayetler sebebi ile kutsal kitabımızda çelişki olurdu. Hâlbuki Yüce Rabbimiz hatadan münezzehtir. Tam gerçeği ifade eder. Fakat insanları yoldan çıkarmak isteyen iblis, insanlarımızı kavram kargaşasına sokup, onları cehenneme mahkûm etmek istiyor. Bu gerçeklere rağmen halâ (Odunum diye) yanlışlarında israr edenler. Şeytanın tuzağına düşen cahillerdir. Vesselam. Bu açıklamalardan sonra, bunları sadece siz söylüyorsunuz. Bizim âlim ve hocalarımız bu gerçekleri neden bilmiyorlar. Düşüncesinde olanlar olacaktır. Onların bu şüphelerini de giderelim. Geçmiş zamanlarda da, bu Allah dostları her zaman olmuş. Gerçekleri insanlara açıklamışlar. Örnek vermek gerekirse, Hoca Ahmet Yesevi, Hz. Mevlânâ, Hacı Bayram ve Hacı Bektaş-ı Veli ve Yunus Emre gibi evliyalar her dönemde olmuş. İnsanlarımızı Allah’a çağırmışlar. Örneklerde olduğu gibi bazıları itibar görmüşlerse de, tüm toplumların hepsinde, bunların büyük çoğunluğuna itiraz edilip, bunlara şimdi olduğu gibi eza ve cefa edilmiş. Çünkü İblis her dönemde gafilleri kandırmaya devam etmiş. Bu hususta da birkaç ayet verelim. 2/BAKARA-87: Ve lekad âteynâ mûsâl kitâbe ve kaffeynâ min ba’dihî bir rusuli ve âteynâ îsâbne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi rûhil kudus(kudusi), e fe kullemâ câekum resûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumustekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferîkan taktulûn(taktulûne). “Andolsun ki, Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra ardarda resûller gönderdik. Ve Meryem'in oğlu İsa'ya beyyineler (açık deliller) verdik ve onu Ruh'ûl Kudüs ile destekledik. Öyle ki, nefslerinizin hoşlanmadığı bir şeyle gelen resûle karşı, her defasında kibirlendiniz. Bu sebeple bir kısmını yalanladınız ve bir kısmını da öldürüyorsunuz. “ 67/MULK-8: Tekâdu temeyyezu minel gayz(gayzi), kullemâ ulkıye fîhâ fevcun seelehum hazenetuhâ e lem ye’tikum nezîr(nezîrun). “(Cehennem) nerede ise öfkesinden çatlayacak gibi olur. Oraya herbir grup atılışında onun (cehennemin) bekçileri onlara: “Size nezir (uyarıcı) gelmedi mi?” diye sordu.” 67/MULK-9: Kâlû belâ kad câenâ nezîrun fe kezzebnâ ve kulnâ mâ nezzelallâhu min şey'in entum illâ fî dalâlin kebîr(kebîrin). “Onlar (cehenneme atılanlar) dediler ki: “Evet, bize nezir gelmişti. Fakat biz onu yalanladık ve Allah hiçbir şey indirmemiştir, siz ancak büyük bir dalâlet içindesiniz, dedik.” Yukarıdaki ayetlerde görüldüğü gibi, her dönemde Allah’ın bazılarını, uyarıcı-nezir ifadesi ile açıkladığı resul ve Allah dostları her zaman olmuş. Fakat çoğunlukla inkâr edilmişler. Bu gün de tüm toplumlarda olduğu gibi, bizim toplumumuzda da inkâr ediliyorlar. Hatta bazı kavimler bu garipleri katletmiş. Şimdi cahiller, onlar gerçek Allah dostu olsa idi. Allah’ın onları koruması gerekirdi. Gibi büyük laflar edeceklerdir. Allah o resullerini çok sevdiği için, onların derecelerini artırmak, en yüksek cennetlere çıkabilmelerini, temin için, Hz. İsa’da olduğu gibi bu kâfirlere izin verildiğini düşünüyoruz. Allah bilir, bizim bilmediğimiz daha başka hikmetler de vardır. Konuyu saptırmadan, tüm toplumlarda resuller olduğunu anlattıktan sonra, bunların görevleri ile nasıl ulaşılacakları hususunu da idrakimiz nispetinde anlatmak istiyorum. Bu Allah dostları insanları Allah’a çağırır. Bir bedel istemezler. Her devirde bunların sahteleri de olmuştur. Onun için gerçek Allah dostları sadece Allah’tan sorulur. Bunları bilen, az da olsa âlimler var, ama onlar susuyorlar. Biz bu hususta da birkaç ayet daha verelim. 16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn. “Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.” 1/FÂTİHA-5: İyyâke na’budu ve iyyâke nestaîn(nestaînu). (Allah'ım!) Yalnız Sana kul oluruz ve yalnız Senden İSTİANE (mürşidimizi) isteriz. 2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne). “(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir. Ayetlerde görüldüğü gibi Sebil (yol)’larin tayini Allah’a aittir. Perşembeyi, Cumaya bağlayan bir gecede, hacet namazı ile Allah’tan kendisine rehberlik edecek, Allah dostu sorulur. Samimiyet ile yapılacak böyle bir talebe, Allah mutlaka icabet edecek, kuluna rehberini, mürşidini gösterecektir. Ulaşılan Allah dostuna tabi olunduğunda onun rehberliğinde kişi dalâletten kurtulur. Sağlığında dünya saadeti yaşanır. Ahirette de cenneti hak eder. 2/BAKARA-186: Ve izâ seeleke ıbâdî annî fe innî karîb(karîbun) ucîbu da’veted dâi izâ deâni, fel yestecîbû lî vel yu’minû bî leallehum yerşudûn(yerşudûne). “Ve kullarım sana, Benden sorduğu zaman, muhakkak ki Ben, (onlara) yakınım. Bana dua edilince, dua edenin duasına (davetine) icabet ederim. O halde onlar da Bana (Benim davetime) icabet etsinler ve Bana âmenû olsunlar (Bana ulaşmayı dilesinler). Umulur ki böylece onlar irşada ulaşırlar (irşad olurlar).” 3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin). “Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler. “ Yukarıdaki ayette, Allah talebimize icabet edeceğini bildiriyor. Nebi olmayan resul ve Allah dostları insanlar için (Fatiha süresinde de ifade edildiği gibi) bir nimettir. İnsanlara Allah’ın emirlerini öğretir. Nefisleri afetlerinden arındırır. Kitabı ve hikmeti öğretir. Onların rehberliğini kabul edenler, dalaletten kurtulur. Dünya ve ahiret saadetini kazanır. Mutlu olurlar. İslam budur. Aksini iddia edenler, şeytanın dostlarıdır vesselam. 16.12.2019 lutfitumturk@hotmail.com. Lütfi Tümtürk
|