“Takva” Kavramı ne anlama geliyor. Allâh’a Yakin Olmak. Kur’ânı kerimde çok kullanılan bazı kavramlar var. Bunların başında Hidayet ve Takva kelimeleri gelir. Hidayet kavramından çokça bahsettik. Yazılarımızı takip eden okuyucularımız, Hidayet’in ruhen Allâh’a ulaşmak olduğunu artık biliyorlar. Takva kavramı ise meallerimizde korkmak, sakınmak olarak açıklanıyor. Allâh kullarının takva sahibi olmalarını istiyor. O zaman benden korkun anlamı çıkar. İnsan sevdiğine yaklaşır. Korktuğundan kaçar. Allâh bizi çok seviyor ve mutlu olmamızı istiyor. Onun için, biz de Allâh’ı çok seviyoruz. Ondan nasıl korkarız. Sadece, onun bize karşı olan sevgisinin azalmasından endişe ederiz. Meallerde yazılan bu açıklamada bir yanlışlık olduğunu düşünüyorum. 30/RÛM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne). O'na (Allâh'a) yönelin (Allâh'a ulaşmayı dileyin) ve O'na karşı takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın. Allâh kendisine yönelip, (ruhen) ona ulaşmamızı istiyor. O zaman takva sahibi olacağımız, aksi halde müşriklerden olacağımız açıklanıyor. Konu ile ilgili Kur’ânı Kerimdeki şu bilgileri verelim. Fatiha Suresi, 6. Ayette, “Bizi sırat-ı Müstakime ulaştır.” diye dua ediyoruz. Hicr Suresi, 41. Ayette de, Sırat-ı Müstakimin Allâh’a istikametlenmiş yol olduğu bildiriliyor. O zaman Allâh’a yönelip, ruhen ona ulaşmayı niyet edip, bu hedefe ulaşmak için gayret edenlerin takva sahipleri olduğu net olarak ortaya çıkıyor. 2/BAKARA-2: Zâlikel kitâbu lâ reybe fîh(fîhi), huden lil muttekîn(muttekîne). İşte bu Kitap ki, O'nda hiçbir şüphe yoktur. Takva sahipleri için bir hidayettir. 2/BAKARA-3: Ellezîne yu’minûne bil gaybi ve yukîmûnes salâte ve mimmâ razaknâhum yunfikûn. Onlar (takva sahipleridir) ki, gaybe (gaybte Allâh'a) îmân ederler, namazlarını kılarlar ve kendilerini rızıklandırdığımız şeylerden infâk ederler (başkalarına verirler). Bu ayetlerde takva sahiplerinin özellikleri, uyguladıkları vasıta ibadetler anlatılıyor. Ancak o zaman Allâh’a ulaşan yol (hidayet) üzerinde, kurtuluşa ulaşanlardan olacakları anlatılıyor. Allâh’a yönelmekle sadece hidayet üzere (hidayet yolunda) olduğumuz için başlangıç takvası sahibi oluyoruz. Sonra takvanın aşamaları gelecek. 5/MÂİDE-93: Leyse alellezîne âmenû ve amilûs sâlihâti cunâhun fîmâ taimû izâ mettekav ve âmenû ve amilûs sâlihâti summettekav ve âmenû summettekav ve ahsenû vallâhu yuhibbul muhsinîn. Âmenû olanlar ve salih amel yapanlar (ıslâh edici amel, nefs tezkiyesi yapanlar) üzerine, takva (1. takva) sahibi olmadıkları zaman yediklerinden dolayı bir günah yoktur. Âmenû olun ve amilûssâlihat yapın! Sonra da takva sahibi olun (3. takvaya ulaşın)! Âmenû olun sonra da takva sahibi olun (4. takvaya ulaşın) ve ahsen olun! Allâh muhsinleri (4. takvaya ulaşanlar) sever. Ayette, takva sahibi olanların en temel özelliğinin âmenû olmanın ötesinde Salih amel yapmak olduğu ve takva kademeleri-dereceleri açıklanıyor. Böylece her takva sahibinin aynı derecede olmadığı anlaşılıyor. İlk aşamada takva sahibi olanların, hatalarının bağışlandığı bildirilirken, üst kademe takva sahibi olanların Ahsen takvaya ulaştıkları anlatılıyor. Takva sahiplerinin böyle derecelendirilmesi okuyucularımız tarafından iyi anlaşılamayabilir. Konuyu şu örnekle açıklığa kavuşturmak istiyorum. Teşbihte hata olmasından Allâha sığınırım. Her insanın çevresinde kendisine yakın gördüğü kişiler vardır. Çocukları, Eşi, Kardeşi, Annesi, Babası, akraba ve komşuları ile arkadaşları vardır. Bunların hepsi kişinin yakınlarıdır. Fakat, bunların yakınlık dereceleri farklıdır. Çocuklarını kardeşine ve akrabalarını arkadaşlarına tercih edebilir. Peki bu tercih sıralamasında Allâh hangi derecededir. Yüce Rabbimiz Hz. İbrahim’i çok sevdiği oğlu ile imtihan ediyor. Hz. Nuh, Hz. Eyup, Hz. Yakup da çocukları ile imtihan edilmiş. Hepsi de İlk tercihlerinin yalnız Allâh olduğunu göstermiş. Biz Allâh’ı hangi sıraya alıyoruz. Bütün sevdiklerimizin önüne geçirebiliyor muyuz? Burada takva, Allâh’ın tercih sırasını gösteriyor. 3/ÂLİ İMRÂN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn (muslimûne). Ey âmenû olanlar, Allâh'a karşı “O'nun hak takvası” ile (bi hakkın takva, en üst derece takva ile) takva sahibi olun! Ve sakın siz, (Allâh'a) teslim olmadan ölmeyin! Yukarıdaki ayette Allâh, en üst seviye (Bi hakkın) takva sahibi olmamızı istiyor. Dünya hayatında yaşarken ruhen ona ulaşıp (teslim) olmamız öneriliyor. “Teslim olmadan ölmeyin” ifadesi, bu işlemin dünya hayatında yaşarken yerine getirilmesi ifade ediliyor. Bu işlem başlangıçta Allâh’a yönelmekle, kalpten, samimi niyet etmekle başlıyor. Allâh niyetimizin kalpten, halis olduğunu görünce, başlangıç takvasının sahibi oluyoruz. Allâh bizi, sevdiği veli resul veya onların yardımcıları olan veli mürşitlere ulaştırıyor. Ulaşılan Allâh dostuna tabi olup, onun rehberliğini kabul ettiğimizde, dünya saadetini yaşamaya başlıyoruz. Böylece ahiret saadetini de kazanıyoruz. Allâh Şura Suresi, 13. Ayette kendisine yöneleni bizzat kendisine ulaştıracağını açıklıyor. 9/TEVBE-24: Kul in kâne âbâukum ve ebnâukum ve ıhvânukum ve ezvâcukum ve aşîretukum ve emvâlunıktereftumûhâ ve ticâretun tahşevne kesâdehâ ve mesâkinu terdavnehâ ehabbe ileykum minallâhi ve resûlihî ve cihâdin fî sebîlihî fe terabbesû hattâ ye' tiyallâhu bi emrih(emrihî), vallâhu lâ yehdîl kavmel fasikîn (fasikîne). De ki: “Şâyet babalarınız ve oğullarınız ve kardeşleriniz ve zevceleriniz ve aşiretiniz ve kazandığınız mallarınız, kesada uğramasından (satışının durmasından) korktuğunuz ticaret ve razı olduğunuz (hoşunuza giden) evler, Allâh'tan ve O'nun Resûl'ünden ve O'nun (Allâh'ın) yolunda cihad etmekten size daha sevgili ise artık Allâh, emrini getirinceye kadar bekleyin. Ve Allâh, fasıklar kavmini (topluluğunu) hidayete erdirmez.” Yukarıdaki ilk ayette, Yakınlarımız ile maddi varlıklarımız, Allâh ve resul sevgisi ile mukayese ediliyor. Allâh’ın tercih edilmesi gerekiyor. Bu gerçeklere rağmen aksini iddia edip, İslam’da Allah’a ulaşma diye bir şey yoktur diyen. Kendi görüşlerinin doğruluğunda israr eden, insanlarımız var. Çağımız Müslümanları eziliyor, dışlanıyorlarsa, bunun sebebi kur’ândaki İslam’ın yaşanmamasıdır. 3/ÂLİ İMRÂN-125: Belâ in tasbirû ve tettekû ve ye’tûkum min fevrihim hâzâ yumdidkum rabbukum bi hamseti âlâfin minel melâiketi musevvimîn (musevvimîne). Bilâkis, eğer siz sabrederseniz ve takva sahibi olursanız ve onlar size aniden gelirlerse (saldırırlarsa), Rabbiniz bu nişaneli meleklerden beş bini ile size yardım eder. Allâh’a yönelip, takva sahibi olunsaydı Allah’ın yardımı ile güçlükler aşılır. Hz. Peygamberimizden sonra yaşanan İslam devletlerinde ve atalarımız olan Osmanlı döneminde İslam, Allâh’ın emrettiği şekilde yaşanmış, atalarımız İslam kültür ve medeniyeti ile dünyaya nizam verip, örnek toplum olmuşlar. Bu gün İslam toplumları geri kalmış ise, İslam’ın ve Kur’ân’ın terk edilmesi sebebi ile bu rezillikler yaşanıyor. Şimdi takva aşamaları görelim. Günümüz Müslümanları içinde malını, mülkünü, itibarını ve makamını her şeyin üzerinde görenler var. Nisa-69. Ayet’te Allâh’a yakın olanların sıralaması yapılıyor. Başta nebiler geliyor. Sonra sıddiklar, şehitler ve salihler olarak sıralanıyor. Takvanın Allâh’a yakınlıkla derecelendirilmesi bu şekilde ortaya çıkıyor.. Başlangıçta Allâh’a yönelince, Amenû olup ilk takva’ya ulaşıyoruz. Bir Allâh dostuna tabi olduğumuzda, Mümin olup, takva derecemizi yükseltiyoruz. Sonra ruhumuzun teslimi ile vuslat takvasına ulaşıyoruz. Fizik vücut tesliminde Muhsinler Takvası, Nefsin tesliminde Muhlisler Takvası, Daimi zikirde, Azim Takva ve irademizi de teslim ettiğimizde, Allâh’a yakınlığın en yüksek derecesi olan “Bi Hakkın Takva” ya ulaşıyoruz. Allâh’a biraz yakın olan ile en yakın olanlar var. En yakın olanların, Nebiler. Resuller, Allah dostları olduğu malumdur. 26/ŞUARÂ-90: Ve uzlifetil cennetu lil muttekîn(muttekîne). Ve cennet, takva sahiplerine yaklaştırıldı. Görüldüğü gibi Allâh kendisine yakîn olan takva sahiplerini çok ama çok seviyor. Bi Hakkın takvaya ulaşanlar ile Allâh arasında mesafe yok. Onlar, Allâh’ın emri ile hareket eder. Bu hususta sevgili Yunus Emre, “ O ne derse yaparız. Biz ne söylersek o dost tutar.” Diyor. Bu husus, tasavvuf dışındaki okuyucularımızın idrakini aşabilir. İslam böyle bir teslim dinidir. Allâh’a yakîn olan, yakınlık derecesine göre Allâh’ın yardımını alır. Allâh kafirlere bile hayat hakkı veriyor. Fakat, takva sahibi olanları çok seviyor. Allâh’a yönelen, samimiyetle (kalpten) ona teslim olmak niyeti ile sıratı müstakim üzerine çıkan, herkes takva sahibidir. Ancak, daimi zikre ulaşarak azim takva sahibi olmak için, büyük imtihanların aşılması lazım. 19/MERYEM-63: Tilkel cennetulletî nûrisu min ibâdinâ men kâne takıyyâ(takıyyen). Kullarımızdan takva sahibi olanları, varis kıldığımız cennet işte budur. Günümüz İslam toplumları eziliyor. Büyük devletler, İslam ülkelerini yok sayıyor. ABD nin yeni başkanı Tramp Gazzelileri yok sayarak, Gazze’yi tatil ülkesi yapacağını söylüyor. Türkiye haricinde esaslı bir tepki gösteren yok. 51 İslam ülkesi var. Bunu hangi hakla yaparsın. Siz Katil İsrail’e silah veriyorsunuz. Filistine uygulanan soy kırımından siz de sorumlusunuz. Biz de, Hamas’a silah vereceğiz. Diyen yok. Herkes belaya bulaşmak istemiyor. Allah’tan değil, ABD den korkuyorlar. Allah kitabında “Eğer Mümin iseniz, üstün olan sizsiniz.” (A.İmran-139) Ayetine rağmen korkuyorlar. Bunlar Müslüman ama Allah’a tevekkül (teslim olmak) edilemiyor. Takva sahibi olsalar Allah’ın yardımı gelecek. Bu olaylar hep imtihan, inşallah bu mübarek ayda imtihan kazanılır. Takva konusunda çok şeyler yazılabilir. Fakat, okuyucularımızın kafalarını karıştırmak istemiyorum. İslam literatüründe takva, Allâh’a yakîn olmaktır. Bu niyetle Allâha yönelen herkes takva üzeredir. Sırat-ı Müstakim üzerinde ilerleyerek Ruh, Fizik Vücut, Nefs ve Irade teslimi aşamaları aşıldıkça Allâh’a daha yakîn olmak mümkün. Allah, “Müminlere yardım etmek üzerimize hak oldu.” (Rum-47) ve “Allah size yardım ederse sizi yenecek yoktur.” Buyuruyor. Ramazan bayramınızı kutlarım. Hayırlara vesile olmasını dilerim. 21.3.2025 lutfitumturk@hotmail.com Lütfi Tümtürk
|