Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Allah’a Kul Olmak - Sınırsız Özgürlüktür

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Allah’a Kul Olmak - Sınırsız Özgürlüktür
share on facebook  tweet  share on google  print  

Allah’a Kul Olmak - Sınırsız Özgürlüktür

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Allah’a

Allah’a Kul Olmak.

Sınırsız Özgürlüktür.

Yüce Rabbimiz, Zariyat suresi 56. Ayet’te, “ Ve Ben, insanları ve cinleri (başka bir şey için değil, sadece) Bana kul olsunlar diye yarattım.” Buyurmaktadır. Bu ayet, bazı meallerde “Bana ibadet etsinler diye yarattım.” Şeklinde tercüme ediliyor. Arapça “Abd” Kul olmak. “Abid” ise ibadet eden demektir. Kul olmak hedeftir. İbadet ise, kul olmanın aracı, vasıtasıdır. Allah insanı kul olması için yaratmış. Nitekim, Zümer suresi 17. Ayette, Sahabenin, “Şeytana kul olmaktan çekinip, Allaha Kul oldukları bildiriliyor.” Müteakip ayet’te de, böylece hidayete erdirildikleri anlatılıyor. Allah’a kul olmak, mahrumiyetin değil, sınırsız özgürlüğün başlangıcıdır.

Allah’a kul olmak kavramını daha iyi anlamak için biraz açalım. Kavramın en alt anlamı, efendisinin emir ve yasaklarına uymak. Onun emirlerine uygun hareket etmek. Olduğu açıktır. Bizim yaratıcımız Allah’tır. Onun hedefi kullarının dünya ve ahiret’te mutlu olmalarıdır. Dünya, geçici mekânımız. Atalarımızın dediği gibi bir imtihan yeri, Asıl yerleşme yerimiz ise sonsuz ahiret hayatıdır. Rabbimiz bizim için orada cennetler hazırlamış. Kendisine kul (teslim) olan kullar için burada sonsuz bir mutluluk, güzellikler hayatı var.

Bu sonsuz cennet hayatına kavuşmak için, kullarının serbest iradeleri ile kendisine yönelip, kul (teslim) olmaları isteniyor. Kulların özgür iradelerine çok önem veriliyor. Kişinin aklını kullanarak tercih ve seçimine çok önem veriliyor. Basit bir niyet karşılığı cennet hayatı kazanılıyor. Hepsi bu kadar. Bunun ötesi Allah’a ait. Bu güzelliklere kavuşmak için âlim olmaya, büyük uğraşlar vermeye gerek yok. Sadece ve sadece Allah’a yönelip, ona teslim olmaya niyet etmemiz yeterli olmaktadır. Şaka gibi geliyor, değil mi ? Şaka değil, tamamen gerçek. Allah kullarını çok ama çok seviyor. Efendimizin ifadesi ile “Allah’ın sizin için, 700 katlı bir gökdelen yapması için, bodrum katını (sadece bir niyet ile) bizim yapmamız gerekiyor. Bu konuyu ispat eden ayetleri inceleyelim.

2/BAKARA-216: Kutibe aleykumul kitâlu ve huve kurhun lekum, ve asâ en tekrehû şey’en ve huve hayrun lekum, ve asâ en tuhıbbû şey’en ve huve şerrun lekum vallâhu ya’lemu ve entum lâ ta’lemûn

“Savaş, o sizin için kerih olsa da (hoşunuza gitmese de) üzerinize farz kılındı. Ve hoşlanmayacağınız bir şey olur ki, o sizin için bir hayırdır. Ve seveceğiniz bir şey olur ki, o sizin için bir şerdir. Ve (bütün bunları) Allah bilir, siz bilmezsiniz.”

42/ŞÛRÂ-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

“(Allah) dînde, onunla Hz. Nuh'a vasiyet ettiği (farz kıldığı) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm'e, Hz. Musa'ya ve Hz. İsa'ya vasiyet ettiğimiz şeyi Sana da vahyederek, size de şeriat kıldı. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah'a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O'na yöneleni, Kendisine ulaştırır (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).”

İlk ayette Allah’a kul olmamızın gerekçeleri anlatılıyor. Dünya hayatında hangi olayın hayır veya şer olduğunu biz bilemiyoruz. Bazı olaylarda bizim bilemediğimiz hikmetler olduğu anlatılmak isteniyor. İkinci, ayet’te de kendisine yönelen kulunu bizzat hidayete (kendisine) ulaştırdığı anlatılıyor. O zaman hangi olayın hayır veya şer olduğunu biz nasıl bileceğiz. Sorusunun cevabını aramamız gerekiyor. Bunun cevabı kur’ânı kerimde veriliyor.

6/EN'ÂM-38: Ve mâ min dâbbetin fîl ardı ve lâ tâirin yatîru bi cenâhayhi illâ umemun emsâlukum, mâ farratnâ fîl kitâbi min şey’in summe ilâ rabbihim yuhşerûn (yuhşerûne).

“Ve yeryüzünde yürüyen hayvanlardan ve iki kanadıyla uçan kuşlardan ne varsa (4 ayaklı) hiçbir hayvan ve iki kanadıyla uçan hiçbir kuş yoktur ki; sizin gibi ümmet olmasınlar. Biz kitapta hiçbir şeyi eksik bırakmadık. Sonra Rab'lerine haşrolunacaklar (olunurlar).”

54/KAMER-52: Ve kullu şey’in fe alûhu fîz zubur (zuburi).

“Ve onların yaptıkları her şey (semavî) kitaplarda vardır.”

54/KAMER-53: Ve kullu sagîrin ve kebîrin mustetar (mustetarun).

“Ve küçük büyük her şey yazılmıştır.”

Kutsal kitabımız incelendiğinde tüm sorunlarımızın cevabını buluyoruz. Ben kur’ânı inceledim. Mesajları algılayamadım diyenler olabilir. Onlar, her hangi bir din görevlisine değil,  Allah’ın kendileri için görevlendirdiği bir Kur’ân öğretmenine başvurmalıdır. O zaman onun idraki açılacak: Ayetler hafızasına yerleşecektir. Hz. Peygamberimiz Cebrail A.S. tabi olmuş. Sahabe de, Hz. Peygambere biat etmiş. Ondan dinini öğrenip, daha önce kan davası yüzünden birbirleri boğazlayan, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen bu insanlardan,  tüm asırlara örnek, cennet ile müjdelenen sahabe olmuşlar. Bu hususları anlatan birkaç ayet daha inceleyelim.

20/TÂHÂ-123: Kâlehbitâ minhâ cemîan ba’dukum li ba’dın aduvv(aduvvun), fe immâ ye’tiyennekum minnî huden fe menittebea hudâye fe lâ yadıllu ve lâ yeşkâ.

(Allahû Tealâ şöyle) dedi: “İkiniz oradan (aşağı) inin! Hepiniz (şeytan ve siz), birbirinize düşman olarak. Bundan sonra Benden size mutlaka hidayet gelecek. O zaman kim hidayetime tâbî olursa artık o, dalâlette kalmaz ve şâkî olmaz.”

7/A'RÂF-146: Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardı bi gayril hakkı ve in yerev kulle âyetin lâ yu’minu bihâ ve in yerev sebîler ruşdi lâ yettehızûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehızûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).

“Yeryüzünde haksız yere kibirlenen kimseleri, âyetlerimizden çevireceğim. Bütün âyetleri görseler, ona inanmazlar. Eğer rüşd yolunu görseler, onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler, onu yol edinirler. Bu; onların, âyetlerimizi yalanlamaları ve ondan gâfil olmaları sebebiyledir.”

7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn(ya’melûne).

“Ve onlar ki; âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşmasını) tekzip ettiler (yalanladılar) ve onların amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır?”

Yukarıdaki ilk Ayette, Şeytanın aldatması yüzünden yasaklanan meyveyi yiyen Âdem atamız ile şeytanın cennet’ten dünyaya gönderilmeleri anlatılıyor. Âdem atamızın çocukları olan bizlerin de, Allah’tan gelen hidayetçiye tabi olmamız anlatılıyor. Diğer ayette de, bu irşat makamına tabi olmayanların ayetleri idrak edemeyecekleri bildiriliyor. Üçüncü ayette de irşat makamını yalanların, çok güvendikleri ibadetlerinin boşa gittiği bildiriliyor. O zaman hedef ibadet değil, Allah’a yönelip, ona teslim olmak. Onun kulluğuna erişmektir.

89/FECR-27: Yâ eyyetuhen nefsul mutmainneh (mutmainnetu).

“Ey mutmain olan nefs!”

89/FECR-28: İrciî ilâ rabbiki râdıyeten mardıyyeh (mardıyyeten).

“Rabbine dön (Allah'tan) razı olarak ve Allah'ın rızasını kazanmış olarak!”

89/FECR-29: Fedhulî fî ibâdî.

“(Ey fizik vücut!) O zaman, (nefsini tezkiye ettiğin ve ruhunu Allah'a ulaştırdığın zaman Bana kul olursun) kullarımın arasına gir.”

89/FECR-30: Vedhulî cennetî.

“Ve cennetime gir.”

Yukarıdaki ilk ayette “Mutmain (tatmin olmuş-doyuma ulaşmış) olan nefs” olarak açıklanan kişi, Dünya hayatının geçici bir imtihan yeri olduğunu idrak etmiş. Bir Allah dostunun rehberliğinde, Allah’a teslim olup, ruhen ona ulaşmaya inanan, bunu niyet ettiği takdirde, Allah’ın kendisini (Hidayete) ulaştıracağına inanan kişidir. Allah’ın rızasını ve onun kullarının arasına girmeye hak kazanmış mutlu kişidir. Bu sebeple cenneti hak etmiştir. Allah da ona cennetime gir buyuruyor.

Bu açıklamadan sonra Allah’ın bizim için görevlendirdiği, irşat makamı olan kur’ân öğretmenini nasıl bulacağımızı açıklayalım. Bakara 216. Ayete göre, yaşadığımız veya karşılaştığımız olayların hangisinin hayır veya şer olduğunu biz bilmediğimize göre, bu mübarek kişiyi nasıl bulacağız. Sorusunun cevabı aşağıdadır.

16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev şâe le hedâkum ecmaîn.

“Ve sebîllerin (dergâhlardan Sıratı Mustakîm'e ulaşan bütün yolların yani mürşidlerin) tayini, Allah'ın üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardır. Ve eğer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.”

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).

“(Allah'tan) sabırla ve namazla istiane (özel yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah'a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.”

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).

“Onlar (o huşû sahipleri) ki, Rab'lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O'na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.”

Yukarıdaki ilk ayete göre, sebillerin tayin ve tespitinin Allah’a ait olduğu bildiriliyor. Gerekçesi de, ayetin devamında açıklanıyor. Allah’tan nasıl öğreneceğiz sorunun cevabı, ikinci ayette veriliyor. Namaz ve Sabırla Allah’tan öğrenebiliriz. Bu Hacet namazıdır. Perşembe’yi Cumaya bağlayan gece, gusul abdesti ile kılınan dört rekatlık namazdır. İlk rekat’ta fatiha’dan ve üç ayetel kürsi okunur. Diğer üç rekat’ta ise fatihadan sonra İhlas, felak ve Nas sureleri okunur. Sonra Allah’tan irşat makamı talep edilir. Samimi olarak yapılan bu talebe, Allah mutlaka icabet edecek. Bizi irşat makamına ulaştıracaktır. Ondan sonra bilmediğimiz konuları ondan öğrenip, tüm problemlerimiz çözülecek. Böylece dünya hayatında mutlu ve ahiret’te de cenneti hak edeceğiz. Son ayet’te de dünya hayatında mülaki olmak ile Ölümle dönmenin farkı anlatılıyor. Görüldüğü gibi, Kur’ân-da her konu var. 

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                   Lütfi TÜMTÜRK 

Kaynak : Lütfi Tümtürk
Tür : Diğer Tarih : 21.07.2019
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
43.996