İslam Toplumlarındaki Dağınıklık Eksik Yapılan Nedir? Halen yer yüzünde, Batı toplumları denen (Museviler dahil) Hıristiyan ülkeleri, İslam Toplumları ve Uzak doğu insanlarının inandıkları Budizm ve benzeri din grupları var. Müslümanlar olarak dinsizlik hariç, tüm din gruplarına saygımız var. Semavi dinlerin temel hedefi insanlarının, dünya ve ahiret mutluluğudur. Hıristiyanlar Farklı mezhep mensubu olsa da aralarında dayanışma içinde, ekonomik refah seviyesini yakalamış görünüyor. Uzak doğu toplumlarını başka bir yazımıza bırakıp, İslam ülkelerinin durumuna gelmek istiyorum. Asırlardır, Dünya medeniyeti ve zenginliğinin merkezi olan orta doğudaki İslam toplumları, yer altı zenginliklerine rağmen, çağımızda maalesef sefilleri yaşıyor. İlim, teknoloji ve siyaset gibi tüm çağdaş gelişmelerden maalesef çok uzak bir hayat sürdürülüyor. Demokrasi ve insan hakları ayaklar altına alınıyor. Herkes birbirine düşman. Türkiye ve Pakistan gibi sivrilen devletlerdeki olumlu gelişmeler istenmiyor. Bu gelişmelerin engellenmesi için batı ile işbirliği yapılıyor. Bunun tabii bir neticesi olarak, bu toplumlar sefilleri yaşıyor. Yer altı zenginlikleri batı tarafından çalınıyor. Varlık içinde yokluk çekiliyor. İki Gün evvel, Sayın Cumhurbaşkanımız R.Tayyip Erdoğan Birleşmiş Milletler genel kurulunda, dünya liderlerinin yüzüne karşı, bu konuya değindi. İslam toplumlarının ezilmesinin arkasında, Güvenlik konseyi üyesi, Hıristiyan ülkeler olduğunu delilleri ile anlattı. Birleşmiş Milletler topluluğunun bir fonksiyonunun kalmadığını, ABD ve Batı ülkelerinin Birleşmiş milletleri kullanarak, İslam ülkelerinin iç işlerine karışarak, kargaşa yarattığını anlatmaya çalıştı. Fakat İslam ülkelerinde birlik olmadığı için, bu çalışmalar su üzerine yazılmış yazı gibi etkisi olmuyor. Müslümanlar inancını yaşamadıklarını için, Allah’ın yardımı alınamıyor. Sefillerin yaşanmasına sebep olunuyor. Hâlbuki dinimiz İslam ilim, hak, hukuk, emreder. İnananlara dünya ve ahiret saadetini sağlar. Hz. Peygamber ve sahabesinin yaşadığı kur’ândaki İslam’ın yaşandığı dönemlerde, İslam toplumları ilimde, fende ileri gitmiş. Dünyanın yuvarlak olduğunu kabul eden ilim adamlarının Avrupa’da yakıldığı çağda, İslam âlimleri harikalar yaratıyordu. Allah’ın kitabı Kur’ân aynen duruyor. Bu Müslümanlara ne oldu. Aynı inanç sahipleri, çağımızda sefilleri yaşıyor. Burada bir yanlışlık var. Allah’ın kitabı ve öğretisi değişmediğine göre, uygulamada bir yanlışlık olduğu çok açık. Çağımızda maalesef Kur’ândaki, İslam yaşanmıyor. El yazması kitaplarla amel ediliyor. 5/MÂİDE-51: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn (zâlimîne). “Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara dönerse (onları dost edinirse) artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez.” 5/MÂİDE-105: Yâ eyyuhellezîne âmenû aleykum enfusekum, lâ yadurrukum men dalle izehtedeytum ilâllâhi merciukum cemîân fe yunebbiukum bimâ kuntum ta’melûn(ta’melûne). “Ey âmenû olanlar! Nefsleriniz, üzerinizedir (nefsinizin sorumluluğu üzerinize borçtur). Siz hidayette iseniz, dalâletteki bir kimse size bir zarar veremez. Hepinizin dönüşü Allah'adır. O zaman yapmış olduğunuz şeyleri size haber verecek.” 25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ (mehcûran). Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı (Kur'ân'ı terketti).” dedi. Yukarıdaki ayetlere lütfen dikkat edelim. ilk ayet!’te Allah, Yahudi ve Hıristiyan ülkeleri dostlar edinmeyin buyuruyor. Ama Mısır, Filistinlilere karşı, Yahudiler ile işbirliği yapıyor. Arap ülkeleri batılılardan medet umuyor. ABD ve Batı İran Petrollerini kontrol edemediği için, bu devlete karşı yaptırım uyguluyor. Onu kontrol etmeye başladıktan sonra, sıranın diğer İslam ülkelerine geleceği muhakkak. Ayette, Resul, “Benim kavmim kur’ân-ı terk etti.” Buyuruluyor. Bu ayet çağımız Müslümanlarını anlatıyor. Kur’ân hükümlerine göre amel edilse, nefs tezkiyesi sağlanacak. O zaman Allah’ın yardımı ile dalâlet içindeki batılıların bize zarar vermesi imkânsız. Bir zamanlar Fransa kralının annesi, Osmanlı sultanından oğlunu kurtarması için yardım istemişti. Günümüzde Irak, Libya ve Suudi Arabistan liderleri, İslam ülkelerinden değil, Fransa Cumhurbaşkanından yardım istiyor. 2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr. “Ve sen onların dînine tâbî olmadıkça (uymadıkça) ne yahudiler ve ne de hıristiyanlar senden asla razı olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah'a ulaşmak (Allah'ın Kendisine ulaştırması) işte o, hidayettir.”. Sana gelen ilimden sonra eğer gerçekten onların hevalarına uyarsan, senin için Allah'tan bir dost ve bir yardımcı yoktur.” 4/NİSÂ-139: Ellezîne yettehızûnel kâfirîne evliyâe min dûnil mu’minîn(mu’minîne), e yebtegûne indehumul izzete fe innel izzete lillâhi cemîâ (cemîan). “Onlar ki mü'minlerden başka kâfirleri dost edinirler. İzzeti onların yanında mı arıyorlar? Oysa muhakkak ki izzet, tamamen Allah'a aittir.” 4/NİSÂ-45: Vallâhu a’lemu bi a’dâikum ve kefâ billâhi veliyyen, ve kefâ billâhi nasîrâ(nasîran). Ve sizin düşmanlarınızı en iyi Allah bilir. Ve dost olarak Allah kâfidir. Ve yardımcı olarak Allah kâfidir. Kutsal kitabımızda bu konuda pek çok ayet var. Yukarıdaki sadece üç ayeti daha inceleyelim. İlk ayette Yahudi ve Hıristiyanların Müslümanlardan asla razı olmayacakları anlatılıyor. İkinci ayette, İzzetin Allah katında olduğu vurgulanıyor. Son ayette de, dost olarak Allah’ın kafi olduğu anlatılıyor. Tüm bu ayetler, inananlar için geçerlidir. Kur’ân-ı terk eden münafıklar için değil, Uzun lafın kısası, yaşanan zilletten kurtulmanın çaresi Kur’ân-a sarılıp onunla amel etmekle mümkündür. Allah bize yeter. Allah müminlere yardım edecektir. Yeter ki, biz Allah’a yönelip ona yakın olmaya çalışalım. 3/ÂLİ İMRÂN-139: Ve lâ tehinû ve lâ tahzenû ve entumul a’levne in kuntum mu’minîn (mu’minîne). “Ve gevşemeyin ve mahzun olmayın! Eğer mü'min iseniz, üstün olan sizsiniz.” 3/ÂLİ İMRÂN-160: İn yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe menzellezî yansurukum min ba’dih(ba’dihi), ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn(mu’minûne). “Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler).” Görüldüğü gibi, güç kuvvetlide değil, haklıda, Allah’ın yanında ve onun katındadır. Allah’a Tevekkül eden, başkasına değil, sadece ona güvenip, teslim olanlar güçlüdür. Çünkü Allah onlarla beraberdir. Allah, Rum-47. Ayette, “Müminlere yardım etmek. Üzerimize hak oldu.” Buyurmaktadır. Allah ile beraber olanlar galip gelecektir. Çağımızda İslam toplumları yerde sürünüyorsa Kur’ân terk edilip, elle yazılmış emaniye kitaplarla amel edildiğindendir. İslam, Arapça “slm” fiil kökünden gelir. Türkçe sulh, sükûn, selamet demektir. Bu fiilin başına Arapça “elif” geldiğinde, İslam olur. Teslim demektir. Fiilin başına Arapça “mim” geldiğinde Müslim olur. Teslim olmak demektir., Müslüman teslim olan kişi, Müslimun da, teslim olanlar (çoğul) manasına gelir. Kısaca, İslam Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmaktır. Adem atamızın Cennete nefsine mağlup olması yüzünden, Yukarıdaki Maide suresi 105. Ayette ifade edildiği gibi, nefsimizi tezkiye (Afetlerinden arındırmak) olmak üzerimize farz olmuş. Allah da, kendisine yönelip, ona teslim olanların nefislerini tezkiye edip, cennetine almayı vaat ediyor. Onun için Müslümanların dünya ve ahiret saadetini yaşamaları için, Allah’a yönelip, ruhen ona teslim olmayı samimiyet ile niyet etmeleri kafi geliyor. Bunun ötesi Allah’a ait. İslam’ı yaşamak ve cenneti kazanmak bu kadar basit. Fakat çağımızda bu güzellik, iblisin saptırması ile unutulmuş, terk edilmiştir. Bu konuda da birkaç ayeti inceleyelim. 29/ANKEBÛT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm. “Kim Allah'a mülâki olmayı (hayattayken Allah'a ulaşmayı) dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah'ın tayin ettiği zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah'a ulaşacaktır). Ve O; en iyi işiten, en iyi bilendir.” 25/FURKÂN-70: İllâ men tâbe ve âmene ve amile amelen sâlihan fe ulâike yubeddilullâhu seyyiâtihim hasenât(hasenâtin), ve kânallâhu gafûren rahîmâ (rahîmen). “Ancak kim (mürşidi önünde) tövbe eder (böylece kalbine îmân yazılıp, îmânı artan) mü'min olur ve salih amel (nefs tezkiyesi) yaparsa, o taktirde işte onların, Allah seyyiatlerini (günahlarını) hasenata (sevaba) çevirir. Ve Allah, Gafur'dur (günahları sevaba çevirendir), Rahîm'dir (rahmet nuru gönderendir).” 2/BAKARA-257: Allâhu velîyyullezîne âmenû, yuhricuhum minez zulumâti ilen nûr(nûri), vellezîne keferû evliyâuhumut tâgûtu yuhricûnehum minen nûri ilâz zulumât(zulumâti), ulâike ashâbun nâr(nâri), hum fîhâ hâlidûn (hâlidûne). “Allah, âmenû olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin) dostudur, onları (onların nefslerinin kalplerini) zulmetten nura çıkarır. Ve kâfirlerin dostları taguttur (onlar, şeytanı dost edinirler, şeytan kimseye dost olmaz), onları (onların nefslerinin kalplerini) nurdan zulmete çıkarırlar. İşte onlar, ateş ehlidir. Onlar, orada ebedî kalacak olanlardır.” Allah kendisine yönelip dünya hayatında ruhen ona ulaşmayı dileyenleri, bizzat kendisine ulaştıracağını vaat ediyor. Kendisine yönelenlerin günahlarını sevaba çeviriyor. Onların dostu olup, zulmetten nura çıkarıyor. Bütün bunları basit bir dilek karşılığı yapıyor. İslam’ı yaşamak bu kadar basit ve kolay, onun için tüm okuyucularımızı Allah’a yönelip, ona teslim olmaya niyet etmelerini tavsiye ederiz. Konunun idrak edilip, İslam toplumlarının silkinip, kendilerine gelmeleri ümit temennisi ile yazımızı tamamlayalım. İns. aro. 30 Eylül 2019 lutfitumturk@hotmail.com. Lütfi TÜMTÜRK
|