İslam Ülkelerinin Etrafındaki Fitne Hareketini Kırmak. Barış Pınarı Operasyonu Sömürgeci Batının organize ettiği Arap Baharı Suriye’ye ulaşınca, diktatör Eset de, Irak Şii’leri gibi halkını zulüm ile susturmak istedi. Bu baskılar dayanılmaz hale gelince, halk ülkesini terk etmeye başladı. Bu gün Suriye halkının çoğunluğu, başta Türkiye ve Ürdün olmak üzere çevre ülkelerde göçmen olarak yaşamaktadır. Bunun üzerine Türkçesi “Irak, Şam İslam devleti” manasına gelen IŞİD veya DEAŞ olarak nitelenen terör örgütü ortaya çıktı. İslam’ın adını kullanan bu zalimler, insanları korkutmak için, insan kesmeye ve bu zulümlerini ilan etmeye başladı. Bu gelişmeler karşısında, hür dünya ayaklandı. İslam adına adam kesen, bu zalimleri cezalandırmak için, ülkemizin de dâhil olduğu Deaş ile mücadele eden devletler olaya müdahil oldu. Ülkemizin Terör ile mücadele için ilk adımda, Suriye muhaliflerinin eğitilip silahlandırılması teklifi, ABD liderliğindeki batı tarafından kabul edilmedi. Bu iş için, kargaşadan istifade ile Kürt devletini kurma peşinde olan PKK ve onun Suriye’deki uzantısı PYD ve onun askeri gücü olan YPG tercih edildi. Bir terörist grup, diğer bir terörist ile bastırılmak istendi. Batı, Tüm marifetleri insanları korkutup, yıldırarak hâkimiyet kurmak olan, bu haydutlar ile DEAŞ’I yenebilmek için, tarihi Rakka ve Musul kentleri yerle bir edildi. Binlerce masum öldürüldü. DEAŞ kısmen susturulduktan sonra, Türkiye ve İran’a gözdağı vermek için, bu haydut çeteleri, ABD tarafından Suriye’nin kuzeyinde iskân edildi. Yetmez, bu başıbozuk haydutlar, modern silah ve teçhizatlar ile donatıldı. DEAŞ Terör örgütünü yenme bahanesi ile yapılan bu yıkım ve katliamın altında yatan temel sebep, orta doğunun belalısı İsrail’in önünü açmak. Batının kontrol edemediği ve sömürü politikasına destek vermeye yanaşmayan İran ve Türkiye’yi korkutmak, yıldırmak ve icabında cezalandırmak için yapılıyordu. İran, nükleer çalışmaları bahane edilerek, ekonomik abluka ile susturuldu. Türkiye, batı ile savunma ittifakı ve DEAŞ ile mücadele eden organizasyon içinde olmasına rağmen, müttefikliğe yakışmayan ihanet ile karşı karşıya kaldı. ABD ve batının Türkiye aleyhine yaptıkları bu ihanetinin altında yatan amaç, uzaktan kontrol edilebilen yeni bir terör devleti kurmak, İsrail’in zulümlerini gölgelemek, İslam toplumlarını korkutmak, yıldırmak, dolayısı ile yer altı zenginliklerini kolayca sömürmek için yapılıyordu. Bu ihanet politikasını gören Türk Hükümeti, müttefiklerine söz geçiremeyince, Suriye sınırında aleyhine yapılan düzenlemeyi bozmak için Barış Pınarı operasyonunu harekatını düzenlemek zorunda kaldı. Aksi halde uzun yıllar terör ile mücadele etmek zorunda kalacak. İmkân ve enerjisini ülkenin kalkınmasında değil, terör ile mücadelede harcamak durumunda kalacaktı. Sömürgeci Batının ikiyüzlü politikaları ve Eski Türk Hükümetlerinin gafleti yüzünden Orta doğu, Balkanlar, Kafkaslar, ege denizinde kaybedilen zenginliklerimiz gibi, Doğu Akdeniz’de tespit edilen petrol ve doğal gaz kaynaklarından vaz geçmek zorunda kalacaktık. Müttefiklerimiz, Terörist İsrail ve küçük Yunan ve Rum devletlerini Türkiye’ye tercih ediyor. Türklerin eskisi gibi sömürü düzenlemelerine boyun eğmesini istiyorlar. Barış Pınarı operasyonunu gerçekleştiren TSK ve SMO Allah’ın yardımı ve mazlumların duası sayesinde 8-9 günde önemli bir zafere ulaştı. Türk kuvvetlerinin bu başarısını durdurmak için ABD devreye girmek zorunda kaldı. ABD ve Dış işleri Bakanının başkanlığındaki heyet ile yapılan müzakereler sonunda, teröristlerin güvenli bölgenin dışına çıkarılmaları karşılığında, beş gün için operasyonun durdurulmasına karar verildi. Yurtlarından kovulan Arapların hak ve hukuku için, risk alarak operasyon yapan ülkemizin bu hareketine karşı çıkan Arap birliğinin operasyona karşı çıkması tirajı komik bir olaydır. Operasyon sayesinde ABD kuvvetleri Suriye’yi terk etmiş. Ülkesini ABD ve teröristlere karşı koruyamayan Diktatör Eset, ülkemiz sayesinde kaybettiği topraklarının bir kısmına tekrar sahip oldu. Buna rağmen İran ile beraber operasyona karşı çıkması çok dikkat çekicidir. Bu olaylar İslam ülkelerinin ne kadar büyük gaflet ve ihanet içinde olduklarının açık göstergesidir. Çağımız İslam toplumlarının karmaşa içinde olmalarının temel sebeplerden biri, bunun gibi ihanetlerdir. Allah’a inanan müminler kardeştir. Tevhit (Birlik, beraberlik) İslam’ın temel vasfıdır. Mümin, İslam’ı yaşamadan Allah’ın yardımını alamaz. O zaman, İblis mutlaka fitne çıkaran münafık ve kâfirlere yardım edecek. Müslümanların ezilmesine aracı olacaktır. Gayri Müslimlerin dostluğunu, kardeşlerine tercih eden toplumların, bu sömürü düzeninden kurtulmaları mümkün değildir. Kurtuluş, Terk edilen Allah’ın kitabına kulak vermektedir. 5/MÂİDE-51: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tettehızûl yehûde ven nasârâ evliyâe ba’duhum evliyâu ba’d(ba’din) ve men yetevellehum minkum fe innehu minhum innallâhe lâ yehdîl kavmez zâlimîn. “Ey âmenû olanlar (Allah'a ulaşmayı dileyenler), Yahudi ve Hristiyanları dostlar edinmeyin! Onlar birbirinin dostlarıdır. Ve sizden kim onlara dönerse (onları dost edinirse) artık o, mutlaka onlardandır. Muhakkak ki Allah, zalimler kavmini hidayete erdirmez. “ Rus Devlet Başkanı Putin, bu konuyu görüşmek üzere Türk hükümetini ülkesine davet etti. 22 Ekim tarihinde Soki’ye giden Türk Heyeti ile yapılan müzakereler sonucunda 10 Maddelik bir mutabakat belgesi imzalandı. Bu mutabakata göre Ülkemizin güvenlik endişesi kabul ediliyor. Barış Pınarı operasyonu ile terörden kurtarılan bölgelerin kontrolü ülkemize bırakılmakla beraber, terör örgütü mensuplarının sınırımızdan 30 Klm güneye çekilmesi, Rusya tarafından garanti edilmekle beraber, ABD’nin terörden arındıramadığı Münbiç, Kobani ve Tel Rifat bölgelerinin de Ruslar tarafından terörden arındırılması kabul edildi. Bu mutabakat ülkemiz için büyük bir başlarıdır. Cephede kazanılan haklar, masada teyit edilmiş, kahraman Mehmetçiğin akan kanı boşa gitmemiştir. Eski hükümetlerin pasifliği yüzündeni, ülkemiz haklı olduğu konularda bile haklarımız Politik masalarda kaybediyordu. İlk defa 16 Eylül1998 tarihinde zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Sayın Atilla Ateş’in Hatay’a giderek, terör örgütlerini koruyan Suriye hükümetini tehdit etmesi ile devran geri dönmüş. O tarihte Suriye Hükümeti ile Adana yapılan pazarlık sonunda, ülkemize sınır güvenliği garantisi verilmiş. Örgüt elebaşısı Suriye’den kovularak, yakalandığı ülkeye kaçmasına sebep olunmuştu. Tekrar barış Pınarı operasyonuna dönmek istiyorum. Bu operasyon medya basın ve yayın organlarında çok tartışıldı. Ancak, bu tartışmalara pek yansımayan çok önemli olayların meydana geldiğini düşünüyorum. Bunları okuyucularımızın paylaşmak, gelişmelerin daha gerçekçi değerlendirmelerine sebep olacaktır. 1-ABD Başkanı Trump tweetlerinde, Devlet Başkanımızı sevip, takdir ettiğini belirtmesine, PKK ve YPG nin terör örgütü olduğunu kabul etmesine rağmen, onları korumaktan vazgeçmiyor. Bu durum büyük bir devlete yakışmayan çok enteresan bir çelişkidir. 2-ABD, Rusya ile rekabet ediyor bilinmesine rağmen, Suriye’den çekilirken bazı bölgeleri müttefiki olan Türkiye’ye değil, Rus’lara bırakması, Batının kendi içinde, bilinmeyen bir ittifak haklinde olduğunu gösteriyor. 3-PKK ve YPG nin hamisi olan Fransa, Almanya, Sınırdan güneye çekilme için, ABD ile yapılan mutabakat’taki 120 saati az buluyor. Bu sürenin artırılması için Rusya’dan talepte bulunuyor. Onlar da bu ricayı kabul edip, çekilme sürecinin 150 Saat daha artırılmasını Türkiye’ye Kabul ettiriyor. ABD askeri üsleri 1-2 günde boşaltırken, teröristlerin 30 Klm’yi niçin terk etmek için, bir haftalık zamanın yetmemesini anlamak mümkün değil. 4- ABD ile varılan Mutabakatta, teröristlerin silahlarını bırakarak güneye çekilmeleri istenirken, Rusya ile varılan mutabakat’ta teröristlerin silahlarını alarak terk etmeleri isteniyor. O ağır silahlarını her halde bir yerlerde kullanmaları isteniyor. ABD nin yüz üstü bıraktığı teröristleri, galiba Ruslar himayelerine almak istiyor. 5-ABD ile varılan mutabakat’ta Türkiye’ye uygulanan yaptırımların kaldırılacağı bildiriliyordu. Nitekim üç bakanımızın olmayan varlıklarına konulan sözde yaptırımların kaldırıldığı açıklandı. Fakat Parası ödenmiş F 35 uçaklarımız için bir haber yok. ABD nin ülkemize etkili yaptırım uygulamaya devam edeceği anlaşılıyor. 6-ABD Türkiye’nin Barış Pınarı harekâtı ile işin ciddiyetini anlayınca, yalnız Türkiye sınırından değil, tüm Suriye topraklarından çekilemeye karar verdi. Yalnız Suriye’nin az da olsa Petrol kuyularından çekilmeyeceklerini açıkladı. Bu kuyuların geliri ile çekilen teröristleri beslemeye devam edecekleri anlaşılıyor. Görüldüğü gibi müttefiklerimiz dâhil, ülkemizin dostu yok. Türkiye’nin terör ile oyalanması olması isteniyor. Bu sebeple terörün devam etmesi için, her şey yapılıyor. İslam ülkeleri ve kendilerini savunduğumuz Filistin yönetimi bile zor günlerde, bizi yalnız bıraktılar. Bu nasıl İslam kardeşliğidir anlamak mümkün değil. Sadece Katar bizi desteklediğini ilan etti. Pakistan daima yanımızda olurdu. Şimdi problemlerinden bizi göremiyor. Konumuzu saptırmadan, tekrar Barış pınarı operasyonuna dönelim. ABD ve Rusya ile varılan mutabakatlarda Suriye’nin toprak birliğinde ittifak ediliyor. Ancak Rus ve İran, diktatör Eset’in yönetiminde bir birliği kast ederken, Türkiye, Suriye halklarının demokratik tercihleri ile oluşturulacak bir birliği düşünüyor. Diktatör Eset ile terör örgütlerinin zulmünden kaçan Suriyeliler bunu kabul etmeyecek, böyle bir Suriye’ye dönmek istemeyeceklerdir. Onlar kendilerini savunan Özgür Suriye ordusunun haricinde bir otorite kabul etmezler. Hasılı Suriye bataklığı, iyice balçık haline geldi. Batının ikiyüzlü politikaları yüzünden varılan mutabakatlardan pek umutlu değilim. Devletimiz de bataklıktan uzak kalmaya çalışıyorlar. Allah sonumuzu hayırlara tebdil etsin. lutfitumturk@hotmail.com Lütfi TÜMTÜRK
|