Kahraman Mehmetçiklerimiz Milletçe yanınızdayız Acılı bir kandil gecesi Hamd olsun. 25 Şubat 2020 Salı günü, Mübarek üç aylara Kavuştuk. Hz. Peygamberin dediği gibi “Ey Allah’ım Recep ve Şaban ayımızı mübarek kıl. Bizi Ramazana Ulaştır.” Diye dualar ettik. İki gün sonra Recep ayının ilk Cuma gecesi Regaip Kandili olduğu için, 27 Şubat 2020 Perşembe günü dostlarımız ile tebrikleştik. Böyle bir kutlu ve sevinçli günde, İdlip’ten gelen bir haber dünyamız karardı. Zalim Eset rejimi, Moskof’un yardımı ile ülkelerinden kovduğu Suriyeli kardeşlerimizin hukukunu korumak için, İdlip’te bulunan Mehmetçiklerimizin kalleşçe havadan vurularak, 33 askerimizin şehit, bir o kadar da yaralı olduğunu öğrenerek şok olduk. Sevincimiz yeise dönüştü. Şehitlerimize rahmet ve ailelerine sabır ve metanet dilerim. Milletimizin Başı sağ olsun. Bu askerlerimiz, Suriyeli Kardeşlerinin hukukunu korumak, yarın teröristlerin sınırlarımıza dayanmasını engellemek için orada idi. Diğer emperyalistler gibi, Petrol Vs. fayda için gitmedi. İnancımız gereği yurtlarından kovulan kardeşlerine sahip çıkmak için, İslam düşmanı katil Eset’in zulmünden kaçan masum halkların imdadına gidildi. Eset Müslüman değildir. Sapık bir inanç ile İslam Düşmanı olmuş Kişi. Mübarek kandil günü askerlerimizin topluca vurulması bunun ispatıdır. Suriye’de demokratik bir yoldan değil, askeri bir darbe ile Suriye yönetimini ele geçiren babasının mirası ile zorla iktidar olan bir zorbadır. Halkının inancını paylaşmayan, çok küçük bir menfaat grubunun temsilcisidir. Zalim Eset Ülkesini Moskoflara peşkeş çekiyor. Diktatörlüğünü sürdürebilmek için ülkesinin menfaatlerini emperyalist (Rus)’lere peşkeş çeken bir haindir. Arap Baharı döneminde demokratik özgürlük isteyen masum halkını terörist diye yurtlarından acımasızca kovan zorbadır. Halkını soğuk, kış kıyamette ülke dışına sürmesi de acımasızlığının ispatıdır. Diğer Devletler Vatandaşlarını korumaya çalışırken, bu zalim halkının ezilmesini istediği çok açık. Bu amacını gerçekleştirmek için, Suriye şehirlerinin çoğunu harabeye çevirdi. Ülke nüfusunun yarısından fazlası yurt dışına kaçtı. Böyle bir zulüm içinde yaşayan halkın içinden bazı grupların Suriye milli Ordusu, muhalif kuvvetler gibi direnç kuvvetleri oluşturmaları çok doğal. Uluslar arası kurumlar bunları bir araya getirmeye çalıştı. Fakat zalim Eset muhaliflere yaşama hakkı vermek istemiyor. Demokrasi ve insan haklarını tanımıyor. Moskof’un Sıcak Denizlere İnme Sevdasının Gerçekleşmesi Uluslar arası kurumlara hâkim olan sömürgeci Batı, faydası olmayan konulara taraf olmak istemez. Ölen ve ezilenlerin tamamı Müslüman olduğu için, bu kargaşayı bitirmek istemiyor. Hatta devam etmesi için çalışıyor. Zalim Eset, Moskof’un özlemini çektiği sıcak denizlere inmek sevdasını kullanarak, Ruslar ile ittifak kurdu. Güvenlik konseyi üyesi olan Ruslar, Eset’in daveti ile sıcak denizlerde hava ve deniz üsleri kurdu. Burada sürekli kalabilmeleri Eset’in ayakta kalmasına bağlı olduğu için, bu diktatöre yardım ediyor. Bu politikanın zulüm ve hukuksuz olması onlar için hiç önemli değil. Büyük devlet olmanın sorumluluğu düşünülmüyor. Ancak, zulüm ile şimdiye kadar kimse abat olmamıştır. Bunu bir yere yazın. Milyonlarca masum vatandaşını ülkesinden kovan Zalim Eset, zulmünün hesabını verecek, Moskof da bu toprakları mecburen terk etmek zorunda kalacaktır. Suriye kargaşası ve diktatörün halkına zulmü konusunda batının tavrını da kısaca değerlendirelim. Batı, İslam halklarının birbirleri arasındaki sürtüşmeler ile bir menfaati yoksa ilgilenmez. Yukarıda da ifade ettiğimiz gibi memnun bile olur. Irak diktatörü Saddam’ı devirme bahanesi ile Irak’a çöreklenen batı, petrol zenginliklerini çalmaya başlayınca Irak halkının içinde, DEAŞ isyanı başladı. Batı bu örgütü takip ederek Suriye’ye girdi. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarının zorunluluğu. Türkiye’nin Zulüm gören Suriye muhalifleri barındırmak için, Suriye’nin kuzeyinde güvenli bölge oluşturma teklifini kabul etmeyen batı, Eset’ın insan yerine koymadığı Terörist Kürtleri, Türkiye’nin aleyhine organize etmeye başladı. Zulümden kaçan Milyonlarca Suriyeli Türk sınırlarına dayanınca, Türkiye Sınırlarını korumak ve çevresinde ateş çemberi oluşmasını engellemek için Fırat kalkanı, Zeytin dalı ve Barış Pınarı harekâtlarını yapmak zorunda kaldı. Böylece Ülkemizin Güneyinde İsrail gibi bir terör devleti oluşmasına mani olundu. Ülkemizin haklı olarak organize ettiği bu harekâta mani olamayan ABD, Terörist Kürtleri kullanarak işgal ettiği kuzey Suriye topraklarını müttefiki olan Türkiye’ye değil, her konuda dünyada rakibi olan, Ruslara teslim etti. Böylece Batının güvenilmez bir müttefik olduğu görmeyen gözlere bir kere daha ispat edildi. Türkiye’nin sınırlarını güvenceye almak, zulümden kaçan Suriyeli kardeşlerine yardımcı olmak için giriştiği bu harekâtlar, bazı kesimleri rahatsız etmeye başladı. Suriye rejimi ile birlik olunması tavsiye edilip, Ülkemize gelen milyonlarca Suriyelilerin verdikleri rahatsızlıklar dile getirilerek hükümet tenkit ediliyor. Askerimizin Suriye topraklarında görevlendirilmesi bazı siyasiler tarafından açıkça eleştiriliyordu. Bölücü Terör örgütü PKK ve FETÖ örgütleri de ülkemizi yabancılara şikâyet ediyor. Böylece, tüm dünya’da Türkiye aleyhine bir hava oluşturulmaya çalışıldı. Bunun neticesi olarak ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin çoğu ülkemize karşı cephe oluşturdular. Ülkemizin barışçıl çabalarına karşılık, 27 Şubat günü, uluslar arası Soki mutabakatı gereği, barış için Suriye’de bulunan Mehmetçiklerimizin mutabakata aykırı olarak kalleşçe vurulmaları, tüm dünya’nın gözünün açılmasına sebep oldu. Suriye rejimi, diktatörlüğe baş kaldıran muhalif halk kitlelerini terörist olarak niteleyip, onları kendi ülkelerinden kovmak, böylece dört Milyon mülteciyi ülkesinde misafir eden Türkiye’yi daha da zor durumda bırakmak istediği çok açık bir şekilde anlaşıldı. Bu olay Türk halkının tekrar kenetlenmesine sebep oldu. Sivil toplum kuruluşları, hükümet ve ordumuzun arakasında olduğunu göstermede yarıştılar. Bahar Kalkanı Harekâtı, TSK, olay üzerine Bahar harekâtı başlattı. Tespit edilen Suriye kuvvetleri, hava alanları vurulmaya başlandı. NATO ve uluslar arası kurumlar Türkiye’nin haklı olduğunu savunmaya başladı. Ordumuzun Bahar Kalkanı harekâtını başarı ile sürdürmesine karşılık, şer güçler Türkiye’nin işgalci olduğunu, bazen açıkça, bazen de sosyal medya üzerinden yaymaya devam ediyor. Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirerek, Suriye’de ne işimiz var. Mehmetçiklerimize yazık oluyor, diyenler. Diktatör ve terör örgütlerinin yolunda giden veya onların satın aldığı hainler olduğu malumdur. Kritik günlerde ülke yönetimi ve ordusunun karşısında olan kişilere başka ne denir. Ülkemizi 14 seneden beri yöneten AKP hükümetleri, siyasi muhaliflerinin acımasızca tenkit ettiği, Barış projesi döneminde boş durulmadığı, anlaşılıyor. Terör örgütleri ile gerçek mücadele için, yeni yeni silah ve hava sistemleri geliştirildiği, bunların günümüzde başarı ile kullanıldığı, Batı’nın müdahalesinin engellendiği görülüyor. Bu başarılı çalışmalar için Devlet ve yönetimine açıkça tebrik ve teşekkür etmek gerekir. Bu başarıda 14 senelik istikrarlı bir yönetim döneminin yaşanmasının payı olduğu çok açık. Ülkemizin Parlamenter sistemden, başkanlık sistemine geçilmesinin payı da göz ardı edilemez. Bu olaylar gözümüzün açılmasına sebep oldu. 1-Birleşmiş Millerler Güvenlik konseyi üyesi olan, büyük devletlerin aralarında menfaat ilişkileri olduğu, birbirlerinin ayaklarına basmadan, küçük ve özellikle İslam devletlerini sömürmeye çalışları görülüyor. 2-Demokratik hayatı savundukları söylenen, ABD ve Avrupa ile Karşı blok gibi görülen Rusya’nın Küçük İslam ülkelerinin hukuklarını göz ardı edip, onları zenginliklerini çalmaya çalıştıkları açıkça anlaşılmıştır. 3-İslam ülkeleri sahipsiz, sömürü politikalarını görmekten uzak, küçük hesaplar için, emperyalistleri kullanma peşinde, yüzlerce milyarlık birikimlerini sömürgecilere peşkeş çekerek, onların himayesini istedikleri görülüyor. 4-Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen, batı tarafından dışlanmış. Terör örgütleri kullanılarak hırpalamak, Gelişmesinin engellenmesi isteniyor. Dünya’da Türk’ün, Türk’ten başka gerçek dostu olmadığı anlaşıldı. 5-Türk ve İslam Ülkelerinin, bu sömürü ve sahte dostluktan kurtulmasının tek çaresi, Türk ve İslam birliğinin kurulmasından başka çare yoktur. Birlik Allah’ın emridir. Birlikten kuvvet doğar. “Sürüden ayrılanları kurt yer.” Son olarak kalleşçe şehit edilen kahraman Mehmetçiklerimize Allah’tan rahmet, Milletimize ve kederli ailelerine sabır dilerim. Ülkemizin Suriye konusunda takip ettiği dış politika, barış ve insancıl bir politikadır. Milletçe devletimizin ve ordumuzun arkasındayız. Bu politikanın, Allah’ın yardımı mazlumların duası ile başarıya ulaşacağına inanıyorum. Bil vesile, Ülkemiz ve İslam âleminin üç aylarını kutlar. Hayırlara vesile olmasını dilerim. lutfitumturk@hotmail.com Lütfi TÜMTÜRK
|