Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Dünyanın imtihanı-2 Gelişmiş Teknoloji’nin Acziyeti

Anasayfa » Güncel Olayların Yorumları » Dünyanın imtihanı-2 Gelişmiş Teknoloji’nin Acziyeti
share on facebook  tweet  share on google  print  

Dünyanın imtihanı-2 Gelişmiş Teknoloji’nin Acziyeti

"Güncel Olayların Yorumları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar
Dünyanın

Dünyanın imtihanı - 2

Gelişmiş Teknoloji’nin Acziyeti

Bir önceki yazımızda teknolojinin bir virüs ile intihan edildiğini, Corona virüs’ünün modern dünyayı aciz bıraktığını belirtmiştik. Bu gün, konuya daha değişik açıdan bakmak salgının sebep ve muhtemel neticeleri hakkında görüşlerimi paylaşmak istiyorum. Modern tıp ilmi, sağlık için zararlı mikrop ve virüsler için epeyce çalışmış. Eski afetlerden, başta veba olmak üzere, Kolera, tüberküloz, difteri, çiçek, kızamık, sıtma ve grip gibi bulaşıcı hastalıkların virüslerini tanıyorlar.  Onlar için hazırlık yapılmış. İnsan vücudunda antikor üreten aşılar ve bu hastalıkların tedavisi için ilaçlar üretilmiş. Fakat bu güne kadar nedense bu Corona ile hiç karşılaşılmamış.

Mikroskop altında virüs görülüyor. İnsan vücudu dış etkenlere karşı, kendisini korur. Fakat Vücudun koruma sistemi, Corona’yı tanımıyor. Onu diskalifiye etmek için ne tür bir enzim çıkaracağını bilmiyor. Bilinen ilaçların hiç birinden etkilenmiyor. Bu yetmez gibi vücudun direnç sistemini de çökertiyor. Bu nasıl bir virüs yıllarca hiç görülmemiş. Üstelik çok hızlı yayılıyor. Çocuk ve gençleri pek sevmiyor. Yaşlı ve kronik rahatsızlıkları olan insanlara daha çok musallat oluyor. Olaya nereden bakılırsa bakılsın, çok enteresan bir durum.

Eski yıllarda da böyle salgın hastalıklar olmuş. Büyük çoğunluğunun mevzi etkileri olduğu biliniyor. Onlar ile yapılan mücadele veya iklim koşulları değişince etkilerini yitirmişler. Ancak, dünyanın tamamını saran böyle bir afet bilinmiyor. Bu virüs’ün bazı ülkeler tarafından düşmanlarına karşı kullanılmak üzere silah olarak üretildiğini iddia edenler var. Aralarında ticaret savaşları olan ABD ve Çin’nin ikisini de itham edenler var. Bu konu ilerde çok tartışılacak gibi görünüyor. Tüm ülkeler virüs’ü yenmek için, imkânlarını seferber etmiş durumda.

Bu salgın dünya’nın tüm dengelerini değiştirdi. Sadece uluslar arası değil, şehirlerarası trafik de durdu. Tüm sosyal etkinliklere ara verildi. Eğitim kurumları kapatıldı. Spor müsabakaları, insanlar arasında yakın ilişki içinde olan lokanta kahvehane hatta berber salonları bile kapatıldı. Bunların ne zaman açılacakları da belli değil. Resmi daireler, fabrikalar minimum faaliyet gösteriyor. İnsanların, hayatlarını idame ettirebilmeleri için bir Ürün veya hizmet alanlarında bir şeyler yapıp, kazanç sağlamaları gerekiyor. Devletler sıkıntıda olan vatandaşlarına destek için bazı yardımlar yapıyor. Fakat bu ne kadar devam edebilir. Devlet, vergi gelirleri olursa yardım edebilir.

Uluslararası siyasi, ekonomik ve askeri sistemler sallanıyor. Herkes kendi derdine düşmüş. Kimse birbirine yardım edemiyor. Örnek vermek gerekirse AB çökmüş gibi, Yunanistan kaderine terk edilmiş, İtalya ve İspanya yardım istiyor. Fransa ve Almanya kendi ihtiyaçlarını karşılayamadığı için yardım edemiyor. İtalya, ispanya ve İsrail gibi bazı devletler, kendi topraklarından geçen başkalarına ait sağlık malzemelerine, haksız olarak el koydukları söyleniyor.

Devletler, ticaret, eğitim ve turizm amacı ile dış ülkelere giden vatandaşlarını yurtlarına getirip kapılarını kapattı. Tüm ülkeler kapalı bir toplum oldu. Türkiye petrol hariç, vatandaşlarının gıda ihtiyaçlarının tamamını kendi topraklarından karşılayabilir. Fakat en hayati gıda maddelerini bile ithal eden devletler, daha ne kadar dayanır. Bu salgın biraz daha uzun sürerse neler olur, düşünmek bile istemiyorum.

Sağlık sektörü Virüs’ü yenebilmek için aşı ve ilaç çalışmaları yapıyor. Fakat, bu afetin dünyanın başına neden geldiği hiç araştırılmıyor. Virüs’ün, diğer salgınlar gibi, doğal olarak geldiğini kabul edelim. Fakat neden bu zamanda geldi. Tüm dünyaya yayıldı. Bunun sebep ve hikmeti nedir? Tabiat olaylarının tamamı, kâinatın yaratıcısı tarafından bir sebep ve fiziki nedenlere bağlanmış. İnsanlar yoldan çıktıklarında, Yangın, sel ve yer sarsıntısı gibi doğal afetlerin yanında, bazen salgın hastalıklar ile de geçmişte cezalandırıldıklarını biliyoruz.

 65/TALÂK-8: Ve keeyyin min karyetin atet an emri rabbihâ ve rusulihî fe hâsebnâhâ hisâben şedîden ve azzebnâhâ azâben nukrâ (nukren).

“Ve nice ülkeler Rab'lerinin ve O'nun Resûlleri'nin emrine itaat etmediler (haddi aştılar). Bu sebeple onları şiddetli bir hesaba çektik. Ve onları çok korkunç azapla azaplandırdık.”

Görüldüğü gibi tüm kainat Allah’ın kontrolü altında, Günümüzde, Allah’ın emir ve resullerine, maalesef itaat edilmediği gibi, bu afetlerin kendiliğinden oluşan olaylar olduğu kabul ediliyor. Böylece kendilerinde bir hata olduğu düşünülmüyor. Tövbeye yönelme olmadığı için, bu afetin daha uzun sürmesinden endişe ediyorum.

Bu olaylardan önce, başta Hıristiyan ve Yahudiler olmak üzere tüm dünya, İslam dünyasına savaş açmışlardı. Müslümanlar terörist olarak vasıflandırılıyor, İslam ülkelerinin zenginlikleri sömürülüyordu. İran ve Arapların ABD bankalarındaki sermayelerine el konuldu. Mısır, Suriye, Libya diktatörlerinin, masum halkı açıkça katletmelerine, şehirlerin sebepsiz bombalanmalarına dünya seyirci kaldı. Bu zulümden kaçan masumları, Türkiye haricinde hiçbir ülke kabul etmiyor. Bu masumlar her yerde açıkça ve hoyratça saldırılara maruz kalıyorlar. Ülkelerindeki imkânlarına rağmen yıllardır, derme çatma çadırlarda çile dolduran Müslümanlar. Kendi ülkelerinde hapis hayatı yaşayan Filistin, Gazze ve Sapık Budistlerin zulmü altında ülkelerini terk etmek zorunda kalan masum Myanmar – Arakan Müslümanlarının çilelerine tüm dünya tepkisiz kaldı.

Müslümanların çoğunluğu da, kutsal kitaplarını terk edip, el yazması kitaplar ile amel etmeye başladı. İslam’ın teslim dini olmasına rağmen, teslimler unutulmuş. Tüm sahabe, Hz. Peygambere biat etmesine rağmen, Nebilerin varisi olan gerçek Allah dostları maalesef dışlandı. Birkaç şarlatan ile bir tutuldular. Bu evliyalara inanılmadı. İkazlarına kulak verilmedi. Mübareklerin cenazelerine bile saygı gösterilmedi.

25/FURKÂN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ (mehcûran).

“Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur'ân'dan ayrıldı (Kur'ân'ı terketti).” dedi.”

Netice olarak devrin imamı olan resul, Müslümanları Allah’a şikâyet etti. El Adil olan Allah’ın bu zulümlere rıza göstermeyeceği açıktır. Küfürleri sebebiyle nice kavimleri helak eden Allah’ın, zalimlerin zulmüne rıza gösterenleri, haksızlık karşısında tepki göstermeyip, pasif kalanları cezalandırmasından daha doğal ne olabilir.

 

8/ENFÂL-25: Vettekû fitneten lâ tusîbennellezîne zalemû minkum hâssah(hâssaten), va'lemû ennallâhe şedîdul ikâb (ikâbi).

“Ve sizden (içinizden), sadece zalim kimselere isabet etmeyen, onlara has (özel) olmayan (diğerlerine de isabet eden) fitneden sakının (takva sahibi olun). Allah'ın azabının çok şiddetli olduğunu biliniz.”

Bu küresel afetten kurtulmanın tek yolu, insanların, özellikle dünyayı dizayn etme iddiasında olan kuvvet sahiplerinin günah ve sorumlulukları için tövbe etmeleri, Allah’a yönelip, onun emirleri doğrultusunda ruhen ve fizik olarak ona teslim olmaları veya en azından teslim olmaya çalışanlara saygı göstermeleri ile mümkündür. Aksi halde bu virüsten kurtulmaları mümkün değildir. Teknik olarak aşı ve ilacı bulunsa bile, virüs mutasyona girerek, yaratıcısının emrini gene yerine getirecektir. Ben buna inanıyorum. Allah kitabında böyle söylüyor. 

 

21/ENBİYÂ-11: Ve kem kasamnâ min karyetin kânet zâlimeten ve enşe’nâ ba’dehâ kavmen âharîn.

“Ve Biz, zalim olan nice ülkeleri kırdık (döktük, yok ettik). Ve ondan sonra başka kavimler inşa ettik (yarattık).”

Dünya bu küresel salgından çok etkilendi. Uluslararası ittifaklar büyük yaralar aldı. Sosyal devletler, kapalı toplumlar haline geldi. İslam ülkelerini karıştıranlar, kendi dertlerinden onlarla ilgilenemez hale geldi. Zalim diktatörler hamilerini kaybetti. Paranın ve zenginliğin ihtiyaçların temininde işe yaramadığı bir dönemden geçiliyor. Salgın on binlerce insanın hayatına mal oldu. Şifa bulanların üzerinde nasıl bir etki bırakacağı henüz bilinmiyor. Bu salgın eninde sonunda bitecek. O zaman yaşanan bu olayların değerlendirileceği bir döneme girilecektir. Ancak, Sayın Cumhurbaşkanımızın dediği gibi, “Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.”

Müminlerin annesi Hz. Aişe validemiz, geçirilen böyle bir taun salgınını Hz. Peygamber’den sorduğunda, Resûl-i Ekrem (S.A.V) şöyle buyurmuşlar. “Bu, Allah’ın dilediği kimselere gönderdiği bir azabıdır. Fakat, bunu müminler için rahmete çevirmiştir. Bu salgına yakalanan hiçbir mümin yoktur ki, bu günlerde ecrini Allah’tan bekleyerek evinde sabırla oturur ve Allah’ın ona yazdığından başka hiçbir şeyin başına gelmeyeceğine inanırsa, mutlaka şehit ecri alır.” Bu hadisi Ahmet b Hanbel, Buhari ve Nesai’nin rivayet ettiği bildiriliyor.

Bu küresel salgın sona erdiğinde, ülkemiz gibi mazlumların yanında olan toplumların kıymeti bilinecek, Turizm ile beslenen İtalya, İspanya ve Fransa başta olmak üzere Avrupa ve batı cazibesini kaybedecek. Gezgin ve Turistler Türkiye ve İslam ülkelerine akarak, buraları maddi ve manevi cazibe merkezi haline getireceklerdir. Böylece Hz. Peygamberin dediği gibi yaşanan azap, Müslümanlar için rahmet haline dönüşecektir. Düşüncesi ile tüm müminlerin Berat kandillerini kutlar. İslam âleminin çilesinin bitmesine vesile olmasını dilerim.

3 Mart 2020

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                                      Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi Tümtürk
Tür : Diğer Tarih : 4.04.2020
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
29.321