Dünya’nın Küresel Cezalandırılması Çigerlerimiz yanıyor Gelişmiş Teknolojinin Acziyeti devam ediyor: Tüm Dünya yirmi aydan beri Pandemi ile boğuşuyor. Nereden geldiği belli olmayan bir Virüs modern dünyayı diz çöktürdü. Teknoloji virüsü inceleyip, konumuna uygun tedbirler, geliştirdikçe virüs şekil değiştiriyor. Mutasyona uğruyor. Bu güne kadar yaklaşık 200 Milyon insana bulaştı. Beş milyon kişi virüsün kurbanı oldu. Çok enteresandır. Bir milyon insanın hiçbir hastalık belirtisi göstermeden, toplum içinde dolaştığı iddia ediliyor. Milyonlarca insan virüsü taşıdığı anlaşıldıktan sonra basit ilaçlarla şifaya kavuşurken, bazı insanları birkaç günde götürüyor. Hiçbir tedbir onları kurtaramıyor. Sosyal bir mahlûk olan insanı kapatmak, ekonomik krize sebep oluyor. Serbestlik salgını artırıyor. Modern tıp aciz kaldı. Yöneticiler de şaşırdı. İnsanlar pandemi’den bunaldı. Çıkış yolu ararken, yeni felaketler art arda gelmeye başladı. Dünyanın her yerinde, ABD, Kanada, Avrupa ve Türkiye olmak üzere birçok ülkelerde, devam eden depremlerden sonra, sel felaketleri ve daha sonra bir de yangın felaketleri yaşanmaya başlandı. Yıllardır böyle sel felaketleri hiç görülmedi. İnsanlar yaz ayalarında kapalı yerlerden uzak duracağız. Pandemi’yi yeneceğiz diye düşünürken, havaların ısınması ile beraber orman yangınları başladı. Her sene benzer yangınlar oluyordu. Ancak bu sene çok yaygın, afet haline geldi. Sel felaketleri yaşanırken bazı bölgelerde kuraklık tehlikesi yaşanması çok enteresan. Dünya İmtihanını Kaybediyor. Bu felaketlerin Allah’ın bir sınavı olduğu düşüncesi ile iki yılda altı adet yazı yazdım. Yazılarımdaki ana fikir, sömürgecilerin İslam toplumlarını ezmeye çalıştığı, bu sebeple Allah’ın gazabının yaşandığını söylemeye çalıştım. Kısaca tekrar etmek gerekirse, insanlar Afganistan, Pakistan, Irak, Suriye, Filistin ve Kuzey Afrika ülkelerinden kaçmaya çalışıyor. Çünkü ülkelerinde otorite yok. Savaş var. Yoksulluk ve yolsuzluk var. Bu sebeple ölüm pahasına ülkelerinden kaçıyorlar. Avrupalılar da, onları ölmeleri için denize geri itiyor. Uluslar arası kurumlarda çıt yok. İnsanlık onurunu kaybeden, bu zalimlerden Allah intikam alıyor. Diye düşünüyorum. Kimse Allah’ı Yenemez. Yaşanan felaketler sadece bir bölgede değil, Amerika, Avrupa ve Asya’da aynı felaketler yaşanıyor. Bu sebeple, Allah mazlumların ezilmesinden, tüm dünya’yı sorumlu tuttuğu anlaşılıyor. Bu konuda yazdıklarımı sadece yakın çevrem tarafından okunduğunu büyük kitlelere ulaşamadığımı biliyorum. Ancak ben internet vasıtası ile çok geniş bir çevrenin tepkilerini takip ediyorum. Bu güne kadar, ilim ve fikir adamlarından bu felaketlerin nedeni hakkında fikir yürüten görmedim. Hâlbuki bu haksızlıklar görülmeli, sona ermesi için gereken yapılmalıdır. Tekrar ediyorum. Dünyada Zalimler tarafından uygulanan zulümler sona ermeden, mazlumların feryadı bitmeden. Bu felaketlerin biteceğini sanmıyorum. Bu görüşümüzü teyit eden ayetleri tekrar verelim. Belki ibret alan olur. Kimse Allah’ı yenemez. 11/HÛD-102: Ve kezâlike ahzu rabbike izâ ehazel kurâ ve hiye zâlimeh(zâlimetun), inne ahzehû elîmun şedîd (şedîdun). Halkı zalim olan ülkeleri ahzettiği zaman senin Rabbinin yakalaması işte böyledir. Onun ahzı (yakalaması), muhakkak ki çok şiddetlidir, çok elîmdir. 10/YÛNUS-13: Ve lekad ehleknel kurûne min kablikum lemmâ zalemû ve câethum rusuluhum bil beyyinâti ve mâ kânû li yu’minû, kezâlike neczil kavmel mucrimîn (mucrimîne). Andolsun, sizden önceki devirlerde yaşayanları zulmettikleri zaman helâk ettik. Ve onlara resûlleri beyyineler (deliller) ile geldi. Ve onlar inanmadılar. Mücrim kavmi işte böyle cezalandırırız. Ezilen Halkların Feryadı Artıyor. Yukarıdaki ayetlerde Allah zalimleri cezalandıracağım. Diyor. Batı toplumlarında verilen pragmatik, faydacı eğitim sisteminin etkisi ile sıradan insanlar, yaşanan zulmü göremeyebilir. Fakat maneviyat eğitiminden sorumlu olan kurumlar, bu zulmü görüp yönetimleri uyarması gerekir. Bu felaketleri durdurmanın başka çaresi olduğunu sanmıyorum. Zalimlerin zulmü ve mazlumların feryadı devam ettikçe, bu felaketlerin bitmeyeceği anlaşılıyor. Tamam, batının zalim sömürgecileri bu hukuksuzlukları yapıyor. Fakat Türkiye, dünyanın seyirci kaldığı bu olaylarda, mağdurlara sahip çıkıyor. Ülkesinde dört, beş milyon mülteci barındırıyor. Zalim Yunanistan’ın açık denizlere ittiği, mağdurları kurtarmaya çalışıyor. Batının besleyip, donattığı Türk ve İslam düşmanı terör örgütleri ile mücadele ediyor. Şeklinde düşünenler olabilir. Türkiye’nin Allah’ın gazabına sebep olacak, başka bir günah işlediği anlaşılıyor. Yoksa, Allah haksızlık yapmaz. Bu afetler ,Türkiye’nin imtihanı da olabilir. 9/TEVBE-126: E ve lâ yerevne ennehum yuftenûne fî kulli âmin merreten ev merreteyni summe lâ yetûbûne ve lâ hum yezzekkerûn(yezzekkerûne). Ve onlar, senede bir veya iki kere imtihan edildiklerini görmüyorlar mı? Sonra tövbe etmiyorlar (Allah'a yönelmiyorlar) ve onlar zikir yapmıyorlar (Allah'ın ismini ardarda tekrar etmiyorlar). 47/MUHAMMED-31: Ve le nebluvennekum hattâ na’lemel mucâhidîne minkum ves sâbirîne ve nebluve ahbârekum. Ve sizin aranızdan mücahitler ve sabredenler Bize belli oluncaya kadar sizi mutlaka imtihan ederiz. Ve haberlerinizi de imtihan edeceğiz. Görüldüğü gibi Allah sadece bireysel kişileri değil, toplumları da imtihan ediyor. Zulümlere sabredenler ile haksızlıklar ile mücadele eden mücahitlerin belli olmasına kadar imtihanların devam edeceği anlaşılıyor. Yaşanan felaketlerin sona ermesinin ilacı da veriliyor. Tövbe etmek ve zikir olduğu bildiriliyor. Fakat günümüzde Allah unutulmuş gibi, sadece çok küçük bir azınlık, özellikle bazı yaşlılar, İslam’ı yaşamaya çalışıyor. Hz. Peygamber “Gün gelecek, camiler mamur, fakat içinde hidayetten eser yok.” hadisi ile her halde bu günleri işaret etmiş. Yazılarımda, din istismarcısı terör örgütü FETÖ’ yü temize çıkarmaya çalıştığım zannedilmesin. FETÖ dinini maddi menfaat için satan, Türk düşmanlarına uşaklık yapan, devlet kurumlarına sızıp, ülkesine ihanet eden, münafık bir terör örgütüdür. 15 Temmuz 2016 da seçimden yeni çıkmış hükümetimizi darbe ile devirmeye kalkmış. 250 Vatandaşımızın ölümüne, 2000 insanımızın yaralanmasına sebep olmuştur. Bunların Müslümanlık ile ilgisi yoktur. Müslüman ülkesine ihanet etmez. İslam kelimesi, Arapca “slm” fiil kökünden gelir. Sulh sükun barış demektir. Fiilin başına Arapça elif harfi geldiğinde, İslam olur. Türkçe teslim demektir. Müslim teslim olmak, Müslüman teslim olan kişi, Müslimun da, Türkçe teslim olanlar (çoğul) demektir. İslam’ın temel ana hedefi Allah’a yönelip, nefsimizin afetlerini tezkiye ettikten sonra ruhumuzu Allaha teslim etmek. Allah’ın emir ve yasaklarına uygun bir şekilde yaşayan toplum oluşturmaktır. Böylece dünya’da mutlu ve ahiret’te de cenneti hak etme öğretimidir. Hz. Peygamberimizin tarifine göre, “Müslüman elinden dilinden kimsenin zarar görmediği kişidir.” Mümin başkaları için yaşayan kişidir. Çevresine hizmet ettikçe mutluluğu artar. Kişiler arsasında fark gözetmez. İnsanı Allah yarattı diye sever. Bu sebeple çevresi tarafından, sevilen ve saygı gösterilen kişidir. FETÖ terör örgütü batının taşaron olarak kullandığı, 11. Yüzyılda Hasan Sabah isimli zalim münafığın kurduğu örgütün benzeridir. Ülkemiz ve Avrupa’nın Pandemi, deprem ve sel felaketlerinden sonra yaşadığı yangın felaketleri olayların tuz ve biberi oldu. Yaz geldi. Açık alanlarda yaşayıp Pandemi’den kurtulacağız diye düşünürken, sevincimiz kursağımızda kaldı. İki yıldan beri iş yapamayan turizmciler yangından çok zarar gördü. Ormancılar her yere yetişmeye çalıştı. Fakat 200’e yakın yangın bölgesi olunca hangisine yetişeceksin. İnsanlarımızın afetlerde yardımlaşma özelliği yangın ile mücadelede de, bir daha kendini gösterdi. Görevliler, çevre insanı kaynaştı. Yakınlarına Allah sabır versin. Şehitler verildi. Terör, mülteci akını, sel felaketleri ile boğuşan ülkemizin, bir de yaygın yangın felaketi ile imtihanı varmış. Yukarıda izah etmeye çalıştığımız gibi, bu Allah’ın bir gazabıdır. Dayanışma ile bunu da atlatacağız. Yanan ormanlarımız gene gelişir. Yeter ki canlara bir zarar gelmesin. 6/EN'ÂM-17: Ve in yemseskellâhu bi durrin fe lâ kâşife lehu illâ huve, ve in yemseske bi hayrın fe huve alâ kulli şey’in kadîr (kadîrun). “Eğer Allah sana bir zarar dokundurursa, o taktirde onu, O'ndan başka giderecek yoktur. Sana bir hayır dokundurursa, artık O, herşeye kadirdir.” Allah’tan gelen afetlere karşı, dayanışma içinde mücadele ve sabır göstererek Allah’tan yardım isteyeceğiz. Bu afetler bir yerde birlik ve beraberliğimizin artmasına sebep olacaktır. Yeter ki, biz bazı fitnecilere uyup felaket tellallığı yapmayalım. Bu felaketleri ayrıştırıcı siyasetlerine alet edenleri kınıyoruz. Allah islah etsin. 3/ÂLİ İMRÂN-160: İn yansurkumullâhu fe lâ gâlibe lekum, ve in yahzulkum fe menzellezî yansurukum min ba’dih(ba’dihi), ve alâllâhi fel yetevekkelil mu’minûn (mu’minûne). Eğer Allah size yardım ederse, o zaman sizi yenecek yoktur. Ve eğer sizi yardımsız (yüz üstü) bırakırsa, ondan sonra size kim yardım eder. Öyleyse mü'minler, Allah'a tevekkül etsinler (Allah'a güvensinler). Allah’ın yardımı ile bu günler de geçecek. Yeterki, biz afetlerden ders alalım. Allah’a yönelip dayanışma içinde birbirimize sahip çıkalım. Kafir ve Münafıklar İslam’a saldırsalar da, Müminler galip gelecekler. İnş. 06.08.2021 lutfitumturk@hotmail.com Lütfi TÜMTÜRK
|