Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Kaza ve Kader Hayır ve Şer kavramları

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Kaza ve Kader Hayır ve Şer kavramları
share on facebook  tweet  share on google  print  

Kaza ve Kader Hayır ve Şer kavramları

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

Kaza ve Kader

Hayır ve Şer kavramları

Hayatımızı önemli ölçüde etkileyen bu kavramlar günümüzde çoğunlukla yanlış bilinmektedir. Bu yazımızda fazla yarıntıya girmeden konuyu kısaca irdelemek istiyorum. Başımıza gelen olaylar, hayatımızı olumlu veya olumsuz etkilemesine göre Kaza veya kader olarak değerlendirilir. Kader, herhangi bir etkimiz olmadan, bizi olumlu veya olumsuz etkileyen olaylardır. Geçmişi ve geleceği önceden bilen Allahû Teâlâ, başımıza gelecek olayları önceden bildiği için yaşayacağımız olayları kaderimize Eles bezminde yazmıştır. Bu olayları dünyada yaşarız. Bunlar Allah’tan tarafından takdir edildiği düşüncesi ile kader olarak değerlendirilir.

Hâlbuki Allah kullarını çok sever, onları severek yaratmıştır. Dünya’da mutlu olmalarını ve ahirette de, cennetine almak ister. Kulları için daima hayır-güzellik diler. Olumsuz-Şer bir şey asla dilemez. Kulların dünya hayatında karşılaşacakları olayları yanlış değerlendirmemeleri için, olayların iç yüzünü anlatan kitaplarını ve bu kitapları kendilerine açıklayan Nebi ve resuller tüm zaman ve mekânlarda görevlendirilmiş. Bize düşen iş, başımıza gelen olayları, Allah ve resullerinin tavsiyelerine uygun olarak değerlendirip, yaşamak. Olay şer gibi görünüyorsa, Allah’ın izin verdiğine göre bizim için mutlaka bir hayır veya fayda vardır.

Gerçeğin böyle olmasına rağmen, çağımızda çoğunlukla Allah dilese idi, benim için olumlu olaylar meydana gelirdi düşüncesi ile mutsuzlukların sorumluluğu Allah’a atılır. Hâlbuki Allah Kulları için (Kulun derecesini yükseltmek ve onu sabırlı olmaya alıştırma maksadı ile imtihan vesilesi hariç) asla olumsuz bir şey  dilemez, Hep onların lehine olayların gelişmesini murat eder. Bizi olumsuz etkileyen ve üzen olaylar hepsi bizim yüzümüzdendir. Neticesinin ne olacağını bilmeden istediğimiz şer olayların meydana gelmesini, Allah sadece izin verir. Bu sebeple Hayır ve şerrin Allah’tan olduğu inanılır. Hâlbuki karşılaştığımız hayırlı olaylar Allah’tan, şerler ise bizim nefsimizdendir. Allah’ın rızası ve iradesi ile başımıza gelen olaylarda, mutlaka hayır vardır.

4/NİSÂ-79: Mâ esâbeke min hasenetin fe minallâh(minallâhi), ve mâ esâbeke min seyyietin fe min nefsik(nefsike), ve erselnâke lin nâsi resûlâ(resûlen), ve kefâ billâhi şehîdâ (şehîden).

“Sana iyilikten (hasenatdan) ne isabet ederse, işte o Allah'tandır. Ve sana kötülükten (seyyiattan) ne isabet ederse, o taktirde o, kendi nefsindendir (derecat kaybedecek bir şey yapmandan dolayıdır). Ve seni, insanlara Resûl olarak gönderdik ve şahit olarak Allah yeter.”

Görüldüğü gibi, Hayır ve şer konusunda da yanlış bilgilendirme yapılıyor. Hayır, ve şer kavramları yanlış değerlendiriliyor. İnsanlar olaylardan maddi faydalanma ölçüsüne göre, hayır veya şer değerlendirmesi yapılır. Halbuki, Allah’a göre, kişiye derecat kazandıran olaylar hayır, derecat kaybettiren olaylar ise şerdir. Bizim her hangi bir tesirimiz olmadan çevremizdeki insanlar tarafından gerçekleştirilen, bizi etkileyen olaylar kaderdir. Ancak, bu olaylardan üzülmüş olabiliriz. Sebep olanlar derecat kaybederken, biz aynı oranda derecat kazanırız. Bu sebeple kader olaylarında bizim için mutlaka bir fayda veya derecat kazanmak gibi hayır vardır.

Bunu bir örnekle açıklamaya çalışalım. Bir hırsız, bir malımızı çaldı. Bu olay bir kaderdir. Biz zarara uğradığımız için şer gibi görünüyor. Fakat hırsızın kaybettiği negatif derecatı, biz pozitif olarak kazanırız. Bu sebeple olay bizim lehimize gelişmiş, Bizi bir hayra ulaştırmıştır. Elimizde olmayan sebepler ile başımıza gelen trafik kazarları ise bir kaderdir. Bu kazalarda bir hayır vardır diye sabretmek gerekir.

54/KAMER-49: İnnâ kulle şey’in halaknâhu bi kader(kaderin).

Muhakkak ki Biz, her şeyi, bir kaderle (takdir edilmiş olarak) yarattık.

80/ABESE-19: Min nutfeh(nutfetin), halakahu fe kadderah (kadderahu).

Nutfeden (bir damladan onu yarattı), sonra da ona kader tayin etti (gelişimini) programladı ve ömür tayin etti).

Bizim tesirimiz sebebi ile meydan gelen olaylar kazadır. Bize haksızlık yapıldığı düşüncesi ile sürtüştüğümüz insanlardan bize gelen zararlar, kazadır. Çünkü biz sebep olduk. Derecat kaybederiz. Allah, bu konudaki niyetimizi ezelden bildiği için olayı kader defterimize yazmıştır. Fakat olay kazadır. Yaşadığımız her hangi bir trafik kazasını, niyet etmediğimiz, etkimiz olmadığı için kaderdir. Bir daha tekrar edelim. Bizim herhangi bir tesir ve etkimiz olmadan başımıza gelen, bizi olumlu veya olumsuz etkileyen olaylar kaderdir. Bir kader olayında asla derecat kaybetmeyiz. Kader sebebi ile ya derecat kazanırız veya bir faydaya ulaşırız. 

Evet, Allah her şeyi bir kader ile yaratmış. Bizim doğumumuz, ölümümüz bir kaderdir. Hatta evlenmemiz de bir kaderdir. Evleneceğimiz eşimizi biz seçiyoruz. Ama bu olayda eşimiz ve onun ailesinin de rızaları var. Birden fazla kişilerin kararı ile gerçekleştiği için bir kaderdir. Sırası gelmiş iken, bu konuda bir tavsiyemiz olacak.  Her iki genç farklı aile de farklı değer yargıları ile yetişmişlerdir. Her genç eşinden kendi görgü kurallarını beklerse, huzursuzluk çıkar. İki taraf da birbirlerini değer yargılarına saygı göstermesi gerekir. Gençler kendi ailelerinde öğrendikleri kuralları kaynaştırıp, yeni bir aile kuralları meydana getirecek. Çocuklarını öyle yetiştireceklerdir.

Tekrar konumuza dönelim. Kur’ânı Kerimde, Ebrar (Allah yolunda olan kişi) olan kişilerin kader hücreleri’nın yedinci gök katının, ilk âlemi olan İlliyyin’de olduğu bildiriliyor. Burası, insan vücudu şeklindeki kâinatın alın kısmında olduğu söylenir. Kaderin alın yazısı şeklinde ifade edilmesinin, bu bilgiden kaynaklandığı anlaşılıyor. Füccar (Kafirler)‘ın kaderleri ise (Yerden, 7 kat aşağısı olan) Siccin’de olduğu şu ayetlerde açıklanmaktadır.

 

83/MUTAFFİFÎN-7: Kellâ inne kitâbel fuccâri le fî siccîn (siccînin).

Hayır, muhakkak ki, füccarın (şeytanın fücuruna tâbî olan kâfirlerin) kitapları (kayıtları, hayat filmleri) elbette siccîndedir (zemin kattan 7 kat aşağıda olan zülmanî kader hücrelerindedir).

 

83/MUTAFFİFÎN-18: Kellâ inne kitâbel ebrâri lefî illiyyîn(illiyyîne).

Hayır, muhakkak ki ebrar olanların (Allah'a ulaşmayı dileyenlerin, hidayette olanların) kitapları (kayıtları, hayat filmleri) elbette illiyyin'dedir (zemin kattan 7 kat yukarıda olan birinci âlemdeki kader hücrelerindedir).

Görüldüğü gibi insan, Allah’ın yaratma kudreti ile yaratılmış. Allah’ın rahimlerde yarattığı fertlerin dünya’da, nasıl yaşamaları gerektiğini anlatan kitapları ve bu kitapların öğretmenleri olan Nebiler ve onların olmadığı fetret devirlerinde, nebilerin varisi olan veli resuller görevlendirilmiş. Hz. Âdem atamıza Cennet’te bizzat Allah’ın (Yenilmesi yasaklanan meyve konusunda) ikaz ettiği gibi, resuller de, insanları önce uyarıyor. Bu ikaza kulak verip, doğru yolu bulanlar dünyada mutluluğu yaşıyor. Gerçek hayatını yaşayacağı ahirette ise cenneti hak ediyor. Aksi davranış sergileyenler. Dünyada mutsuz ve ahirette de cehennemi hak ediyor. Allah onları cehenneme atmıyor. Onlar yanlış davranışları sebebi ile kendileri cehenneme mahkum ediyorlar.

87/A'LÂ-3: Vellezî kaddere fe hedâ.

Ve O ki, bir kader tayin etti. Sonra da hidayet etti.

3/ÂLİ İMRÂN-164: Le kad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn.

Andolsun ki Allah, mü'minlerin (başlarının) üzerine (devrin imamının ruhu) bir ni'met olmak üzere (onların aralarında, kendi kavminin içinde) kendilerinden bir resûl beas eder. Onlara O'nun (Allah'ın) âyetlerini tilâvet eder, onları tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öğretir. Ondan evvel (Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel) onlar gerçekten açık bir dalâlet içinde idiler.

76/İNSÂN (DEHR)-3: İnnâ hedeynâhus sebîle immâ şâkiren ve immâ kefûrâ(kefûren).

Muhakkak ki Biz, onu (Allah'a ulaştıran) yola hidayet ettik. Fakat o, ya (Allah'a ulaşmayı diler) şükreden olur, ya da (Allah'a ulaşmayı dilemez) küfreden olur.

Kaza ve kader konusunda biraz daha ayrıntı vermek gerektiğini düşünüyorum. Fakat konuyu uzatmayalım. İnsanlarımız başımıza gelen ve bizi üzen olayları kaderimiz böyle imiş diye karar vermeye alışmış. Bu yanlış değerlendirmeden kurtulmamız lazım. Yukarıda izah edildiği gibi, Bize derecât kazandıranların olayların tümü, bizim zararımıza gözükse bile, bizim için hayırdır. Allah severek yarattığı kullarının dünyada mutlu olmalarını istiyor.  Bu sebeple okuyucularımızı Allah’a yönelmeye, ona yakın olmaya davet etmek istiyorum.

07.07.2024

lutfitumturk@hotmail.com                                                                                                Lütfi TÜMTÜRK

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 12.07.2024
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
43.972