Hz. Peygamber Döneminde ve Çağımızda Yaşanan İslam-3 Önceki yazımızda, çağımızda İslam’ın gereği gibi yaşanmadığından bahisle tabiiyet konusunu açmaya çalışmış. Nebiler arası fetret dönemlerinde, Nebi olmayan veli resullerin aranmaması yüzünden Kur’ân hükümlerinin yanlış algılandığını örnekler vererek anlattık. Bu gün kur’ânı kerimde çok geçen, ahiret kavramı anlayışındaki yanlış uygulamayı inceleyip, düzeltmeye çalışalım. Ana dili Arapça olmayan İslam toplumlarında, Ahiret denince sadece dünya hayatının sonunda yaşanacak hayat anlaşılır. Hâlbuki Arapça “Ahir veya Ahiret” konuşulan konunun sonucu manasında, “öteki, diğeri” anlamında kullanılan Müzekker ve Müennes bir kelimedir. Bu kelime Kur’ânı kerimde çeşitli manalarda kullanılmıştır. Örnek vermek gerekirse, konu doğum ise ahiri ölüm oluyor. Yola çıkılıyorsa ahiri, hedefe ulaşmak. Konu dünya hayatı ise ahiret ölümden sonra yaşanacağına inanılan olan zaman olur. Allah’a ve onun ayetlerine iman’ın sonucu da, ruhen Allah’a ulaşmak, hidayete ermek manasındadır. Şu ayetleri inceleyince konu iyi anlaşılacaktır. 7/A'RÂF-147: Vellezîne kezzebû bi âyâtinâ ve likâil âhireti habitat a’mâluhum, hel yuczevne illâ mâ kânû ya’melûn (ya’melûne). “Ve âyetlerimizi ve ahirete ulaşmayı (hayatta iken ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr eden kimselerin amelleri, heba oldu (boşa gitti). Onlar, yaptıklarından başka bir şeyle mi cezalandırılır (karşılık verilir)?” 18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kıyameti veznâ (veznen). “İşte onlar, Rab'lerinin âyetlerini ve O'na mülâki olmayı (ölmeden evvel ruhun Allah'a ulaşmasını) inkâr ettiler. Böylece onların amelleri heba oldu (boşa gitti). Artık onlar için kıyâmet günü mizan tutmayız.” Yukarıdaki ayetlerde ahirete ulaşmanın, Allah’a mülaki olmak ile eş anlamlı olduğunu anlıyoruz. Allah’a ulaşmayı inkârın amellerimizin geçersiz olmasına sebep olduğu anlatılıyor. Böylece Ruhen Allah’a ulaşmak olan Arapça “Likai” olayının önemi anlatılıyor. Pozitif olduğunu zannettiğimiz amellerimizin geçersiz (değersiz) olmasına neden olduğunu anlıyoruz. Bu sebeple dünya hayatında yaşarken Allah’a yakınlaşmaya çalışmak. Ona ruhen ulaşmaya niyet edip çalışmak çok çok önemlidir. Bu yanlış anlayışımızı düzeltmek için şu ayeti de inceleyelim. 32/SECDE-14: Fe zûkû bi mâ nesîtum likâe yevmikum hâzâ, innâ nesînâkum ve zûkû azâbel huldi bi mâ kuntum ta’melûn (ta’melûne). “Öyleyse bu "likâe" (Allah'a ulaşma) gününüzü, unutmanızdan dolayı (azabı) tadın. Muhakkak ki Biz de sizi unuttuk. Ve yaptıklarınız sebebiyle ebedî azabı tadın.” Görüldüğü gibi Allah’a ulaşmayı dilemek çok önemlidir. İslam’ın en önemli kavramı olan Allah’a ulaşmak “Likâe” kavramı çağımızda maalesef unutulmuş. Din görevlilerine, ilahiyat akademisyenlerine sorun. Allah’a ulaşma kavramından haberleri yoktur. Bunun sebebi Allah’ın kitabının incelenmemesi, manasına varılmadan okunması ile İblisin gayretleridir. Bu iblisi yenmenin tek yolu Allah’a yönelip ruhen ona ulaşmayı niyet etmektir. O zaman Allahın yardımı ile gerçekler anlaşılıp, idrak edilecektir. Aksi halde ayette görüldüğü gibi Allah da bizi unutuyor. Tüm Nebiler, Resuller, Evliyaların hepsi Allah’a yönelip ona ulaşmayı dilemiş, Allah’ın yardımı ile dünya hayatında ruhlarını Allah’a ulaştırmışlardır. Ülkemizin hemen her yerinde türbeleri bulunan evliyalara ERENLER denilmesini sebebi budur. Onlar ruhlarını Allah’a ulaştırmışlar. Böyle diyoruz ama gerçekte onlar değil, Allah kendisine yönelenlerin kulların ruhlarını kendisine bizzat ulaştırıyor. Bunun isbatı olan şu ayeti de inceleeylim. 13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb (enâbe). “Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).” Görüldüğü gibi Allah’a ulaşmak için yapılacak tek iş, ona ruhen ulaşmayı dilemektir. Bunun ötesi Allah’a ait oluyor. Allah kendisine yönelen kulunun görme işitme ve idrak organlarını açıyor. Ayetleri anlamaya başlıyor. Allah dostlarını ve zikri sevmeye başlıyor. Böylece dünya hayatı düzene giriyor. Ruhu Allah’a ulaşıyor ve dünyada mutluluğunu yaşamaya başlıyor. Ahirette de Cenneti hak ediyor. İslam teslim dinidir. Ruhumuz ilk teslim olan uzvumuzdur. Sonra Allahın emir ve yasaklarına uygun yaşayarak fizik vücudumuz ve nefsimiz de Allah’a teslim olacaktır. Bu teslimleri yaşayabilmenin ilk adımı Allah’a yönelip ona ulaşmayı dilemektir. Sonra Allah, samimiyetle kendisine yönelen kulunu kendisine ulaştıracak. Dünya ve ahiret saadetini yaşamasını temin edecektir. Bu konunun ayrıntısına girilmesi gerekir ama biz kısaca açıklamaya çalıştık. 15 Kasım 2024 lutfitumurk@hotmail.com Lütfi TÜMTÜRK
|