Kütahya Osmanlı Kültürünü Yayma ve Yaşatma Derneği okyay derneği

Hanif Dinin Muhteviyatı Vahdet, Tevhit ve Teslim

Anasayfa » Tasavvuf Konuları » Hanif Dinin Muhteviyatı Vahdet, Tevhit ve Teslim
share on facebook  tweet  share on google  print  

Hanif Dinin Muhteviyatı Vahdet, Tevhit ve Teslim

"Tasavvuf Konuları" için, toplam 1 sonuç arasından 1 - 1 arası sonuçlar

Hanif Dinin Muhteviyatı

Vahdet, Tevhit ve Teslim

Hz. Adem (SAV) atamızdan, Peygamberimize kadar tüm Nebiler insanlara, Allah’ın tek ve değişmez teslim dinini vaaz etmiş. İslam, Arapça “Slm” fiil kökünden gelir. Arapça Sulh, Barış, manasına gelir. Fiilin başına Arapça elif geldiğinde, İslam olur. Türkçe teslim demektir. Fiilin başına Arapça “Mim” gelirse, Müslim olur. Türkçe teslim olmak. Müslüman kelimesi ise Türkçe teslim olan kişi anlamındadır. Kainatta teslim dininden başka bir din hiç olmamıştır. Hz. İbrahim’in yaşadığı çağda zamanın anlayışına göre, aynı manaya gelen Hanif dini denilmiştir.

16/NAHL-123: Summe evhaynâ ileyke enittebi’ millete ibrâhîme hanîfâ (hanîfen), ve mâ kâne minel muşrikîn (muşrikîne).

Sonra da Sana “hanif (vahdet, tevhid ve teslimi esas alan) olarak İbrâhîm (a.s)'ın dînine tâbî olmayı” vahyettik. Ve o, müşriklerden olmadı.

30/RÛM-30: Fe ekim vecheke lid dîni hanîfâ(hanîfen), fıtratallâhilletî fataran nâse aleyhâ, lâ tebdîle li halkıllâh(halkıllâhi), zâliked dînul kayyimu ve lâkinne ekseren nâsi lâ ya’lemûn(ya’lemûne).

Artık hanif olarak kendini (vechini) dîn için ikame et, Allah'ın hanif fıtratıyla ki; Allah, insanları onun üzerine (hanif fıtratıyla) yaratmıştır. Allah'ın yaratmasında değişme olmaz. Kayyum olan (kaim olacak, ezelden ebede kadar yaşayacak) dîn budur. Fakat insanların çoğu bilmez.

Yukarıdaki ilk ayette, Hz.İbrahim’in hanif olduğu bildiriliyor. İkinci ayette Hz. Peygamberinizin de Hanif olduğu açıklanıyor. İnsanların hanif fıtratı ile yaratıldığı, Bunun Allah’ın ezelden ebede değişmez dini olduğu bildiriliyor. Şimdi Hanif dininin özellikleri olan Vahdet, Tevhit ve Teslim’in nasıl yaşanacağı hususunun ayrıntısını görelim.

Vahdet = Tek Allaha inanmak.

Vahdet, tek Allah’a inanmaktır. Allah kainatın yaratıcısıdır. Onun ortağı benzeri yoktur. Doğmamış ve doğurulmamıştır. Her şeye kadirdir. Bunu böyle bilip inanmak gerekir. Vahdet, Türkçe tek demektir. Geçmiş dönemlerde çok tanrılı dinler yaşanmış. İnsanlar şeytanın etkisi ile her konuda tanrılar edinmiş. Çağımızda bile, Hz. İsa (SAV)‘in vaaz ettiği Hıristiyanlıkta, baba Allah, oğul Allah, kutsal ruh gibi üçlü bir ilah olduğuna inananlar var. Hz. İsa’nın, Allah’ın oğlu olduğunu kabul edenler var. Ancak, bütün Hıristiyanlar böyle inanıyor diyemeyiz. Kur’ânı kerimde açıklandığı üzere, halen Hıristiyanlar içinde, Hz. İsa’nın öğrettiği orijinal teslim dinini yaşayanlar olduğu biliyoruz. Bu konudaki iki ayeti inceleyelim.

3/ÂLİ İMRÂN-113: Leysû sevâ’(sevâen), min ehlil kitâbi ummetun kâimetun yetlûne âyâtillâhi ânâel leyli ve hum yescudûn(yescudûne).

Onların (hepsi) bir değildir. Kitap ehlinden, gece saatlerinde kıyamda durup, Allah'ın âyetlerini tilavet eden ve secde eden bir ümmet vardır.

2/BAKARA-62: İnnellezîne âmenû vellezîne hâdû ven nasârâ ves sâbiîne men âmene billâhi vel yevmil âhiri ve amile sâlihan fe lehum ecruhum inde rabbihim, ve lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn (yahzenûne).

Şüphesiz ki; âmenû olanlar, yahudiler, hristiyanlar ve sabiiler, bunlardan her kim, Allah'a ve yevm'il âhire inanır ve ıslâh edici ameller işlerse (nefsini tezkiye ederse), bu durumda onların mükâfatları Rab'lerinin katındadır. Onlara korku yoktur ve onlar mahzun olmayacaklardır.

Tevhit =Tek toplum oluşturmak.

Yüce rabbimiz, Allah’a teslim olan müminlerin yeryüzünde tek toplum oluşturmalarını, inananların birlik, beraberlik ve dayanışma halinde yaşamalarını istiyor. Bunu çevremize söylediğimizde hemen itiraz yükseliyor. Kendimizi, kavmimizi, milletimizi inkâr mı edelim. Şeklinde muhalefet edenler oluyor. İnsan sosyal bir varlıktır. En küçük sosyal kurum ailedir. Ailelerimiz başımızın tacıdır. Sonra kan bağımız olan akrabalarımız var. Sonra içinde yaşadığımız çevremiz, mahallemiz, mensubu olduğumuz kavim ve milletimiz gelir. Bu yakınlarımızı sevmemiz ırkçılık olmaz.  Allah. Nahl-90. Ayette olduğu gibi, akraba hakların gözetilmesini emrediyor.

Aynı inancı, değer yargıları paylaştığımız diğer toplumlar da bizim din kardeşlerimizdir. Onlar ile beraber sosyal büyük ve geniş bir toplum oluşturuyoruz. Tevhit, mensubu olduğumuz kavim ve milletimizi inkar anlamı taşımaz. İslam’ın yasakladığı ırkcılık, Yahudiler gibi kendi kavmini sevip, diğer kavimlere düşmanlık yapmaktır.

Teslim = Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olmak.

Allah insanı, bir fizik vücut ve bu fizik vücudu mekan olarak kullanan, emr aleminden ruhumuz (Secde-9) ile gayp aleminin mahluku olan bir nefsimiz ile bir üçlü olarak yaratmıştır. Ruh, Allahın emir ve yasaklarına %100 uyan bir yapısı var. Fizik vücudumuzu şeytan ve nefsin olumsuz etkinlerine karşı uyaran hasletleri olan varlıktır. Nefsimiz ise Allah’ın emir ve yasaklarına karşı, iblisin telkinlerine açık, bünyesinde olumsuz afetler olan bir yapıdır. Bu iki zıt kardeş, fizik vücudumuzu kendi görüş istikametinde etkilemeye, yönlendirmeye çalışır. İnsan iç dünyasındaki bu sürtüşme yüzünden başlangıçta huzursuz ve mutsuz. Dünya ve ahiret mutluluğu için iç dünyamızdaki bu savaşın bitirilmesi lazım.

İşte Allah, dünya hayatında nefsimizin bu afetlerinden arındırılmasını istiyor. Nefsimizin, afetlerinin yerine ruhumuzun hasletleri, güzellikleri ile doldurulmasını böylece, iç dünyamızdaki sürtüşmenin kaldırılıp, dünya mutluluğunun yaşanması öneriliyor. Ruhumuz, nefsimizin afetlerine karşı bizi korumak üzere geçici olarak bize üfürülmüş bir emanet. Nefsimiz afetlerinden %51 oranında temizlendikten sonra,  bu emanetin sahibi olan Allah’a iade edilerek teslim edilmesi gerekiyor. Bu, Allah’ın kullarından talep ettiği (fizik) teslimdir. İslam’ın teslim dini olmasının hikmeti buradan geliyor.

4/NİSÂ-58: İnnallâhe ye’murukum en tueddûl emânâti ilâ ehlihâ ve izâ hakemtum beynen nâsi en tahkumû bil adl(adli), innallâhe niımmâ yeızukum bih(bihî), innallâhe kâne semîan basîrâ (basîran).

Muhakkak ki Allah, emanetleri sahibine teslim etmenizi ve insanlar arasında hakemlik yaptığınız zaman adaletle hükmetmenizi emreder. Muhakkak ki Allah, onunla (bununla) size ne güzel öğüt veriyor. Ve muhakkak ki Allah, en iyi işiten ve en iyi görendir.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb (hisâbi).

Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

İslam yedi safhada dört teslimin yaşanmasıdır. İlk (Ruh) teslimi yukarıda gördük. İkinci teslim, fizik vücudumuzun Allah’ın emir ve yasaklarına teslim olması, bu memurun amirine, askerin komutanına teslim olması gibi imajiner teslimdir. Üçüncüsü Nefsimizin afetlerinden arınarak, Allah’ın emirlerine uygun davranışlar sergilemesidir. Nefsin %51 oranında arınması kişiyi %50 oranında dünya mutluluğunu yaşatır. Afetlerin tamamen tasfiyesi kişiyi evliyalar gibi fizik ötesini yaşayan mutluluğa ulaştırır. Son teslim ise, Allah’ın kullarına verdiği serbest iradenin Allah’a bağlanmasıdır. Bu son teslim nebi ve resullerin başarabilecekleri teslimdir.

Bu teslimlerin başarılması kimsenin gözünün korkutmasın. Allah kullarını çok ama çok seviyor. Onların dünya’da mutlu olmalarını ve ahirette de onlar için hazırladığı cennetine almak. Orada yaşatmak istiyor. Onun için dünya hayatındaki bu teslimleri çok kolaylaştırmış. Kendisine yönelen ve ona teslim olmayı niyet eden kullarını bizzat kendisine ulaştırıyor. Daha açık ifade etmek gerekirse, dünya ve ahiret mutluluk ve saadetini basit bir dilek karşılığı bedavaya veriyor. Bu hususu yeni duyan okuyucularımızın şaşırdıklarını tahmin ediyorum. Bu hususu ispat eden şu ayetleri lütfen dikkatle inceleyelim.

13/RA'D-20: Ellezîne yûfûne bi ahdillâhi ve lâ yenkudûnel misâk(misâka).

Onlar, Allah'ın ahdini ifa ederler (ruhlarını, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah'a teslim ederler). Ve misaklerini (diğer teslimlerle birlikte iradelerini de Allah'a teslim edeceklerine dair misaklerini) bozmazlar.

13/RA'D-21: Vellezîne yasılûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahşevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).

Ve onlar Allah'ın (ölümden evvel), Allah'a ulaştırılmasını emrettiği şeyi (ruhlarını), O'na (Allah'a) ulaştırırlar. Ve Rab'lerine karşı huşû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.

13/RA'D-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeşâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).

Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mı?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediği kimseyi dalâlette bırakır ve O'na yönelen kimseyi Kendine ulaştırır (hidayete erdirir).”

Ayetlerde görüldüğü gibi, Allah kendisine yönelen, (Teslimleri yerine getirmeyi niyet eden.) kulunun elinden tutuyor. Ona ibadetlerini sevdiriyor. kolaylaştırıyor. Kişi bunları zevk alarak yapıyor. Allah dostlarına karşı kalbinde sevgi, yakınlık oluşuyor. Kişinin her işi kolaylaşıyor. Nefs tezkiyesi başlıyor. Kişi bu mutlulukları yaşarken Ruhu gök katlarını aşarak, rabbine kavuşup, hidayete eriyor. Bu ilk teslim ile dünya mutluluğu %50 oranında yaşanmaya başlıyor. Sonra kişinin kabiliyetine göre, Allahın yardımı ile diğer teslimlerin de başarılması olasıdır. Hz. Peygamberimiz (SAV), Mübarek sahabesi ve bütün evliyalar bu yoldan geçmiş. Hz. İbrahim, Hz. Yakup ve Hz. Yusuf’un bu konuda nasıl dua edip evlatlarına tavsiyede bulunmaları ile ilgili ayetleri inceleyelim.

2/BAKARA-132: Ve vassâ bihâ ibrâhîmu benîhi ve ya’kûb(ya’kûbu), yâ beniyye innallâhestafâ lekumud dîne fe lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).

Ve, İbrâhîm (a.s) onu (Allah'a teslim olmayı) kendi oğullarına vasiyet etti. Ve Yâkub (a.s) da: “Ey oğullarım! Muhakkak ki Allah, bu dîni sizin için seçti. Artık siz, Allah'a teslim olmadan ölmeyin.” diye (vasiyet etti)..

12/YÛSUF-101: Rabbi kad âteytenî minel mulki ve allemtenî min te’vîlil ehâdîs(ehâdîsi), fâtıras semâvâti vel ardı ente veliyyî fîd dunyâ Vel âhıreh(âhıreti), teveffenî muslimen ve elhıknî bis sâlihîn.

“Rabbim bana mülk verdin. Ve olayların (sözlerin, rüyaların) tevîlini (yorumunu) bana öğrettin. Semaları ve yeryüzünü yaratan, Sen benim dünyada ve ahirette velîmsin (dostumsun). Beni müslüman (Allah'a teslim-i küllî ile teslim olan) olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat.”

İşte Hanif dini, teslim dini İslam budur. Tek Allaha inanıp, Allah’a teslim olanların oluşturduğu, tek toplum oluşturmak. Böylece dünyada mutluluğu ve ahirette de cennet hayatının kazanılması bu kadar basit ve kolaydır. Bu kolaylık ve güzelliği daha önce hiç duymamıştık. Diye düşünen okuyucularımız olabilir. Çağımız Hidayet çağıdır. Bu çağda artık bu gerçekler, İslam toplumları tarafından öğrenilerek, yaşanacak. İslam toplumları üzerindeki zulümler kalmayacak. Böylece ikinci asri saadet meydana getirilecek. İnşallah.

Günümüz yaşanan Pandemi, masumların yurtlarından kovulması gibi olayların hidayet çağının doğum sancıları olduğunu tahmin ediyorum.  Allah bir şekilde bu zulmü durduracak, çadırlarda çile dolduran masumların feryatları sona erecektir. İnşallah. Bu vesile ile ülkemiz ve İslam âleminin Pandemi yüzünden birbirleri ile sarılıp tebrikleşemedikleri garip bayramlarını kutlar. Yüce rabbimizin sağlık ve huzur içinde yaşanan nice gerçek bayramlara ulaştırmasını dilerim. 

10 Mayıs 2021

lutfitumturk@hotmöail.com.                                                                             Lütfi TÜMTÜRK

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kaynak : Lütfi TÜMTÜRK
Tür : Diğer Tarih : 8.05.2021
[ Tüm yazılara ulaşmak için burayı tıklayınız. ]
Sayfa Ziyaret Sayacı
31.794