Evliyanın Vuslat (Ruhun Allah’a ulaştırılması) Hakkındaki söz ve tavsiyeleri
Zahit Kotku K.S:Tasavvufi Ahlak Allahu tealaya mülaki olmak icin muhabbet ve istiyak üzere olup, Salih ameller üzeri Hak Celle va Alaya mülaki olmayi arzu ve ümit eyleye. Hak Celle ve Alaya MÜLAKI OLMAYI ISTEYEN herkese yakisan şey Ameli salihdir. (Nefis tezkiyesi)
Said-i Nursi Hz.lerinden: ONÜÇÜNCÜ REŞHA: Acaba bütün efâzıl-ı benî-Âdemi arkasına alıp, Arz üstünde durup, Arş-ı âzama müteveccihen el kaldırıp dua eden şu şeref-i nev-i insan ve ferîd-i kevn ü zaman ve bihakkın fahr-ı kâinat ne istiyor? Bak dinle: Saadet-i ebediye istiyor, beka istiyor, LIKA istiyor, Cennet istiyor. (19söz) Orjinal Sayfa: 88) veler miktarınca her bir zîhayata, belki lisan gibi her bir uzvuna, belki her bir masnûa o derece hikmetleri, maslahatları takmakla kendisinin bir Hakîm-i Mutlak olduğunu isbat edip göstersin, sonra bütün hikmetlerin en büyüğü ve bütün maslahatların en mühimmi ve bütün neticelerin en elzemi ve hikmeti hikmet, nimeti nimet, rahmeti rahmet eden ve bütün hikmetlerin, nimetlerin, rahmetlerin, maslahatların menbaı ve gayesi olan beka ve LIKAYI ve saadet-i ebediyeyi vermeyip terkederek, bütün işlerini abesiyet-i mutlaka derekesine düşürsün ve kendini o zâta benzetsin ki; öyle bir saray yapar, herbir taşında binlerce nâkışlar, herbir tarafında binler zînetler ve herbir menzilinde binler kıymetdar âlât ve levâzımat-ı beytiye bulundursun da sonra ona dam yapmasın, her şey çürüsün, beyhude bozulsun. Hâşâ ve kellâ!. Hayr-ı Mutlaktan hayır gelir, Cemîl-i Mutlaktan güzellik gelir, Hakîm-i Mutlaktan abes bir şey gelmez. Evet her kim fikren tarihe binip mâzi cihetine gitse, şu zaman-ı hâzırda gördüğümüz menzil-i dünya, meydan-ı ibtilâ, meşher-i eşya gibi, seneler adedince vefat etmiş menziller, meydanlar, meşherler, âlemler görecek.(10söz) "Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. RUHUMU RAHMANA TESLIM EYLEDIM , gayr istemem Orjinal Sayfa:500) Yirmialtıncı Söz sözler 26. Söz
Necmeddin Kübra K.S:Tasavvufda on temel esas. Mübarege sormuslar Eren ne demektir? Cevap: Ermis zat VUSLATI gerceklestirmis Kamil insane. Yine sormuslar Hicret nedir? Cevap: Kisinin beden memleketinden ayrilip Ruhlarin vatanina göcmesidir. -Her ferd döne döne HAKKA ULASIR, ONA KAVUSUR (ve ileyhi türcaun.Yasin 56) - Salikde istidat ve ehil mürsit olursa kisa sürede ALLAH'A VASIL olur.
İMAM-I RABBANİ : (MEKTUP61) Allah bize,KENDISINI DILEMEK YOLUNDA terakki ihsan etsin. Dileğimizin yerine gelmesine engel olacak her ne varsa ondan sakınmak nasip etsin. şunu bilelimki, DILEMEK, ISTEMEK, DILENEN VE ISTENEN şeyin meydana geleceğine ait bir müjdedir VE MURADA ERMENİN BİR BAŞLANGICIDIR bir aziz şöyle buyuruyor;-ISTEGIN YOKSA ISTEGIN MEYDANA GELMESINI ISTE !..........gerçekten İSTEK BÜYÜK BİR DEVLETTİR, bir nimettir, bu hararetiv bürüdetten sakınmak için elimizden ne gelirse yapalım! Bu, böylece kamil bir mürşide varıncaya kadar devam edecektir. ..........Ruhu sukut edip cisim mertebesinde karar kılmış bir insana anlatabilecek hiç bir sır yoktur ruhu asli makamına çıkmadıkca ,o bedbaht insan 'belhüm adal' emri ile hayvandan daha aşağı mertebede kalacaktır!(imamı rabbanı cilt 1 mektup152)
İmâm-ı Rabbânî Ahmed-i Fârûkî (r.a.): Ben seyr-i ruhanîde kat-ı merâtip ederken, tabakat-ı evliyâ içinde en parlak, en haşmetli, en letâfetli, en emniyetli, Sünnet-i Seniyyeye ittibâı esas-ı tarikat ittihaz edenleri gördüm. Hattâ o tabakanın âmi evliyaları, sair tabakâtın has velîlerinden daha muhteşem görünüyordu.
Imami Gazali K.S: Abidler yolu. Sonra bilki ahiret yolculugu sülük etme babindan isin hakikati südur: Bu yol uzunluk kisalik bakimindan insanlarin yürüyerek kat ettigi ve kisinin kuvvetli veya zayif olmasina bagli mesafelerden degildir.O yol gönüllerin sülük ettigi RUHANI BIR YOLCULUKDUR .
Imam Gazali:Kalplerin Kesfi s.35-"Biri, Hasan el Basriye r.a , ibadetten zevk almiyorum, der. Hasan El Basri'de ona ; Her halde sen Allah'tan korkmayan birinin yüzüne bakmissin! Kulluk, herseyden hakkiyla siyrilarak Allah'a yönelmektir, cevabini verir.
Kimyayi saadet : Imam Gazali "Kimyadan maksat, nefis sarayini dünya baglarindan kurtarip yüzünü dünyadan cevirip Allah'a dönmek ve Allah'tan baska kalpte hicbir seye yer vermemektir "Herseyden siyrilip yalniz O'na (Allah'a yönel)" Müzemmil 8 bu gercegi, ifade ediyor. TEBDIL- Insanlardan kesilmek, uzak kalmak ve tamamiyle Hakka yönelmektir" (s.11-12) ZARİYAT56 Sayılan nimetlere bağlanıp kalanlar, eşyanın gerçek yüzünü görmekten mahrum kaldılar. Ama, Hak ehli, irfan sahibi ve gerçek fakr hali-ni tadanlar hepsinden kaçtı. Hakikat alemine erdiler. yakınlığı buldular ve. Allah-ü Tealanın zatından gayrı hiçbir şeyle meşgul olmadılar. Allah-ü Tealanın: - «Allah'a kaçınız.» Emrine uydular Ayrıca Peygamber S.A. efendimizin buyurdur. - «Dünya ve ahiret, Allah'ı arayana haramdır.» Peygamber S.A. efendimizin haram kılması, onların haram olduğu manasım taşımaz. ALLAH'IN ZATINI ARZU EDENLER ; nefislerini, dünyadan bir talepte bulunmaktan ve onun fani varlığına sevgi duymaktan mahrum kılmışlardır. Anlatılan Hadis-i Şerifin asıl manası budur.O büyükler der ki: - Dünya bir yaratıktır; biz de yaratıldık. îkimiz de bir yaratıcıya, sahibe muhtacız. Muhtaç, muhtaçtan nasıl bir talepte bulunur?. Budurumda YARATILMISA GEREKIRKI YARATANI ARAYA.
Imam Gazalinin Dalaletten Hidayete adli kitabindan alintilar: s.55:Namazin iftitah tekbiri yerine gecen anahtari ise kalbini Allahin zikriyle kaplamaktir. Onun nihayet ve sonucu tamamiyle kendinden gecip, ALLAH'IN AZAMETINDE FANI OLMASIDIR . Bu makam tarikatin baslangicinda meydana gelen irade ve calismasiyla sayilir. Yoksa fena makamı hakikatte tarikatın başlangıcıdır.Bu yola koyulanlar icin bundan evvel ki haller, sokak kapisi ile evin asil kapisi arasinda ki avlu mesabesindedir.
Imam Gazalinin Dalaletten Hidayete adli kitabindan alintilar: Sufiye; Allah (c.c)ya hakkiyla kulluk vazifesini yapan Allahu Tealanin zikrine devam eden, nefsin istek ve arzularina muhalefet etmesini bilen ve dünya lezzetlerinden yüz ceviren, Allahu Tealaya SULÜK eden kimselerdir.... s.51-Benim yanimda acik olarak belli oldu ki ahiret saadeti ancak takva ile nefsi emmareyi arzu ve isteklerinden men etmekle mümkündür. Bütün bunlarin basi bir aldanis yeri olan dünyadan uzaklasip, ebedi olan ahirete baglanmak, bütün varlikla Allaha yönelip, kalbin dünya ile alakasini kesmektir. Bu da ancak san, söhret, mevki ve maldan yüz cevirmekle, seni mesgul eden dünya ile ilgili seylerden kacmakla mümkün olur.
Hakikat-i Muhammedi : Abdulkadir Geylani H.Z. Her kim, ilahi marifeti düşünür, Allahu Tealaya karşı tam irfan duygusuna sahip olmayı dilerse, bunun yaptığı tefekkür bin yıllık ibadete bedel olur.ASIL İRFAN İLMİ budur. irfan ilmi demekle TEVHİD halini kasd ediyorum. arif kim? irfanı iştiyakını duyduğu zata mahbubunda BUNUNLA ERER. Bu halin neticesinde ise RUHANİ BİR HALLE; TAM YAKINLIK ALEMİNE UÇUP GİTMEK OLUR.
Hakikat-i Muhammedi : Abdulkadir Geylani H.Z. Bu hallerden sonra; Allahu Teala o ruhlara, bu cisme girmeleri için emir verdi; onlar da Allah’in emriyle girdiler. Bunu da su Âyet-i Kerime haber vermektedir: "Ona ruhumdan üfledim," (Sad, 72).Zaman oldu; o ruhlar bu cesetle ilgisini artirdi. Bu yüzden, ahdi unuttular. Halbuki, Allahu Teala onlari yarattiginda: "Sizin Rabbiniz degil miyim? " buyurdu. Onlar da: "Evet.." cevabini verdiler… iste bu sözü unuttular. Aslî vatana dönemediler.Fakat Rahman, yani varligin yardim kaynagi, onlara acidi. Bu sebeple semavî kitaplar saldi. Bunlarla aslî vatani hatirlatmak istedi. Bu manaya da su Âyet-i Kerîme isaret eder: "Onlara Allah’in günlerini hatirlat," (ibrahim, 5). Yani: Ruhlarla geçen, o visal günlerini hatirlat.
Sohbetler: Abdulkadir Geylani Onlar Allahi; Allah da onlari sever... (5/54) Bu Ayet-i Kerimenin delalet ettigi derin manayi düsün... O mana engin bir denizdir... Ve bu denizin adi; ask denizidir. Muhabbet, sevgi denizidir. Muhabbet ehli, bu denizde yelkenlisini açar... Ötelere dogru yol almaya baslar... Yelkenli sefi-nelerinin; bir saga, bir sola yatmasi, onlari korkutmaz... Dalgalar onlan yoldan alamaz... Daglar gibi dalgalar gelir; onlari altina almak ister... Fakat inayet-i Hak onlari korur. Onlar da bunu bilir. Yine de yalvarmadan edemezler; herbiri: - Ya Rabbi, beni mübarek bir menzile indir. Çünkü menzil sahiplerinin hayirlisi sensin... (21/101) Diyerek yalvarmaya baslar... Bu menzil ne olabilir ki?... LIKA ve Hazret-i Hakka yakinliktan baska..,. Ne var ki, her yerde oldugu gibi burada istidadlar konusur...Yalvarirlar...Yakarirlar... Ama: - O kimseler ki, haklarinda tarafimizdan iyilik fermani çikmistir... (21/ 101)
Müridlerin kitabi : Abdul Kadir Geylani H.Z. s.1047-Yüce Allaha karsi masiyet islemekten kendisini alir.Yüce Allahin kazasina razi olur. Herhalükarda Yüce Allahin emirlerini tercih eder. Allahin görmesinden utanir. Bütün gayretini, Allah sevgisine harcar. Hic durmadan, kendisini YÜCE ALLAH'A ULASTIRAN sebeblerin kucagina atar. Sessizligi, ünsüzlügü tercih eder.Allahin kullarinin övmelerini beklemez. Cok cok nafile namaz kilmak sureti ile,Yüce Rabbinin sevgisini kazanma yolunu tutar.YÜCE ALLAH'A ULASINCAYA KADAR, Allah icin ihlas sahibi (samimiyet sahibi) olarak kalir. Sayfa 1069:Mesayih (mürsidler) Allaha vardiran yoldur. Yüce Allaha götüren delillerdir. YÜCE ALLAHIN HUZURUNA CIKILAN KAPILARDIR. Anlatilan mana da olarak, her müride bir seyh gereklidir. Bu seyh dahi, beyan ettigimiz üzere olacaktir, mürid dahi öyledir. Yani ALLAHA ULASMAK DILEYEN her müride bir büyük zat gereklidir.
Abdul Kadir Geylani : İLİM-İRFAN MEKTEBİ Allahu Teala basiretlerini açmak için O’nu bu gafil insanlara gönderdi. Gaye, onlari gaflet uykusundan uyarmak; visaline, ezelî cemaline ermeye, yani Allah’in Zat’ina davet idi. Peygamber (s.a.v.) Efendimizin yolunu tayin için bildirilen bu Âyet-i Kerime bu duruma isaret eder: "Söyle: Yolum basiret üzerinedir. Ben ve bana uyanlari, ayni yola davet ederiz," (Yusuf, 108). Peygamber (s.a.v.) Efendimizin de bu Hadis-i serifi, ayni sekilde bizi asil gayeyi anlatir: "Ashabim gökteki yildizlara benzer, hangisine uyarsaniz, dogruyu bulursunuz."..... Basiret, ruh gözesinden gelir. Evliya için FUAD makamindan açilir. Elde edilis tarzina gelince, zahiri bilgi ile olmaz. Ötelerden, batindan kopup gelen ilim lâzim…..... bu Âyet-i Kerime bizi, isin özüne iletir: "O’na canibimizden -ötelerden- ilim vermistik," (Kehf, 65). Insana gereken, basiret sahiplerini bularak, telkin yolu ile onlardan birseyler almaktir... O telkini yapan zat, velî, mürsid ve lâhut âleminden haber veren olmali…......
Bayazid Bestami K.S.Eserin adi:Islam Tasavvufunun Özü Nefsimden siyrilip cikdim, yilanin kendi derisinden siyrilip ciktigi gibi.Sonra dönüp nefsime baktim ne göreyim "Ben oyum" Beser camurdan yaratilmisdir maddi varligi yine aslina dönmüstür. Ruh ise Allahin emiri cümlesindendir Allahdan gelmisdir ve yine ona dönecektir.Ruh beden sehrinde bir sure hapsedilmisdir Allahin emrinden oldugu icin varlik aleminin esrarini kendinde tasiyor demektir Insan ölmeden evel ölme sirrina Erince Hapis bulunan Ruh mana ve meleküt aleminde ibresini dolastirma imkani bulmus olur ve iste ozaman kainattaki kendi yerini görür (Allahin Zati) "Birinci defa hacc ettigimde Beytullahi gördüm.Ikincisinde Beytullahin sahibini gördüm.Ücüncü defa ne beytullahi nede sahibini gördüm.Kul ubudiyet manasi üzere ne zaman amel edici olur? Kendine ait bir iradesi olmadigi zaman.Mügmünün nefsi yoktur cünkü o nefsini Allaha satmisdir.Bu kez Allahdan gelen ve ona dogru yol alan Ruh kanatlanir ehadiyyet emriyle varlik alemine indigi icin yine o emirle ehadiyyete döner. Aslina yaklasdigi icin gövdesi ehadiyyete bürünür ebediyet kanatlariyla seyrine devam eder.Melekut aleminde uzun mesafeleri milyonlarca defa kat ettikden sonar KURBIYETI ILAHIYEYE MAZHAR OLUR.
Aziz Mahmud Hüda-i : ilim, amel, seyri sulük s.19:Her ilim Cenab-i Hakka yakinlik hasil etme hususunda bir etkisi bulunmakla beraber, tam ve kulli yakinligi saglayan ilim, sufiyyenin ilmidir. Cünkü Hakka vuslat, Celal ve Cemal tecellilerini müsahede, bu ilim sayesindedir. Cünkü seriat mertebesinde bulunan farz ve vaciblerden MAKSAT, Allah Subhanehu ve Tealaya VUSLATTIR.
Hasan Basri K.S:Hasan Basri Hz.ve Hikmetli sözleri Hic kimse bulamaz rahati ölmekte.ASIL MARIFET diri diri ölmekte.Ölüpde rahata kavusan kimse ölü degildir, ölü kimse ölüdürki ancak diri iken (RUHU) ÖLENDIR. ---Zikir Allah Rasulinin Hz Ebu Bekir ile hicretlerinde sevr magrasinda Ebubekir es Siddika tavsiye ettigi sekilde yapilmali:YA Eba Bekr dilini üst damagina yapistir ve ALLAH ALLAH ALLAH de.
Erzurumlu Ibarhimhakkı Hz: Matifetname s.954-Sulük etmemis bir ABID, bu afetlerden kurtulmak istese,IMKANSIZ bir isi istemis olur. Onun icin ebrarin ileri gelenlerini görürsün ki, kötü sifatlarin birinden kurtulmaya bir gün calisirlar ve ele gecer. Lakin ertesi gün, ondan daha aci ve daha cirkin bir baska sifata müptela olurlar. Bir baska haslette muztarip kalirlar. Zira onlar, bütün afetler kurtaran mukarrebler yoluna SULÜK etmediler. Kibir ve benliklerini koyup, HAKKIN HUZURUNA GITMEDILER.Onun icin zahmet ve mesakatte kalip, rahat ve saadete yetmediler. Demek ki ebrar, amellerinde IHLAS üzere olsalarda, yinede BÜYÜK tehlikededirler.
Abdurrahim Reyhan Erzincani Bir meşâyihi insan severse, ona tamamen inanır teslim olursa, hizmetini görürse onun gönlüne girerse Hz. Allah'ı görür. Herşey aslına rücu edecek. Ceset topraktan halk edildiği için toprak olacak. Rûh niye gitmesin? Allah'ı sevmek, Evliyaullah'ı sevmektir.İnsanlardaki bu rûh Allah'ın zâtının rûhu. Allah "Kendi rûhumdan ruh üfledim" (Hicr sûresi, âyet 29) buyuruyor. "Kendi rûhumdan rûh üfledim." Kime; insana. Meleğe değil, insana üflemiş. Öyle ise Cenâb-ı Hakk'ın zâtından gelen BU RUH ASLINA RÜCU EDERSE melekleri geçer. İnsanlar ulvî, insanlar suflî.Ulvînin manâsı; gökleri aşar melekleri geçer. Suflînin manâsı; hayvanlardan aşağı düşer. Niçin; Cennet var, Cehennem var. Kapında kul var, Sultandan içeru Ete, kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm Etten kemikten maksat, cesedini kasdediyor. Kapında kul var, Sultandan içeri. Burada rûhtan bahsediyor. Ama o rûh makamına ulaşmış. ONUN RUHU ALLAH'A ULASMIS,ALLAH'IN ZATINA ULASMIS. Akar sular, katreler deryaya karışıyorsa... Sanki o insanların rûhu deryâdan gelmiş, yağmur katresi. Yağmur katreleri birleşirse, suya karışırsa suyla beraber nereye gider; deryâya gider. Kürre-i arz üzerinde kaynar sular var. Bunlar nerden geliyor; deryâdan geliyor. Bunlardaki bu hareket ne; bu akım ne; yine deryâya gitmek. Herşey aslına rücu edecek. Herşey aslına rücu eder.Öyle ise, bu suların aslı derya. Deryâdan geldikleri için, deryaya gitmek isterler. Ama hepsi gitmez. En ufak bir su deryâya gider de belki büyük su gidemez. Deryâya giden nehirler var. O küçük su nehire karışırsa, nehir de deryâya gider. İnsanların rûhu Allah'tan gelmiştir. Allah'a gitmek ister. Kendi kendine gidemiyorsa, kendinize bir vesile arayın. Onun için evliyaullah vasıtadır. Evliyaullah'ı bilmezse, evliyaullah'ı bulmazsa, evliyaullah'ın uhdesinden geçmezse, Allah'ı bulamaz. Evliyaullah kul ile Allah arasında bir vasıtadır. Zâhiri cesedi, bâtını rûhudur. Bizde de rûh var ama bizim ki katre.Derviş: Herşeyden geçmiş. Allah'tan başka birşey yok. İnsanların gönlündekileri silen ne oluyor? Allah sevgisi. O da mürşidsiz olmaz. İnsanların gönlündeki arzuları götüren ne oluyor? Allah sevgisi. Kalbinde Allah'tan başka arzu varsa, için başka, dışın başka oluyor. Cenâb-ı Hak: "Olduğunuz gibi görünün. Göründüğünüz gibi olun." buyuruyor. Bunlar çok çetin, çok kolay. Yapana kolay. Yapamayana çetin. Hâlbuki insanlara yapamayacağı birşey emredilmemiş. Ama bunlar inanca bağlı, itikata bağlı. İnanmak bir de inanılanı yaşamak. Şeriat, tarîkat, hakikat, marifet. Allah'tan gelen ruhu Allah'a ulaştırmak için bu dört şey vasıtadır. Bir defa şeriatsız tarîkat olmaz. İsterse Peygamber Efendimiz mürşidimiz olsun. Kabiliyyet bizde olmazsa meşâyih neylesin İster ise mürşidi olsun Muhammed Hazreti Şimdi bu salona girmek için kaç kapıdan geçerek girdiniz. İşte bunların yolları birbirinin içinden geçiyor. Tarîkatın yolu şeriattan geçiyor. Meşâyihe teslim olup, himmetini alırsak o zaman tarîkatı anlayabiliriz. Hak olduğuna inanacağız. Sermâye bu yolda hemân Teslim ol şeyhine inan.
AHMET YÜKSEL ÖZEMRE insân, ezelde aslından ayrılıp bu noksanlıklar dünyasına gelirken, koptugu bütünle bir anlasma, bir ahdlesme yapmıs, bir mîsak imzalamıstır. Bu mîsakla, Yaratıcı’nın bu âlemde sâhidi olmayı kabûllenmistir. Ruh, bu mîsakı, beden bineginde seyrederken de unutmuyor, ama bulanık hatırlamak gibi bir durumda kalıyor. Ne var ki, hatırlama derecesi ne olursa olsun, bir DERIN ISTEK hâlinde SEVGILISINI, CAN YOLDASINI ISTIYOR, ÖZLÜYOR. Şimdi İslâm’da Mirâc denilen bir hâdise vardır. Mirâc nedir? Mirâc, Cenâb-ı Hakk’ın lütf u keremiyle INSANIN BEDENI ÖLMEDEN, CENABI HAKKIN HUZURUNA CAGRILMASI,CIKMASIDIR. Bu "evliyâ olmanın" olmazsa olmaz şartıdır. Evliyâ kimdir dersen? Evliyâ, mirâcını yapmış kişidir... Cenâb-ı Hakk’ın huzuruna Ölmeden evvel ölünüz! hadis-i şerifinin medlûlüne uygun olarak BEDENI ÖLMEDEN,ÖLEREK CIKMAKTIR …..... Nefsini burada bırakarak, SADECE RUH OLARAK CIKMAKTIR HAK TEALANIN HUZURUNA. SADECE RUH URUC EDER.İşte gayb âlemi ancak böyle tanınabilir. Bunun ötesinde o âleme dair söylenecek olanların hepsi ya hüsn-i zandır ya da sû-i zandır........Mirâc hâdisesi zuhûr etmezden evvel, sâlikin katetmesi gereken merhaleler nelerdir? Cenâb-ı Hak insanda üç tane öge yaratmıştır. Bir tanesi şu beden; ikincisi nefs, bu bedeni hareket ettiren, bu esfel-i sâfilîne bağlayan, esfel-i sâfilînin işlerini gördüren kuvvet; üçüncüsü de Rûhtur. Cenâb-ı Hak, Kur’ân-ı Kerim’de bir ayet-i kerimede meâlen "Biz emâneti dağlara taşlara arz ettik kabul etmediler, insana arz ettik o kabul etti. Çünkü o fevkâlede câhil ve nefsine son derece zâlimdir" diyor. Bir başka ayette de; Cenâb-ı Hak, meleklerine "Ben şimdi elimdeki bu balçıktan bir beşer tesviye edeceğim, şekillendireceğim. O’na Rûhumdan üfürdüğüm zaman siz de ona secde edin" diyor..... Âyetlerden şunu anlıyoruz ki Hz Âdemin çocukları olan bizlerde meknuz olan yani gizli olan emânet, Allah’ın Rûhudur.
SEYR-Ü SÜLUK Yürüme, gezme, seyretme, yola girme, yol tutma, mutasavvıfın Allaha ulaşmayla sonuçlanan manevî yolculuğunu belirten bir tasavvuf terimi. Aynı anlamda sefer ve seyahat kelimeleri de kullanılır. Bir tarikata girerek seyr-ü süluke başlayan mutasavvıf ise; salik, ehl-i süluk, sair, saih, seyyar ve misafır gibi isimlerle anılır. Seyr-ü süluk, kişinin kendi başına yapabileceği bir iş değildir. Önce bir tarikata girilmesi, bir mürşide bağlanılması gerekir. Bu bağlanma seyr-ü sülukün vazgeşilmez şartıdır. Salik, Süluku boyunca dünyevî ilgi ve ilişiklerden kesilerek nefsini arındırır, kötü huylardan kurtularak ahlâkını güzelleştirir; böylece Allaha ulaşma (vusul) yeteneği kazanır............ .......Salikin yapacağı manevi yolculuğun dört mertebesi vardır. Birinci mertebeye seyr-i ilallah (Allaha yolculuk) denir. Bu mertebenin özü, nefs menzilinden kalkıp gerçek varlığa (Allaha) doğru yürümektir. Bu yolculuk, coklukta (kesret) birlik (vahdet) kavrandığı zaman sona erer. Seyr-i ilallah, kalbi mümkün varlıkların bilgisinden boşaltarak Vacibül-Vücudun (zorunlu varlık) bilgisi ile doldurmakla sonuçlanır. Bu yolculuğun sonunda salik Allahta yok olur, fenafillah derecesine yükselir............ ...........Dört manevî yolculuktan ilk ikisi saliki velayet (velilik, Allah dostluğu) makamına ulaştırır. Son iki yolculuk ise salikin mürşidlik yetkisini kazanması için zorunludur. Manevi yolculuğun başarı ile tamamlanabilmesi için mürşid kadar diğer bazı yardımcı öğeler de gereklidir. Bunlar aşk, ihsan ve ihlastır. Allah aşkı olmadan çekilecek bütün zahmetler boşa gider. İhlas ve ihsan ise imanın gereklerindendir. İhlasın en alt derecesi Allahtan başka tapılacak bir varlık olmadığını (la mabude illallah); en üst derecesi ise Allahtan başka bir varlığın bulunmadığını (la mevcude illallah) kavramaktır. İhsan ise, salikin bütün bağlarını keserek Allaha yönelmesini belirtir. Seyr ü süluk, ancak bu üç öğenin tam olarak gerçekleştirilmesi ile tamamlanabilir. Sülukün bilgi ile sırf bilmekle bir ilgisi yoktur, Süluk; yaşayarak, tadarak, haller aracılığı ile Allaha ulaşmaktır.Mutasavvıflara göre seyr-ü sülukün iki temel yöntemi vardır. Birinci yöntem, tarik-i ruhani denilen ruhun arındırılması; ikinci yöntem ise tarik-i nefsani denilen nefsi eğitme yöntemidir. Ruhu arındırma yönteminin temelini sıkı bir ibadet, riyazet ve mücahede ile kalbi arındırarak, iyi ahlâkla ahlâklanarak Allaha ulaşma çabası oluşturur. Bu yöntem daha çok tarik-i ahyar (hayırlılar yolu) ya da tarik-i ebrar (iyiler yolu) olarak anılır. Günümüzde bu olayın en basit açılımı şu şekilde Sevgili kardeşlerim: “Yarabbi bizi, nasıl Veysel Karani Hazretleri’nin ruhunu Sana ulastirmissan? Nasil Yunus’un ruhunu Sana ulastirmissan Nasil Erzurumlu Ibrâhîm Hakki Hazretleri’nin ruhunu Sana ulastirmissan Mevlanâ Celâleddin-i Rumi Hazretleri’nin ruhunu Sana ulastirmissan Ismini sayamadigimiz nice hanim evliyalarindan biri olan Rabia-i Adeviyye Hazretleri'nin ruhunu Sana ulastirmissan? Onca evliyanin ruhunu nasil Sana ulastirmissan Onlar nasil “ermis” olmuslarsa, beni de onlar gibi Sana ulasmis kil Yarabbi! Beni de ermislerden kil!” talebinde bulunmussa aslinda Allah’a ulasmayi dilemistir.
Dilden degil kalpten soylerse, kalbinin en derininden ve buyuk bir istiyakle söylerse, iste o derecede üst boyutta birisi olacaktyr. Amacimiz Allahû Tealâ Teala’nin hepimize hedef olarak koyduğu ahiret ve dunya mutlulugundan haberdar olmanizdir. Allah Razı Olsun.
|